Sorun seçim değil rejim...
İran seçimini gündemden düşürmeyen Batı'nın Libya veya Suudi Arabistan gibi 'dost' ülkelerin insan hakları ihlallerini eleştirmemesi ikiyüzlüce.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-27 10:43:00
İran’dan gelenler iç şartların istikrarlı olduğunu, hayatın rutin biçimde seyrettiğini, İranlıların Batı basınının bahsettiği gösterileri hissetmediğini ve hatta ezici çoğunluğunun esasında bu gösterilerin varlığını yalanladığını belirtiyor. Batılı hükümetler İran’a sükunetin dönmesini istemiyor ve reformcu adaylarla yandaşlarının düzenlediği seçim protestolarının yarattığı karışıklık ve çatışmaların sürmesini arzuluyor.
Ülkesi AB’nin yeni dönem başkanlığını yürütecek olan İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Batı’nın İran rejimini içeriden bitirme umutlarını “İran rejimi meşruiyet sorunu yaşıyor” diye dile getirdi. İsveçli bakanın veya Batılı meslektaşlarının Mısır, Lübnan veya Irak gibi Batı dostu ülkelerde başkanlık seçimleri sonuçlarına karşı gösteriler yapılırsa aynı şeyleri söyleyip söylemeyeceklerini merak ediyoruz.
Saddam da bir zamanlar ‘iyi’ydi
Batılı ülkelerin Amerikan dostu olarak görülen ve İsrail’le doğal ilişkiler kuran bir Arap veya İslam ülkesindeki seçim sonuçlarından şüphe edeceğini, dışişleri bakanlarının ve sözcülerinin seçimlere hile karıştırmakla suçlanan rejimi ‘meşruiyeti eksik’ diye niteleyeceğini düşünmüyoruz.
Irak lideri Saddam Hüseyin Batı’nın dostuyken ve kendi rejiminin yanı sıra bölgedeki petrol rezervleri üzerindeki Amerikan hegemonyası için tehdit oluşturan İslam devrimine karşı savaşa girerken, meşruiyetin bütün unsurlarından besleniyordu. Fakat Saddam’ın kitle imha silahları geliştirmeye başlamasının, Filistin direnişini desteklemesinin ve İsrail’le askeri denge sağlama taahhüdünde bulunmasının ardından Irak jet hızıyla devrilmesi gereken ve meşru olmayan bir rejime dönüştü.
Arap bölgesinde halkları seçim sandıkları, seçilmiş anayasal kurumlar ve bağımsız yargı nedir bilmeyen birçok ülke var. Buna rağmen Batılı ülkeler bu halkların rejimlerini meşruiyet dışı veya meşruiyeti eksik olarak görmüyor. Batı kampında yer alan, çıkarlarına hizmet eden ve İsrail’le ilişkiler kuranlar, insan haklarını ne kadar ihlal etseler de eleştiriden muaf. Libya bu çerçevede bir model. Libyalı yetkililer devrimci fikirleri benimseyip dünyanın dört bir yanındaki kurtuluş hareketlerini desteklediğinde Amerikan saldırısına, Batı ambargosuna, Britanya ve ABD destekli birçok darbe girişimine maruz kaldı. Fakat bu politikaları bırakması, nükleer ve kimyasal silah programlarına son vermesi, bütün mühimmatını ABD’ye teslim etmesi ve topraklarını Batılı şirketlere açmasıyla Libya bir anda dost ülkeler hanesine taşındı. Batı medyası Libya liderinden ‘diktatör’ diye bahsetmiyor ve bu ülkeyi terör hanesine koymuyor.
İran dikkat çekici bir demokratik bir hareketlilik yaşıyor. Rejime meydan okuyup meşruiyetinden şüphe duyan, seçimlerin yenilenmesini veya referandum yapılmasını isteyen reformcular özgürce hareket ederken, Suudi Kralı’na anayasal reformların yapılması, özgürlüklerin sağlanması ve insan hakları ihlallerinin durdurulması için bir dilekçe veren kişinin akıbeti hapis olacaktır.
Denklem açık: ABD ve İsrail’in dostu olan dilediği gibi öldürür ve tutuklar, eleştiriden muaf olur ve Batı medyası ayıplarını örter, insan hakları alanındaki temiz siciline övgü düzer...
Haber Ara