Süryani siyasetçiden JİTEM itirafları
İsveç'te yaşayan Süryani siyasetçi Yaşar Küçükarslan, JİTEM'in, silaha sarılmaları için kendilerini de kışkırttığını söyledi. Bakın JİTEM Süryanilere neler yapmış...
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-07 14:43:00
Başkent Stockholm'de Cihan'a konuşan Küçükarslan, Güneydoğu Anadolu'daki Süryanilerin baskı ve tehditlerle göç ettirildiğini savundu.
İsveç'te çoğu Türkiye'den gelen 100 bine yakın Süryani'nin önde gelenlerinden Yaşar Küçükarslan, 1966 Mardin-Midyat doğumlu. 1992 yılında İsveç'e gelen Küçükarslan, 1995-2005 yılları arasında Irak'ta bulunmuş. Küçükarslan, siyasi çalışmalarına 2005 yılından bu yana İsveç'te devam ediyor; Suriye, Türkiye ve Irak'ta Süryanilerin yaşadığı bölgelerdeki siyasi gruplarla ilişkileri yürütüyor.
Süryanilerin, Türkiye'de yaşadıkları topraklardan göç ettirilme sürecini anlatan Yaşar Küçükarslan, bölgede 'derin devlet'in hakim olduğu 1985-1995 yılları arasında öncelikle kendilerine koruculuk görevi verildiğini dile getirdi.
"Bu koruculuk yapan Süryaniler daha sonra gelen bazı tehditlerden dolayı silahları bıraktılar ve gelen baskılar karşısında göç ettiler oralardan." diyen Küçükarslan'a göre, Süryanileri, demokratik bir çerçevede uyanışa geçmemeleri için bölgeden kaçırmaya çalıştılar.
Yaşar Küçükarslan, önce bazı Süryani korucuların, ardından da diğer Süryanilerin vurulduğunu dile getirdi. 60 kadar Süryani'nin faili meçhul cinayetlere kurban gittiğini ifade eden Küçükraslan, "Bütün bu öldürmelerin arkasında o dönemin örgütlenmesi var; bunu adı da JİTEM'dir. Bu JİTEM, derin devletin bir parçasıdır." dedi. Küçükarslan, tüm bu kişilerin devletin silahı ve mermisiyle vurulduğunu söylüyor.
"Vurulan, vuruldu; geri kalanlar da göç etti." diyen Küçükarslan, Süryanilerin; İskandinav ülkeleri Avustralya, Kanada ve Amerika'ya yerleştiklerini söyledi.
Yaşar Küçükarslan, 'derin devlet' olarak tabir ettiği yapılanmanın, Süryanilerin de silaha sarılmasını istediğini öne sürdü. Küçükarslan, "Bizim siyasi çalışmalarımızı oraya çekmeye çalıştılar. Biz elimize silah almadık ama 'devlet' bizi zorladı." dedi.
Küçükarslan'a göre Süryanileri de bu amaçla kışkırttılar. Derin devletin adamı olan bir polis Süryani bir vatandaşı öldürdü. Ölen kişinin cenaze törenine katılmaları da engellendi.
"Bu tür insanlara sadece tek bayrak, tek millet, tek din gösterildi, beyinlerinde başka milletten insanlara yer yoktu. Karşılarına çıktığı zaman da tepki gösteriyorlar." diyen Küçükarslan, vurulan Süryanilerin aileleri de sürekli tehdit altında oldukları için mahkemeye gidemedi.
Süryani siyasetçi, halkının baskılar karşısında göç etmekten başka çaresi kalmadığını dile getirdi: "Ben o dönemin insanlarından biriyim. Bana yönelik çok pusular attılar. O dönemde ben ne yapayım, PKK'ya gitsen çözüm değil. Kendi siyasi örgütlenmeye gidecek olsan, legal koşullar yok. Çünkü iki insan bir araya gelecek olsa mevcut devletin dikkatini çekiyordu ve seni hemen sorgulamaya alıyorlardı, takibe alıyorlardı. O zaman, göç edeceksin."
TÜM ÇETELER ONLARA BAĞLIYDI
Bölgedeki Süryanilerin ve Kürtlerin göç ettirilmesini; rant elde edilmek istenmesine bağlayan Küçükarslan, "Doğudaki savaş sayesinde derin devlet milyonlarca dolar para kazandı orada. Mesela, bölgedeki bütün çeteler onlara bağlıydı; mazot çeteleri, eroin çeteleri, değişik nakliyat çeteleri, insan kaçakçılığı çeteleri. Bu derin devlet, bu kargaşa ortamında, bulanık ortamda istediğini yapıyordu. Maddi anlamda da istediğini elde ediyordu. Mafyalar da, her şey de elindeydi." şeklinde konuştu.
Küçükarslan, bunu yaparken de bölgede yaşayan insanların birbirine düşürüldüğünü ifade etti.
Küçükarslan, "Diyelim ki, derin devletten birileri halkımızdan birini vurduğunda biz onları göremiyorduk, diyorduk ki: 'Kürt vurdu!' O zaman tepki gelişiyor."
Yaşar Küçükarslan, şöyle devam etti: "Süryani, baskılarla bu arada ne yapacak; ya silahlı mücadeleye girişecek, ya göç edecek, ya da üçüncü bir devletin himayesine sığınacak. Sonra da ona dış güç müdahalesi diyeceksin. Yok arkadaş, bunu sen teşvik ettin. Bu derin devlet mantığı her halkta bir PKK ortaya çıkarır. PKK da belli baskılarla çıktı ortaya; cunta döneminde cezaevindeki baskılar ve halk üzerindeki baskılarla. Biraz o bölgenin insanına, iradesine saygı duyulsaydı, biraz haklar verilseydi niye arkadaş o insanlar silah kuşansın? Niye canını ortaya atsın? İnsanlar yaşamayı seviyor."
Süryanilerin, terör örgütü PKK'yla kurduğu temastan da bahseden Küçükarslan, şunları söyledi: "Özel Harekât'tan bizim oralara çok baskınlar oldu: 'Siz PKK'ya niye destek oluyorsunuz?' diye. Şimdi, PKK'lı gece geliyor, elinde silah var, isterse yemek verme. Ne yapacak oradaki insan? Bir de sen devletsin, şefkat göster. İnsanlarını sev, saygı göster ki insanları doğruyu bilsin. Düşünsene, halk illegal örgütten, senden fazla şefkat görüyor. O zaman insanlar sempati duymaya mecbur kalır. Korucu da Kürt, PKK da Kürt. Ama PKK'da gördüğü yaklaşımı korucuda görmüyor. Hâlbuki korucu devletin adamıdır. Hizbullah'tan şefkat göremiyorsun."
DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini desteklediğini belirten Süryani siyasetçi Küçükarslan, şu ifadeleri kullandı: "Yani demokratik bir Türkiye istiyoruz biz. Demokratik Türkiye bir mozaiktir; diller, dinleri ve halklarıyla. Türkiye bu mozaiğe demokratik bir mantıkla sahip çıkmalıdır. Cumhuriyet'in ilk yıllarından gelen bir mantıkla hareket ederse Türkiye ne AB'ye girer, ne kendi sorunlarını çözer. Ekonomik durumu da daha geriye gider. Ülke de bölünmüşlüğe kadar gider. Ama Türkiye'nin yapmaya çalıştığı demokratikleşme açılımları Türkiye Cumhuriyeti'ni yenileştirir, kendi geçmişiyle hesaplaşır."
Küçükarslan, bu açıdan Türkiye'deki demokratik açılıma destek verdi ve bunların sözde kalmamasını istedi. Süryani siyasetçi, CHP'nin açılım karşıtı tavrını da sert dille eleştirdi.
Yaşar Küçükarslan, genel bir siyasi affın toplumsal barışa hizmet edeceğini savundu.
Açılımın bütün milletleri kapsayan bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade eden Küçükarslan, "Halkımıza yapılan haksızlıklarla ilgili, mesullerin yargılanmasını, olayların aydınlatılmasını istiyoruz." dedi.
Küçükarslan, Süryanilerin vakıf mallarının korunması ve onların örgütlenmesi için ortam sağlanması gerektiğini vurgulayarak, "Bu, AB sürecinde de Türkiye'ye destek olacaktır." diye konuştu.
Cihan
Haber Ara