Dolar

34,8888

Euro

36,7535

Altın

3.041,28

Bist

10.058,47

Çin'e Bursa ve Çorum'dan lanet!

Çin'in Doğu Türkistan'da yaptığı katliamlar bugün Bursa ve Çorum'da da protesto edildi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-11 23:08:00

Çin'e Bursa ve Çorum'dan lanet!

Haber Merkezi / TIMETURK

Bugün Orhangazi parkında Özgür-Der Bursa Şubesi çağrısı ile toplanan Bursalı Müslümanlar, Çin Emperyalizmi'nin Doğu Türkistan'da gerçekleştirdiği işgal ve zulme karşı seslerini yükseltti.

Eylemde 'Yaşasın zalimler için cehennem','Kahrolsun Zalim Çin Emperyalizmi', 'Türkistan kıyamda Müslümanlar Yanında' gibi sloganlar atıldı.

Okunan basın açıklaması ve atılan sloganlarla eylem sona erdi.

Çin’in Doğu Türkistan’da uygulamış olduğu vahşet Özgür-Der Çorum Şubesi ve İlke-Der tarafından Çorum'da da Merkez PTT önünde protesto edildi. Murat İslam’ın okuduğu basın açıklamasında; Zulmün aşağılık yüzünü bir Bosna’da, bir Irak’ta, bir Çeçenistan’da, bir Filistin’de ve şimdide Doğu Türkistan’da gösterdiğini dile getirdi.

"Çin Vahşetine Karşı Doğu Türkistan Halkının Yanındayız! " yazılı pankart açan Müslümanlar, ayrıca; "Zulüm Çin'de de Olsa Sessiz Kalma", "Ne Çin'in Malı, Ne de Aşağılık Zulmü","Çin'li Diplomatlar Sınır Dışı Edilsin","İşgal Edilmiş Topraklar, Doğu Türkistan, Filistin, Irak, Afganistan, Çeçenistan", "Made In Chına", Made In P.R.C." yazılı dövizler taşıdılar.

Özgür-Der Çorum Şubesi üyesi Murat İslam'ın okuduğu basın açıklamasında; Zulüm aşağılık yüzünü bir Bosna'da, bir Irak'ta, bir Çeçenistan'da, bir Filistin'de ve şimdide Doğu Türkistan'da gösterdiğinin dile getirdi ve Doğu Türkistan tarihi süreci hakkında bilgi verdi.

Kapitalizm en azılı canavarı olan Çin'in kendi halkını köleleştirdiği gibi, Doğu Türkistan halkını da köleleştirdiğini ifade ederek basın açıklamasına devam eden Murat İslam; uyguladığı politikalar hakkında ve son yaşanan vahşeti gözler önüne sermeye çalıştı.

Açıklamada son olarak, zalimlerle menfaate dayalı ilişkiler kuran yöneticilerin, söylemden öteye gitmeyen açıklamaları hatırlatılarak, daha gerçekçi tepkilerin verilmesi ve diplomatik ve ekonomik ilişkilerin iptal edilmesi gerektiği belirtildi.

Kapitalist ve emperyalist güçlerin masumların üzerinden hesaplar yapmasına, tüm Müslüman coğrafyalarında devam eden işgallerin ve katliamlara duyarsız olunamayacağı ve onların acısının acımız, dertlerinin derdimiz olduğu hatırlatıldı.

Basın açıklaması süresince " Müslüman Zulme Sessiz Kalma","Kahrolsun Zalim Çin Emperyalizmi","Ne Çin'in Malı, Ne Aşağılık Zulmü" sloganları atıldı ve tekbirler getirildi. İlke-Der Başkanı Selim Özkabakçı'nın yaptırdığı duanın ardından basın açıklaması sona erdi.


Basın açıklamalarının tam metinleri:

DOĞU TÜRKİSTANDAKİ ZULME SON!

