Cenevre toplantısı başarısız kalacak!
Arap basınında bugün İran'la başlayan müzakereler, Sudan'ın birliğini tehdit eden unsurlar ve Afganistan'da savaşın sürdürülmesi için yapılan baskının ardındaki gerçek gündeme oturuyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-01 12:11:00
Defne Bayrak / TIMETURK
Arap basını bugün Cenevre'de yapılacak toplantının büyük ihtimalle başarısız kalacağına yer veriyor. İran ve 6 ülkeden oluşan grup arasında İran'ın nükleer programı üzerine yapılacak toplantıdan iyi bir sonuç çıkmasının, İran'ın nükleer programında ısrarcı olması ve iki taraf arasında yaşanan karşılıklı güvensizlik durumu nedeniyle çok zor olduğu ifade ediliyor. Etnik, kültürel, dinsel ve dilsel çeşitliliğiyle bilinen Sudan'da birliğin sağlanamamasının sebebi olarak bu çeşitlilik gösteriliyor. Güney Sudan'ın referandumla ayrılmaya kalkması durumunda bu ayrılmanın barışçıl bir yolla olması gerektiği, aksi taktirde kötü sonuçlar doğurabileceği belirtiliyor.
Öte yandan Afganistan'da güçlerin artırılıp savaşın sürdürülmesi yönünde Obama'ya ve Nato'ya baskı yapıldığına, işin ardında büyük bir komplo olduğuna dikkat çekiliyor. Ancak aynı zamanda Obama ve Nato'nun bu baskı karşısında acziyetinin sebebi sorgulanıyor.
Londra'dan yayımlanan El-Kudsu'l Arabi gazetesi bugünkü ''Cenevre Toplantısı: Başarısızlık İhtimalleri Daha Büyük'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Cenevre'de bugün, 14 aydan sonra İran ve 6 ülkeden oluşan grup (Çin, Rusya, Fransa, ABD, İngiltere ve Almanya) arasında İran'ın nükleer programı üzerine müzakerelerin yapılması için beklenen toplantı başlıyor.
Bu toplantı iki önemli olaydan sonra yapılıyor. Birincisi İran'ın, dini başkent sayılan Kum'da; dağın ortasında uranyum zenginleştirmek için yaklaşık 3 bin santrifüj kapsamlı 2. nükleer reaktörünü ortaya çıkarması diğeri de askeri manevralar silsilesine kalkışmasıdır.zira bu manevralar esnasında kısa, orta ve uzun menzilli füzeler fırlattı. Aralarında İsrail'in içindeki hedeflere, Amerika'nın Suudi Arabistan'daki ve diğer Körfez ülkelerindeki askeri üslerine ulaşması mümkün; 2000 km. Menzilli Şihab-3 füzeleri de yer alıyordu.
Bu toplantıda herhangi bir ilerleme kaydedilmesinin hayal edilmesi dahi çok zor. Çünkü iki taraf arasında şüpheler ve güvensizlik nedeniyle daraltılması zor; geniş bir boşluk bulunuyor.
İran cumhurbaşkanı Ahmedinejat İran'ın nükleer programının müzakere masasına açık olmadığını, ülkesinin uranyum zenginleştirmeye devam edeceğini, aynı zamanda dış ülkelerden zenginleştirilmiş uranyum satın almaya da karşı olmadıklarını açıkladı. Görünen o ki İran hesaplarını ABD ve İsrail'in baskılarıyla kendisine ekonomik ambargo uygulanması üzerine yaptı. Şu an bu ambargoyu mümkün olan en uzak vakte erteleyebilmeye çalışıyor. Çünkü bu ambargonun; Çin'in itiraz etmesi ve Rusya'nın kabul etmekte tereddüt etmesi nedeniyle istenen şekilde etkin olmayacağını da biliyor. Bundan daha önemlisi İran, 3 başarısız ülkeyle çevrili; Pakistan, Afganistan ve Irak. Özellikle üçüncüsü Amerikan işgali altında olsa da tamamen İran'ın nüfuzu altında. Bugünkü toplantı iradelerin yoklanması ve Batı'nın İran'a kesin bir mesaj gönderme fırsatı olabilir. Tüm işaretler İran'ın aynı konumuna bağlı olduğunu, tehditlere kulak asmayacağını gösteriyor. Yani toplantının başarısız kalma ihtimalleri başarılı olma ihtimalinden çok daha fazla.
