Amerika Dalan'ı neden istemedi?

Adem Yavuz ARSLAN yazdı…

Ergenekon firarilerinden Bedretten Dalan'ın dünya turu devam ediyor. Bir dönemin vekili, belediye başkanı ve kudretli ismiydi. Fakat 10. dalgada gözaltına alınacağını duyduğu için Amerika'ya uçtu. İSTEK Vakfı'na ait bir arazide çok sayıda law silahı ve patlayıcı ele geçince birden diş ağrısı tuttu ve dönmedi. Soruşturmayı yürüten savcıların iddiasına göre Dalan, varsayılan terör örgütü ile irtibatlı. Bu yüzden de 'şüpheli' olarak ifadesini almak istiyorlar.

Gerçi 4. iddianamenin yazımı bitmedi. Dolayısıyla Dalan'ın tam olarak neyle suçlandığını, iddia olunan örgütün neresinde olduğunu bilmiyoruz. Ama kabul edilen 3. iddianameden anladığımız kadarıyla Dalan itibarlı bir yerdeymiş. Ayrıca ikinci iddianamede yer alan tutanaklara göre ise Dalan 28 Şubat'ın organizatörlerindenmiş. Uzun süre firarda olduktan sonra hastanede yakalanan fakat bir gün bile cezaevinde kalmayan Jandarma eski İstihbarat Başkanı Levent Ersöz ile konuşmaları tutanaklarda var. Askerle olan ilişkileri ve irtibatlı olduğu isimleri kendisi deşifre etmiş. Hatta aynı tutanaklarda 'bu işlerden dolayı Chirac yardımcımdı' bile demiş. 'Bu işler' ne tür işler belli değil tabi.

İşte o Dalan 271 gündür firarda. Diş tedavimi yapıp dönüyorum demişti. Fakat bir türlü dönemedi. Üstelik Amerika vizesini uzatmayınca önce Peru'ya oradan Finlandiya'ya ve oradan da Rusya'ya geçti. Orada da sık sık yer değiştirip Beyaz Rusya'nın Minsk kentinde bir otele yerleşti. Gazetecilere yakalanınca yeniden seyahatte. Nereden çıkacak bilinmiyor. İlginç olan ise hakkında bir arama ve yakalama kararı yok.

Avukatları aracılığıyla 'tutuklanmama' pazarlığında olduğu söyleniyor. Peki Dalan neyden çekiniyor? Dalan'ın konuşması birtakım ilişkileri ortaya döker mi? Gelmesini istemeyenler mi var? Soru işaretleri çok. Fakat aradaki bir ayrıntı bence çok önemliydi. O da 250 milyonluk dev Amerika Birleşik Devletleri'nde Dalan'a yer bulunamaması. Amerika'nın Dalan'a vize vermeyip kapıyı göstermesinin sembolik anlamı büyük. Üstelik bu hareket sadece Dalan'ın şahsına olmasa gerek.

Arınç'ın itirafı ve milletin vicdanı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 'AK Parti'nin vicdanı' olarak bilinir. Düşündüğünü doğrudan söyler ve samimiyeti konusunda kimsenin şüphesi yok. Bu yüzden AK Parti muhaliflerinin bile takdirini görüyor. Önceki akşam Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği'nin iftarında yine çok önemli bir çıkış yaptı.

Kendi deyimiyle de itiraf. Merhum Özal'ın Türk siyasi hayatındaki yeri ve halktan gördüğü karşılığı anlatırken konuyu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçimine getirdi. 367 zorlaması ve 27 Nisan muhtırasına karşı halkın verdiği tepkiyi anlattı ve siyasi tarihimizde pek alışık olmadığımız bir itiraf yaptı: "Gül Cumhurbaşkanı olmasın diye yapılan oyunlara halk tepki gösterdi ve hak etmediğimiz halde bize yüzde 47 oy verdi."

Birkaç noktadan irdelenmesi gereken bir cümle. Öncelikle siyasetçilerden böyle şeyler duymak pek mümkün olmaz. Yüksek oy alırlarsa kendi başarıları, muhalefette kalırlarsa da 'bu millet bizi anlamıyor' durumu olurdu. Arınç açık yüreklilikle 22 Temmuz seçiminde aldıkları oyun kendi başarıları olmadığını söyleyecek kadar cesur davrandı. Not edilmeyi hak eden bir tavır.

Öte yandan ordu doğrudan ya da dolaylı, siyasete ne zaman müdahale etse halk tepkisini bir sonraki seçime yansıtıyor. 1960'da, 1980'de ve 28 Şubat sonrasında gördük. Yakın örnek ise Arınç'ın da hatırlattığı gibi 27 Nisan muhtırası ve 367 garabetinde oldu. Bazıları tarafından 'Bidon kafalı-göbeğini kaşıyan adamlar' olarak tanımlanan sessiz kitleler büyük bir olgunlukla hep demokrasiden yana tavır koydu. Halkın mesajı net ama anlamak istemeyen üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Bugün