İbrahim Kahveci'nin köşe yazısı
Dün Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı Ali Babacan yanında Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince ile kredi kartı piyasasındaki yeni düzenlemeleri açıkladılar.
Bu toplantıda ilk dikkat çeken nokta olarak yeni bakanın bankalar ile ilişkileri düzeltmesi görülebilirdi. Kredi kartı piyasasında bankalar bir fedakârlığa giderek alacaklarının bir kısmından fedakârlık yapmış görülüyor.
Biz bu açılıma biraz şüpheli yaklaşmayı tercih ediyoruz. Çünkü kredi kartı piyasasında yapılan düzenleme 31 Mayıs 2009'a kadar kredi kartı borcunu ödeyemeyerek takibata (veya icraya) düşenleri kapsıyor.
Kredi kartı piyasasındaki düzenleme ile acaba ne kadar vatandaş düşünüldü, ne kadar bankalar düşünüldü? Kredi kartı borcunu ödemekten umudunu kesen vatandaş karşısında alacak umudunu kesen bankalar bir noktada uyuşturulmuş oldu.
Oysa kredi kartı sorunu yaşayan ve en azından alt limitlerden de olsa borcunu ödemeye çalışanlara bir kolaylık henüz yok. Kısaca alacak umudu zayıflamış bankalar 'hiç alamayacağıma birazını alayım noktasına' gelirken, canla başla alt limit ödemelerini yapan kart mağdurlarının durumu devam edecektir.
Kısaca şimdilik bankalar kurtarılmış ama vatandaşa sıranın gelmesi beklenmektedir.
İŞSİZLİK ÇÖZÜLMÜYOR
Dün açıklanan bir diğer önemli makro veri ise işsizlik rakamlarıydı. Mart ayında işsizlik oranı rekor kıran şubat ayındaki yüzde 16,1'e göre 0,3 puan düşerek yüzde 15,8 oranında gerçekleşti. Bu rakam tatmin edici değildir.
Şubat ayları zaten mevsimsel hesaplamalar nedeniyle işsizliğin yıl içinde en yüksek seviyeye ulaştığı zamandır. Oysa mart ayı itibari ile zaten mevsimsel olarak düşmesi beklenen işsizlik rakamları bir de ÖTV desteği ile hareketlenen piyasalarda düşmeliydi. Yani işsizlik sorunumuzun hala eğitim sisteminden başlayarak ne kadar yapısal olduğunu görerek çözmemiz gerektiğini anlıyoruz.
BANKALARIN BÜTÇE OYUNU
Dün açıklanan bir diğer önemli veri ise mayıs ayı Merkezi Yönetim Bütçe sonuçlarıydı. Geçen yılın ilk beş ayında 2,1 milyar açık veren bütçe bu yılın ilk beş ayında 20,7 milyar lira açık verdi. Yani bütçe açığı geçen yıla göre 18,6 milyar lira artmış görülüyor.
Bütçeye bir de faiz ödemeleri dışında baktığımızda fazlalık 17,5 milyar liradan 5,5 milyar liraya düşmüştür. Yani bütçe üzerinden ekonomiye müdahale diyebileceğimiz hamle 12 milyar lira düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu 12 milyar liralık açığın bir kısmı gider artışları ile gerçekleşirken bir kısmı da gelir azalması ile yaşanmıştır.
Oysa bütçenin yılsonunda faiz dışında bile milli gelirin yüzde 1'i kadar açık vermesini bekleyenler vardı. Bankaların da ısrarla vurguladığı bütçe açıkları artacak, Hazine bankalar tarafından fonlanacaktı. Bütçede felaket senaryolarını son iki ayda saf dışı etti.
TOBB OLMALI!
Dün bu köşede TOBB'ın ikinci 'B'sine sahip çıkmasını istedim. İkinci 'B' Borsalar olsa da aslında ürün borsalarını ifade ediyordu. Oysa ben bir iş örgütü olarak TOBB'un ikinci borsaya da el atması gerektiğini istedim.
İş adamları milyarlarca lirayı bankalara faiz olarak ödüyor da neden TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun sürekli gündeme taşıdığı gibi, ortaklık yapıp ortaklara temettü ödemiyor? Ve bu sistemi eğer hükümet düzeltmiyorsa neden çatı örgütü işin içine girmesin? Kısaca Türkiye'yi krizden çıkartacak, şirketleri faiz belasından kurtaracak bir açılımı neden TOBB yapmasın?
Bu ülkede artık birileri bankalara değil halka çalışmayı ilke edinmelidir.
Yenişafak