Türkiye'den sites.google.com'a giriş Denizli 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 24 Haziran tarihli kararıyla bloke edilmiş durumda. Nisan ayı ortalarında Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), içinde barındırdığı bir Web sayfası nedeniyle sites.google.com'un kapatılmasını talep etmiş ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurmuştu. İçeriğe sansür Türkiye'de süredursun, milyonların paylaşım ve iletişim noktaları olan sitelerin Türk kullanıcı için erişilemez hale gelmesi belki de artık kanıksanıyor. İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül'le son sansür kararını ve İnternet konusunda politik cephede yaşananları konuştuk.
- Newsweek Türkiye: YouTube, Geocities, sites.google ve diğerlerine erişim bir mahkeme kararıyla engelleniyor. Türkiye için interneti adalet adına daraltan bu uygulamalara son verecek bir hukuki düzenlemenin hazırlıkları var mı? Böyle bir düzenlemeye öncülük eden milletvekilleri var mi? Mecliste bu mesele ne ölçüde yankı buluyor?
Mustafa Akgül: Türkiye kamuoyu yasaklar konusunu adeta kabullenmiş gibi. Arada bir eleştiriler yapılıyor ama konunun sürekli takibi ve çözüm arayışı yok. TBMM'nin gündemine yasaklar konusu, daha genelde İnternet ve etrafındaki konular ciddi olarak pek gelmedi. 5651 sayılı kanun çok hızlı görüşüldü, ve ciddi bir muhalefet olmadı. Şu anda da TBMM çatısı altında gündem dışı bir tartışma bile olmadı. Herhangi bir çözüm arayışı yok maalesef. Üniversitelerin, toplum önderlerinin, sivil toplum kuruluşlarının sürekli bir çabasından söz etmek de zor. TÜSİAD, TOBB, Türk-iş gibi örgütlerin, düşünce kuruluşlarının gündemine yasaklar hiç giremedi. Ülkemizde entelektüel camia İnternet yasaklarının ülkemiz açısından matbaadaki gecikmeye benzer bir etkisi olacağını farketmiyor. Bir tek Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyelerinin toplu bir sesi çıktı.
- İnternet'in Türkiye'de yaygınlaştığı yıllarda İnternet Kurulu bir tür danışmanlık işlevi üstlenmeye çalıştı. İnternet konusunda yasama ve yürütmenin vizyonunu zenginleştirmesi umulurken oldukça işlevsiz bir organa dönüştü. Bugünse Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu var. BTK'nin İnternet Kurulu'ndan ileri bir noktayı temsil ettiği kanısında mısınız? Yoksa tam tersi mi geçerli?
Eski İnternet Kurulu, değişen ulaştırma bakanlarının ilgisinin azalmasına paralel bir şekilde etkisiz hale geldi. Diyalog, ortak akıl platformu olarak bir etkisi oldu. Bir 'Think Tank' haline getirecek finansal ve örgütsel desteği oluşturamadık. Son 6 yılda da denetim dışı bir sivil yapılanma arzulanmadı. Son 2 yıl içinde gerçekleştirilen yapılanma ise, bulunsun diye yapılan, gürültü çıkarmayacak bir yapıya döndü. Kamuoyu ile etkileşime geçemeyen, ağırlıklı olarak kapalı devre çalışan bir yapıya döndü. Telekomünikasyon Kurumu, dünyada pek örneği olmayan bir şekilde BTK haline geldi. Sadece Avustralya buna yakın. Örgütsel yapı ve formasyonunda olmayan geniş kapsamlı bir görev, ucu açık tek bir maddeyle son anda BTK'ya verildi. Ülkemizde bilişim alanındaki sivil roplum kuruluşları 'Bilişim Kurumu' kurulması için yıllardır uğraşıyor. Yangından mal kaçırırcasına, kimsenin niye yapıldığını anlayamadığı bir şekilde TK, BTK haline geldi. Bilişim ve İnternet konusunda ülkemizdeki dağınıklığa yeni bir yapı eklendi. Bilindiği gibi DPT Bilgi Toplumu Dairesi, Başbakanlık e-devlet grubu, Türksat ve BTK, ülkemizdeki Bilgi Toplumu Stratejisi ve e-devlet çalışmalarının içinde. BTK, sansür, DNS ve dış temsil gibi konularla iştigal ediyor. AKP, yeni bir yapılanmaya gitmemek için ortaya çıkan yeni işleri BTK'ya havale etmeyi tercih ediyor. Bir Bilgi Toplumu Bakanlığı, Bilgi Ekonomisi Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı gibi yapıları düşünmek daha doğru olurdu. Ben BTK'nın üzerine aldığı işleri çoğunlukla epey geç yerine getirdiğini, serbestleşmeyi henüz yeterince sağlayamadığını düşünüyorum. TK'yı BTK yapmak, kanımca dağınıklığın sürmesi anlamına gelmiş, ülkenin bilgi toplumuna odaklanması açısından yanlış bir seçim olmuştur.
- BTK yöneticilerinin belirlenme biçimi konusunda ne düşünüyorsunuz?
TK olarak serbestleşmeye odaklanacak, özerk bir kurum oluşturulması hiç düşünülmedi. Tekel'in başındaki kişi TK'ye getirilerek başlandı. Daha çok uyumlu bürokrat atandı. BTK haline gelmesini anlamak mümkün değil. Bilişim ve bilgi toplumuna yönelik önemli bir yapılanma ve misyon yok. BTK nın bilişime yönelik küçük bazı projeleri var; bunlar da ITÜ ve BM'den kaynaklanan projeler. Sanki BTK, TK'nın doğal uzantısı gibi bir izlenim alıyorum. Yöneticilerin atanmasının kamuoyuna açık olması gerektiğini, atamaların tartışılarak yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ama ülkemizdeki demokrasi, yöneticilerin yetkilerini paylaşma noktasından çok uzakta. Böyle kritik bir kuruma atananların katılımcı bir şekilde atanması ve bu süreçte kurum politikalarının kamuoyunca tartışılması gerek.
- AB üyeliği ekseninde demokrasiyi geliştirme iddiasındaki bir Türkiye'de, ancak Çin, Iran, Küba gibi ülkelerde rastlanan bir sansüre politik cepheden ve medya cephesinde bu kadar sınırlı tepki gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun pek çok nedeni olduğunu ve yasaklar konusunda uzun ince bir yolda olduğumuzu düşünüyorum. En başta toplumdaki pek çok kişi İnternet'i, körlerin fili tarif etmesi gibi, çok kısıtlı bir şekilde algılıyor. Siyaset ve hukuk dünyası, büyük ölçüde, gazete dergi gibi algılıyor. Toplum önderleri bile, İnternet'in, insanlık için, sanayi devrimi boyutlarında bir gelişme olduğunu algılayabilmiş değil. Ülkemizde İnternet ve demokrasi, ekonomi ve İnternet'in pek tartışılmaması, ülkenin marjinal problemlere odaklanması, bu algılamanın yansıması. Üniversitelerimizde pratik olarak İnternet'i araştıran enstitüler bile yok. Kimsenin bilmediği, bir sır gibi saklanan 2006-2010 Bilgi Toplumu Stratejisi var. Kültürümüzde farklı seslere alışkanlık, farklı olana hoşgörü az. Yasakçı bakış açısı kültürümüzde var. Öte yandan, 11 Eylül sonrası tüm dünyada özgürlük-güvenlik dengesi özgürlük aleyhine bozuldu. İnternet'in meydana getirdiği değişime ayak uyduramayanlardan, uydurmak istemeyenlerden kaynaklanan yasakçı bakış açısını tüm dünyada daha çok göreceğiz gibi. Tüm bunlara rağmen bu yasakçı bakışı aşacağımıza inanıyorum.
(Şahin Artan / Newsweek Türkiye)