Dünya basınında öne çıkanlar
Dünyanın önde gelen siyaset, ekonomi ve spor gazetelerinin önemli haberlerine timeturk.com'dan ulaşın. İşte Dünya basınında son gelişmelerle ilgili öne çıkan haber, yorum ve analizler...
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-22 15:03:00
SÜDDEUTSCHE:
DEMOKRASİ TİYATROSU
20 Ağustos’ta Afganistan’da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Süddeutsche Zeitung gazetesi, “Demokrasi Tiyatrosu” başlığıyla yayımladığı yorumunda, Afgan halkının seçimlere ilgi duymadığı ve yaygın kanının seçimlerin galibini Batı’nın belirleyeceği görüşünü savunuyor:
“Tüm demokratik ülkelerde seçmen kime oy vereceğini, parti ve adayların programlarına bakarak verir. Afganistan’da 20 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise durum böyle değil.(…) Afganistan’da organize siyasi bir yapı yok. (…) Halk seçimlerin ülkede büyük değişikliklere yol açacağına inanmıyor. (…) Ayrıca özellikle ülkenin güneyinde Taliban tehlikesi savuşturulamıyor. (…) Kısacası cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kısa vadede Afganistan’ın demokratikleşme sürecine etkisi olmayacaktır. Ancak halkı demokratik sisteme yaklaştırabilir. Uzun vadede bakıldığındaysa demokrasinin gereğince uygulanabileceği umudu yitirmemelidir.”
DIE WELT:
TÜRKİYE'DEKİ HÜKÛMET ASKERÎ ELİTİ PARÇALIYOR
Tirajı günde 264.270 olan muhafazakâr sağ eğilimli Die Welt gazetesinde, Boris Kalnoky imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan İstanbul çıkışlı yazının çevirisi şöyledir:
2004 Yılında Hükûmeti Devirmeyi Tasarladıkları İddia Edilen İki Generali Şimdi Ömür Boyu Hapis Cezası Tehdit Ediyor. Başka Davaların Açılması Planlanıyor
İstanbul'da, komplo zanlıları hakkındaki üç davadan ikincisinin görülmesine başlandı. 56 sanık, İslami eğilimli hükûmete karşı askerî darbe planlamakla suçlanıyor. 86 sanık hakkında açılan ilk dava Ekim ayından beri görülüyor. Açılacak üçüncü davanın ise 52 sanığa karşı olması öngörülüyor. Bu davalar Türkiye için bir prömiyer. Türk ordusu dört kez ceza almadan Türk hükûmetini devirdi ve bunu yaparken demokratik davranmadığı hissine kapılmadı. Çok sayıda ordu mensubu bugün hâlâ, Türk demokrasisini politikacılarından korumak zorunda olduğunu ve ordunun müdahalelerin hep demokrasi lehine gerçekleştiğini düşünüyor.
Sekiz yıldan beri ise, -selefi radikal İslamcı eğilimli olan ve 1997'de yumuşak darbeye kurban giden - AK Parti iktidarda. Hatta o dönemde bugünün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç ay cezaevine girmek zorunda kalmıştı. Bu yüzden siyasi gözlemcilerin şimdi bu davayı o dönemde yaşanan aşağılanma için bir misilleme, hatta bir rejim değişimi olarak görmesi kimseyi şaşırtmıyor. Ordunun politika üzerindeki etkisinin elinden alınması ve siyasi müdahalelerine nihai olarak son verilmesi öngörülüyor. Hükûmete yakın medya organları ise davanın siyasetle herhangi bir ilgisi olduğunu reddediyorlar.
İlk davada "küçük balıklar" söz konusuydu ve o dönemde orduya davadan hiçbir şekilde etkilenmeyeceği teyit edilmişti. İkinci davada ise, emekli de olsalar ilk kez yüksek rütbeli ordu mensupları mahkeme önüne çıkarılıyor. Savcılık, emekli generaller Şener Eruygur ile Hurşit Tolon hakkında üçer kez müebbet hapis cezası talep ediyor. Diğer davalılar ise, aralarında Ankara Ticaret Odası Başkanı ve Anayasa Mahkemesi Hâkiminin eşinin de bulunduğu Kemalist elitin önde gelen isimlerinden oluşuyor. Üçüncü davada, ilk kez aktif görev yapan ordu mensupları yargılanacak. Belki de daha da ileri gidilebilir. Zira, kısa bir süre önce değiştirilen yasalar artık darbe planlayan aktif ordu mensuplarının sivil mahkemelerde yargılanmasına izin veriyor.
Böylece, Türkiye'nin "askerî diktatör demokrasisi" kültürünü yavaş yavaş köklü bir şekilde değiştirmesi mümkün gözüküyor. Bu siyasi kültür(süzlük)ün can alıcısı kelimesi hep "derin devlet" olmuştu. Buna göre ülkeye yön verenler hiç bir zaman hükûmetler değildi, ordu onlara çerçeveyi veriyor ve uygulamasını kontrol ediyordu. Eleştiriciler, AK Partinin bu kültürü sona erdirmediğini, sadece koşulları değiştirdiğini söylüyor: Parti ve liderini eleştireni bir felaket bekliyor, örneğin mahkemede yargılanmak gibi.
Güncel davada birkaç cesur gazetecinin oynadığı rol ise oldukça cesaret verici bir detay. Pazartesi gününden beri görülen davanın konusu olan 2004 yılında hazırlanan darbe planlarını iki yıl önce "Nokta" dergisi haber yapmıştı. Bu haberin ardından yoğun baskı altında çalışmalarına son vermek zorunda kalan derginin Genel Yayın Yönetmeni dava edilmiş, ancak daha sonra beraat etmişti.
Göründüğü kadarıyla şimdi güç dengeleri öylesine derinden değişti ki durum tersine döndü. Şayet bir gazete ordu hakkındaki bilgileri yayınlayabiliyor ve bundan dolayı gazeteciler değil de askerler mahkemeye çıkarılabiliyorsa Türkiye'de gerçek bir hukuk devleti oluşacağına dair umut var demektir. Ancak bunun çıtası siyasi gücün hiç kimseyi kanunlardan korumamasıdır. AK Partide çok sayıda yolsuzluk yapıldığı yazıldı, ancak şimdiye dek bir sonuç alınmadı. Ergenekon davası belki de hukuk devletinden ziyade yeni güç dengeleri hakkında ipuçları veriyordur.
GUARDİAN;
İNGİLTERE'DEKİ SINIF AYRIMI
Guardian'ın başyazısına çıkardığı konu, partiler arası bir komisyonun öncülük ettiği raporla ilgili. Farklı toplumsal sınıflardan gelen gençlerin itibarlı ve iyi maaşlı işlere erişim olanaklarını irdeleyen rapor, İngiltere'de sınıf ayrımını gözler önüne seriyor.
Ülke çapında öğrenci nüfusunun sadece yüzde 7'si özel okula gitse de, İngiliz yargıçların yüzde 75'i, finans yöneticilerinin yüzde 70'i, üst düzey bürokratların yüzde 45'i, ve milletvekillerinin yüzde 32'si, özel okullarda yetişmiş. Guardian, 'gazetecilerin de birçoğu' diyerek iğneyi kendine de batırıyor.
Gazeteye göre 1958 yılının İngiltere'sinde doğanların devlet okuluna gittikten sonra bir yargıç ya da büyük bir bankanın müdürü olma ihtimali daha yüksekti
THE INDEPENDENT:
TÜRKİYE'NİN İLERLEME KAYDETMESİ İÇİN AB DESTEĞİ GEREKLİ
İngiltere'de yayımlanan The Independent gazetesinin internet sayfasında, Uluslararası Kriz Grubu Türkiye/Kıbrıs Proje Direktörü Hugh Pope imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yazının çevirisi şöyledir:
Türkiye'nin içinden ve dışından gelen alaycı haberlere aldanmayın. Zaman zaman beceriksizce uygulamalara rağmen Ergenekon skandalı olarak bilinen duruşmalar ve soruşturmalar ciddi ve Türkiye'nin yavaşlayan AB'ye katılım müzakerelerinde ilerleme kaydetmesi için çok önemli.
1980-1983'teki son askerî yönetimin sona ermesinden beri, Türkler yavaş yavaş hükûmetin daha sivil kontrolüne doğru yol aldı. Bu süreç yumuşak olmadı. 1997'de başkent yakınlarında tanklar sokaklardaydı, AK Parti 2002'de iktidara geldikten sonra dört darbe girişimi oldu ve 2007'de İslamcılık gerekçesiyle bir müdahale tehdidi yayımlandı. Ondan sonra AK Parti ordunun blöfünü gördü, seçimlere gitti ve hayret verici bir şekilde oyların yüzde 47'sini aldı.
Geçmişte Yunanistan, İspanya ve Portekiz'de olduğu gibi Türkiye otoriter rejimden uzaklaşarak modernleşirken AB'nin çekiciliği ve desteği çok önemli.
Son yıllarda ise Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Türkiye'nin üyelik umutlarını söndürdü. AK Partinin 2005'ten beri masraflı, zorlu reformların sadece birkaçını uygulamış olmasının başlıca sebebi bu. Hedefi kaçırmış olabileceğini düşündü.
Ancak AK Parti aynı zamanda, Türklerin kendileri gibi sert liderlere ihtiyacı olduğunu düşünen orduyla ölüm kalım mücadelesine girdi. AK Parti liderleri melek değil ancak Ergenekon davası onların tam sivil yönetim önündeki engelleri kaldırmak konusunda kararlı olduklarını gösteriyor.
AK Partinin AB'nin demokratik desteğine de ihtiyacı var. İngiltere, dönem başkanlığı sırasında İsveç'in elini uzatmasını sağlamak için destek kazanmalı. Bu şekilde AB Avrupalılaşmakta olan bir Türkiye'yi memnuniyetle karşıladığını gösterebilir ve ülkenin geçmişinin militarist hayaletlerini yenmesine yardımcı olabilir.
NEW YORK TİMES;
EKONOMİK KRİZİ ÖNLEMEK İÇİN TAHMİNLER
New York Times gazetesi, satırlarında durgunluktaki ekonomileri tekrar rayına oturtmak için neyin en iyi olacağı tahminlerine yer vermiş.
Piyasalara milyarlarca para pompalamaya devam mı etmeli? New York Times, Amerika Birleşik Devletleri'nde siyasetçiler ikinci bir canlandırma paketi fikrini yoklarken, Fransa ve Almanya'da siyasetçilerin daha farklı bir portre çizdiğini bildiriyor.
Gazeteye göre, iki ülke 'bekle ve gör' yaklaşımında. Yani kesenin ağzını daha fazla açmaktan yana değiller.
New York Times, Fransa'yı önümüzdeki sonbahar aylarında toplumsal huzursuzluğun bekliyor olabileceğini, ama Sarkozy hükümetinin geçen yıl açıkladığı 26 milyar Avro'luk kurtarma paketine kayda değer bir takviyede bulunmayı şu an düşünmediğini yazıyor.
Aynı şekilde Almanya'nın da ekonomisine toplam 81 milyar euro tutarında iki can simidi attığını bildiren New York Times, Alman siyasetçilerin bunların etkisini bekleyip görme konusunda hemfikir olduklarını belirtiyor.
BBC;
SADR'IN SURİYE ZİYARETİ
BBC'in internet sayfası ise Irak'ta Şii lideri Mukteda El Sadr'ın ender gerçekleştirdiği yurtdışı ziyaretlerinde son olarak Suriye'ye gittiğini yazıyor.
Suriye ziyaretinde Sadr'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Essad ile biraraya geldiği kaydediliyor.
BBC, Sadr ve Essad'ın Irak'taki Amerikan güçlerinin durumunu görüştüğünü belirtiyor.
Sadr'a bağlı militanların, 2007 yılında barış anlaşmasının imzalanmasına kadar Irak'ta Amerikan güçlerine karşı savaştığı hatırlatılıyor.
Sadr'ın bu tarihten sonra çok ender olarak kamuoyu önüne çıktığı vurgulanıyor. Sadr ile Esad'ın görüşmesine ilişkin açıklama yapılmadığı, iki tarafın, Irak'taki kentlerden çekilen Amerikan güçlerinin bu ülkedeki varlığına ilişkin görüş alışverişinde bulunduğu aktarılıyor.
Bağdat'taki BBC muhabiri ise, Sadr'ın sözkonusu ziyaretinin, güç dengesinin oluşturmak adına Irak'ın içinde ve ülke dışında ortaya çıkan siyasi etkiler sonucu gerçekleştiği yorumunu yapıyor.
BBC, Sadr'ın Irak'ın geleceğinin tartışıldığı Mayıs ayındaki Türkiye'deki toplantıya katıldığını ve bundan önce iki yıl boyunca herhangi bir görüşmesiyle kamuoyunun gündemine gelmediğinin altını çiziyor.
LE FİGARO;
MÜBAREK'İN FRANSA'YI ZİYARETİ
Fransız Le Figaro gazetesi, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in İtalya'dan Paris'e geldiğini duyuruyor.
Gazete, Mübarek'in, Fransa'ya yaptığı 2 günlük ziyaret çerçevesinde Elysee Sarayı'nda Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yle görüştüğünü yazıyor.
Habere göre, Mübarek, görüşmenin ardından sarayın önünde bekleyen basın mensuplarına yaptığı kısa açıklamada, Fransa ile Mısır arasındaki mevcut ticari ve kültürel ilişkilerin arttırılmasına yönelik çalışmalar yaptıklarını, Filistin ve Orta Doğu'daki gelişmeler ve bölgenin gündeminde olan konular üzerinde fikir alışverişinde bulunduklarını kaydetti.
Mübarek, Sarkozy'nin ısrarla gerçekleşmesini istediği Akdeniz Birliği projesiyle ilgili görüşmelerde bulunduklarını da ifade etti.
Le Figaro, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in bugün ülkesine döneceğini bildiriyor.
JERUSALEM POST;
ERDOĞAN'IN SURİYE ZİYARETİ
Dünya basınında son durağımız İsrail... Jerusalem Post gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün Suriye'ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştireceğini yazıyor.
Erdoğan'ın öngörülmeyen Suriye ziyaretinde, İsrail ile Suriye arasındaki görüşmelerin gündemin ana maddesini oluşturacağı yorumu yapılıyor.
Erdoğan'ın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte geçen yıl Aralık ayında Suriye'yi ziyaret ettiği hatırlatılıyor.
İsrailli yetkililerin, Erdoğan'ın yapacağı son ziyaret için herhangi bir yorumda bulunmadığı belirtiliyor.
Jerusalem Post, Türkiye'nin arabuluculğunda gerçekleşen İsrail-Suriye görüşmelerinin geçen yıl kesintiye uğradığını hatırlatıyor.
Ankara'nın Gazze'ye yönelik Dökme Kurşun Operasyonu sırasındaki eleştirilerinden ötürü İsrail-Türkiye ilişkilerinde olumsuzluklar yaşandığı yorumu yapılıyor.
Gazete, iki ülke arasında bozulan ilişkilerine onarılması adına sergilenen güven ortamının henüz sağlanamadığını öne sürüyor.
BBC/TRT/DW/BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara