Türk Tarih Kurumu’nda neler oluyor?

Arif Dağ / Ankara / TIMETURK

Kurum çalışanları, Türk tarih Kurumu gibi son derece önemli bir kurumun saygınlığına gölge düşmeden iddiaların acil soruşturularak açıklığa kavuşturulmasını ve gereğinin yapılmasını bekliyorlar.

İddiaların hedefinde doğrudan Türk Tarih Kurumu başkanı var. İşte iddialar:

"Başkanın kurumu yönetecek vizyonunun olmadığı, basit işlerle uğraştığı, göreve geldiğinden bu yana 1 yıldır hiçbir icraatının bulunmadığı, Medyada yalnızca yolsuzluk iddiası ile gündeme geldiği, bunun 12 Ağustos tarihli Milliyet Gazetesinde yer aldığı belirtilmektedir:

(http://www.pressturk.com/haber.php?haber_id=41410)

Başkanın yönetim kadrosunun olmadığı, kurum personelinin küstürüldüğü, herkesin başka yere kaçmak istediği,son bir iki ayda 5-6 kişinin gittiği iddia edilmektedir.

Başkanın kurumu polis müfettişi gibi yönettiği, kurumu kendi şahsi işyeri gibi algıladığı, beceriksizliğinden dolayı kurumun parasını ve kaynaklarını tükettiği, kuruma maddi anlamda da zarar verdiği, yazarları, bürokratları azarladığı, araştırmadan soruşturmadan davalar açtırdığı, hepsini de kaybettiği özellikle vurgulanmaktadır.

Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Birinci’nin akademik yönden yetkin olduğu, ancak, idare kabiliyeti ve deneyimi bulunmadığı, son bir yıldır kurumda görev yapmasına rağmen somut bir icraat ortaya koyamadığı, yönetim kabiliyeti olmadığı halde, bu açığını giderecek bir kadro kurma yoluna da gitmediği belirtilmektedir.

Üstelik yasalara aykırı olarak kurumun idari işlerini de üzerine aldığı, en küçük işlerle bile kendi uğraşır duruma düşmüş bulunduğu, bunun doğal sonucu olarak ayrıntılar içerisinde boğulduğu, işi esasına ilişkin herhangi bir icraat yapmayı istese de başaramayacak duruma düştüğü ifade edilmektedir.

Kurum Saymanı ve aynı zamanda Personel Şubesi Müdür Vekili olan Zeliha Dikmen’in, başkanın bu zaafından yararlanarak onu kendi kontrolüne aldığı ve yönetmeye başladığı, yakın zamanda basına düşebilecek ve muhalefetin eline koz verecek bir takım uygulamaların bu hanımın yönlendirmesiyle sürdürüldüğü iddialar arasında yer almaktadır.

Başkanın kurum çalışanlarının büyük çoğunluğunu ve müdürlerin tamamını “hırsız” olarak gördüğü, onların yerine veya halen boş olan müdürlüklere atama yapmayıp, kimseye güvenmeyip, paranoyak bir tavır içerisinde kurumu yönetmeye çalıştığı iddia edilmektedir.

Yasalara aykırı olmasına rağmen memurların yaptığı işlerde çalıştırılmak üzere hizmet alımı yoluyla personel temini için yazılar yazdığı da ayrıca ifade edilmektedir.

Başkanın son bir yılını kurumun -daha önce işletilemediği için kapanan ve aslında tamamen bir yatırım faciası olan- matbaasını açmak için uğraş vererek tüketmiş bulunduğu, Maliye kadro vermediği için bunu başaramadığı ve sonunda basım işi için hizmet alımı yoluna başvurduğu belirtilmektedir.

Ancak başkanın, özel matbaaların kurumu kazıkladığı gibi bir saplantıya kapılarak, aslında kurum eliyle yapılan yapılacak işlerin daha pahalıya geleceği gerçeğini kabullenemediği, oysa söz konusu matbaanın faal hale gelebilmesi için asgari birkaç milyon Avro gerektiği de ayrıca belirtilmektedir.

Başkanın uğraştığı bir başka işin ise Ankara’nın Kızılay semtinde bir kitapçı dükkanı satın almak olduğu, bunun için iki buçuk milyona bir dükkan satın alındığı, yüksek Kuruma bağlı diğer kurum başkanlarının tamamının karşı çıkması ve satın alma için kurulan komisyonun olumsuz görüşüne rağmen bu satın alma işinin gerçekleştiği, alınan yerin rayiç bedeli 1 milyon 700 bin TL olmasına rağmen 2 milyon beş yüz bin liraya, yani 800 bin TL daha fazla bedelle burasının alındığı çok ciddi bir iddia olarak yazılı başvuruda yer almaktadır.

Mal sahibinin bir milletvekili olduğu (İkram Dinçer) ve bunun başka bir handikap olduğu ayrıca vurgulanmaktadır."

Türk Tarih Kurumu’nda neler oluyor?

Türk Tarih Kurumu çalışanlarından bir grup, yazılı bir başvuruyla Başkanı Başbakanlık Makamına şikayet etti. Başkan Birinci hakkındaki iddiaların bir kısmı oldukça ciddi...