Davutoğlu'ndan müzakere taahhütü

Davutoğlu, "AB ile ilişkilerde yıl sonundaki zirvede Türkiye'nin Güney Kıbrıs'a limanları açması konusu bir kriz yaratabilir veya ilişkileri tıkayabilir mi" sorusuna, Kıbrıs konusunda yapıcı bir tutum izleyen Türkiye ile ilişkilerle ilgili olarak karar vermesi gereken tarafın AB olduğunun altını çizdi.

Türkiye'nin Kıbrıs konusunda her dış politikada olduğu gibi müzakerelerde belli öncelikleri bulunduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin doğru bir politikaya sahip olduğuna inancının tam olduğunu ve bunun uluslararası alanda kabul edilebilir bir politika olmasının önemine işaret etti.

Davutoğlu, "Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) AB üyesi olarak karar mekanizmasının içinde olması ve bu rahatlığı Brüksel'in vermesiyle oluşan döngünün nasıl kırılacağı" yönündeki soruya yanıt verirken de kritik karar arifesinde olanın Türkiye değil AB olduğunun altını çizdi.

Türkiye'nin, küresel, bölgesel etkinliğini göstermiş, AB içinde yapıcı bir tutum benimsemiş ve Kıbrıs konusunda da çaba göstermiş bir aktör olduğunu belirten Davutoğlu, "Şu anda biz ne yaptığımızı biliyoruz ve eminiz. Kıbrıs konusunda müzakerelerin kapsamlı bir çözüme gitmesi için üzerimize düşeni yapıyoruz. Karar vermesi gereken taraf AB" dedi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, limanlar konusunda, AB'de kimsenin Türkiye'den kapsamlı müzakereler adada yürürken, bu kapsamlı müzakerelerin doğasını etkileyecek, KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın elini zayıflatarak Rumlar karşısında zayıf bırakacak bir adım atmasını bekleyemeyeceğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesi" konusundaki soruya yanıt verirken de Clinton ile sadece bu konuyu değil birçok konuyu ele aldıklarını, kapsamlı bir şekilde İran, Ortadoğu, Kafkasya konularını ele aldıklarını söyledi.

Davutoğlu, ayrıca Fransa ve Rusya dışişleri bakanı Bernard Kouchner ve Sergey Lavrov ile de telefon görüşmeleri yaptığını anlattı.

Türkiye'nin Ortadoğu gibi Kafkasya'ya bakışının da bir bütünlük arz ettiğini belirten Davutoğlu, Kafkasya bölgesinin küçük mikro etnik çatışmaların yaşandığı bir yer olmaktan çıkarılması ve makro bir düzen oturtulması gereğinin altını çizdi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kafkasya'daki statükonun kimsenin hayrına ve çatışmaların kimsenin çıkarına olmadığını belirterek, Azerbaycan'ın topraklarının işgal altında, Türkiye-Ermenistan sınırının kapalı olduğuna, Gürcistan'da hepsiyle dostluk ilişkisi bulunan gruplar arasında etnik gerilim bulunduğuna işaret etti.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Kamuoyunda Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan ile normalleşme ve kara sınırının açılmasının mümkün olmayacağı yönünde oluşan görüşe" ilişkin soruya yanıt verirken de bu sürecin, bölgede kapsamlı bir normalleşme yapılmak üzere Türkiye'nin iradesiyle atılmış bir adım olduğuna işaret etti.

Süreci doğru okumak gerektiğini söyleyen Davutoğlu, tüm bu süreci ABD Başkanı Barack Obama'nın TBMM'de yaptığı konuşmayla ilişkilendirmenin hiçbir şekilde doğru olmadığını belirtti. Davutoğlu, bunun, bölgede kapsamlı bir normalleşme yapılmak üzere Türkiye'nin iradesiyle atılmış bir adım olduğunu kaydetti.

Bakan Davutoğlu, "Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın açılmasının ne kadar yakın" olduğu yönündeki bir soruya da "Bunun en kısa zamanda olması ümidini taşıyorum. Tüm taraflar, Minsk grubu da dahil ciddi bir çalışma temposu gösterir ve iyi niyetli bir şekilde tüm enerjimizi birleştirirsek, sadece Türkiye-Ermenistan arasındaki sınır değil, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki sınırın da açılabileceğini düşünüyorum" yanıtını verdi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "9-10 Ekimde Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasında Moldova'da yapılması öngörülen toplantıdan çıkabilecek sonuca" ilişkin soruya yanıt verirken, tüm aktörlerin üzerine düşeni yerine getirmesinin gereğine işaret etti.

Kaynak : Anadolu Ajansı

Davutoğlu'ndan müzakere taahhütü

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs'ta kapsamlı müzakereler devam ederken, Türkiye'nin bu müzakerelerin doğasını etkileyecek bir adım atmasının beklenemeyeceğini bildirdi.