Feministler işgali niçin destekler?
Niçin ünlü bir feminist organizasyon adını Afganistan’daki işgalci askeri birliklerin artışını desteklemek için kullanır? Savaş kadının özgürlüğüne yardımcı olur mu?
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-16 16:18:00
Sonali Kolhatkar* ve Mariam Rawi**
Askerleri “barış güçleri” olarak adlandırsanız bile, savaşı sürdürmek kadınların özgürlüğüne hiçbir şekilde yardımcı olmuyor.
Yıllar once, ABD’nin Afganistan’ı işgalindeki ilk askeri başarısını ve Taliban’ın geçici düşüşünü takiben, Afganistan halkına işgalci ordunun ülkeyi yeniden inşa edeceği ve yaşanacak bir yer haline getireceği sözü verilmişti.
Bugün, ABD’nin Kabil’e girdiği günden sekiz yıl sonra, hala caddelerde yığınlarca atık var. Su yok. Sadece şehirlerde belirli sürelerde elektrik veriliyor, şehirlerin dışında ise elektrik hiç yok. Afganların yaşamları sürekli askeri şiddet tehdidi altında.
ABD istilası başarısızlıkla sonuçlandı ve ABD askerlerinin sayısını artırmak savaşın Afganların günlük yaşamlarına getirdiği yıkımı düzeltemeyecek.
İnsaniyetperverler ve feministler olarak, bizi en derinden endişelendiren, Afganistan’daki sivil nüfusun refahıdır. Feminist Çoğunluk Vakfı’nın adını -genelde feminizmin itibarını- askeri birliklerin artırılmasını ve savaşın savucunuluğunu üstlenerek kullandırdığını öğrenmek bu yüzden cesaret kırıcıydı.
Feminist Çoğunluk Vakfı’nın kuruluşunda websitelerinde ilk verilen hedefi, “Afgan Kadınları ve Kızları İçin Mücadele Kampanya” “Barış Güçlerini Artırın”a dönüştü.
İlk olarak, koalisyon birlikleri çarpışma güçleridir ve orada savaşta çarpışmak için bulunmaktadırlar, barışı koruma için değil. Pentagon bile oradaki ABD güçlerini tanımlamak için bu ifadeyi kullanmaktadır. Daha da önemlisi, Afganistan askeri işgalinin ana hedefinin Afgan kadınları özgürlüğüne kavuşturmak olduğu iddiası sadece gülünç değil aynı zamanda ofansiftir.
Savaşı sürdürmenin kadınların özgürlüğüne hiç bir katkısı yok. Kadınlar her zaman savaşın etkilerinden dolayı orantısızca zarar görmektedirler. Kadın haklarının mermiler ve dökülen kanlar ile kazanılabileceğini düşünmek çok tehlikeli. Feminist Çoğunluk Vakfı’nın bunu insiyaki olarak bilmesi gerek.
Gerçekler şöyledirki: İşgalden sonra, Amerikalılar yeni özgürlüğüne kavuşan kadınların burkalarını çıkarıp attıklarına ve çalışmaya geri döndüklerine dair raporlar aldı. Bu raporlar propogandadır ve gerçek değildir. Kabil’de çok az sayıda kadın dışında, Taliban’ın düşüşünden sonra Afgan kadınlar için hayat aynı hatta çok daha kötü durumda.
Taliban yönetimi altında, kadınlar evlerinde hapisti. Çalışmalarına ya da okula gitmelerine izin verilmiyordu. Yoksullardı ve hiç bir hakları yoktu. Temiz su ve sağlık hizmetlerine erişim imkanları yoktu ve çoğunlukla çocuk yaşta evlenmeye zorlanıyorlardı.
Bugün Afganistan’ın büyük çoğunluğunda kadınlar tamamen aynı şartlarda yaşıyorlar, ancak bir önemli farkla: savaşla çevrelenmiş durumdalar. Kapılarının dışındaki çatışma kendilerinin ve ailelerinin hayatlarını tehlikeye sokmakta.
Savaş toplumda ya da çevrelerinde onlara haklarını vermemiş, onları daha da çok kendi evlerindeki hapislerine kapatmıştır. Askeri güçlerin artışı Afganistan kadınlarına sadece daha fazla felaket getirecektir.
Geçen birkaç yılda, Afgan kadınları için bazı göstermelik değişiklikler yapıldı. Kadın İşleri Bakanlığı’nın kuruluşu bilenen örneklerden bir tanesi. Aslında bakanlık o kadar faydasız ki birçok insan dağılması gerektiğini düşünüyor.
Afgan parlamentosundaki % 25 kadın oranı da buna benzer şovlardan biriydi. Afgan parlamentosunda 67 kadın olmasına karşın, çoğu diktatörlük yanlısı ve kadın haklarının düşmanları. Ünlü evlilik tecavüzü kanunu parlamentodan geçtiğinde, hiçbiri ciddi bir şekilde bu kanuna karşı seslerini yükseltmedi. O zaman Parlamentoda bulunan ve sözünü esirgemeyen feministlerden biri olan Malalai Joya parlamentodaki iki kadın tarafından kötü muamele gördüğünü ve tehdit edildiğini söyledi.
ABD ordusu Taliban’ı ortadan kaldırabilirdi, fakat onun yerine kadın karşıtı ve en az Taliban kadar şiddet ve suç yanlısı olan diktatörleri getirdi. Afgan kabinesinde şimdi kadın düşmanlığı güden, ataerkil görüşler yerleşmiş bulunmakta, mahkemelerde dile getirilmekte ve bu görüşler Başkan Hamid Karzai tarafından şekillendirilmektedir.
Afgan yargıtay başyargıcının açıklamasından sonra kadınların hakları ile ilgili itibari kazanımlar da bir şey ifade etmiyor. Başyargıca göre, yasa ile sadece iki hak kadınlara verilmiştir: eşlerine itaat etmek ve ibadet etmek, fakat elbette camii de değil.
Bunlar ABD hükümetinin oluşmasına yardımcı olduğu mahkumiyetlerdir. Amerika’nın Afganistan’daki varlığı bunları azaltmak için hiç bir şey yapmayacak.
Ne yazık ki biz batıda yaşayanlara Afganistan’daki kadınların durumu korkunç görünse de, Afgan kadınlarının karşılaştığı en büyük problem ataerkillik ile ilgil değil. Şu anda onların en büyük problemi savaş.
2008’de 2000’den fazla sivil öldürüldü. çoğu kadınlardan ve çocuklardan oluşan tahminen 120 kişinin ölümüne neden olan Mayıs ayındaki Ferah bölgesinde gerçekleşen hava saldırısı felaketi ölü sayısını daha da artırdı. Bu saldırılardan kurtulabilen Afganlar, onları barındırmakta zorlanan çok kalabalık mülteci kamplarının bulunduğu şehirlere kaçtılar. Yiyecek, su ve de çoğunlukla battaniyelerin olmadığı çadırlarda yaşam ölüm oranını artırıyor.
Şehirlere kaçamayanlar için ise hayat daha iyi değil. Üç Afgandan biri şiddetli yoksullukla pençeleşiyor. 55 anneden biri doğumdan sağ çıkabiliyor, Afganistan hala doğum yapan kadınlar için en tehlikeli ikinci yer. Afgan çocukları beşinci yaşlarına girene kadar %25 lik bir ölüm riski ile karşı karşıya. Bunlar savaşın sonuçları.
Bunlara ek olarak, ABD işgalinin sekizinci yılında, esrar üretimi % 4.400 artarak patlama gösterdi ve Afganistan’ı esrarın dünya merkezi yaptı. Uyuşturucu mafyası şiddeti Afganistan ile Taliban yönetiminden çok kadınlar için büyük tehlike teşkil ediyor.
