Örgüt, bugünü, evlerini yurtlarını bırakıp kaçmak zorunda kalmış milyonlarca insanın yaşadığı zorlukları, uluslararası topluluğa hatırlatmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenliyor.
Bu seneki Dünya Mülteciler Günü?nün teması ?Gerçek insanlar, Gerçek ihtiyaçlar? olarak belirlendi. ?BMMYK?nin bu sloganı seçmesinin nedeni, global ekonomik kriz ile birlikte yardım bütçeleri tehdit altındayken, mültecilerin ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesini sağlamak.?
Geri çevrilmek için hayatlarını tehlikeye atıyorlar
Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Nicola Duckworth, ?Mülteciler sadece Avrupa?ya vardıklarında geri çevrilmek için hayatlarını tehlikeye atıyorlar? dedi. ?Hükümetler insanların hayatlarını tehlikeye atmaya son vermeli ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirerek bu savunmasız insanları korumalı.?
Avrupa sınırındaki ülkeler mültecilere yönelik uluslararası yükümlülüklerini açıkça görmezden gelen bir tavır sergiliyorlar:
- İtalya uluslararası sularda, mültecileri koruma ihtiyaçlarını değerlendirmeden alıkoyup Libya?ya taşıyor. Libya?da göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin kötü muameleye maruz kalma ve insan hakları ihlallerin yüksek olduğu ülkelere zorla geri gönderilme riskleri bulunuyor.
- Türkiye, Avrupa dışından gelen insanları mülteci olarak tanımamaya devam ediyor, bu nedenle binlerce kişiye gereken koruma sağlanmıyor. Türkiye?de sayıları 18 bin civarında olan sığınmacıdan ikamet harcı tahsil etmeye devam ediyor ve bu harçları ödeyemeyen sığınmacıları güvenli bir ülkeye yerleşmesi de dahil bir çok haktan mahrum bırakarak cezalandırıyor. Sığınmacıların sağlık, çalışma ve eğitim hakları alanında bir gelişme olmadığı gibi İçişleri Bakanlığı yetkililerinin mülteci hakları konusunda çalışan İnsan Hakları Örgütlerine yönelik olumsuz tavrı da halen devam ediyor.
- Yunanistan insanları sığınma iddialarını dinlemeden Türkiye ile olan toprak ve deniz sınırlarına geri gönderiyor. Ülkeye giren mültecilere koruma sağlanabilmesi için birçok yasal engel mevcut.
- İspanya?nın Afrika?daki birkaç ülke ile birlikte imzaladığı çift taraflı antlaşmalar, bu ülkelerde bulunan mültecilerin, sığınmacıların ve göçmenlerin keyfi tutuklanmalarını, gözaltına alınmalarını veya sınır dışı edilmelerini meşrulaştırmak için kullanılıyor.
- Avrupa Birliği (AB) üyesi diğer ülkeler daha az mülteci kabul etmeye uğraşırken AB?nin sınırındaki mültecilerin ve sığınmacıların haklarına saygı gösterilmemesini görmezden geliyorlar. Her sene binlerce sığınmacı ?Dublin II? adlı bir sistem doğrultusunda mülteci ve sığınmacıların haklarının yetersiz derecede korunduğu ülkelere transfer ediliyor.
Dünya Mülteciler Günü?nde Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Birliği ülkelerinin mültecilere yönelik davranışlar üzerine bir mesaj yollayarak, yaptıklarının sadece kendi ülkelerinde değil tüm dünyada mültecilerin korunmasını zayıflattığı konusunda AB ülkelerine uyarıda bulunuyor. Bütün ülkeler hem kendi sınırları içerisinde hem de etkili derecede kontrollerinin bulunduğu bölgelerde bulunan mültecilere ve sığınmacılara yönelik yükümlülüklerini yerine getirmeliler.
Türkiye
Avrupa Birliği?nde korumaya erişmek isteyen birçok kişi için Türkiye iki arada bir derede kaldıkları ülke oluyor. Türkiye?ye her yıl gelen binlerce sığınmacı için haklarına erişmek aşılamaz bir mücadele haline geliyor. Irak, İran, Somali ve Afganistan?dan gelen sığınmacılar iltica sistemine erişimde yasal açıdan ve uygulama açısından ciddi engellerle karşılaşıyorlar.
Türkiye, Mülteci Sözleşmesi?ne taraf olup uygulamada Avrupa Konseyi dışındaki ülkelerin vatandaşlarını mülteci olarak etkin bir şekilde tanımayan tek devlet. Sonuç olarak, sayıları giderek artan uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişilerin bu talebi geri çevriliyor. Sığınmacılar genelde keyfi bir şekilde kötü koşullarda uzun bir dönem gözaltında tutuluyor ve bu süreç içerisinde kötü muameleye maruz kalıyorlar. Bununla birlikte, bireylerin Türkiye?den insan hakları ihlallerin yoğun olduğu ülkelere zorla geri gönderilmeleri yaygın bir durum.
Avrupa Konseyi ülkelerinden gelen sığınmacılar için ise etkili bir iltica sistemi bulunmuyor.
Birçok insan Türkiye?de koruma sağlanma olanağının olmadığını görüp Avrupa Birliği?ne deniz veya karadan ulaşmaya çalışıyor. Bazıları için bu yolculuk felaketle sonuçlanıyor çünkü Yunan yetkililer tarafından geri itiliyorlar ve bazen bu sırada insanlar hayatlarını kaybediyor.
Mültecilerin yüzde 80?ni gelişmekte olan ülkelerde barınmaktadır
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Antònio Guterres: ?En dar mali imkânlara sahip fakir ülkeler, ev sahipliği yaptıkları mülteciler nedeniyle en yüksek bedeli ödemektedir. Bazı sanayileşmiş ülkelerdeki popülist politikacıların panik yaratan söylemlerine ve sığınmacıları 'sel felaketi' olarak göstermeyi seven medyaya rağmen, gerçek şudur ki mültecilerin yüzde 80'i gelişmekte olan ülkelerde barınmaktadırlar?
Şu anda, dünyada, çatışmalardan ve zulümden kaçarak mülteci ya da ülkesinde yerinden elilmiş kişi konumuna düşmüş ve çoğunluğu bu acıyı uzun yıllardır yaşamakta olan yaklaşık 42 milyon kişi bulunmaktadır.
Bunların yaklaşık 6 milyonu, 5 yıl veya daha fazla süredir sürgün edilmiş, çoğunluğu kamplarda yaşayan mültecilerdirler. Söz konusu kişilerin içinde bulundukları koşullar, genellikle ?uzatmalı mülteci durumları? olarak tanımlanmaktadır.
Fakat bu sonu gelmeyen mülteci durumları, kendi ülkesi içinde yerinden edilen ve dünyadaki mülteci sayısından çok daha fazla kökünden koparılmış milyonlarca insanı kapsamamaktadır. Bu insanların büyük çoğunluğu, eve dönme şanslarını, kimi zaman on yıllar boyunca yitirmiş olabilmektedir.
Uluslararası hukuk
Uluslararası hukuk, mülteciler ve ülkesinde yerinden edilmişler arasında bir ayrım yapsa da, bu ayrım evlerinden zorla edilmiş ve her şeyini kaybetmiş insanlar açısından anlamsız bir ayrımdır. Köklerinden koparılmış insanlar uluslararası bir sınırı geçip geçmemelerine bakılmaksızın eşit olarak yardım görmeyi hak etmektedir. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), diğer Birleşmiş Milletler kuruluşlarıyla birlikte, mülteciler için yaptığımız yardımın benzerini, ülkesinde yerinden edilen insanlara da sağlamak için çalışmaktadır. Fakat bizim daha gidilecek uzun bir yolumuz vardır.
Mülteciler ve ülkesinde yerinden edilenler bir çözüm beklerken, aynı zamanda beslenmeye, barınmaya, tıbbi yardıma, sağlık önlemlerine, güvenliğe, çocukları için okullara ve diğer temel ihtiyaçlara gereksinim duymaktadır. Maalesef bir çoğunun temel ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Neredeyse bütçesinin tamamı gönüllü katkılarla oluşan UNHCR, yakın bir geçmişte, temel gereksinimlerin karşılanmasında beliren endişe verici açıkları gösteren bir araştırma yürüttü.
Çocukların hali zor
Örneğin Kamerun?da, Orta Afrika Cumhuriyeti?nden gelen mültecilerin yüzde 17?sini oluşturan çocuklarda görülen yaygın yetersiz beslenmeyle mücadele edilmektedir. Bu çocuklarda, eksik beslenmeye bağlı ölüm oranları normalde kabul edilen tehlike düzeyinden yedi kat daha fazladır. Mülteci kızların ise, üçte birinden daha azı okula gitmektedir.
Ekvador?da, yerlerinden edilmiş Kolombiyalıların binlercesi, sığınma haklarının olduğundan habersiz bir biçimde, uzak kırsal bölgelerde saklanarak yaşamaya çalışmaktadır. sığınma aramak için yerliler halk ve yalnız kadınlar ile kızlar ise, sömürüye ve de suistimale açıktır.
Gürcistan?da, ülkesinde yerinden edilmiş insanlar bakımsız, aşırı kalabalık, soğuk, kanalizasyon sistemi olmayan toplu merkezlerde soğuktan 15 yıldır yaşamaya devam etmektedir.
Tayland?da, 100 binden fazla Myanmarlı mülteci ve sığınmacı, yıllardan beri kalabalık kamplarda, aile içi şiddet ve diğer suiistimallere yol açan büyük bir sinir harbi ortasında yaşamaktadırlar.
Yüksek bedeller
En dar mali imkânlara sahip fakir ülkeler, ev sahipliği yaptıkları mülteciler nedeniyle en yüksek bedeli ödemektedir. Bazı sanayileşmiş ülkelerdeki popülist politikacılarin panik yaratan söylemlerine ve sığınmacıları ?sel felaketi? olarak göstermeyi seven medyaya rağmen, gerçek şudur ki mültecilerin yüzde 80?i gelişmekte olan ülkelerde barınmaktadırlar. Bu ülkelerde aynı zamanda en büyük sayıda ülkesinde yerinden edilmiş insanı barındırmaktadır.
Siyasi çözümsüzlük ortamında süre gelen çatışmalar nedeniyle bu ülkelerin çoğunun üzerindeki baskı kırılma noktasına yaklaşmaktadır. Bu ülkelerin daha çok uluslararası yardıma ihtiyaçları var. Bu yardım gelmez ise UNHCR ve diğer yardım kuruluşları, köklerinden koparılan ailelerin hangi ihtiyaçlarından vazgeçilebileceği üzerine içler acısı kararlar almaya devam etmek zorunda kalacaktır.
En çok ihtiyacı olanlara yardım sağlama becerimiz, çalışmak zorunda olduğumuz ?insani alan?daki firelerle sert bir şekilde sınava tutulmaktadır. Çatışmanın doğası, silahlı grupların çeşitliliğiyle değişmektedir. Bu grupların bazıları insani yardım çalışanlarını meşru hedefler olarak görmektedir. Sadece Pakistan?ın Peşhaver kentinde 9 Haziran?da en son gerçekleşen Pearl Conditental Otel bombalamasında iki UNHCR çalışanı öldürüldü. Kendi personelimizin güvenliğini temin ederken milyonlarca köklerinden koparılmış insanın acil ihtiyaçlarını nasıl karşılarız? Ayrıca, özellikle ülkesinde yerinden edilme hallerinde devlet egemenliğiyle bağlantılı zorlayıcı durumlarla karşı karşıyayız. Özellikle, olmayan bir barışı ?koruma? durumlarında, insani yardım çalışanları ile askeri risk arasındaki farklar netliğini kaybetmiştir.
Küresel kriz
Küresel ekonomik kriz, Kuzey ve Güney arasındaki eşitsizlikler, artan yabancı düşmanlığı, iklim değişikliği, yeni çatışmalar ve eskilerinin devam edegelmesi, zaten çok büyük olan yerinden edilme sorununun daha da kötüye gitmesine zemin hazırlamaktadır. Yılın başından bu yana, milyonlarca insan Pakistan, Sri Lanka, Somali ya da herhangi başka bir yerde yerinden edilmiş durumdadır. Bu sorunların üstesinden gelmek için uğraşmaktayız.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü, dünya çapında 42 milyon köklerinden koparılmış ve eve gitmek için hala bekleyen insanları hatırlamak için iyi bir zaman. Bunlar dünyadaki en hassas insanlar arasındadır ve sorunlarına öncelik verilmelidir. Mali sistemleri kurtarmak için yüzlerce milyar harcamaya kendini zorunlu hisseden uluslararası toplumun aynı zorunluluğu böylesi çaresiz ihtiyaç içindeki insanları kurtarmak için de hissetmesi gerekir.
?Avrupa?nın kapısında görmezden gelinen hayatlar?
Sivil Toplum Kuruşuları (HYD, IHD, IHAD, IHGD, MAZLUM-DER, MULTECI-DER, UAO) tarafından yapılan ortak açıklamada BM tarafından kabul edilen ?20 Haziran Dunya Mülteciler Günü?nde mültecilerin görmezden gelindiği vurgulandı.
20 HAZİRAN 2009 DÜNYA MÜLTECİ GÜNÜ ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü, dünya üzerinde zulüm korkusuyla evlerini, yurtlarını terk edip başka ülkelerde koruma arayan 42 milyon mülteci ve yerinden edilmiş kişinin yaşadığı sorunları, uluslararası koruma sistemin eksiklerini ve giderek yükselen yabancı düşmanlığını kamuoyunun gündemine getirebilmek ve çözüm yollarını tartışmak için bir fırsat.
Ülkeler arası ve iç çatışmaların 2008?de de hızını kaybetmemesi, dünya çapında hareket halindeki insanların sayısında artışa yol açtı. Afganistan, Irak, İran, Somali, Sudan, Sri Lanka, Kenya gibi çatışmalarla gündeme gelen ülkelerden kaçan mültecilerin çok azı Türkiye?de sığınma aramış olmalarına rağmen, BMMYK Türkiye Temsilciliği verilerine göre Türkiye?deki sığınmacı sayısı Nisan 2008 ? Nisan 2009 arasında %50 artış göstererek 18.201?e ulaştı. Dünya verilerine bakıldığında hiç de yüksek olmayan bu rakama rağmen, Türkiye?ye gelen veya bu ülkede yaşamakta olan mültecilerin gerek prosedüre erişim, gerekse sosyal, ekonomik ve kültürel haklarını kullanma konusunda uluslararası kabul görmüş standartlara uyulmadığı açıktır.
2009?da da sığınmacıların Türkiye?de iltica prosedürüne erişimi çok ciddi bir sorun olmaya devam etti. Bazıları henüz sınırdayken güvenlik görevlileri tarafından yakalanıp, iltica taleplerini dile getiremeden sınır dışı edildiler. Ülkeye girmeyi başarabilmiş ancak henüz resmi yetkililere iltica başvurusunu yapamadan ?yakalanan? için de durum farklı değil. Polis veya jandarma gözetiminde tutulan kişilerin iltica talepleri hala sıklıkla dikkate alınmıyor. ?Yabancılar misafirhanesi? olarak tanımlanan ve mültecilerin tutulduğu gözetim yerlerinin fiziksel koşullarının kötülüğü geçtiğimiz dönem ?özellikle bazı illerde- yoğun eleştiri ve şikayet almıştır. Gözetim altında tutulan kişilerden çok azı ulaşabildikleri insan hakları örgütleri ve BMMYK?nın yoğun çalışmaları ile prosedüre girebilmektedirler. Bu aşamada sınırdışı işlemlerini durdurup iltica prosedürünün başlatılabilmesi konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)?nin geçtiğimiz dönemde önemi gittikçe artan bir rol üstlendiğini görmüş bulunuyoruz.
