Değişen zamanın peşinde
Pelin Esmer'in ilk filmi "Oyun" yarı belgesel yarı kurmaca (doküdrama) tadı taşımakla birlikte, Mersinli bir grup kadının geçirdikleri dönüşümü aktarıyordu bize.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-09-25 03:26:00
Şu sıralar meraklısının TürkMax kanalında yakalayabileceği bu film, Esmer'in sonradan çekeceği "11'e 10 Kala"nın hamurunu da oluşturuyor aslında. Yalnız bu da değil.
Esmer'in 2002 tarihli orta metraj (46 dk.) belgeseli "Koleksiyoncu"nun adını da anmamız gerek burada. Aklınıza gelen ne varsa 'toplayan' amcası Mithat Esmer'in öyküsüydü o filmde anlatılan. İşte Esmer, "11'e 10 Kala"da yine kendi amcası Mithat Esmer'den kendisini oynamasını istemiş ve onun bu koleksiyonculuk merakının etrafını çevreleyecek enfes bir öykü yazmış. Amcasının filmdeki dört dörtlük performansı ise yeğeninin yüzünü kara çıkarmadan tamamlanıyor.
Özellikle 17 Ağustos depremi sonrası sinemamıza sinen "deprem korkusu" burada da öykünün rotasını belirleyen ana etkenlerden. Emniyet Apartmanı sakinleri, binalarının depreme karşı dayanıksız olduğunu öğrenince soluğu apartmanın huysuz ihtiyarı olarak gördükleri Mithat Bey'in kapısında alırlar. Zira onların binanın yıkılıp yerine daha modern bir sitenin dikilmesi isteklerine karşı çıkabilecek tek kişi odur. Mithat Bey'in çılgınca bir toplayıcılık merakı vardır. Ekmek etiketlerinden içki şişelerine, gazeteden ansiklopedi fasiküllerine dek akla gelebilecek envai çeşit şeyle doludur evi. Koleksiyonu uğruna eşinden vazgeçmiş, onlarca yıl içerisinde hayatına bu koleksiyondan daha kıymetli bir şey girmesine de müsaade etmemiştir. Ne var ki, Mithat Bey yol ayrımındadır. Olur da binaları yıkılırsa, biriktirdiği her şeyin sonu demektir bu. Kendisinin ve biriktirdiklerinin kara yazgısını değiştirmek için son bir gayretle apartmanın kapıcısı Ali'den (son derece ölçülü bir kompozisyon çizen Nejat İşler) koleksiyonunun eksik parçalarını tamamlaması için yardım ister. Bu yolda Karaköy veya Kadıköy'deki tozlu sahaf raflarında kaybolacak Ali'nin hayatında da yepyeni bir dönem başlamak üzeredir.
İSTANBUL'UN DEĞİŞEN YAZGISININ ÖYKÜSÜ
Bir kere şunu söyleyelim: "11'e 10 Kala" çok katmanlı bir film. İyi vakit geçirmenizi, Mithat Bey'in 'doğal' performansına kimi zaman kahkahalarla gülmenizi sağladığı gibi, arka planda aslında trajik, kara bir komediden beslenen bir "devir değişiyor" mesajı da barındırıyor. Esmer'in de söyleşilerinde belirttiği gibi, film aslında İstanbul'un el değiştirmesinin, değişmekte olan yazgısının öyküsü. Göçle gelen ve ağırlıklı olarak kapağı hizmet sektörüne atan bir sınıf ile eski İstanbul'un "beyefendi" kuşağının bir nevi bayrak teslimi bu film.
Mithat Bey'in dört bir yanı, gözlerini para bürümüş yeni bir kuşakla çevrili: Apartman yöneticisi, koleksiyonuna göz dikmiş torunu Ömer (bu rolde Tayanç Ayaydın yine parlak bir netice alıyor) ve elbette kapıcı Ali... Esmer'in de tespit ettiği gibi, bu şehre son 30-40 yılda akın akın gelen 'avcı' kültürün, 'toplayıcı' kültürün mezarına son toprağı serpiştirmesinin hikâyesi "11'e 10 Kala". Belki de kuşaklarının tanık olduğu yokluktan, hep biriktirmiş, hep üretmiş, hatta icat etmiş (evet, Mithat Bey aynı zamanda bir mucit) bir kuşağın yerini lümpen, yegâne amacı 'yırtmak' olan yeni bir kuşağın alışının... Lakin, tüm bu imleri düşerken Esmer'in yargılayıcı, suçlayıcı olmaktan sonuna kadar kaçındığını, belki de belgeselcilikten (ya da "belgecilikten" diyelim: Bu da bir çeşit "toplama" değil midir?) geldiği için, "tanık" önlüğünü asla üstünden çıkarmaması ve bize de çıkarttırmaması dikkat çekiyor. Kaldı ki, yalnızca İstanbul'a gelen göçmenlerin değil, torunu özelinde geriden gelen şehirli genç kuşağın da altının ne kadar "boş" olduğunu kalın harflerle çiziyor yönetmen. Gidenin yerine yenisinin gelmeyeceğini de hüzünle ve kaygıyla not düşerek...
Filmin, İstanbul Film Festivali'ndeki 124 dakikalık süresini vizyon gösterimi için 110'a indiren Esmer; yalnız, sıkışmış, bambaşka kültürlerden beslenmiş iki adamın dünyasını karşılaştırıyor. İstanbul'da, Ali'nin, Alilerin yakın zamanda on milyonlara dayanacağını, serpilip zenginleşeceklerini, bir ayağı çukurda Mithat Bey'in, Mithat Beylerin mirasına konacaklarını ve o mirası har vurup harman savuracaklarını salondan çıkarken tahmin edebiliyoruz. Ne ki, "emniyet" arayışındaki bu iki anlayışın zoraki dostluğu, İstanbul'da pek yakında başlayacak köklü değişimin, o amansız oldubittinin, ileride iyice azıtacak paylaşım kavgasının delaleti. Bu film, hüzünlü bir devir teslim töreni.
ZAMAN
SON VİDEO HABER
Haber Ara