Devriminin 60. yıldönümü
Nüfusu bir milyarı aşan Çin, 60'ıncı yılını görkemli törenlerle kutluyor. Kutlamalar bir hafta sürecek. İşte Çin Halk Cumhuriyeti'nin dünü, bugünü, yarını...
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-01 13:38:00
Hazırlıkları aylar süren törende, Devlet Başkanı Hu Cintao'nun konuşmasının ardından 200 bin kişinin katıldığı görkemli bir geçit töreni düzenlendi.
Geçit töreninde dünyanın en güçlü ordularından biri olan ve pekçok alanda NATO ile denk gösterilen Çin ordusu büyük bir gövde gösterisi yaptı.
Onbinlerce asker ve polisin yanısıra 800 bin gönüllü koruma elemanı da törenler için görevlendirildi.
Çinliler, tören sırasında yağmur sürprizi yaşamamak için önlem almıştı. Törende 'yapay yağmur azaltma yöntemi' uygulamasına gidildi.
Tiananmen Meydanı ve ülkenin diğer alanları hafta boyunca kutlama partileri ve havai fişek gösterilerine sahne olacak.
Yıldönümü dolayısıyla ilan edilen 8 günlük uzun tatil ülke genelinde büyük bir hareketliliğe yol açtı.
200 milyon dolayında Çinli tatili aileleriyle geçirmek üzere yollara düşerken, tatilcilerin 14 milyar dolar civarında para harcaması bekleniyor.
Çin Mao'nun kurduğu sistemden sonra son dönemde ekonomik alanda kontrollü bir liberalleşmeyle 60 yılda 78 kat büyüyerek dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi haline geldi.
En çok dış yatırımı çekmeyi başaran Çin, aynı zamanda dünyanın en büyük dolar rezervine sahip ülke...
Çin Halk Cumhuriyeti'nin dünü bugünü yarını...
Komünizmle yönetilen dünyanın ekonomi devi Çin, ilginç bir dönüşüm süreci yaşıyor. Batılı ülkeler, bir yandan insan hakları konusunda Çin üzerinde bakıyı artırırken, diğer yandan ekonomik çıkarlarını korumaya çalışıyor.
Çin Halk Cumhuriyeti, 1 Ekim 1949 yılında kuruldu. Yani bundan tam 60 yıl önce, Mao Zedong, Pekin'deki Tiananmen meydanında yaptığı açıklamayla Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu tüm dünyaya ilan etti. Çok sancılı ve uzun yıllar süren bir iç savaşın sonunu getiren bu adımla Çin yeniden dünya sahnesine geri döndü. Batılı ülkeler, o günden bu yana dünyanın en önemli ekonomik güçlerinden biri olan ve komünizmle yönetilen Çin ile ilişkilerini makul bir zemine oturtma arayışında.
Mao Zedong, 1 Ekim 1949'da, Pekin'deki Tiananmen meydanında yaptığı açıklamayla Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu tüm dünyaya ilan etti.
Mao Zedong, Çin Halk Cumhuriyeti'nin resmen ilanını duyurduğu konuşmasını yaparken, Batı dünyasında büyük bir şok yaşanıyordu. Çünkü, Soğuk Savaş'ın yaşandığı bir dönemde, 600 milyonluk nüfusuyla Çin bir anda öteki satha, komünistlerin tarafına geçmişti. 20’nci yüzyılın başlarında ortaya çıkan “Sarı tehlike" sözcüğü “Kızıl tehlikeye” dönüşmüştü.
Ancak 60’lı yılların başında Çin ve kutuplaşmanın en önemli aktörlerinden Sovyetler Birliği’nin arasının bozulması Pekin Yönetimi'ne ilgiyi artırdı. Özellikle 1968 yılındaki öğrenci hareketi Çin'e karşı büyük bir hayranlık geliştirdi.
Öğrenci hareketinin öncü düşünürlerinden biri olan Sosyolog Herbert Marcuse, bu hayranlığını nedenini şöyle açıkladı:
“Bu yeni komünizm ya da şöyle demek isterseniz, bu tabandan gelen komünizm, belki de Sovyetler Birliği’nde gelişen komünizmden tamamen farklı olanaklara sahip.“
Öğrenciler şiddetle bastırıldı
1980’li yıllarda siyasi liberalleşme belirtileri, reform umutlarını beraberinde getirdi. 1989 yılında Çinli öğrenciler bir kez daha sokaklara çıkıp gösteri yapmaya başlayınca tüm dünyanın gözü Çin’e çevrildi. Ancak coşku uzun sürmedi. Pekin yönetimi, protestoları, kanlı bir şekilde bastırdı. Yaşananlar dünyada infial yarattı. Almanya da dâhil pek çok Batılı ülke, Çin ile ilişkilerini dondurdu. Ancak bu şaşkınlık da uzun sürmedi. Çünkü ekonomik alandaki gelişmesi Çin'i bir çekim merkezine dönüştürmüştü. Eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl, 1995 yılında Çin’e gitti ve milyarlık anlaşmalarla geri döndü. Kohl, ülkesinde hedef olduğu yoğun eleştiriler karşısında şu sözlerle kendisini savunmak zorunda kaldı:
"Ekonomik reform yolundan bir kez daha geri dönülebileceğine inanmıyorum. Yakın tarihte, ekonomik reformların, diğer tüm siyasi alanlarda, daha fazla siyasi özgürlük ve daha fazla insan hakları sağlayacak sonuçları beraberinde getireceğinden eminim."
İnsan hakları gündemi
İlk kez Başbakan Angela Merkel ile birlikte Almanya'nın Çin politikalarına insan hakları dâhil edildi. Ve şimdi Almanya açısından güçlü ekonomik ilişkiler kadar Çin'de insan haklarına saygı gösterilmesi önem taşıyor.
Çin'e uyarılar
İngiltere basınında bugün geniş yer bulan konulardan biri de, Çin'de 60'ıncı yılını kutlayan komünist rejim. Times gazetesinin başyazısında, Çin'e uyarılar göze çarpıyor.
"Çin liderliği 60 yılın ardından hala, muhalefete hoşgörü göstermeyi ya da Tibetlilerden Uygurlara, tüm vatandaşlarına eşit davranmayı öğrenebilmiş değil. Ekonomide elde ettikleri ilerleme ile gurur duyabilirler. Ancak hala, halka kendi yöneticilerini demokratik bir şekilde seçme özgürlüğünü verebilecek kadar güvenemiyorlar kendilerine."
"Çin, uluslararası platformdaki sorumluluklarıyla da yüzleşmeli artık. Devlet Başkanı Hu Jintao, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda iklim değişikliği konusunda liderlik üstlenerek iyi bir başlangıç yaptı. Pekin yönetimi bugün de, İran'ın nükleer programıyla mücadele konusunda Batı'ya yardımcı olarak, ağırlığını hissettirme şansına sahip."
"İran, Zimbabwe ya da Darfur konusunda sert bir tutum takınması gerektiğini anlamadıkça, Çin'in arzu ettiği dünya gücü statüsüne ulaşması mümkün olmayacaktır."
Kaynak: BBC - DW
SON VİDEO HABER
Haber Ara