Güçlükle prosedüre girebilmiş olanların ise başta yerleştirildikleri uydu kentlerde yaşadıkları sosyal sorunlar başta olmak üzere birçok sorunla kendi başlarına baş etmeye terk edildiklerini, bu alanda hemen hiçbir sosyal politikanın oluşturulmadığını görmekteyiz. Meslek ve sermaye sahibi yabancılar ile aynı ikamet ve çalışma izni koşulları ve prosedürüne tabi tutulan sığınmacıların önündeki engeller bu yılda kaldırılmadı. Türkiye ?benzerine hiçbir ülkede karşılaşılmadığı şekilde- geçtiğimiz yıl da kendisine sığınan sığınmacılardan ?ikamet harcı? adı altında oldukça ciddi paralar toplamaya devam etti ve bu bedelleri ödeyemeyenlerin üçüncü ülkelerine yerleştirilmelerine izin verilmedi. SSGSS yasasında yapılan değişiklik ile sığınmacılara yönelik uygulanması gereken sağlık yardımı çok ciddi bir karmaşa içine girdi. Uydu kentlerde kamu kuruluşları yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının (STK) sığınmacıların sorunlarına olan ilgi ve kayıtsızlığı istisnai güzel örneklerin varlığına rağmen- büyük oranda devam etti. Bu koşullar altında yaşamaya çalışan çok sayıda sığınmacının koşulların ağırlığına dayanamayarak ve BMMYK ve İçişleri Bakanlığı nezdindeki oldukça uzun yıllara yayılan prosedürlerinin sonucunu bekleyemeden ülkeden kaçtıkları ve başvurularını başka ülkelere yaptıkları haberleri alındı.
Geçtiğimiz dönem Human Rights Watch (HRW) ve Uluslararası Af Örgütü (AI) genel merkezlerince Türkiye?deki sığınmacıların yaşadıkları sorunlara yönelik açıkladıkları iki adet rapor olmasına ve bu alanda çalışan STK ların rolü ön plana çıkmasına rağmen Türkiye?de sığınmacılar alanında faaliyet gösteren STK ların bir kısmına yönelik akreditasyon işlemi baş gösterdi. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ve BMMYK ortaklığında yürütülen proje toplantılarına tarafımızdan yapılan tüm başvurulara rağmen alanda faaliyet gösteren ve uzmanlığı oluşan bazı STK lar ısrarla kabul edilmemiştir. Bu uygulama ve dayatmayı protesto eden biz aşağıda imzası bulunan kuruluşların hiçbirisi akreditasyon uygulaması şeklinde yapılan davetlere katılmamıştır. Polis ve Jandarma nezaretindeki ?misafirhanelere? ve burada tutulan kişilere STK ların erişiminde halen çok ciddi fiili engeller çıkarılmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar devam ederken Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakere sürecine yönelik olarak hazırlanan Ulusal Eylem Planında (UEP) sözü edilen ?Kabul Merkezlerinin? inşa ve yönetim şeklinin alanda kapasitesi oluşmuş STK ların dışlandığı bir süreçle oluşturulmaya çalışılması endişelere yol açmıştır.
Görmezden gelinen mülteci sorunu
20 Haziran, 2000 yılından bu yana, mülteci sorunlarına dikkat çekmek amacıyla BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından Dünya Mülteciler Günü olarak anılıyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-06-20 11:47:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara