El Kaide terörüne karşı birlik
Ben kesinlikle biliyorum ki bunlar yoldan sapmışlardır. Eğer ellerine imkan geçerse kesinlikle beşeri medeniyeti fesada uğratırlar, helak ederler.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-07 11:47:00
Bu makale, şiddete başvuranlarla ilgili benim genelde kullanmadığım sert ve acımasız ibareler içermektedir. Ancak, demir ve ateşle silahlanıp ruhlarda tiksinti yaratmayı, toplumları yıkmayı hedefleyen gruplarla yüz yüze kaldığımız için bu ifade tarzını kullanma ihtiyacı hissettim.
El-Kaide ile ilgili yazdığım zaman bazı dostlarım onurumu yaralayacak sözlerle ya da belki de daha fazlasıyla muhatap olabileceğim için endişelendiklerini söylediler ve bana serzenişte bulundular. Ben durumun açıkça konuşulması gerektiğini söylüyordum. Bahsettikleri korkuları önemsemediğimi gizlemedim.
Daha önceden olduğu gibi şimdi de âlimlerimizi ve davetçilerimizi eşyaları gerçek isimleri ile isimlendirmeye çağırmaya devam ediyorum. Masumları öldüren, İslam ülkelerindeki ve yüce kitabımızın “Akitlerinizi yerine getirin.” (Maide/1) “Karşılıklı muahade yaptığınız zaman Allah’ın ahdini yerine getirin. Sapasağlam yeminlerinizi bozmayın.” (Nahl/91) ayetleri gereği aramızda uymamız gereken anlaşmalar ve sözleşmeler olan diğer ülkelerdeki güvenliği sarsan savaşçı eylemlerden “cihad” adını söküp almaya çağırıyorum.
Hiçbir ferdin, şartlar ne olursa olsun, anlaşmaları bozma ya da savaş ilan etme yetkisi yoktur.
İster El Kaide, ister cihat örgütleri, ister savaş ve savaşçı cemaatleri isterse de İslam devleti adıyla isimlendirilmiş olsunlar yeryüzündeki İslam ve cihad adına gerçekleştirilen suçları cezalandırmak konusunda tavsiyede bulunmanın ve onların maskesini düşürmenin ne derece önemli bu gün de vurguluyorum. Bu tür cemaatlerden işgale karşı bir direniş ve vatan savunması olduğu konusunda herkesin üzerinde hem fikir olduğu Filistin benzeri durumları istisna tutuyorum.
Olayın boyutları görünenden daha kapsamlıdır. Çünkü düşüncemize, kültürümüz ve toplumumuza sirayet etmiştir. Dolayısıyla hem kendime hem de hatip, yazar ve aydın kardeşlerime kan döken, toplumları yıkan, İslam’ı çirkinleştiren, gelişmeyi engelleyen, yeryüzünde fesat çıkaran, can düşmanlığı yapan, şer’i ve insani zaruretleri abes gören bu büyük şerri olabildiğince açık bir üslupla dile getirmemizi tavsiye ediyorum.
Bununla diğer kötülüklerden bahsederken kullandığımız üslubu bir birine karıştırmayalım ki bazı cahiller onlar için haklı gerekçeler getirmeye çalıştığımız vehmine kapılmasınlar. Siyasi, sosyal ya da basınla ilgili olaylardan bahsederken “şu küfre düşürür”, “şu günaha sokar” gibi suçlamalarda bulunmuyoruz. Diğer kötülüklerden bahsederken gençlerin aşırıya kaçmasına sebebiyet vermeyecek kadar yasaklamalarda bulunuyoruz. Ama bu iyi bir üslub değildir. Çünkü o zaman bazıları onların şiddete başvurduklarını gördükleri zaman haklı olduklarını düşünebilirler.
Bu ikisini birbirinden ayırmalıyız. Konuşmalarımızda dikkatli olmalıyız ki, bilmeden bu kişilere olumsuz mesaj vermeyelim. Bazı gençlerin yanlış anlamalarına sebep olabilecek herkesin istediği gibi yorumlayabileceği örtülü ifadelerden uzak durmalıyız.
Peygamber (s.a.v) efendimizin de Ahmet, Hâkim ve Ebu Davut’un Sünen’inde Hz. Ömer’den sahih isnatla nakledilen hadisi şerifinde buyurduğu üzere Durum kör bir fitne durumudur. Yok oldu denildiği anda daha da yayılır. Bu fitneyi söndürmek ve üzerindeki şer’i kılıfı çıkarmak konusundaki öncelikli sorumlu; bedeli ne kadar büyük olursa olsun, kınayanın kınamasından korkmayan, bir işin yanlışlığını dile getirmekte tereddüt etmeyen alimler ve muhlis davetçilerdir.
Başkalarının ısrarla şunun ya da bunun menfaatine çalıştığımla ilgili suçlamaları beni ilgilendirmiyor. Ya da hükümetin duymak istediği şeyleri söylediğim için hükümet taraftarı olduğumu söylemeleri. Açıkça ifade ettiğim sözler zaten onların suçlamalarını aşmaktadır. Allah’ta şahittir ki bu nefretim akli kanaatim ve imanım sonucunda hasıl olmuştur. Herhangi bir kişiye ya da tarafa meyletmeyiz. Hükümetle beraber ona karşı değiliz. Biz sapkınlığa, tahribe ve fesada karşıyız. Özellikle din adı altında yapılan şeylere karşıyız. Hatta şiddet eylemlerinin patlak verdiği andan itibaren, bu dinin, gelecek nesillerin ve bu ülkenin istikbalini düşünen, İslam ülkelerinde çok az da olsa elimizde kalan istikrarı korumayı önemseyen herkes için bu meselelerde konuşmak ahlaki bir sorumluluk haline gelmiştir.
Gerek Somali de gerekse Somali’den başka yerlerde yaşananlar kalbimizi kanatan trajedilerdir. İslam adına yakıp yıkıyorlar. Dar geçitlerde, viran evlerde insanlarla savaşıyorlar, insanın içinde tiksinti duygusu yaratıyorlar, Ramazan ayında bile insan öldürüyorlar.
Onlara açıkça şunu söylüyorum; “Allah bozguncuların işini düzgün yürütmez.” İslam adına ya da şeriatı tatbik etmek adına Müslümanları öldüren hainler topluluğunu hidayete erdirmez. Eğer tövbe etmezlerse, asla ve asla kurtuluşa eremeyeceklerdir. Allah’ın cezası onlara ulaşacak, başkalarına da ibret olacaklardır.
El Kaide, artık 11 Eylül 2001’deki el Kaide değildir. Takma isim kullanmak, gençleri bu şemsiye altında toplamak isteyen herkesin kullandığı bir isim haline gelmiştir. Bu yüzden şerrin dizginleri kopmuştur. Dünyanın her köşesinde mahalli özellikler taşıyan dünya çapında yankısı olan bir örgüt haline gelmiştir. Sağlam prensipleri olan muhkem bir örgüt sıfatına haiz olmasa da herkesin ulaşabileceği, her isteyenin kullanabileceği bir marka haline gelmiştir.
Özür beyan ederek hala ürkek konuşmalar yapanlara sesleniyorum; Allah’ın huzuruna çıkacakları günü hesap etsinler. Yöneticilerinin zulmünü yüklenmesinler. Cezayir’de olduğu gibi kanunları uygulamasını engellemesinler. Ya da onların yaptıklarını adaletsizlik olarak nitelemesinler. Çünkü yerler ve gökler adalet üzere kurulmuştur. Gençlere ve yarın öbür gün onları ele geçirecek olanlara da şefkatle sesleniyorum ki; Bu yol amaca ulaştırmaz. Şerri masum göstermez. Cennete yaklaştırmaz. Cehennemden uzaklaştırmaz. Dünyada başarı ahirette kurtuluş, Allah rızası ve cenneti isteyen İslam’ın ipine, rükûnlarına ve hükümlerine sımsıkı tutunsun. Fitne çıkartmasın, şüpheli ya da haram kan dökmesin. Açıkça kötü olan şeyleri tevil yoluna sapmasın. Sen, Allah katında ve Kur’an nazarındaki en büyük günahları -onları inkâr ettiğini iddia ederek- işliyorsun. Bu Haricilerin yaptığından bile kötüdür. Onlar sadece tekfir etmekle kalmadılar. Savaştılar ve kan döktüler. İslam’ın haramlarını çiğnediler. Peygamber (s.a.v) efendimizin onlarla ilgili bazı sahih hadisleri vardır. İlim ehlinin küfre düşmeyeceğine dair tercih edilen bir görüş olmasına rağmen bazı âlimleri tekfir etmişlerdir.
Bu sözlerim bir babanın ailesiyle, bir öğretmenin öğrencileriyle, bir hatibin cemaati ile konuşması mesabesinde algılansın. Ne resmi bir kampanya ile ne de herhangi bir medya grubuyla ilişkilendirilmesin. Ya da bir görevlendirme olarak nitelendirilmesin. Hislerim dini misyonum, eğitim sorumluluğumdan kaynaklanmaktadır. Amacım, fert, toplum ve birlikte köprüyü geçebileceğimiz muhalifler arasında bir anlaşma ortamı hazırlamaktır. Onlarla dinin korunması ve dünyanın ikamesi konularında ortak bir noktada buluşmak, kendimizi nefsi savunmalardan, zaferlerden ve düşmandan intikam alma gibi duygulardan arındırmaktır. Halkın menfaatlerini göz önüne almaktır ki avam-havas, yöneten-yönetilen, zengin-fakir, salih amel işleyen-günahkâr bütün ümmetin buna ihtiyacı vardır. Ümmet içinde herkesin imanı ölçüsünde velayet hakkı vardır. Bu tür önemli konularda teferruata dalmak doğru değildir. Başka konular uygun yerlerde ve o konular hakkında uzman olan kişiler tarafından ele alınır.
Genç evlatlarımı bütün içtenliğimle bu meseleleri internet ortamında ya da yapılan toplantılarda konuşmaya davet ediyorum. Tekfir ve savaş konusunda uyarılarda bulunan Şer’i, İslami hükümleri ve Hadisi Şerifleri toplasınlar. Hatta Peygamberimiz (s.a.v)’in veda hutbesi bu uyarılarla doludur.
Bazı kafa karıştırıcılar suikastten sanki Peygamber (s.a.v)’in sünneti imiş gibi bahsediyorlar. Peygamber, Kureyş yöneticilerini, Medine’deki münafıkları ya da anlaşma halindeki Yahudi liderleri öldürmeye izin vermiş miydi? Her hangi bir şahsa bir kişinin küfrüne hükmetme ve onu cezalandırma yetkisi vermiş miydi? Bu kişilerin bizi içine çekmeye çalıştıklarından daha kötü bir kaos olabilir mi?
Ben kesinlikle biliyorum ki bunlar yoldan sapmışlardır. Eğer ellerine imkan geçerse kesinlikle beşeri medeniyeti fesada uğratırlar, helak ederler. Kaybolurlar, saparlar, saptırırlar kendileri yoldan çıktığı gibi başkalarını da yoldan çıkartırlar. Şeriatı ve maksatlarını idrak etmekten uzaktırlar. Sünnetullah’tan bihaberdirler. Onlar asla zafer kazanmayacaklar ve başarılı olmayacaklardır. Azıcık uyanık olan, şuurlu, basiret ve marifet sahibi herkes bunu anlar. Onlar ancak kargaşa çıkartmak, insanların akıllarını çelmek ve fitne çıkarmak konularında başarılı olabilirler. Eğer susarsak, yaptıklarını güzel gösterirsek ve hüsnü zanda bulunursak onlara yardım etmiş oluruz. Özellikle Irak ve İran’daki durumlarını inceleyenler bilirler ki bazı bazı uluslar arası ve bölgesel emniyet birimlerinin bu örgütlere maddi yardım yaparak ve işlerini kolaylaştırarak yardım ettiğine dair deliller vardır. La havle vela kuvvete illa billah
Salat ve selam müjdeci, uyarıcı, merhametli olan, açıkça tebliğ eden, deliller getiren Peygamberin üzerine olsun. Hamd alemlerin Rabbinedir.
*Suudi Arabistanlı dünyaca tanınmış ünlü alim ve davetçi.
Bu makale Hülya Afacan tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara