Yunanlı turistler, kahveye bayıldı
Damak zevkine düşkün olanların vazgeçemediği Türk kahvesi Yunanlı turistlerin de tutkusu haline geldi.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-09-03 15:28:00
İzmir'e Yunanistan'ın Sisam adasından günübirlik turlarla gelen komşular, özellikle fincanda pişirilen Türk kahvesini içmeden ülkelerine dönmüyor.
Fincanda kahvenin özel tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği bulunuyor. Tabure ve sedirlere oturarak tahta masalarda ikram edilen Türk kahvesi, turistlerin de damak zevkine hitap ediyor. Bu zevkin tadıldığı yerlerden biri de İzmir'e gelen turistlerin de uğrak yeri olan Şükrü Bey'in yeri. Kemeraltı'ndaki işletmenin sahibi Şükrü Bertan, ilgiden memnun. Turistlerin fincanda pişen kahveyi çok sevdiğini belirten Bertan, "Kemeraltı'nda alışveriş yapan turistler yorgunluklarını burada atıyor. Fincanda pişen kahve içenler bu tadı bir daha unutamıyor." diyor.
Fincanda pişen kahveyi Türkiye ve yurt dışında da tanıtmak istediğini söyleyen Şükrü Bertan'ın anlattığına göre; özellikle Akdeniz ülkeleriyle Türk insanının damak zevki örtüşüyor. Yunanlı turistler bu tada hayır diyemiyor. Bunun için iki ülke arasındaki organizasyonlarda yer alarak Türkiye'nin tanıtımına destek olmak istiyor. Bertan, "Türk geleneğinde vazgeçilmez bir yere sahip ve misafirperverliğimizin simgelerinden biri olan kahvemiz iki toplum arasında başlayan barışa daha çok katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum." şeklinde konuşuyor.
Fincanda Türk kahvesini İzmirlilere sunan Şükrü Bertan, markasına patent almayı da ihmal etmemiş. Çok sayıda taklidinin olması sebebiyle böyle bir yola yöneldiğini ifade eden Bertan, yaptığı kahvenin tadının diğer yapılanlardan çok farklı olduğunu, bunu korumak için de 2005 yılında patent aldığını belirtiyor.
Bu pişirme usulünün mucidi olduğunu iddia eden Şükrü Bertan, 25 yıl önce Kemeraltı çarşısına açtığı çay ocağında pişirdiği kahveyi beğenmeyince yeni arayışlara girmiş. Yenilikçi bir kişiliğe sahip Bertan, Türk kahvesini fincanda ve mangal üzerinde pişirmiş. Çok keyifli bir tat bulduğunu fark eden Bertan bu tadı yıllardır çarşıdaki dört şubesinden müşterilerine sunuyor.
Fincanda kahve yapan bir diğer isim ise Ömer (Çek) Usta. Ömer Çek'in kahvenin tarihi ile ilgili verdiği bilgi ise farklı: "Fincanda pişen Osmanlı Usulü Türk Kahvesi Mimar Sinan zamanında Konya-Karaman'dan, Üsküp ve Saraybosna şehrine giden cami, han, hamam ve köprü inşaatlarında taş işçisi olarak çalışan atalarımıza aittir. Bu inşaatlarda çalışan taş işçileri bir yandan çalışırken üşümemek için yaktıkları mangal ateşine fincanlarını sürerek kahvelerini kül içerisinde pişirirlermiş. Hem taş kesip, oymacılık yaparken hem de kahvelerini içerlermiş. Bu iş için ayrıca bir cezve kullanmazlarmış." Eski bir diplomat da olan Ömer Çek, bu görevi sırasında Üsküp'te eski bir Osmanlı kahvehanesinde bu doyumsuz lezzetle tanışmış. Emekli olduktan sonra da Kızlarağası Hanı'nın arkasında tarihi bir mekânda otantik bir dokuda bu lezzeti müşterilerine sunmaya başlamış.
Kızlarağası Hanı ve Hisarönü çevresinde bu işi yapan birçok yer açılmış. Onlarca kişiye istihdam imkânı veren fincanda kahve bir sektör olmuş. Bulunduğu sokak canlanmış ve diğer esnaf da bundan nasibini almış. Kriz fincanda kahvenin piştiği sokaklara pek uğramamış.
İSTANBUL'UN İLK KAHVEHANESİNİ HALEPLİ BİR TÜCCAR AÇTI
Kahve, cafe, koffie, coffee gibi işyerlerine isimlerinin verilmesinde etkili olan kahve kültürü Arap dünyasından Osmanlı'ya, ardından da Avrupa'ya yayıldı. Kahvenin anavatanı Afrika kıtasında Etiyopya'nın güneyinde adı Kaffa olan bir bölge olarak biliniyor. Güney Etiyopya'nın yüksek yaylaları, yabani kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği bir bölge. Burada yerli halk kahve tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyordu. Kahve daha sonra Yemen'de gece yarılarına kadar süren dini ortamlarda uyarıcı etkisi keşfedildiğinden kullanılmaya başlandı. Bağdat, Kahire ve Mekke'ye yayılan kahve içimi, 1950'li yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da bir kültürün başlangıcı olacak ilk tohumu atıldı. Halepli Hakem ve Şamlı Şems adında iki Arap kökenli tüccar şehrin en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Tahtakale'de İstanbul'un ilk kahvehanesini açtı. Avrupa'da ise kahve içme alışkanlığı ilk olarak Venedik'te başladı. 1610'lu yıllarda Venedik'te açılan kahvehaneler zamanla bütün İtalya'ya, Marsilya'ya ve Fransa'ya yayıldı. Şimdi kahve ekiminde Meksika, Guatemala, Kolombiya, Venezuela gibi Orta ve Güney Amerika ülkeleri ile Brezilya başı çekiyor.
KAHVE NASIL YAPILIR?
İçme suyunu fincanla ölçerek cezveye koyun. Her fincan için iki çay kaşığı kahve ve arzuya göre şeker ilave edin. Kısık ateşte kahve ve şekeri iyice karıştırın. Bir süre sonra kabaran köpüğü fincanlara pay edin. Kalan kahveyi bir taşım daha pişirdikten sonra fincanlara başaltın. Sunulurken yanında su verilmesi gelenektendir. İçilen su, ağzı kahve lezzetine hazırlar.
FİNCANDA KAHVE
Kahve pişirmek için porseleni daha kalın ve geniş olan bir fincanı tercih edin. Fincana ikişer kaşık kahve ve arzuya göre şeker koyun. Fincanın yarısına kadar sıcak su koyarak iyice karıştırın. Daha sonra fincanın boşta kalan üst tarafına da soğuk su ilave edin. Fincanı bu haliyle direk ateş üzerine koymayın. Ateş ile fincan arasına sıcağı süzgeçten geçiren (Tel olabilir) bir aracı koyun. Fincandaki kahve köpürmeğe başlayınca ateşi kapayın. Köpüğü kaybolmamış kahveyi yanında su ile ikram edebilirsiniz. (CİHAN)
SON VİDEO HABER
Haber Ara