Dolar

34,8718

Euro

36,6330

Altın

3.049,68

Bist

10.058,47

Depremden ders almadık

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesinden Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, bilim dünyasının ciddi uyarılarına rağmen İstanbul'da deprem risklerinin azaltılmasına yönelik kapsamlı, sistemli ve planlı adımlar atılmadığını, İstanbul Deprem Master Planı'nın kağıt üzerinde kaldığını ifade ederek, ''İstanbul'un daha fazla vakit kaybetmeye zamanı ve sabrı yoktur'' dedi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-15 11:23:00

Depremden ders almadık


Prof. Dr. Eyidoğan, 1999 Marmara Depremi'nin Türkiye'nin aynaya bakmasını ve deprem risklerinin azaltılması konusunda önemli eksiklikler olduğunun görülmesini sağladığını söyledi.

Depremin ardından yapılan çalışmaları yeterli bulmadığını dile getiren Eyidoğan, kanun hükmünde kararname ile oluşturulan Doğal Afet Sigortası Kurumu'nun önemli bir adım olduğunu, ancak hala yasal zemine oturtulamadığını, bunun da büyük bir eksiklik olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Eyidoğan, depremin ardından yapı denetiminin önemli olduğu gerçeğinin ortaya çıkması üzerine Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldığını ifade ederek, ''Sonra yasa çıkardılar. Bu yasa, kararnamenin getirdiği etkin bazı maddeleri ortadan kaldırdı ve bugünkü Yapı Denetimi Yasası istenilen sonucu veremez hale geldi. Geldiğimiz noktada, mevcut yapı denetimi yasası ihtiyaca cevap vermiyor. Bu çok tehlikeli bir durum'' diye konuştu.

"Projeler neden yavaş ilerlemektedir?"
''Tekil yapıların güçlendirilmesi ile İstanbul korunmuş olamaz'' diyen Eyidoğan, İstanbul'da 15 bin okul, hastane, sosyal hizmet kurumu gibi kamu yapıları bulunduğunu, İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) çerçevesinde Dünya Bankası'ndan 620 milyon avro kaynak bulunmasına rağmen bugüne kadar 230 okul, 3 yurt, 2 hastane, 1 polikliniğin güçlendirildiğini, 11 okulun yıkılarak yeniden yapıldığını anlattı.

"Türkiye kent depremleri sürecine girmiştir"
Prof. Dr. Eyidoğan,şunları kaydetti: ''Türkiye'nin depremselliği, deprem riski ve tehlikesi göz önüne alındığında 10 sene uzun bir zamandır. Türkiye şu anda büyük deprem olmama açısından şansını kullanıyor. Depremsiz geçen 10 sene gibi bir zaman aralığı büyük bir şanstır. Bu ne kadar sürer? Onu bilemem. O yüzden Türkiye'de herkesin depreme hazırlıklı olması lazım. Türkiye kent depremleri sürecine girmiştir. Kent depremleri sürecine giren bir ülkede vakti boşa harcama lüksümüz yok.''

İstanbul'un durumu
Prof. Dr. Eyidoğan, İstanbul'un yüzde 16'sının birinci, yüzde 42'sinin ikinci, yüzde 30'unun üçüncü ve yüzde 12'sinin de dördüncü derece deprem tehlike bölgesi olduğunu belirterek, İstanbul nüfusunun ve yatırımların önemli bir bölümünün, olası bir deprem sırasında en şiddetli sarsılacak alanlarda olduğuna dikkati çekti.

"Deprem odaklı kentsel dönüşüm yapılamadı"
Deprem riskinin azaltılmasına yönelik kentsel dönüşüm çalışmalarının ''deprem odaklı kentsel dönüşüm'' olarak nitelendirilmesi gerektiğini kaydeden Eyidoğan, ''kentsel dönüşüm'' adı altında yapılan apartman dairelerinin 400-500 bin TL'den satıldığını, bunu anlamanın mümkün olmadığını söyledi. Eyidoğan, İstanbul Deprem Master Planı, Zeytinburnu, Fatih ve Küçükçekmece'de durum tespit esaslı pilot projeler, Dünya Bankası tarafından finanse edilen Bakırköy güçlendirme fizibilite projesi ile bazı okul ve hastane binalarının güçlendirme projelerinin hazırlanması, bazı köprü ve viyadüklerin güçlendirme projeleri gibi faaliyetler yapılmasına rağmen özellikle öncelikli yapılarda ve alanlarda ''deprem odaklı kentsel dönüşüm uygulamaları''nın gerçekleştirilmediğini, bunların çoğunun kağıt üzerinde kaldığını savundu. İstanbul'daki konutların yarısına yakınının kaçak konumunda olduğunu kaydeden Eyidoğan, Bakırköy, Zeytinburnu ve Fatih dışında deprem odaklı iyileştirme ve dönüşüm amaçlı envanter çıkarılmadığını söyledi.

Mahruki: Fırsatı kaçırdık
Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki, 1999 depreminin Türk toplumu için bir değişim ve zihin devrimi fırsatı olduğunu, ancak bu fırsatın kullanılamadığını ileri sürdü. Mahruki, AKUT kurulmadan önce Türkiye'de arama ve kurtarma çalışmasının olmadığını, herhangi bir acil durumda jandarma, vatandaş ve köylünün bir araya gelerek bir şeyler yapmaya çalıştıklarını iddia etti. Marmara Depremi'nin meydana geldiği 1999 yılında, devletin depremlerde çalışmak üzere Ankara, İstanbul ve Erzurum'da 3 sivil savunma ekibi bulunduğunu öne süren Mahruki, bu ekiplerin toplam personel sayısının 110 olduğunu anlattı. Mahruki, Erzurum ekibinin, bulunduğu yer dolayısıyla kış koşullarını da bildiğini, Ankara ve İstanbul ekiplerinin ise depreme odaklı ekipler olduğunu dile getirerek, ''17 Ağustos sabahı, Türkiye'de Sivil Savunma'nın arama ve kurtarmadan anlayan 110 kişilik kadrosu, bir de 100 kişilik AKUT gönüllüsü vardı'' dedi.

Kaynak: Milli Gazete
SON VİDEO HABER

'Suriyeliden acil satılık' ilanları patladı; uzmanlar uyardı

Haber Ara