Dolar

34,8640

Euro

36,6155

Altın

3.047,44

Bist

10.058,47

Mehdi Zana'dan demokratik açılım yorumu

Cezaevi ve yasaklı yıllar çıkınca 34 yıllık evliliğinin yaklaşık 4-5 yılı eşi Leyla Zana ile birlikte geçmiş Mehdi Zana'nın. AKP'nin çok önemli adım attığını ve bunun bütün Kürtlerin de dikkatini çektiğini söylüyor.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-06 07:07:00

Mehdi Zana'dan demokratik açılım yorumu
GİRİŞ: "Başka zaman olsa konuşurdum. Ama bu süreçte konuşmak istemem. Çünkü bu sürece zarar vermekten korkarım" dese de yine de kırmadı beni ve Demokratik Açılıma dair düşüncelerini paylaşmak için randevu verdi yaşadığı İsveç'e. Daha evvel hiç tanıma fırsatım olmamıştı Mehdi Zana'yı. Onu, arşivlerdeki öyküsünden ve okuduğum birkaç kitabından biliyordum. Stockholm'deki buluşma adresimiz Kultur Huset'deki ilk kar şılaşma anımızda bana Kürtçe, "Merhaba kızım" deyişiyle başlayan ve dolu dolu 2 gün süren bu söyleşiden ben büyük keyif aldım. Keyif aldım çünkü Kürt sorununun çözümü konusunda sert ve radikal çıkışları ile bilinen Mehdi Zana'nın verdiği mesajlar iç huzur arayan Türkiye'nin geleceğine katkı sunacak kadar barışçıl... Onun istediği, bizim istediğimizden çok farklı değil aslında. İşte, her cümlesinin başına, "Artık bu kan durmalı..." diyerek başlayan ve 46 yıldan bu yana Kürt siyasetinde söz sahibi olan yasaklı Mehdi Zana ile gerçekleştirdiğimiz o söyleşi...

"Kürt Açılımı..." Ne düşünüyorsunuz? Türkiye'nin kaderi bu olaya bağlıdır. "Kürtler ayrılmasın" istiyorlarsa geleceği hesap ederek adımın atılması lazım. Ümit vermesi lazım yoksa bu kan dökmeler devam eder. PKK gider başka biri gelir ama bu kavga eninde sonunda Kürtleri ayırmaya götürür. Bu güç olayı değildir. Nefret olayı değildir. Bu varlık gösterme mücadelesinin bir neticesidir. Bakın. Tüm dünya insanları ırkların inkarcılığını reddediyor. İşte İrlanda, işte İspanya örneği... Hem Kürt halkı hem de Türk halkı artık bir şeylerin farkında. Onun için bugünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin, AKP'nin attığı adım çok önemli ve bu bütün Kürtlerin de dikkatini çekmiştir. Bir ümit sağlamıştır. Ben umutlu olduğumu söyleyebilirim...

" Türk halkı da artık bir şeylerin farkında" ile neyi kastediyorsunuz? Benim demek istediğim şu; Türk halkı bir şeyi iyi bilmesi lazım. Bu sorun insani bir sorundur. Kürtler havadan gelmemiştir. O toprakların insanıdır. Niçin hepimiz bu gerçeği kabullenmeyip kan dökmelere, çocuklarımızın ölümüne sebep olalım. Neden bu ölümlerden kendine fayda sağlayan adamları sevindirelim...

Kim bu faydacılar? Silah satıcıları. Bu işten zengin olmak isteyenler. Savaşın beraberinde getirmiş olduğu bütün eylem, siyasi rantlardan çıkar sağlayanlar. Bu rantçılar şu anda bu demokratik süreci baltalamak istiyorlar.

İyi de kim bunlar? Panikle bağıranlar meydanlarda. Dikkat ederseniz Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli panik içine girmişler.

Niçin panikler peki? Panikler çünkü Kürt meselesinin çözüldüğü an onların işi bitecek! Onların iktidarları, rantları bitecek. Yoksa Türkiye'nin kârı, zararı umurunda değil onların. Ki öyle olsa bu kan dursun diye onlar da bu taşın altına el koyarlar. Ama onlar bu siyasetten besleniyor. Yani Türk milliyetçiliğinden. Ben Bahçeli'ye şaşırmıyorum ama mesela Deniz Baykal'a çok şaşırıyorum.

Neden? Çok eski tanışırız kendisiyle. O zamanlar hiç böyle değildi. Diyarbakır'a geldiğinde oturur sohbet ederdik. Gazi Köşkü'nde. Ben dert yanınca, inkar edilmenin, baskının, zulmün ne kadar berbat bir şey olduğunu anlatınca, hak verirdi bana. Üzülürdü benimle birlikte. Ve hatta, "Bir insan neden ana dilini konuşamaz? Bu nasıl bir anlayış Mehdi Başkan? Bu nasıl bir antidemokratlık?" diye konuşurdu. Bu söylemlerine şahit olan onlarca insan sayabilirim. Ama şimdi...

Şimdi ne? Şimdi bambaşka bir Baykal var ortada. Onun için çok şaşkınım. CHP tabanını ben biliyorum ki onbinlerce Kürt vardır. Kürtler hep omuz vermiştir o partiye. Baykal sürece el uzatmalı. El vermeli. Bilmeli ki insanlar farklı artık. Bir köylü kadın bile, öyle güzel insan haklarından, demokrasiden bahsediyor ki ben hem seviniyorum, hem de o çocuklar için üzülüyorum. Bu polisler, bu askerler havadan mı gelmişler? İnsanların çocuklarıdır. Hepsi bizim. Sen bu askere, polise, bir gerillaya, "İyi ki öldü" diyemezsin...

Asker şehit olduğunda ne düşünüyorsunuz? Size yemin ederim ki arkadaşlarım beni görmüştür. Ben her ölen Kürt gerillaya nasıl ağlıyorsam Türk askerine de aynı şekilde ağlamışımdır. Çünkü insanların ölümüne dayanamam. Ben insanların geleceği için savaşıyorum. Yoksa ben ırkçı değilim. Bugün Kürt halkı ezildiği için onların yanındayım. Yarın başkası için de imkanlarımı kullanırım.

Peki milliyetçi misiniz? Evet milliyetçiyim. Ben Kürdüm. Kürt halkı ezildiği için, baskı altında olduğu için onun hakları için kavga ediyorum. Ama Türk halkına düşman değilim. Silvan'da komşularımız vardı Türk. Gece gündüz birlikteydik. Birbirimizi çok seviyorduk. Hâlâ da birbirimizden haberdarız. Aydın'da, İstanbul'da, Ankara'da ilişkilerimiz devam ediyor.

Açılımın önünü tıkayan sorunlardan biri de Öcalan. Kürt meselesinde çözüm Abdullah Öcalan'ın yol haritası mıdır? Değil tabii. Ben sadece liderlerin, örgütlerin muhatap alınmasını da kabul etmiyorum. Bence buna karar verecek olan yani ne istediğini, açılımdan ne beklediğini anlatacak olan Kürt Halkı'nın kendisidir. Onlara sorulsun. Ondan sonra liderler ile de görüşme yapılabilir tabii.

Liderden kastınız kimler? Bütün parti liderleri, akil adamları. Siyasi partiler vardır. DTP gibi. Halk arasında araştırma yapılır ve bir denge yakalanır.

"Benimle de görüşülmeli" diyebiliyor musunuz? Hayır. Niye? Ben halkımdan uzağım. Ben Avrupa'da yaşıyorum. Bu acıyı çeken halktır. Onların konuşması lazım. Ben kendi adıma konuşurum. Halk adına konuşmayı saygısızlık sayarım. Ben diyorum ki "Türkiye'nin istikbali" doğru bir adım atılırsa umut verici olur. Yoksa ölümle, kanın devamıyla Kürtler yok olmaz. Keşke bugün konuştuklarımızı 30 sene önce konuşabilseydik. Binlerce insan kayıp verilmiş her iki taraftan da. Milyarlarca dolar gitmiş silahlara. Kim kazanmış? Eğer Türkiye bunu başarırsa, AB'nin kapısı açılacak. Ve milyarlarca dolar turizmden gelecek.

Biz bu sorunu çözersek AB'ye gerçekten girer miyiz sizce? Bence gireriz.
"Bu açılımın son noktası bölünmektir" diyenler var. Asıl bölünmeyi isteyenler, "bölüneceğiz" diye bağıranlardır. Eğer bu fırsat tepilir, açılım gerçeğe dönüşmez ise asıl o zaman bölünür Türkiye. Gelsinler televizyonda tartışalım. Kim bölünmeden yana masaya yatıralım. Onlar bölünmeden yanadır. Türk halkını aldatmasınlar. Namusuma diyorum ki, asıl onlar Türklerden yana değil. Halkını seven bir insan, onu kana boğmaz, çocuklarını öldürtmez, gerçekleri gizlemez.

Siz açılımdan ne bekliyorsunuz? Şu açıklamayı; "Kürt halkının gerçeğini ve dilini kabul ediyoruz!" Sonra da bu çerçevede demokratikleşme. Ama bu 1 ayda olacak bir şey değil. Temel atılmış olacak.

" Kürtçe resmi dil olsun" diyenler var. Nasıl olacak bu? Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türkçedir. Ama Kürtler de kendi dilinde resmi olması lazım. Kendi bölgesinde. Ve nüfus cüzdanında Kürt vatandaşı yazmalı.

Olabilir mi bu? Evet. Burada yazıyor işte. İsveç'te, Kürt'tür, Türk'tür diye yazıyor. Çok mu zor? Onlarca devlet bir araya gelmiş Avrupa Birliği diye bir şey kurmuş bir arada barış içinde yaşıyor. Resmi dili hem İsveçce, hem de İngilizce. Bakın ben İsveçce bilmiyorum. Bir devlet dairesine gittiğim zaman Kürtçe konuşuyorum. İsteyen İngilizce, isteyen Arapça. Kimseyi dilinden dolayı aşağılamıyorlar. İtmiyorlar. Benim halkımın büyük çoğunluğu Türkçe bilmez. Ne olacak sanki adam Kürtçe derdini anlatsa. Ama tabii bunların yasaya girmesi lazım!

Röportaj: Sevilay Yükselir

Kaynak: Sabah
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara