Bir zamanlar beğenmediğimiz, futbol starları
Türkiye'de futbolu yönetenlerin transferdeki hataları saymakla bitmiyor.Bugüne kadar Türkiye'de kapımızdan dönen onlarca yıldız futbolcu var. Peki ama neden, yanlış neredeydi tranferde kullandığımız kıstaslar neydi?
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-27 16:54:00
4-4-2’nin Temmuz-Ağustos sayısındaki “Yakından Markaj” bölümüne konuk olan Ceylan Çalışkan “Türkiye’ye getirdiğim ilk futbolcular Johnson ve Preko’ydu. Sakıp Hoca’nın yardımcısı Hüseyin Kalpar’la futbolcuları izliyorduk. O zamanlar Lokeren’de oynayan Jan Koller’e baktık ki fiyatı 350 bin dolar civarındaydı, alınabilirdi yani. Ancak Sakıp Hoca’nın istediği futbolcu süratli, çabuk bir forvetti. Preko’da karar kıldık” diyerek kaçan büyük balığın ucuzluğuna vurgu yapmış.
Çalışkan konuşmasının ilerleyen zamanlarında kaçan daha büyük balıklardan da bahsetmiş: “Şu an Barcelona kadrosundaki Yaya Toure, Ukrayna’nın Metalurg Donetsk takımında oynuyordu. Gittim konuştum ve 750 bin dolar kendisi, 1 milyon dolar da kulübüne verilmek üzere anlaştım. Arsenal’de oynayan abisi Kolo Toure o zaman kardeşiyle ilgileniyordu; onunla da görüştüm ve her konuda anlaştık. Bu durumu Beşiktaş’a söyledim. Rıza Hoca vardı o zaman takımın başında. Erdil Arpacı Yaya Toure’yi Lucescu’ya sordu, oradan olumlu rapor gelince Zeki Önatlı’yı Ukrayna’ya göndermeye karar verdiler. Ancak o hafta Ukrayna’da Eurovision şarkı yarışması olduğundan Avrupa’nın hiçbir ülkesinden Ukrayna’ya yoğunluktan dolayı uçak bileti bulamadılar. Ve olay orada bitti, kapandı. Büyük şanssızlık. Şimdi bonservisi 25 milyon euro civarında. Ribery’yi de ben buldum. Kasetlerini aldım geldim Beşiktaş’taki yetkililere izlettim. Fakat o zamanın hocası Del Bosque, o mevkide o tarz bir oyuncuya ihtiyacı olmadığını söyledi. Başka bir hoca olsa Ribery Beşiktaş’a gelirdi.”
İş bilmezliğin, dar görüşlülüğün sebep olduğu kaçırılan fırsatlar... Günümüz futbolunun önemli isimleri de zamanında Türkiye liginin eşiğine kadar geldi; ama transferleri bir şekilde gerçekleşmedi.
Kaka: Yıllar önce daha Gaziantep’e önerildiği ama çok genç bulunarak alınmadığı hep konuşulur.
Ronaldinho: Sözde çok uzun yıllar önce Diyarbakır’a önerilmiş; ama bu “tıfıl” çocuk için yönetimden onay çıkmamış. Gremio’da oynarken Galatasaray onu almaya çalıştı, 5 milyon dolar isteyen kulübüne en son 3 milyon dolar verdi. Bir yıl sonra PSG, Gremio’dan 18 milyon dolara aldığı sambacıyı iki yıl oynatıp Barcelona’ya 35 milyon dolara sattı.
Nedved: Galatasaray onu da Ronaldinho’ya benzer şekilde elinden kaçırdı.
Shevchenko: Dinamo Kiev’deyken Trabzon’a tavsiye edildi. Ama dönemin yönetimi “ünlü değil, kim tanır ki” diyerek Ukraynalı yıldızı beğenmedi, Sheva’yı da bir yıl sonra Şampiyonlar Ligi’ndeki performansıyla Milan kaptı.
Eto’o: 2000-01’de Fenerbahçe’nin gündemine geldi. Sarı-lacivertliler Baliç’i R.Madrid’den kiralık geri alırken Kamerunlu yıldızı da istedi. Real 5 milyon dolar istedi; Fenerbahçe 4 verdi. Pazarlık kiralığa döndü, ama Eto’o Mallorca’yı tercih etti; iş yattı.
Sami Hypia: Samsunspor’da antrenmanlara çıktıktan sonra beğenilmeyerek gönderildi.
Ronaldo: Yıllar önce Fenerbahçe’ye önerildiği ancak dönemin başkanı Ali Şen tarafından beğenilmediği hâlâ konuşulur.
Appiah: 1996 yılında Galatasaray’ın denemek için getirdiği 8 Ganalı futbolcunun arasında yer alan ancak beğenilmeyen Appiah, İtalya’nın Udinese takımı tarafından beğenildi. Fenerbahçe’ye ise 8 milyon euro bonservis bedeli ile Juventus takımından transfer oldu zamanında. Ancak o futbolseverleri kahreden hastalık takımdan uzaklaştırdı Ganalıyı... Söylenen o ki; zamanın Galatasaray Altyapı Koordinatörü Tamer Güney’in Fatih Terim’e verdiği raporda, “Appiah’tan hiçbir şey olmaz” yazılıymış.
Bir de Franck Ribery var. O eşikten içeri girdi; ama yönetim zaafları sonucunda elden kaçtı, başka ellere yar oldu...
Ribery: 2004-2005 sezonunun ikinci yarısı Galatasaray’a gelen ve “Anelka’nın bonusu” diye nitelendirilen futbolcu, aylardır maaş alamadığını gerekçe göstererek Olympique Marsilya kulübü ile sözleşme imzaladı. Sarı-kırmızılıların dava isteğine ret cevabı gelince, transfer tamamen gerçekleşmiş oldu. Marsilya’dan yüksek bonservis ücretiyle Bayern Münih’e gitti. Bu sezon Real Madrid onu transfer etmek için elinden geleni yaptı, başka bahara kaldı...
Maldonado, Josico, Lima, Schildenfeld, Diatta, Tomas Jun, Higuain, Zapotocny, Ailton, Ricardinho, Marek Heinz, Carrusca, Inamoto, Barusso, Bouzid... Daha kimler kimler... Bunlar sadece İstanbul oligarşinin fayda görmeyip gönderdiği ilk akla gelenler...
Sevgili yöneticilerimiz, günümüz futbolunun önemli isimlerini beğenmeyip, aldıkları ve göndermek için ellerinden geleni yaptıkları transferleri hangi kriterlerle yapıyorlar acaba?
Futbol dünyasının tam ortasında yer alıp futbolu sadece kendilerini afiş olarak kullananların yanlış yaptıkları sadece transferler değil elbet. Futbola aşırı tutkunun olduğu bu topraklarda futbolu yönetenlerin ve içinde yer alanların iyi bir eğitime ihtiyacı var. Tek mesele futbolcu beğenmek ve almak değil çünkü. Eğer futbolu bu ülkede geliştireceksek aynaya bir bakmakta yarar var. Çünkü herkes aynayı kendi yüzüne tuttuğunda eksiklikler giderilir. Yoksa ilelebet Süleyman hep başbakan, başbakan hep Süleyman nakaratına dönüşür hayatımız ve futbolumuz ki bu da bir arpa boyu yol almamak demektir...
Bir şehir efsanesiyle bitirelim yazıyı: Azeri bir oyuncu transfer etmek isteyen alt lig takımlarından biri yardımcı antrenörü Azerbaycan-Galler maçını izlemeye göndermiş. Antrenör maçı izlemiş ve raporunu vermiş: Azeri oyuncudan bir şey olmaz. Ancak Galler takımında Giggs mi Miggs mi diye bir oyuncu var. Onu alalım...
(milliyet)
SON VİDEO HABER
Haber Ara