18. yüzyıldan bu yana işgal altındaki Doğu Türkistan'da, Müslüman Uygur Türklerine karşı sürdürülen sistematik katliam ve asimilasyon politikaları, bu gün de görüldüğü gibi şiddetle devam etmektedir. Özellikle 1949'ta Çin Komünist devrimi sonrasında bu politikalar daha şiddetli şekilde sürdürülmektedir. Dinleri, dilleri, kimlikleri ortadan kaldırılmaya çalışılan bu halkın ülkelerinin adı bile Çin dilinde "işgal edilmiş toprak" anlamına gelen Sincan diye anılmaktadır. Ve ne yazık ki bizler dahi bütün Dünyayla beraber bu adı kullanmaktayız. Bütün işgalci güçler gibi; etnik temizlik ve katliama tabi tutulan Uygurların yaşadıkları bölgelere sistematik olarak yerleştirilmiş Çinliler, başta başşehir Urumçi olmak üzere bir çok şehirde nüfus çoğunluğunu sağlamış durumdalar. Devletin ve Çinlilerin baskısı altında kalan Uygurların her ne kadar -guya Özerkliklerinden dolayı- serbest denilse de dilleri İlkokuldan Üniversiteye kadar bütün okullarda yasaklanmış durumdadır. Camiler açık gözükse de gençlerin, memurların, öğretmenlerin camiye gitmeleri yasaktır. Kuran okuyan ve kendi şartlarında İslamı yaşamaya çalışanlar da takip altındadır. En ufak talepleri bile Terörizm diye nitelendirilip, baskı altına alınmaktadır. Özellikle dünden beri Camilere giriş yasaklanmıştır. Özerk bölgenin işbirlikçi yöneticileri bir lütuf olarak müslümanların evde dua etmelerine izin vermiştir!

Yukarıda da söz ettiğimiz gibi, Çin Komünist Devrimi ile başlayan bu asimilasyon politikası sonucunda yüz bine yakın Müslüman Uygurun cezaevlerinde olduğu ifade edilmektedir. Yine bu politikaların devamı olmak kaydıyla Müslüman kadınlara taciz ve tecavüz hareketlerinden yola çıkarak başlayan bu günkü protestolar, gerek Devlet güçleri gerek Çinli çetelerce gerçekleştirilen katliamlarla asimilasyon politikalarını açıkça ortaya koymaktadır. Devlet kaynaklarının açıkladığı 150, bağımsız Uygur kaynaklarının belirttiği üzere binlere varan ölüden bahsedilmektedir. Bir çok örnekle uzatabileceğimiz uygulamaların işgal sürdükçe devam edeceği, Devlet destekli ırkçı çetelerin haberlere düşen fotoğraflarıyla izlenebilmektedir. Etnik ayrımcılığın sürdüğü, dilinden, inancından, kültüründen kaynaklanan haklarının ayaklar altına alındığı, yok sayıldığı bütün coğrafyalarda olduğu gibi.. Kominist ideolojiyle yönetilen Çin'de de, Çin Milliyetçiliğinin Devlet'ten destek alarak aynı metodu sürdürmesi de dikkat çekicidir. Anti parantez, Çin Komünist Partisinin uzantısı olduğu bilinen Doğu Perinçek'in ulusalcı çetelerle iş tutarak, Çin'deki çete ve Devlet ilişkisini burada da uygulamaya koyma çabası şimdi daha anlaşılır hale gelmektedir.

Yüzyıllardır süren, milyonlarca Müslüman Uygur'un katledilmesine, sürülmesine neden olan bu uygulamalara başta Türkiye olmak üzere, dünya gerekli tepkiyi vermemektedir. Uluslararası dengeler açısından bakılan bu meselenin yok sayılması oldukça düşündürücüdür. 2000'li yılların başında Mesut Yılmaz'ın başbakanlığındaki koalisyon, bu günkü gibi baskıların olduğu bir dönemde, Çin'den gelecek turist sayısı gerekçe gösterilerek ses çıkarılmaması dün olduğu gibi bu gün de devlet politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gün küresel güç haline gelmiş Çin'e yaklaşımlardaki tedirginlik dediğimizi haklı çıkaracak boyuttadır. Hele bu işgalci devletin BM'deki güvenlik konseyinde 5 daimi üyeden biri olması, özellikle tepkileri iyice zayıflatmaktadır. Diğer işgalci ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere'nin İslam coğrafyasındaki işgalleriyle beraber düşünüldüğünde acı bir manzarayla karşı karşıya olduğumuz da ortadadır. Yeni Dünya Düzeni denilen manzara da bu olsa gerektir.