SUDAN'DA ÇEŞİTLİLİK BARIŞIN ÖNÜNDEKİ ENGELLERDEN BİRİ
Londra'dan yayımlanan El-Hayat gazetesi yazarlarından Macid El-Şeyh bugünkü ''Güney Meselesi ve Sudan'ın Birliğini Tehdit Eden Unsurlar'' başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; ''Sudan etnik, kültürel, dini ve dilsel çeşitliliği en çok yaşayan ülkelerden biridir. Öyle ki ülke yaklaşık 572 kabileyi kapsamaktadır. Bunlardan 50 tanesi büyük kabiledir ve ülke halkı toplam 115 dil konuşmaktadır. Siyasi seçimlerin milli uyum ve entegrasyonu sağlamakta başarısız kalışına bakılırsa çeşitlilik/dağınıklık sadece kalkınmanın önünde bir engel değil aynı zamanda barış için bir tehdit unsurudur, demektir. Buna göre, gelecekte sürdürülebilir herhangi bir birlik için tehdit olduğu söylenebilir. ''Güney Meselesi ve Sudan'ın Bütünlüğünü Tehdit Eden Unsurlar'' başlıklı kitabında Abdu Muhtar Musa, birliği tehdit eden unsurlar üzerine kaygıları giderdi. Kuzey ve Güney'in bütünlüğünün devam etmesi imkansızdır. Çünkü siyasi görüşlerin farklılığında yatan meselenin geleneksel yöntemlerle çözülmesi mümkün değildir.Belki bu meselenin görevlerin yeniden dağıtılması yoluyla çözülmesi mümkün olabilir. Ekonomik şikayetler de belki servetlerin yeniden; adil bir şekilde dağıtılmasıyla ya da federalizme dayalı idari düzenlemelerle ortadan kalkabilir.
Güneyde seçilmiş kesim, Güney halkını referandum yoluyla ayrılmaya ikna etmeyi başarırsa bu ayrılmanın barışçıl bir surette gerçekleşmesi, hükümetin referandumun önünde engeller koymamaı daha iyidir. Çünkü Kuzey Sudan, Güney Sudan'ı barışçıl bir yolla değil başka bir şekilde kaybederse kurulan devlet Güney savaşında stratejik açıdan en büyük tehlikeyi oluşturacak. Çünkü doğacak devlet Kuzeyden farklı bir bağlamda olacak. Belki seçilmiş üyeleri, Afrika ve Batılı çevrelerle; belki de Siyonist varlıkla ittifaklar kurmak için - içlerinde geçmişin acılarını taşıdıkları için- Kuzey Sudan'a sırtını dönecek. Bu da Kuzey Sudan'ı tehdit edebilir. Aynı şekilde belki Amerika ve İsrail; bir ''Afrika İsrail'i'' kurmak için bu yeni ülkeyi desteklemek, teknolojik, eğitim, para ve silah açıdan donatmaya çalışacak.
AFGANİSTAN ÜZERİNE KOMPLO
Birleşik Arap Emirlikleri'nden yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi yazarlarından Semir Said bugünkü ''Komplonun Boyutu'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer verdi; ''Afganistan'ta ittifak güçlerinin artırılması, ve bu gibi güçlerin gönderilmesinde baskı yapılmasının ardındaki hedef hususunda birçok soru işareti doğurmaktadır. Bu baskı, Barack Obama'nın en meşhur danışmanı ve bakanları arasında gürültülü bir tartışmaya yol açtığı gibi aynı zamanda Nato içinde de münakaşaya sebep oldu. Öyle ki Nato'ya üye bazı ülkeler Afganistan'daki güçlerine bazı sınırlamalar getirdi. Bazıları da oraya daha fazla güç göndermekte tereddüde düştü.
Obama yönetiminin bazı unsurları ile Nato üyeleri tarafından ölsünler diye ateş hattına daha fazla asker gönderilmesi konusunda yapılan itiraz yanında Obama ve Nato'ya Afganistan'da savaşın sürdürülmesi için baskı yapan taraf hakkında sorular ortaya çıkıyor. Bunun ardındaki hedef nedir? Bu baskı karşısında neden Obama ve Nato aciz kalıyor?
Bu soruların cevabı belki de Amerika eski başkanı Bill Clinton'un açıklamalarında mevcut olabilir. Zira Clinton, kendi başkanlığını etkileyen ve savaşların huzursuzlukların döneminde arttığı George Bush dönemini kontrol altında tuttuktan sonra şimdi de şu anki Obama yönetimini kuşatmaya çalışan geniş çaplı habis sağcı komplolerin var olduğunu söylemişti. Ancak bu sefer de kendimizi, bu komplonun boyutu, gücü ve uluslararası bir karar alınmasında etkisi hakkında yeni sorular karşısında buluyoruz. Acaba Obama ve yeni dünya liderleri, bu komplonun yolunda durdukları için gizli bir şekilde hedef mi alınıyor?
SON VİDEO HABER
Haber Ara