En büyük uyuşturucu tacirlerinin bir kısmı ABD kukla rejiminin bir parçası. Durumu daha da kötüleştiren, Afgan hükümetindeki yolsuzluk Taliban yönetimi de dahil olmak üzere hiç bir zaman bu kadar yaygınlaşmamıştı. Şimdi, Batı kaynakları bile yardım olarak gönderilen her bir doların sace bir pennysinin ihtiyacı olan insanlara ulaştığını söylüyor.
Eğer koalisyon güçleri kadınlar için gerçekten endişe ediyorsa, bu problemlere işaret edilmeli. Askeri kadro öncelikle askeri zaferin kazanılması gerektiği, sonra da ABD nin insani ihtiyaçları ile ilgileneceğini iddia etmektedir. Fakat bunun tersini yapmaktadırlar.
Yaşam koşullarını geliştirdiğinizde güvenlik de gelişir. İnsani hedefler pahasına güvenliğe odaklandığında, koalisyon güçleri hiçbirini başaramadı. İnsanların yaşamlarını geliştirmeye doğru ilk adım savaşı sonra erdirecek bir uzlaşmadır.
Bu konuyu tartıştığımız görüşmelerimizde, bize eğer giderlerse kadınların başlarına gelecekler yüzünden ABD’nin Afganistan’dan çıkamayacağı söylendi. Açık olalım: Kadınlar Afganistan’da tecavüze ve ağır şiddete maruz kalıyor, öldürülüyor. Zorla evlilikler devam ediyor ve her zamankinden daha fazla kadın çoğunlukla yabancı askerlerin taleplerini karşılamak için kadın ticaretine zorlanıyor.
Afganistan’daki ABD varlığı Afgan kadınlarını korumak için hiçbir şey yapmıyor. Kadınların kendini kurban etme düzeyi hiç bir zaman şimdiki kadar yüksek olmamıştı. Kadınlar için adaletin olmadığı bir yerde, kadınlar intihar etmekten başka bir yol bulamıyorlar.
Feministler ve diğer insaniyetperverler tarihten ders almalılar. Bu kadınların refahı bahane edilerek tekrarlanan sömürge askeri saldırılarının ilki değil.
Columbia Üniversitesi’nden Filistin kökenli bir kadın profesör Lila Abu-Lughod şöyle yazar: “Kötü tarihi ve siyasi hikayelerin üzeri muntazam kültürel ikonlarla kapatıldığında şüpheci olmamız gerek; işte bu yüzden İngiliz yönetimindeki Mısır’da Lord Cromer, Cezayir’deki Fransız leydiler ve Laura Bush Müslüman kadınları korumayı ve özgürleştirmeyi bahane ederek arkalarına askeri birlikleri aldıklarında ihtiyatlı olmalıyız.”
Tüm Dünyadaki feministler bir başka saldırı savaşına siyasi maske sağlamak üzere feminizmin itibarının kullanılmasına izin vermeyi reddetmelidir.
Feminist Çoğunluk Vakfı, geçen yıl korkusuz bir şekilde parlamentoda konuşan ve Ferah bölgesini temsil eden milletvekili Malalai Joya’nın muhalefet talebine sıkıca kulak vermelidir. Bir basın konferasında ABD’nin kendi bölgesini bombardımana tutmasının uyanışıyla “Afganistan’ın işgaline bir son verilmesini ve böylesine dehşet verici savaş suçlarının durdurulmasını istiyoruz.” demişti.
Bu Feminist Çoğunluk Vakfı’nın Afgan Kadınları ve Kızları için Kampanyası için ilk eylem başlığı olmalı.
*Sonali Kolhatar ABD’de sağlık, eğitim ve mesleki eğitim projelerini destekleyen kar amacı gütmeyen örgütlerden biri olan Afgan Kadınları Misyonu’nun yöneticilerinden biridir. Ayrıca Uprising Radyo’nun sunucu ve yapımcılarındandır.
**Müstear isim kullanan Mariam Rawi ise Afganistan Kadınları İhtilalci Derneği’nin bir üyesidir.
Bu makale Zeynep Güneş tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
Haber Ara