Yine ne acıdır ki, işgal ve katliama tabi tutulan Müslüman Uygur Halkının kurtarıcısı, bir başka işgalci ABD ve diğer batılı güç odakları olarak ortaya konulmaktadır. Demokrasi ve İnsan Hakları söylemleriyle kuzu postuna bürünmüş kurtluklarıyla arz-ı endam etmektedirler. Yardım beklenen bu güçlerin Filistin, Irak ve Afganistan'daki işgalci konumları, olayı bütün çıplaklığıyla gözler önün esermektedir.

Devlet destekli Ulusalcı politikalara yön verenler Uygurlara karşı yürütülen asimilasyon ve katliama tepki gösterirken, bu güne kadar coğrafyamızda yapılan benzer asimilasyon politikalarına son vermek gerektiğini de umarız kavramışlardır.

Doğu Türkistan'da da, bütün işgale uğrayan müslüman halklar gibi, direniş ve direnişin öncülüğü Doğu Türkistan İslam Partisi mücahidleri tarafından sürdürülmektedir. En tabi hakları olan işgale karşı direniş, Filistin'de Irakta Afganistan ve Çeçenistan'da olduğu gibi Terörizmle suçlanmaktadır. Direnişin ve Direnişçilerin Terörist değil, bu coğrafyalarda İşgali Sürdürenlerin TERÖRİST olduğu açık bir gerçek değil midir? Hak ve Özgürlük talebi için, ABD ve işbirlikçilerinin Demokrasi ve İnsan Hakları yalanlarına mı yaslanmak gerekmektedir? Uygur müslümanlarının mücadelesine, Demokrasi ve İnsan Hakları palavraları değil, 1860'ta kurulan Türkistan İslam Cumhuriyeti'ne temel oluşturan değerler yön vermektedir.

Ve son olarak bizler, Dünya'nın neresinde olursa olsun, inancından, dilinden, kültüründen, düşüncesinden, kavmi özelliğinden dolayı asimilasyona ve katliama tabi tutulanların, yani mazlum ve mustazafların yanında, kim olursa olsun bu zulmü işleyen zalimlerin de karşısında, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin bu yoldaki mücadelelerinin yanında olacağımızı vurguluyor ve bunun bizim en temel ibadetlerimizden olduğunu tüm dünyaya haykırıyoruz.

YAŞASIN MÜSLÜMAN UYGUR HALKININ ŞANLI DİRENİŞİ!

YAŞASIN TEVHİD VE ADALET MÜCADELESİ!

KAHROLSUN ZALİMLER VE İŞBİRLİKÇİLERİ!

Özgür-Der Bursa Şubesi



Bismillahirrahmanirrahim,

Değerli Kardeşlerimiz;

Zulüm aşağılık yüzünü bir Bosna'da gösteriyor, bir Irak'ta, bir Çeçenistan'da, bir Filistin'de bir Doğu Türkistan'da. Bizler de zulüm karşısında susmamak, hiç değilse zalimin yüzüne hakkı haykırabilmek için meydanlarda idik, zulüm sürdükçe de meydanlarda olacağız.

Bugün burada Kapitalistleşen, Komünist Çin'in Doğu Türkistan halkına uyguladığı vahşi katliamı protesto etmek için toplanmış bulunuyoruz. Kurulduğu günden beri Doğu Türkistan halkına yapmadığını bırakmayan Çin Halk Cumhuriyeti, son günlerde uyguladığı katliam ve baskılarla dünya gündemine oturmuştur.

30 milyon Müslüman'ın yaşadığı Doğu Türkistan, 1876'dan beri Çin'in işgali altındadır. Doğu Türkistan olarak bilinen bölgenin adı, işgal sonrasında Çince " yeni fethedilmiş " manasına gelen " Sincan " olarak değiştirilmiştir. Bazı basın yayın kuruluşlarında olayın " Sincan bölgesinde etnik çatışma " şeklinde duyurulması basının nasıl bir duyarsızlık içinde olduğunu göstermektedir.

Kapitalizmin son zamanlardaki en azılı canavarı olan Çin, kendi halkını köleleştirirken, Doğu Türkistan halkını da kendi belirlediği fabrikalarda zorunlu olarak insanlık dışı şartlarda çalıştırmaktadır. Doğu Türkistan, zengin enerji kaynakları ile Çin ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyor. Ekonomisinin çökeceği endişesi taşıyan Çin dünyayı ürküten nüfus, silah ve ekonomik gücünü Doğu Türkistan üzerinde acımasızca kullanıyor. Bir yandan, bölgenin zengin kaynaklarını sömürürken, diğer yandan bu zengin toprakların Müslüman Uygur halkını esaret altında fakirleştirip, yoksulluğa mahkûm ederek ucuz işçi kaynağı olarak kullanıyor. Fakirleştirdiği Uygurların kadınlarını, kızlarını Çin kapitalizminin canavarları olan fabrikalarda karın tokluğuna çalıştırırken, bir yandan da alçakça tecavüzlerin muhatabı kılıyor, genelevlerine sermaye yapıyor.

İşgalden bu güne Uygurların Hacca gitmeleri, cemaatle namaz kılmaları ve oruç tutmaları engellenmektedir. Memur ve işçilerin camilerde ibadet etmeleri, 18 yaşından küçüklerin dini eğitim almaları ve ibadet etmeleri yasaklanmıştır. Evlerinde bulunan dini kitaplara el konulmuş ve bulunduranlar cezalandırılmıştır. Göstermelik olarak açık tutulan Camilere sadece yaşlıların girmesine izin verilmektedir.

Doğum yasağı getirilerek birçok kadın kürtaja zorlanmaktadır. Böylece Uygur nüfusunun azalması ve neslin yok edilmesi istenmektedir. Doğu Türkistanlı Müslümanlar, Çin hapishanelerinde yıllardır işkenceler görmektedir. Bugüne kadar aralıksız devam eden işkence, katliam ve idamlarda öldürülen Uygurların sayısının şu anki Uygur nüfusunun yarısına eş olduğu söylenmektedir. Uygur bölgesinde nükleer denemeler yapılmakta, bunun sonucu olarak da kanserden ölümler yaygınlaşmaktadır. Allah'ın ayetlerinden olan anadilleri yok edilmeye çalışılmakta, kendi dilleri ile eğitim almaları engellenmektedir.

Geçtiğimiz Pazar günü, Çin'in Güney eyaletlerinden birindeki bir oyuncak fabrikasında saldırılar başlamıştır. Sadece bu fabrikada 200 Uygurlunun öldürüldüğü ifade edildi. Olay, Doğu Türkistan'da gösterilerle kınandı ancak Çin polisi göstericilere acımasız tepki gösterdi. Çok sayıda insan kurşunlarla can verdi. Urumçi'de yıllardır dayatılan nüfus politikalarıyla artık çoğunluk olan Han Çinlileri, Uygurları, evlerini basarak, kafalarına kurşun sıkarak, sopalarla vurarak katlediyorlar. Çin polisi ve askeri, üniformalarını çıkartarak katliama destek oluyor ve teşvik ediyorlar. Sağ kalanlardan bir kısmı da, zulme itiraz ettikleri için idam edilmek isteniyor. Bu olaylarda 3000'e yakın Doğu Türkistanlı'nın katledildiği 5000'den fazlasının tutuklandığı bildiriliyor.

Kısa bir süre Çin'de şaşalı törenlerle karşılanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan tepkilerini sadece sözle dile getirirlerken, Abdullah Gül'ün ziyaretinin hemen ardından bu katliamın başlaması Olmert-Erdoğan görüşmesinin ardından yaşanan Gazze katliamını anımsatıyor. Zalimlerle menfaate dayalı ilişkiler kurarken, onların azgınlıklarını söylem yapmak en basit ifade ile tutarsızlıktır. Daha gerçekçi tepkiler verilmeli, diplomatik ve ekonomik ilişkiler iptal edilmelidir. Dünyayı çöplüğe çeviren Çin mallarının ithalatının durdurulması onlara büyük bir ceza olacaktır.

Doğu Türkistan'daki insanların hayatı üzerinde Rusya, ABD ve Çin yönetimlerinin kapitalist ve emperyalistçe hesaplar yapmasına sessiz kalamayız. Filistin'de, Irak'ta, Çeçenya'da, Afganistan ve Pakistan'da ve dünyanın diğer bölgelerinde devam eden işgallere ve katliamlara duyarsız olamayız. Onların acısı bizim acımızdır, dertleri derdimizdir.

İnanıyoruz ki, Yüce Allah, zalimlerin zulmünden haberdardır. Allah'ın hesabı çetin olacaktır.

Ve inanıyoruz ki, zalimlerin sonu mazlumların elleri ile olacaktır.

Özgür-Der Çorum Şubesi & İlke-Der
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara