Dolar

34,9495

Euro

36,7015

Altın

2.994,96

Bist

10.062,83

Suriye, Beşşar Esed ve İhvan açılımı

Türkiye ve Suriye arasında önemli gelişmeler yaşanıyor. Ancak tüm bunlara rağmen Suriye'de çok büyük sorunlar var. Bunların başında ülkedeki İhvan karşıtı yasaların hâlâ yürürlükte olması...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-17 03:32:00

Suriye, Beşşar Esed ve İhvan açılımı
Osman Atalay*

Türkiye ve Suriye arasında son yıllarda çok önemli gelişmeler yaşanıyor. İki ülke arasında vize uygulaması kalktı ve "Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması" imzalandı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed de, Türkiye’deki Kürt açılımının bölgeye etkisinin olacağını belirterek, PKK saflarında çarpışan Suriyeli Kürtleri teslim olurlarsa af edeceğini açıkladı.

Evet, bunlar hakikaten önemli gelişmeler ancak unutulmamalı ki, Baba Hafız Esed, yaklaşık 50 yılı aşkın bağımsız Suriye tarihinin 30 yılını hanedanlık ve kanlı bir dikta ile yönetti. Ülke hâlen eski kalıntılardan ve enkazlardan tamamen kurtulmuş değil. Beşşar Esed ise, Türkiye ile yürüttüğü jeo-stratejik çıkar ilişkileri neticesinde, ılımlı ve pragmatist bir siyaset adamı izlenimi vermeye çalışıyor. Son derece sakin ve uyumlu bir kişiliği var. Bunun altından neyin çıkacağını da tam kestiremiyoruz.

Baba Hafız Esed, daha önceleri vahşi anlamına gelen soyadını 1940’larda Esed -Aslan- olarak değiştirmiş idi. 1979 ve 1981 yıllarında ağır bir kararla Suriye’de Hama kentini yerle bir etti. Halep ve İdlip’de 50,000 insanın ölüm emrini verdi. Bugün hâlâ 20,000 insan Suriye’de kayıp. Öldü deninlenlerin birçoğnun mezarları bilinmiyor. Uluslararası Af Örgütü ve BM temsilcileri dahi bu konuya el atamadılar. Ayrıca 1 milyon Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) üyesi Göçmen olarak yaşıyor. Yıllardır akrabaları çocukları ve eşlerinden uzak paramparça olmuş aileler ülkelerine dönemiyor.

30 yıldır Sayda hapishanesinde bulunan insanlar bugün 50-60 yaşına geldi. Aileleri burada bulunan insanların hayatta olup olmadığını dahi bilmiyor. Yıllardır çocuklarını ve eşlerini göremeyen insanlar var. Uzun yıllar ülke dışında bulunan Suriyeliler ülkesine gelmeye korkuyor. Ülkesine dönen aileler ise aylarca hapishanelerde sorgulanıyor.

2000 yılında babasının yerine Suriye Devlet başkanlığına oturan Beşşar Esed’den Müslüman kardeşler bir nebze de olsa umutluydu. Fakat aradan geçen 9 sene maalesef, batıda doktora eğitimi almış, demokratik bir ülkede uzun yıllar yaşayan Beşşar Esed’in Müslüman halkına karşı en ufak bir uzlaşma diyalog içersine girmesi mümkün olmadı.

Demokrasi ve insan hakları ihlallerine karşı Suriye’nin karnesi hayli vukuatlı. Tam tersine, Ülkesinin ABD tarafından ciddi tehdit algısı karşısında Türkiye ile olan ilişkilerinin de 90 derece bir yumuşama siyasetini başarı ile sürdürmeye devam etti. Suriye’de oranı % 70 olan Müslüman Sünni halkına karşı baskı ve her türlü siyasi, sosyal, kültürel, inanç özgürlüğü ve örgütlenme hareketlerini sert bir şekilde bastırdı.

Öte yandan, Suriye’de yaşayan yüzbinlerce Kürt Suriye’de vatandaşlık hakkına bile sahip değil. Kendi toraklarında da hakları ellerinden alınan ve yüzbinlercesi kimliksiz bırakılan Kürtler, devletin göçertme politikasına da maruz kalıyor. Özellikle verimli topraklardan Kürtlerin göçertilmesi için ağır baskılar yapılıyor.

İslam dünyası aydınları, Sivili Toplum Örgütleri ve Dini Önderler de maalesef Suriye’nin, Kudüs ve Filistin davasındaki Arapçı nasyonalist çabası, ve stratejik öneminden dolayı, yönetimin kendi halkına karşı işlediği insani suçlar karşısında sessiz kalmaya devam etmektedir.

Beşşar Esed, 1970 yılından beri babasının sıkıyönetim ile idare ettiği ülkede başkan olur olmaz sıkıyönetimi kaldırdı. Aslında Beşşar Esed değişimin kaçınılmaz olduğu bir süreçte ve bölgede yaşadığının farkında. Bu şansı kullanmalı.

Bugüne kadar sürgünde bulunan 1 milyonu aşkın muhalif İhvan üyesi kendisine karşı silahlı bir harekete dahi bulaşmadı. Beşşar Esed, Müslüman kardeşler ile barışmak ile kendisini daha da büyütecek ve Suriye’nin ve Arap dünyasının gözünde saygınlığını gücünü aslında pekiştirmiş olacaktır. Ki, zaten İhvan’ın bir parçası olan Hamas yetkililerine sahip çıkan bir ülkenin kendi vatandaşlarına hâlâ soğuk savaş döneminin aklıyla kafa tutması bir paradokstan başka bir şey değil.

Suriye’de 1980/49 sayılı kanuna göre: Müslüman kardeşler cemaatine mensup olan herkes suçlu kabul edilir ve idamına karar verilir. Yani inanç ve fikirden dolayı idam cezası verilmektedir. Bu yasa Baba Esed zamanında alınan katı Baas rejimi döneminin kararı idi. Bu kararın günümüz dünya konjonktüründe hiçbir insani ahlâkî ve hukukî yanı yoktur…

Müslüman kardeşler cemaati herkesin bildiği üzere silahlı bir örgüt değil tamamen ilmi ahlâki bir yapıdır. Bugün Suriye hapishanelerinde sadece fikrinden ve inancından dolayı on binlerce insan suçsuz yere zindanlarda çürümektedir. Esed yönetimi, siyasi baskı ve insan hakları ihlalleri ile Suriye’yi adeta açık hava hapishanesine çevirmişti.

Uluslararası Af Örgütü, BM ve merkezi Londra’da bulunan Suriye insan hakları gözlemevi (SOHR) yapmış oldukları gizli ve açık araştırmalar sonucunda, Suriye Beşşar Esed rejiminin sivil toplumu yok ettiğini, kültürel gelişmeyi engellediğini ve muhaliflerini ise söz dinlemez olarak dünyaya sunarak bastıran bir siyaset izlediğini açıkladılar. 11 Eylül saldırılarını aynı ABD gibi kullanarak İslamcıları ezmeğe kalktığını rapor edildi.

Uluslararası insan hakları eylemcileri, Suriye’de İslamcılara karşı baskının, Suriye ideolojisinin temelini oluşturduğunu, bundan dolayı bu konuda kolay kolay ilerleme sağlanamayacağının altını çizmektedir.

Hâlihazırda ABD Başkanı Barack Obama, yüzyılın utanç abidesi Guantanamo’yu kapatma kararı aldı. Oysa Suriye hapishanelerinde yatan Müslümanların akıbeti bilinmiyor. Çünkü Suriye yönetimi, asla İslam ülkeleri ve batı ülkelerinden gelen insan hakları uzmanı, hukukçuları ülkesinde konu ile ilgili araştırma yapmalarına müsaade etmedi.

Suriye’de yaşanan insan hakları ihlalleri karşısında, Şam’a sürekli ve yoğun biçimde gidip gelen ve orada beş yıldızlı otellerde konaklayıp nargile tüttüren yazar-çizer arkadaşlarımız, Suriye-Türkiye ilişkilerini yoğun Turistik, Kültürel ve Ticari geziler şeklinde sürdürmenin ötesine geçmeliler.

Türkiye’den Mazlum-Der, Hukukçular Derneği ve diğer STK’larımız bu meselede Suriye’ye açılım desteği vermeleri vicdani bir sorumluluktur. Bunun yapılması Suriye’ye zarar değil bilakis büyük bir fayda sağlayacaktır. Zira bugün Suriye’nin açılımına katkı sağlayamaz isek Allah korusun yarın ülke yeniden içine kapanacak ve yeni ırkçı yasaların uygulandığı bir mezbahaneye dönüşecektir.

Beşar Esed’in Müslüman Kardeşlere zeytin dalı uzatma zamanı geldi ve geçiyor. Kendisine akıl vermeye çalışan Baba Esed döneminden kalma köhnemiş yaşlılardan bir an önce kurtulmasını diliyorum.

Son olarak, Türkiye ve Suriye arasında vize uygulamasının kalkmasının ve Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşmasının Şam’ı nasıl etkileyeceğini doğrusu çok merak ediyorum…

*Seyyah, İnsan Hakları Eylemcisi ve Yazar.

SON VİDEO HABER

Petrol kuyusundaki yangında itfaiye eri helallik istemiş

Haber Ara