Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Türkiye'nin yönü, rotası, güzergahı bellidir'

Başbakan Erdoğan, Ulusa sesleniş konuşmasında Türkiye'nin, AB üyelik müzakerelerinin sonucunda beklentisinin, ''tam üyelik'' ve ''katılım'' olduğunu vurguladı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-06-30 23:27:00

'Türkiye'nin yönü, rotası, güzergahı bellidir'


Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, Türkiye'nin, sadece ekonomide değil, her alanda değişim hedeflerini kovalamaya kararlılıkla devam ettiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, ''Bu hedeflerimizin en önemli olanlarından biri Avrupa Birliği tam üyeliğidir'' dedi.

Müzakerelere başlama tarihi alındığı 2004 yılında ve müzakerelere başlanılan 2005 yılında, bu konuda ne kadar arzulu ve istekli iseler, bugün de aynı duygular içerisinde olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Hükümet olarak müzakereleri ilk günden bugüne kararlılıkla yürütmenin gayreti içinde olduk. Avrupa Birliği üyeliği, bugün de milletimizin büyük bir kısmının benimsediği, önemsediği, değer verdiği bir hedeftir.

Bu duygu birliğinden aldığımız güçle geçen 4 yıllık zaman zarfında ülkemizde çok önemli reformlar gerçekleştirdik, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunu kısaltacak mesafeler aldık.

Bu süreç boyunca insanlarımızın bu hedefe yoğunlaşması ve Avrupa Birliği üyeliği konusundaki toplumsal mutabakatın güçlü kalması için çaba gösterdik.

Ülkemizin zorluklar ve sıkıntılar yaşadığı dönemlerde bile bu konuyu gündemimizden eksik etmedik. Ancak üzülerek ifade ediyorum ki, aynı özeni, aynı hassasiyeti, aynı düşünceyi Avrupa Birliği üyesi ülkelerden göremediğimiz zamanlar oldu. Bazı Avrupalı liderlerin ve siyasetçilerin Türkiye'ye karşı ortaya koydukları bazı davranış ve söylemler zaman zaman hem milletimizi yaraladı, hem de şevkimizi kırdı. Son olarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bu olumsuz tavra bir kere daha şahit olduk.

Bazı Avrupalı siyasilerin iç politika hesaplarıyla Türkiye'nin AB üyeliği konusunu istismar etmesi bizi üzüyor, ülkelerimiz arasındaki ilişkilere de maalesef zarar veriyor.

Biz inanıyoruz ki, Türkiye'nin AB üyeliği, farklı inanç ve kültürlerdeki toplumların birbirine yakınlaşması ve dünya barışı için bulunmaz bir imkandır. Birliği tek boyutlu, tek kimlikli, tek kültürlü olmaktan çıkaracak, medeniyetleri AB çatısı altında buluşturacak çok değerli bir fırsattır.''

-''KÜÇÜK MENFAATLER...''-

Bu çerçevede Türkiye'nin büyük bir heyecan ve samimiyetle sahiplendiği AB üyeliği sürecinin, her türlü istismardan, küçük menfaatler elde etmeye yönelik her türlü popülist hesaptan korunması gerektiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Bu hedef sadece Türkiye'nin değil, Avrupa Birliği'nin de hedefidir, böyle görülmeli, üyelik müzakerelerine bu hassasiyetle yaklaşılmalıdır'' diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Türk tarafı olarak, bütün bu yadırgadığımız tutum ve davranışlara rağmen, müzakere sürecinin gereklerini behemehal yerine getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz.

AB'nin, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi ortak değerler etrafında şekillenen bir medeniyet zemini olduğuna inanmaya devam ediyoruz.

Burada önemli olan insanlığın geleceği için yegane umut olarak gördüğümüz bu medeniyet değerlerini canlı tutmaktır.

Bunu başarma gayreti içindeyiz; bizi üzen bu yanlışların da zaman içinde ortadan kalkacağına inanmak istiyoruz. Ancak bu iyi niyetli yaklaşımı, bu samimi çabayı Avrupalı dostlarımızdan da bekliyoruz. Bu sürecin başında bize verilen sözlerin tutulmasını beklemek bizim hakkımız.

Bizim bu müzakerelerin sonucunda beklentimiz 'tam üyeliktir', 'katılımdır'.

Nitekim Türkiye'nin AB ile üyelik sürecinin hedefinde tam üyelik olduğu bütün Avrupa Birliği ülkeleri tarafından oy birliğiyle kabul edilmiştir. Müzakere sürecinin herhangi bir safhasında bu hedefler dışında bir hedefin ortaya konmasını kabul edemeyiz.

Müzakereler devam ederken Türkiye'nin statüsünün sürekli tartışma konusu yapılmasını, üyelik statüsünün değiştirilmek istenmesini ahde vefa ile bağdaştıramıyoruz.''

-''ATILAN ADIMLAR KENDİ İNSANIMIZ İÇİN...''-

Türkiye'nin, Avrupa Birliği üyeliğini samimiyetle istediğine işaret eden Başbakan Erdoğan, bunun gereği olan çalışmaları, büyük bir istek ve heyecanla gerçekleştirdiklerini vurguladı.

''Bizim amacımız her şeyden önce Türkiye'nin her alanda çıtasını yükseklere taşımak, toplumumuza her alanda en yüksek standartları kazandırmaktır'' diyen Başbakan Erdoğan, ''AB yolunda atılan bütün iyileştirme adımlarının, öncelikle kendi ülkemiz ve kendi insanlarımız için atıyoruz'' dedi.

Müzakerelerin öncesinden başlamak üzere belirledikleri takvim üzerinde kararlılıkla ilerlediklerine işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bu süreçte zaman zaman küçük aksaklıklar da gecikmeler de olabilir, ama asla ilerleme irademizi kaybetmiyoruz. Ülke olarak ortaya koyduğumuz bu tartışılmaz iradenin Avrupa Birliği tarafından iyi değerlendirilmesi, Türkiye'nin hissiyatının iyi anlaşılması gerekir. Biz istisnai olarak gördüğümüz olumsuz tavırları bir yana bırakarak sürecin gereklerini aynı kararlılıkla yerine getirmek için bundan sonra da büyük gayret göstereceğiz. TBMM'nin takvimine bakmak bile bu konuda ne kadar samimi bir gayret içinde olduğumuzu anlamaya yetecektir. Aynı AB'nin de aynı samimiyet çizgisinde birleşmesi zaruret halini almıştır, bunu da altını çizerek sizlerin huzurunda ifade etmek istiyorum.''

-''...AVRUPALI DOSTLARIMIZDAN DA BEKLİYORUZ''-

Bu hassasiyeti, ''Avrupalı dostlara'' da her vesileyle ifade ettiklerini,

milletin beklentilerine dikkatlerini çektiklerini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bildiğiniz gibi 22 Haziranda AB üyesi ve aday ülkelerin büyükelçilerine Ankara'da bir yemek verdik. Kendilerine Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki ciddiyetini anlatarak, müzakere sürecindeki samimi gayretlerimizi ve kendilerinden beklentilerimizi detaylarıyla ifade ettik.

Hemen ardından Brüksel'de katıldığımız Crans Montana Forumu'nda da burada yaptığımız baş başa görüşmelerde de bu görüşlerimizi muhataplarımıza bir kere daha etraflıca anlatma imkânı bulduk. Bu ziyaretimiz sırasında görüştüğümüz AB Komisyon Başkanı Sayın Barosso ile AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Sayın Olli Rehn başta olmak üzere birçok Avrupalı lidere de kararlılığımızı ve beklentilerimizi ifade ettik. İnanıyorum ki bu yakın temaslar neticesinde bu ilişkinin her iki taraf için de son derece faydalı bir ilişki olduğu çok daha iyi kavranabilecektir.''

-''ÜLKEMİZ, MİLLETİMİZ İÇİN İSTİYORUZ''-

Türkiye'nin yönünün, rotasının, güzergahının belli olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''AB üyeliği bu yolda bir araçtır, asıl amaç Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin ötelerine taşımaktır. İnsanlarımızı uzun yıllardır yaşadıkları sıkıntılardan kurtarmak, refaha kavuşturmaktır, demokrasimizin çıtasını tartışılmaz bir seviyeye çıkarmak, adaleti, insan hakları ve özgürlüklerinin güvencesi haline getirmektir'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Türkiye'yi rejim tartışmalarının, krizlerin, antidemokratik alışkanlıkların çok ötesine taşımak, bu milletin üstündeki ağırlıkları kaldırmaktır. Çocuklarımıza gurur duyacakları, umut bağlayacakları, başlarını dik tutacakları bir Türkiye bırakmaktır.

Ülkemizi dünyada itibarlı, her zeminde ağırlığı olan, barışa ve insanlığa en üst seviyede katkıda bulunan lider bir ülke konumuna taşımaktır. Her alanda geleceğin dünyasına hazırlanan dinamik bir ülke konumuna getirmektir. Biz bunları ülkemiz için, milletimiz için istiyoruz. İnanıyorum ki global krizin etkilerini en kısa zamanda bütünüyle üstümüzden atarak gelişme hızımızı yeniden arttıracağız.

Meselelerimizi demokrasi içinde çözerek ilerleyecek, başlattığımız büyük değişim atılımını tamama erdireceğiz. Bu mücadelemiz insanlarımız rahata erinceye, bütün yüzler gülünceye, bütün gönüller şenleninceye kadar sürecek.

Türkiye mutlaka özlemini çektiği mutlu ve müreffeh günlere kavuşacak.''


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün dünyanın saygın otoriteleri krizden en hızlı ve en hafif hasarla çıkacak az sayıdaki ülke arasında Türkiye'yi öne çıkarmaktadır. Bizim de tespitlerimiz bu yöndedir, bunu da güzel bir haber olarak buradan sizlere müjdelemek istiyorum'' dedi.

Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği büyük değişim ve atılımını kesin bir kararlılıkla sürdürdüğünü söyledi. Büyük hedefleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu hedeflere ulaşmak için de büyük bir dikkat ve kararlılıkla atmamız gereken bütün adımları gecikmeden atıyoruz. Son bir yıl içinde dünyanın içine sürüklendiği son derece olumsuz şartlara rağmen ne hedeflerimizde ne bu hedeflere yönelik icraatlarımızda bir sapma yaşamadık, bir tereddüt yaşamadık. Bugün yola çıktığımız günkü kadar kararlı ve azimliyiz; Ülkemizi, milletimizin fazlasıyla layık olduğu o mutlu ve müreffeh yarınlara ulaştırmak için bu azim ve kararlılıkla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Milletimizle birlikte inanç ve dirayetle yürüttüğümüz bu çalışmaların doğruluğu her geçen gün biraz daha fazla ortaya çıkıyor. Türkiye zorlukları aşma konusunda önemli eşikleri atlamış, tünelin ucunda ışığı bütün parlaklığıyla görmüş durumdadır, bu bizim için büyük bir sevinç ve mutluluk kaynağıdır.

Yine sevindirici olan bir başka husus da yaşanan büyük global krizin dünyadaki etkilerinin de yavaş yavaş hafiflemeye başladığını görmek olmuştur. Bugün dünyanın saygın otoriteleri krizden en hızlı ve en hafif hasarla çıkacak az sayıdaki ülke arasında Türkiye'yi öne çıkarmaktadır. Bizim de tespitlerimiz bu yöndedir, bunu da güzel bir haber olarak buradan sizlere müjdelemek istiyorum.''

-''ATILAN ADIMLARIN MEYVELERİNİ ALIYORUZ''-

''Hem ülkemizde hem dünyada global krizden çıkış yolunda bir seyir içine girilmiş olması ne kadar önemliyse, bundan sonra alınan tedbirlerin, uygulanan politikaların aynı titizlik ve dikkatle uygulanması da o kadar önemlidir'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Hükümet olarak bu krizin başladığı ilk günden bugüne iyi bir kriz yönetimi uyguladığımız kanaatini taşıyorum. Nitekim son günlerde bazı uluslararası değerlendirme kuruluşlarının yaptıkları açıklamalar da bu kanaatimizi teyit etmektedir. Krizin ilk işaretlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte tedbirlerimizi almaya başladık, birçok önemli adım attık, 70 ayrı uygulama başlattık, bugün de bu atılan adımların meyvesini alıyoruz. Ama asla rehavete de kapılmıyoruz, krizin her aşamasını yakından takip ediyor, her aşamada yapmamız gerekenleri gecikmeden yapıyoruz.

Krizin aşılmasında bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de en etkili tedbirler, daralma seyrine giren ekonomileri yeniden canlandırmaya dönük teşvik tedbirleri olmuştur. Biz ülke olarak bu teşvik uygulamalarının faydalarını büyük ölçüde gördük. Ekonomideki daralmanın sıkıntılarını belli bir seviyede tutmayı başarmamızda bu teşvik hamlelerinin büyük payı olmuştur.''

-''CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN KAPSAMLI TEŞVİK PAKETİDİR''-

Erdoğan, daralmayı yeniden gelişmeye, ekonomik durgunluğu yeniden canlandırmaya dönük teşvik adımlarını atmaya devam ettiklerini ifade ederek, şunları söyledi:


''Haziran ayının başında bildiğiniz gibi üç kısımdan oluşan yeni ve kapsamlı bir teşvik paketini uygulamaya koyduk. Bu paket Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı teşvik paketidir. Bu paketin ekonomimize ve bölgelerimize getirdiği çeşitli kazanımlarla 500 bin vatandaşımıza iş sağlamayı öngörüyoruz. Yine bu paketle KOBİ'lerimize çok önemli avantajlar getirdik.

Bu paketi hazırlarken ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarımızın yakın destek ve katkılarını aldık. TOBB, TÜSİAD, MUSİAD, TİM, YASED ve TİSK başta olmak üzere ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarımız yatırım teşvik ve kredi garanti mekanizması çalışmamıza katkıda bulundular. İşçi ve işveren sendikalarımız da istihdamla ilgili hazırlıklarımıza fikir ve önerileriyle çok değerli katkılarda bulundular. Bu fikir ve önerilerden azami ölçüde yararlandık ve teşvik paketimizi bu bilgiler ışığında hazırladık. Umudumuz odur ki alınan bu tedbirler krizin etkilerini bertaraf etmekle kalmayacak, kriz sonrası şartların Türkiye lehine şekillenmesinde de büyük pay sahibi olacaktır. Hem bizim yatırımcılarımızın, hem de yabancı girişimcilerin projeleri için en uygun zemini Türkiye'de bulabilecekleri şartları tesis etmeye gayret ettik.''

-TEŞVİK PAKETİ-

Teşvik paketi kapsamında 12 sektörde, ''Büyük Proje Yatırımları'' adı verilen ve yatırımları Türkiye genelinde teşvik kapsamına alan önemli bir uygulama başlatıklarını anımsatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:


''Bu uygulamayla sadece sektörel yatırımları değil, bölgesel yatırımları da teşvik ediyoruz. Burada özellikle dikkat çekmek istediğim husus, bölgesel teşviklerde Türkiye'nin tamamının bu kapsam içine alınmış olmasıdır, bu önemli ve ileri bir adımdır. Bölgelerimizi gelişmişlik kriterine göre 4 gruba ayırdık; bu 4 bölgeye farklı oranlarda, farklı şekillerde teşvikler getirdik.

Mesela 1. Bölge'de olan Ankara, İstanbul, İzmir ya da Kocaeli gibi illerimizde kurumlar vergisini yüzde 20'den yüzde 10'a düşürürken, yatırıma katkı oranını yüzde 20 olarak tespit ettik. Yine 2. Bölge;de yeni yatırımlara yüzde 30 oranında katkı sağlarken, kurumlar vergisini de yüzde 8 olarak belirledik. 3. Bölge'de yatırıma katkı oranı 40'a yükselirken, kurumlar vergisini yüzde 4 olarak tespit ettik. Son olarak 4. Bölge'de yatırıma yüzde 60 oranında katkı sağlarken, kurumlar vergisini de yüzde 2 oranında tuttuk.

Bölgelere yapılacak yeni yatırımlarda Türkiye genelinde sigorta primi işveren hissesi yine Hazine tarafından ödenecek. Birinci Bölge'de 2 yıl süreyle bu muafiyeti sağlarken, 4. Bölge'de bu uygulamayı 7 yıl süreyle devam ettireceğiz. 3. ve 4. bölgelerde yapılacak yatırımlara kredi faiz desteği veriyoruz.

Büyük Proje Yatırımları ile bölgesel ve sektörel olarak desteklenecek diğer yatırımlara yatırım yeri tahsis ediyoruz. Bunlara ilaveten, yatırımlarını 1. ve 2. bölgeden 3. ve 4. bölgeye taşıyacak olanlara da kurumlar vergisi, istihdam ve taşınma noktasında önemli kolaylıklar getiriyoruz. Yatırımcılar 31 Aralık 2010 tarihine kadar yapacakları yatırımlarda bu avantajlardan faydalanabilecekler.''

Başbakan Erdoğan, yatırımları teşvik için getirdikleri bu avantajların, ilgili kesimlerde genellikle olumlu karşılandığına işaret ederek, ''Yatırımlar noktasında bizi memnun eden bir hareketliliğin başladığını da söyleyebiliriz''dedi.

-''52 FARKLI KRİTERDEN YOLA ÇIKARAK KARAR VERİYORUZ''-

Bu paketi hazırlarken bizim amaçlarının kaliteli, işlevsel ve özellikle de adaleti gözeten bir teşvik sistemi oluşturabilmek olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:


''Bunun önemli ölçüde başarılmış olduğuna inanıyorum. Elbette böyle büyük kapsamlı düzenlemelerde, herkesi aynı anda memnun etmek mümkün olmuyor. Grupları oluştururken, sektörleri belirlerken kullandığımız kriterler tartışma konusu yapılabiliyor, bunlar doğaldır. Ama bizim de her başlıkta bir vasat belirlememiz, resmin bütününü gözden kaçırmamamız gerekiyor. Somut, bilimsel veriler, istatistik gerçeklerle hareket ediyor, imkanları en verimli biçimde harekete geçirmeye çalışıyoruz.

Mesela illerimizin gelişmişlik oranlarını belirlerken 52 farklı kriterden yola çıkarak karar veriyoruz. Bu 52 kriter arasında illerimizdeki okul sayısından hastane sayısına, öğretmen sayısından doktor sayısına, yol durumundan su durumuna, nüfustan okur-yazarlığa kadar pek çok veri yer alıyor. Bu kriterler yine tamamen objektif biçimde değerlendiriliyor ve neticeye ondan sonra ulaşılıyor.

Böyle uygulamalardan fayda sağlanabilmesi için bu değerlendirmenin yapılması şart; hiçbirimizin duygusal ya da keyfi davranma lüksümüz yok. Eğer bu paketten ekonomimiz fayda sağlayacaksa, nihayetinde Türkiye'nin tamamı yine bundan fayda görecektir, bu noktada her insanımızdan anlayış bekliyoruz. Aldığımız her mesafe Türkiye'nin hanesine yazılan bir kazanım olacaktır, bu gerçeği her insanımızın görmesi, bu şuurla hareket etmesi bir mecburiyettir.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, alınan ekonomik tedbirlerin amacına ulaşacağını, ekonomik canlanmanın kısa zamanda her alanda etkisini hissettirmeye başlayacağını tahmin ettiklerini belirterek, ''Burada hepimize düşen görev, Türkiye'nin istikrarını korumak, felaket senaryolarına itibar etmeden bütün enerjimizle yola devam etmektir'' diye konuştu.

Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, teşvik paketiyle Türkiye'nin önemli sıkıntılarından biri olan işsizliğe çare olacak, istihdamı arttıracak bazı önemli yenilikler de getirdiklerini anımsattı.

Bu kapsamda, 120 bin işsize, çeşitli sosyal programlarda çalışmaları karşılığında istihdam imkanı sağladıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

''200 bin işsizimize günde 15 TL ödeme yapılmak üzere meslek eğitimi, 10 bin kişiye girişimcilik eğitimi veriyoruz. Yine günlük 15 TL ödeme yapmak suretiyle 100 bin gencimizi mesleki becerilerini geliştirmeleri amacıyla stajyer olarak istihdam ediyoruz. Nitekim Nisan 2009 sonundaki istihdama ilave istihdam sağlayan işyeri sahiplerine, 6 ay boyunca işveren primi muafiyeti getiriyoruz.

Bu açılımlarla, yaklaşık 500 bin işsizimizin istihdam edilmesi, meslek edinmesi, becerilerini geliştirmesi ve en önemlisi bir gelire sahip olması sağlanacak. Bu uygulamaları yaşadığımız şu sıkıntılı dönemde işsizlik derdine belli ölçüde çare olacak çok önemli bir açılım olarak görüyoruz.''

Erdoğan, bu noktada KOBİ'lerin etkinliğinin de çok önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

''Teşvik paketimizde KOBİ'leri de unutmadık. Yeni uygulamayla yıllık cirosu 25 milyon TL'nin altında olan, en fazla 250 işçi çalıştıran KOBİ'lerimiz, kredi garanti desteğinden yararlanabilecekler. KOBİ'lerimizin alacakları kredinin yüzde 65'ine Hazine desteği ile Kredi Garanti Kurumunca kefalet sağlanacak. İlk etapta Kredi Garanti Kurumu'na 1 milyar TL kaynak aktarılacak ve böylece 10 milyar TL'lik bir kredi hacmine destek verilmiş olacak. Bütün bu teşvik uygulamalarının global krizin getirdiği olumsuz şartların aşılmasında, ülkemize, insanımıza önemli kazanımlar getireceği konusunda umut ve beklentilerimiz büyüktür.

Uygulama aşamasında eğer aksaklıklar ortaya çıkarsa, yine ilgili taraflarla görüşerek bunları da telafi etme imkanımız var. Burada önemli olan Türkiye'nin menfaatleridir, Türkiye'yi aydınlık yarınlara taşıma azmiyle gayret gösteren insanlarımızın menfaatleridir.''

-KÜLFETLERİ AZA İNDİRMEK İÇİN...''-

''Yaşadığımız olumsuzlukların gündelik hayatınıza getirdiği külfetleri en aza indirmek için Hükümet olarak bundan sonra da tedbirler almaya devam edeceğiz'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:


''Dünyayı sarsan bu büyük krizin ülkemizi etkilemediğini asla söyleyemeyiz. Ancak dünya ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye'nin bu zor dönemi en az hasarla atlatan ülkeler arasında olduğu da bir gerçektir. Bizim başından beri söylediğimiz bu husus, şimdi dünyanın önde gelen ekonomistleri ve kredi değerlendirme kuruluşlarının yetkilileri tarafından da ifade ediliyor. Ekonomik göstergeler, bu sıkıntılı dönemin etkilerinin yavaş yavaş azalmaya başladığını ortaya koyuyor, bu son derece sevindirici bir gelişmedir.

Mesela kapasite kullanım oranlarında son gelen veriler bir ay önceye göre 3,6'lık bir artış yaşandığını ortaya koyuyor. Mart ayı işsizlik rakamları yüzde 15,8 olarak açıklandı ve orada da bir önceki aya göre az da olsa bir düşüş kaydettiğimiz görülüyor.''

Erdoğan, Şubat ayından Mart ayına, iş gücü arzının yaklaşık 342 bin kişi artığına işaret ederek, ''Buna rağmen işsiz sayımız 25 bin kişi azalmış, bu son derece sevindirici. Umudumuz önümüzdeki dönemde bu eğilimin sürmesi, hatta bu iyimser tablonun daha da güzel seviyelere yükselmesidir''

-KREDİ KARTLARI DÜZENLEMESİ-

Başbakan Erdoğan, bu olumlu seyri korumak için çok yönlü olarak gerekli düzenlemeleri yaptıklarını ve vatandaşların her türlü mağduriyetlerine çözüm getirmeye çalıştıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:


''Bildiğiniz gibi çok sayıda vatandaşımız kredi kartlarıyla ilgili çeşitli sıkıntılar yaşıyorlardı. Bu sıkıntıları gidermek için Hükümet olarak çok köklü bir düzenleme yapıyoruz. Hazine Müsteşarlığımız, Merkez Bankamız, BDDK ve Bankalar Birliği'nin ortak çalışmasıyla, 874 bin 657 kredi kartı borçlusu vatandaşımızı rahatlatacak çok önemli bir fırsat sunuyoruz. Kredi kartı ödemelerinde sıkıntı yaşayan vatandaşlarımızın bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerine inanıyorum, inşallah bu sıkıntılar bu yeni düzenlemeyle giderilecektir. Ekonomik durgunluğa bir çare olarak bildiğiniz gibi Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi'ni 3 ay süreyle indirmiştik. Piyasalardaki canlanmayı teşvik amacıyla otomobil, beyaz eşya, bilgisayar ve mobilyada farklı oranlarda indirimler yaparak, bu süreyi 30 Eylül 2009 tarihine kadar bir kez daha uzattık. Bütün bu tedbirlerin amacına ulaşacağını, ekonomik canlanmanın kısa zamanda her alanda etkisini hissettirmeye başlayacağını tahmin ediyoruz. Burada hepimize düşen görev, Türkiye'nin istikrarını korumak, felaket senaryolarına itibar etmeden bütün enerjimizle yola devam etmektir.''

Haber Ara