Fransa'da eylem sansürü
Fransa’da 14 Temmuz ulusal bayram gününde yakılan araçları gizlemek için hükümet valiliklere talimat göndererek yakılan araçların sayısının bildirilmemesini istedi.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-19 19:54:00
Geçen yıl da aynı yönteme başvurmuştu ancak medyanın baskısı üzerine hükümet verileri açıklamak zorunda kalmıştı. Hükümet başta göçmenlik, ekonomik büyüme, işsizlik ve alım gücü konularını da sessizlikle geçirmek istiyor.
Hükümet manipülasyonlarının her zamankinden daha yayınlaştığı bir dönemde, gerçeklerin üzeri de örtülmeye çalışılıyor. Yapılan kirli anlaşmalar, hükümet politikalarından kaynaklı güvenliksizlik ortamı, artan işsizlik, ekonomik kriz, sosyal rahatsızlık geçiştirilmeye çalışılıyor. Bunun en son örneği 14 Temmuz Fransa ulusal bayramında görüldü.
DEMOKRASİ BUDANIYOR
13-14 Temmuz gecesi yakılan araç sayısı 500 olarak verildi. İçişleri Bakanlığı “göreceli olarak sakin bir gece” yaşandığını ileri sürdü. Daha sonra Le Monde gazetesine göre valiliklere yakılan araç sayılarının açıklanmaması için talimat verildi. Yıl başında da hükümet yaşanan yakma olaylarını boyutlarını gizlemek istemişti. 2008 yılına girerken İçişleri Bakanlığı ilkin 372 aracın yakıldığını açıklamıştı, ancak Europe1 radyosunun 746 aracın yakıldığını duyurmuştu. Medyanın baskısı ardında hükümet sonunda 878 aracın yakıldığını kabul etmişti.
Hükümet bu olayların yeniden yaşanmaması için, tedbir almak yerine gerçekleri gizlemeyi tercih ediyor. Zira düzenli bir şekilde araç yakma olaylarının artışı bir hükümet için iç açıcı bir durum değil. Diğer birçok Avrupa hükümeti gibi Fransa da yıllardır güvenlik sorununun giderek iyileştiği konusuna halkı ikna etmeye çalışıyor. Araç yakma sayısındaki patlama daha demokratik ülkelerde, İçişleri Bakanı’nın istifasına kadar bile götürebiliyor. Ancak son yıllarda başta Fransa olmak üzere demokratik değerler giderek budanır hale geldi.
GERÇEK SAYILARI GİZLENİYOR
Bununla birlikte basının görevini yaptığı bir ülkede, İçişleri Bakanı gerçeği söyleyene kadar hep baskı altında hisseder kendisini. Ancak gelinen noktada basının hükümet politikaları karşısındaki tutumu da endişe yaratıyor. Zira İçişleri Bakanı’nın ciddi bir medya baskısı altında olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi, hükümetin ‘sessizlik’ dayatmasına karşı tepkisiz kalması, sessizliğin kurumsallaşmasına yol açıyor. Valiliklere gönderilen talimatın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan gittiği kuşku götürmez bir gerçek. Bunların dile getirilmesi ve sessizliğin yaygınlaşmaması için her şeyden önce medyaya büyük görevler düşüyor.
Araç yakmaları gizleyen bir hükümetin güvenlik konusundaki reel verileri de doğru aktardığından şüphe etmek gerekiyor. Göç akışında da benzer bir durum sözkonusu. Hükümetin sayı politikasıyla her yıl onbinlerce göçmeni (2008’de 30 bin) sınırdışı etmesi, artan göç akışını gizlemeye yetmiyor. Aynı şekilde ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durum, büyüme, işsizlik, alım gücü de sessizlik altında geçiştirilmeye çalışılıyor.
Oysa işçilerin şirket patronlarını rehin alma eylemleri, haklarını elde etmek için şirketleri havaya uçurma tehditleri artıyor. Hükümet, öğrenci ve öğretmen direnişini kırmak için, disiplin cezaları ve ücret kesintileri ile yıldırma politikasına el atmış bulunuyor. Birçok üniversite öğretmeni gelecek eğitim döneminden önce disiplin kurullarına çağrıldı. Bazılarının maaşlarında ücret kesintileri yapıldı. Hükümetin gerçekleri gizleme ve tepkileri sindirme çabaları, gerçek bir medya-toplum muhalefetine çarpmazsa, yaygınlık kazanmasının önüne geçilemez.
SESSİZLİK KURUMSALLAŞTIRILIYOR
2002’de Pakistan’da 11 Fransız mühendisin öldürüldüğü olayın istihbarat, silah ticareti ve siyaset üçgeninde gerçekleştiğini ortaya koyan bir belge Haziran ayında ortaya çıkmıştı. El Kaide’ye yüklenen olayda Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin de adı geçiyordu. İddiaları “gülünç” bulan Sarkozy, “Her şeyin bilindiği, devlet sırrı kavramın olmadığı bir dünyada, 14 yıl sonra Balladur (Edouard Balladur, eski başbakan) kapmayası çerçevesinde Pakistanlılara komisyonlar verildiğinden haberdar mısınız?” demişti. Bu olay gizlenen tek şey değil. Sarkozy, “hiçbir şeyin gizli kalmayacağı” konusunda “gizleme” amaçlı da olsa, doğruyu söylüyor. Ancak halen gizlenen çok şeyin olduğu ve gerçeklerin gizlenmesi için çok çaba sarf edildiği de görülmüyor değil. Gerçeklerin gizli kalmaması ve hükümetlerin “sessizliği kurumsallaştırma” çabalarını sonuç almaması için doğru haber akışının büyük önem taşıyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara