ABD'de başlayıp tüm dünyaya yayılan küresel finans krizi, dünya ekonomilerini sarsmaya devam ediyor. 'Krizin dibini bulduk mu bulmadık mı?' tartışmaları ve Başbakan Erdoğan'ın ısrarla krizin Türkiye'yi teğet geçtiği yönündeki iddiasına karşın, devletin bu konudaki en yetkin kurumu olan Türk istatistik Kurumu (TÜİK), hükümetin açıklamalarını yalanlayacak bir küçülme araştırması yayınladı.
5 trilyon dolarlık destek paketi açıklanmasına rağmen Amerikan ekonomisi son üç ayda yüzde 3,8 küçüldü ve son 25 yılın rekorunu kırdı. Avrupa ekonomisinin de bu yıl yüzde 2 küçülmesi bekleniyor. Çin, 668 milyar dolarlık destek paketi açıklamasına rağmen 20 milyon kişi işini kaybetti. Ancak krizin teğet geçtiği iddia edilen Türk ekonomisi yüzde 13.8 oranında küçülerek, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük küçülmeyi yaşadı. Ekonomideki yüzde 13,8'lik küçülmeye rağmen finans sektöründeki yüzde 10, 8 büyüme, kamuoyunun tepkisini çekmeye devam ediyor. Finans sektörünün; kredi kartı faiz oranları ve üye işyerlerinden inanılmaz boyutta gelir elde etmelerine rağmen, ısrarla kredi kartı aidatını yasal hale getirme çabaları ise açgözlülük olarak nitelendiriliyor.
Zaman Gazetesi yazarı ekonomist Sami Uslu, haftalardır ısrarla, ekonomi küçülürken bankaların kârını katlamasına dikkat çekerek, bankacılık sektöründeki bu hırsın dizginlenmesi gerektiğine işaret ediyor.
Herkes ağlarken, onlar şişiyor
Ekonomideki daralmayı sektörel bazda incelediğimizde en fazla küçülme, yüzde 25,4 ile ticaret sektöründe yaşandı. Bunun etkisiyle vergi ve sübvansiyonlarda da yüzde 21,2 azalma oldu. Küçülme, İnşaat sektöründe yüzde 18,9, imalat sanayinde ise yüzde 18,5 oldu. Ulaştırma-haberleşme sektörü yüzde 17,6 küçülürken, bunu yüzde 13 ile madencilik, yüzde 3 ile tarım takip etti. Fakat, İmalat sanayi, inşaat ve ticaret sektörü ciddi anlamda küçülürken, malî aracı kuruluşlar olarak ifade edilen finans-banka sektörünün yüzde 10,8 büyüdüğünün açıklanması, kafaları karıştırdı. TÜİK'in verilerindeki en ilginç kısım belki de bu idi; Ekonomik krizin, finans sektörünü olumlu yönde etkilediğini ve büyümelerinin, kriz öncesi döneme göre daha yüksek olduğunu göstermesi!
Dünyada batıyor, Türkiye'de kârı katlıyorlar
Ekonominin tarihi küçülme dönemine girmesine rağmen, finans sektöründe bankalar kârlarını katlamaya devam ediyor. Mesela, 17 bankanın net kârı önceki döneme göre yüzde 23 arttı. İflas eden, ilave kaynağa ihtiyaç duyan, satılan veya zarar eden yurt dışı bankalara karşın Türk bankaları ''önemli'' kar rakamlarına ulaştı. Yılın ilk 3 ayında yurt dışında zarar açıklayan yabancı bankaların Türkiye'deki temsilcilikleri de kar elde etti. ABD'de gerçekleştirilen bankacılık dayanıklılık testi sonuçlarına göre, Amerikan ekonomisindeki durgunluğun derinleşmesi halinde teste tabi tutulan 19 bankanın 2009 ve 2010 yıllarında toplam kaybının 600 milyarı bulabileceğine dikkat çekilmişti. Türkiye'deki bankacılık sektöründeki ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören 17 bankadan ise hiçbiri 2009 yılının ilk çeyreğinde zarar açıklamadı. Yılın ilk 3 ayında 17 bankanın net karı önceki döneme kıyasla yüzde 23 artarak 2 milyar 940 milyon liradan 3 milyar 614 milyon liraya yükseldi. Küresel krizin bütün ülkelerin ekonomilerini alt üst ettiği bir dönemde, Türkiye'de finans sektöründe tam tersi bir durum yaşanıyor.
Müşteriyi yolunacak kaz gibi görüyorlar
Sami Uslu, 'Bankaların timsahlığı ve kredi kartı aidatı' başlıklı yazısında bankaların hırsını şöyle izah ediyor: 'Bankalarımız kredi kartı işlemlerinde iş hayatının yaygın bir deyimiyle timsahça hareket etmeyi yeğledi. Sadece kendi menfaatlerini düşünüp müşteriyi ne hale getirdiklerini umursamadılar. Bankalar, maaşı olduğunu saptadıkları müşteri adayına emrivaki şeklinde kart veriyor, almak istemeyeni adeta zorla ikna ediyor, başka bir deyimle söz konusu kimseye kart yoluyla kredi açılmasını düşük riskli bir işlem olarak nitelendiriyor. Öyleyse, yalvar yakar kazanılan böyle bir müşteriye, düşük bir faiz oranı uygulamak gerekmez mi? Gelin görün ki, bankalar ikna edene kadar kral muamelesi yaptıkları müşteriyi, sonradan yolunacak kaz olarak görmekten hiç çekinmedi, çekinmiyor. Kısaca, banka her kredi kartı müşterisine riski yüksekmiş gibi muamele yaparak, aşırı faiz oranı tatbik etmekte. Hiçbir talebi olmayan insanların adresine kart gönderip sonra da 'hadi, bunun ücretini öde' demek nasıl savunulabilir?'
Herkesi şoke eden Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) açıklamasına göre, 2009 yılının Ocak-Mart dönemine ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH), yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine oranla sabit fiyatlarla GSYH yüzde 13,8'lik azalma ile 21 milyar 145 milyon lira oldu. Cari fiyatlarla ise GSYH; yüzde 2,2 azalma ile 210 milyar 997 milyon lira düzeyinde gerçekleşti.
Yüzde 13,8'lük küçülme, çeyrek bazda ise Cumhuriyet tarihinin en büyük daralmasına işaret ediyor. Ekonomi, 2001 yılının son üç ayında da yüzde 9,85'lik rekor bir daralma yaşamıştı.
Kredi vermek yerine devlete yapıştılar
Ülke ekonomisi yüzde 13,8 oranında daralırken, ağırlığını bankaların oluşturduğu mali aracı kuruluşlar geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 10,8 büyüdü. Buna rağmen finans kesiminin zor günler yaşayan esnaf ve KOBİ'lere karşı acımasız tutumu devam ediyor. 31 Aralık 2008 tarihinde 372 milyar 812 milyon TL olan sektörün toplam kredileri 25 Haziran itibarıyla 371 milyar 713 milyon lira oldu. Aradan altı ay geçmesine rağmen kredi miktarını 1 TL bile artırmayan bankalar halkın ve devletin sırtından geçinmeyi sürdürüyor. Yılbaşında 469 milyar TL olan bankacılık sektörünün toplam mevduatı yaklaşık 500 milyar lirayı buldu. Bankacılıktaki büyümenin perde arkasında Hazine'nin tutumunun yattığını ifade eden uzmanlar, bankaların devletin sırtına kene gibi yapıştığını, tüketiciye riskli kredi vermek yerine kamu kâğıtlarından, Hazine Bonosu'ndan beslendiğini kaydediyor.
Zaman Yazarı Ekonomist Sami Uslu:
Ekonomİ küçülürken bankalar büyüyor
TÜİK'in daralmayla ilgili olarak verdiği rakamsal bilgiler arasında en ilginç, en anlamlı olanı, finansal aracılık yapan şirketlerin yüzde 10,8 nispetinde büyümesi. Bankaların Türk ekonomisi ve halkın sırtında bir kambur olduğunu ifade etmiştik. Bu savımız bugün, TÜİK tarafından rakamlarla teyit edilmiş durumda. Ekonominin yaklaşık yüzde 14 küçüldüğü bir dönemde, bankacılık sektörü yüzde 11 gelişmiş durumda. Aslında, normal bir ekonomik düzende bu durum eşyanın tabiatına aykırı sayılır. Ama, ülkemizde bankalar ve ekonominin karşılıklı konumları itibarıyla büyük bir çarpıklık yaşanıyor. Şöyle ki, fiilen bankalar, ekonomi için değil, ekonomi bankalar için var. BDDK'nın tarafsız gözlemci olarak (!) seyrettiği bankaları artık yasalar da durduramıyor.
Tüketici Hakları Derneği Gaziantep Şubesi Başkanı Bülent Yılmaz:
Millete'İllallah' dedirttiler!
Ekonomideki rekor küçülmeye rağmen, bankacılık ve finans sektörünün yüzde 10,8 büyümesi kamuoyu tarafından çok iyi analiz edilmelidir. Bu sonuç, bankacılık sektörünün son derece acımasız ve insafsız politikalarının açık bir göstergesidir. Ekonomi küçülürken bankaların büyümesini başka türlü izah etmek mümkün değil. Olağan ekonomilerde bu durum asla normal kabul edilemez. Oysa çağdaş ekonomilerde bunu tam tersi yaşanmakta. Yıllık yüzde 6 enflasyon yaşanan ülkemizde aylık yüzde 5 gecikme faizi alan, nakit sıkışıklığına girerek ödemesini geciktiren tüccar, esnaf ve diğer tüm tüketicilerimize haciz silahını derhal kullanarak 'ezen' bu sektör, dün olduğu gibi bugün de pervasızca ve acımasızca bu agresif ticari faaliyetlerini devam ettirmekte bir beis görmemektedir. Bu kadar yüksek kredi kartı faiz oranlarına rağmen ve üstelik üye işyerlerinden de inanılmaz boyutta gelir elde etmelerine rağmen, ısrarla kredi kartı aidatını yasal hale getirme çabaları kelimenin tam anlamıyla bir açgözlülüktür. Sanayicinin, esnafın, tüccarın, işçinin, memurun, çiftçinin; kısacası bütün tüketicilerin 'illallah' dediği bu sektör, bir an önce disiplin altına alınmalı ve bunun için gerekli yasal düzenlemeler biran önce çıkarılmalıdır.
Milli Gazete