Yasak meyveyi yemek...
İslami finans uzmanı en-Nasır, İslami finans sektörünün kapitalizmle girdiği ilişkiyi içeriden bir uzman bakışıyla değerlendiriyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-09-25 15:33:00
Yasak Meyveyi Yemesinin İslami Bankacılık üzerine Sonuçları
Lahem El-Nasır*
Teorik olarak İslami bankacılık modeli, mudaraba, muşaraka, icara, selem ve İslami işlem sözleşmelerinden diğerleri vasıtasıyla risk alarak kar oluşturmak ve aynı zamanda toplumlar ve kişiler üzerinde yüksek risk ihtiva eden borç verme sözleşmelerini yatırım portföylerinde ağırlık teşkil etmeyecek şekilde engellemek üzerine kurulmuştur. Borç verme, zenginliğin, sağlam finansal ödeme gücüne sahip ve yeterli teminatları vermeye muktedir az sayıda ayrıcalıklı kişilerin elinde toplanmasına yol açmaktadır. Çünkü, küçük ve orta ölçekli şirketler, meslek erbabı, profesyoneller, yenilikçi düşünceleri olanlar ve orta gelir gruplarından büyük bir çoğunluğu, büyüme ve gelişmelerine dair projelerini finanse etmek için bankalarda toplanan bu fonlardan istifade etmekten yoksundurlar. Bu durum, küçük ve orta ölçekli teşebbüslerin çoğunun tıkanmasına ve sonunda iflasa sürüklenmesine yol açmakta ve ciddi ekonomik zararların oluşmasına sebebiyet vermektedir.
Küçük ve orta ölçekli şirketler dünya çapındaki şirketlerin yaklaşık % 90’ını teşkil etmektedir ve % 40 ile % 80 arasındaki istihdamı bu şirketler sağlamaktadır. “Arap Doğu Merkezi” nin yayınladığı çalışmalara göre, Britanya GSMH’sının yaklaşık % 85’i, ABD GSMH’sının da yaklaşık % 51’i küçük ve orta ölçekli şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Buna ilave olarak, ABD’de 1979 ile 1995 yılları arasında istihdamın % 75’i küçük ve orta ölçekli şirketler sektöründe yer almaktaydı.
Borç para alma üzerine oluşturulan finansman düzenlemeleri ve ürünlerinin benimsenmesi, yenilikçi müteşebbislerin buluşlarının sonucunu görmesi için gerekli finansmana darbe vurarak sonunda yenilikçi ve icatçı ruhu öldürecektir. Finansman bunu besleyen bir göbek bağıdır fakat finansman şimdilerde borçlanma yoluyla sağlanan bir şey olup borçlanma benimsenmektedir. Bu göbek bağı kesildiği zaman para az sayıdaki ayrıcalıklı bir grubun elinde toplanmaktadır. Bu duruma Kur’an-ı Kerim’de dikkat çekilmekte ve Haşr suresi 7. Ayette Allahu Teala şöyle buyurmaktadır; “Allah'ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah'a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir.”
Ancak İslami bankacılığın cari uygulaması kuruluş teorisi ile ters düşmekte ve sistem ortaklık esaslı bankacılıktan borç verme esaslı bankacılığa doğru değişmektedir. Bazı İslami bankalardaki murabaha tutarı toplam yatırım portföyü içinde % 92’ye varan oranlarda yer almaktadır. Bundan dolayı İslami bankacılık sistemi (şer’i hükümlere uygun) kar oranıyla işlem yapmayı bırakıp faiz oranıyla işlem yapmayı benimsemektedir. Bu durum da İslami bankacılığı geleneksel bankacılığa yakınlaştırmaktadır. Hali hazırda risk yönetimi ve kredi politikalarında kullanılan İslami bankacılık araçları, sistemi ekonomik bozukluklara karşı zayıf düşürmektedir ki bu bozukluklar tamamen geleneksel bankacılıkla aynı tarzda yapılan uygulamaların doğasında vardır. Bundan dolayı İslami bankacılık yatırımcılar için güvenli bir limana dönüşmedi. Tam aksine, az sayıda güçlü finansal yapıya sahip kişilere ve finansal teminat verme gücüne sahip büyük şirketlere kredi sunmak üzere düzenlenmiş bir sistem olarak zayıf kredilerin riskine maruz kalan bir sistem oldu. Bu krediler, finanse edilen projelerin fizibilite çalışması gerçek manada yapılmadan veya Tavarruk ve Murabaha yoluyla bahşedilen fonların nereye gittiği bilinmeden verilmiştir. Finansal uygulamaların bu çeşitleri, finansman Mudaraba veya Muşaraka yoluyla sağlandığı zaman ortaya çıkmamaktadır.
Sukuk pazarının halen karşı karşıya olduğu yasal karmaşıklığın sonucu olarak finansal yükümlülüklerini karşılamadaki başarısızlıkları nedeniyle sukuk ta zedelenmiştir ve bir çok sebepten dolayı sukuk sahiplerine transfer edilen varlıklar da gerçek değildir. Buna ilave olarak ta şimdi sukuk şirketleri, finansal bir ihmal durumunda sukukun tam değerini derhal müşteriye ödeme mecburiyeti getiren bir sözleşmeyi de işleme dahil etmek zorundalar. Bu sadece sukuk ile ilgili olarak yükümlülüğün yerine getirilememesi oranını arttırmaya hizmet eder ve bu sebepten sukuk bonolarının maruz kaldığı riski yükselten bir etken olur. Ayrıca İslami bankacılık, tavarruk esaslı verilen tüketici kredilerinde görülen büyük artışın bir sonucu olarak borçlu şahısların iflas riskine de maruz kalmaya başladı.
Bütün bunlara ilave olarak şunu söyleyebiliriz; İslami bankacılık esas olarak üzerine tesis edildiği ilkelerinden ve değerlerinden uzaklaştı ve İslam toplumunun bu sistemin gelişmesine ve ilerlemesine katkı yapmaya dair inancı zayıfladı. Borç vermenin İslami bankacılık üzerinde sebep olduğu zarar bütün her şeyi açıkça görmemizi sağladı. İslami bankacılık, orijinal ürünler ve iş fırsatları yaratan gerçek finansal faaliyetten kaynaklanan kar ve zarar üzerine inşa edilen bir sisteme dönüşemedi ve maalesef dünyada fark yaratan bir finansal sistem olamadı. Ancak borç vermeler İslami bankacılık için yaklaşılmasına izin verilmeyen yasak meyve mesabesinde idi ve İslami bankacılık bu yasak meyveyi yedi.
* İslami bankada danışman – Bu makale Hakkı Erçetin tarafından Timetürk için çevrilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara