Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

"Silahların susmasını derin devlet istemedi"

İsveç'te yaşayan Kürt aydın Kemal Burkay, hükümetin Kürt açılımını değerlendirdi. Burkay, bölgedeki sorunun bir türlü çözülememesiyle ilgili çarpıcı iddialar ortaya attı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-19 12:00:00


Burkay, PKK'nın bilinçli olarak oluşturulduğunu ve Kürtlerin taleplerini terörize ederek sorunun bastırılması için araç haline getirildiğini belirtiyor.

İddialarını Ergenekon iddianamelerindeki verilerle destekleyen Burkay, 'derin devlet'i kastederek, "Bazı çevreler PKK'nın silah bırakmasını engelliyor." diyor. Darbe girişimlerine dikkat çeken Burkay, şiddete son vermeyen PKK'nın aynı amaçlarla kullanıldığını söylüyor. Terörist başı Abdullah Öcalan'ın İmralı'da 'derin devlet'in kontrolün- de tutulduğunu ileri süren Burkay'a göre, nakil şart: "Öcalan'ın Adalet Bakanlığı'nın kontrolündeki bir cezaevine nakli olmazsa derin devlet, PKK'yı yönlendirmeye devam edecek."

Eski siyasetçi Kemal Burkay, Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirildiğinde PKK'ya silah bıraktırma yönünde kararlar aldığını söylüyor. Bu çerçevede örgütün adını önce KADEK ve Kongra-Gel olarak değiştirip daha önceki programını da terk ettiğini ileri sürüyor. Fakat devletin buna bir cevap vermediği iddiasında. "Maalesef derin devlet bunu istemedi." diyor. Burkay, iddiasına açıklık getirirken, "2004 yılından sonra PKK tekrar hareketlendirildi. Dikkat ederseniz, bu aynı zamanda hükümeti devirme planlarının, AKP hükümetini devirmek için belli güçlerin harekete geçtiği dönemlerdir." ifadelerini kullanıyor. Bu dönemde hazırlandığı öne sürülen Ayışığı ve Sarıkız gibi darbe planlarına sözü getiriyor. Örgüte yeniden PKK adının verildiğini, daha da şahinleştirildiğini ve yeniden silahlı çatışmaların başladığını ileri sürüyor. "Bu, bence Öcalan vasıtasıyla PKK'nın yeniden yönetilmesi olayıydı." diyen Burkay, örgütün bağımsız olmadığı görüşünde. "Yakalandığı andan itibaren Öcalan, İmralı'da derin devletin kontrolündeydi. Eğer oradan örgütünü yönetebiliyorsa, bu derin devlet istediği içindir. Eğer Genelkurmay silahların susmasını istiyorsa bu mümkündür. Yani, Öcalan'ın söyleyecekleri, kendisine söyletilenlerdir." şeklinde imalarda bulunuyor. Kürt aydın, iddialarını şöyle sürdürüyor: "Ergenekon'u nasıl kullanıyorlarsa, PKK'nın eylemlerini de öyle kullanmak istediler. Bu çatışma ortamının sürmesinden bazı çevreler yarar umdu. Onların işi galiba bu, yani çatışma ortamının devamında faydaları var. Yoksa işsiz kalacaklar. İmtiyazlarını yitirecekler, statükoyu sürdüremeyecekler."

Burkay, Kürt meselesinin çözümünde Ergenekon davasının da bir fırsat olduğu inancında. Tam bu dönemde 'demokratik açılım' çalışmalarının başlamasını olumlu görüyor. Hükümete desteğini ifade ederken, "Bu kadarı bile önemlidir. Sorunu kabul etmek, sorunun eski yöntemlerle çözülemeyeceğini görmek ve çözüm için de tüm taraflarla bir diyalog ortamı aramak; bunlar olumlu." diyor. CHP ve MHP'ye ise tepkili. CHP'nin sosyal demokrasiyle bir alakasının olmadığını savunurken şunları söylüyor: "Çok muhafazakâr ve tutucu bir konumda ve de statükocu. Böyle bir politika izlemesinde de sanıyorum, uzun yıllar tek parti olarak Türkiye'de düzen koruyuculuğunda yer almasının rolü var. Yani CHP, bu statükoyu adeta kendi malı gibi görüyor ve onu sahipleniyor. CHP'nin 1930'lardaki politikayı hâlâ sürdürmeye çalışması, o dönemlerde inşa etmeye çalıştığı toplum modelini bugün hâlâ korumaya çalışması olacak şey değil." Burkay'a göre MHP de 'son derece şoven politikalar' izliyor.

GÜNEYDOĞU'YA KIBRIS BENZETMESİ

Kendi önerilerini de sıralayan Burkay, tartışılacak görüşler ortaya koyuyor. Federasyon talebini gizlemezken örnek olarak Kıbrıs'ı gösteriyor. Ada'da 150 bin Türk olduğunu, federal bir yapı kurulduğunu, Türk tarafının bunu bile az görüp konfederasyon istediğini dile getiriyor. Türkiye'de ise en kötü ihtimalle 10 milyon Kürt nüfus yaşadığını ifade ederek, şu soruyu yöneltiyor: "Kıbrıs'ta 150 bin Türk için istediğimiz şeyi niye bu bölgedeki insanlarımız için de istemeyelim?"

1937 Tunceli doğumlu Burkay, eğitmen bir babanın oğlu olarak gençlik yıllarında köy öğretmenliği yaptı. 1960 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kısa bir dönem kaymakamlık stajının ardından avukatlık stajı yaptı ve avukat oldu. Elazığ ve Tunceli'de avukatlık yaptı. Ardından siyasete girdi. Edebiyatla da meşgul oldu. 12 Eylül'den sonra bir nevi sürgün hayatı yaşayan Burkay, 30 seneye yakındır yurtdışında.

Kaynak: Cihan
SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara