Karaman denince, Karamanoğlu Mehmet Beyin, 13 Mayıs 1277 tarihli o unutulmaz fermanı akla gelir: ?Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya...? Zaten Yunus Emre?nin de bu topraklarda yaşadığı, burada vefat ettiği söyleniyor, Yunus Emre Camisi ve türbesi sevenleriyle dolup taşıyor. Yunus Emre, gönlünden gelen hak aşkını duru bir Türkçe ile söyler, Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe?yi fermanla mecburi kılar. Ama bunlar dipten gelen bir birikimin, bir hareketin görünen uçlarıdır. Aslında Karaman?da bu akımı destekleyen çok zengin bir kültür ve anlayışın zamanımıza kadar gelmiş iki önemli delilidir bunlar. Bu anlayış ve birikimin bir devamı olarak, Karaman?da her yıl ?Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre?yi Anma? etkinlikleri düzenlenmektedir.
?BİR ANNE BIRAKTIM?
Bu sene daha ileri bir adım atılıyor. 21-27 Haziran tarihlerinde düzenlenecek toplantılarla, Karaman?ın ?Türk Dünyasının Kültür Başkenti? ilan edileceğini söyleyen Belediye Başkanı Kamil Uğurlu; Eski Kazak Kültür Bakanı Dussein Kasseinov?un organize etkinliğe, Türk soylu ülkelerin Kültür Bakanlarının katılacağını ifade ediyor. 1222 yılında ailesiyle birlikte Karaman?a gelen Mevlana Hazretleri, 7 yılını Karaman?da geçirmiş, burada evlenmiştir. Karaman?da vefat eden annesi Mümine Hatun ve yakınlarının kabri, Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey tarafından yaptırılan Mader-i Mevlana Aktekke Camisi?ndedir.
?Ben Belh?de bir kutlu beşik, bir ninni,
Larende?de bir anne bıraktım geldim?
buyurmuş Mevlana Hazretleri...
Kale, cami, medrese, çeşme, türbe, köprü gibi pek çok tarihî eseri ve kültürel birikimi bulunan Karaman?ın bu özelliği, kültür turizmi için önemli. Vali Fatih Şahin?in söylediğine göre 60?a yakın tarihî eser restore edilmiş, el atılmadık eser bırakılmamış. İlk defa turizmle ilgili bir sempozyum düzenlenmiş, Karaman?da hangi adımların atılması gerektiği konuşulmuş, turizmin stratejik planı çıkarılmış. Antalya, Alanya, Nevşehir ve Konya?ya gelen turistlerin, hiç olmazsa bir kısmının Karaman?a yönlendirilmesinin yolları aranmış...
ERMENEK, SAKLI HAZİNE
Karaman?dan Ermenek istikametine doğru, Mut üzerinden gidiyoruz. Karaman?dan Mut?a inince, düşük rakımın etkisi görülüyor, bunaltıcı bir sıcaklık ve çok daha yeşil bir bitki örtüsü bizi karşılıyor. Dizilmiş kayısı bahçelerinde olgunlaşmış meyveler, etrafı süslemiş nar çiçekleri, ormanların ve Ermenek Çayı?nın tamamladığı müthiş güzellik... Ermenek istikametine gittikçe vadi derinleşiyor, Torosların arka yüzünün oluşturduğu eşsiz tabiat gözellikleri kendini daha çok gösteriyor. Ermenek?e kadar görülen, bir zamanlar insanların da barınak olarak kullandıkları anlaşılan kaya mağaraları, Anadolu?nun henüz keşfedilmemiş ne sırlarının olduğu konusunda insanı düşündürüyor; ?bütün Anadolu?nun bir açık hava müzesi? olduğu sözüne bir defa daha haklılık kazandırıyor... Eski evleri, Tol Medresesi, tarihî camileri, ören yerleri ve diğer tarihî eserleriyle; baştanbaşa tarih kokan bir ilçe... Alt tarafta da vadi tabanına kadar devam eden müthiş bir yeşillik... Ama yapılmakta olan baraj bitince, sular yerleşim yerine dayanacak, aynı zamanda bir sahil ilçesi olacak. Ulaşımı zor olan Ermenek, gerçek bir tarih, kültür ve turizm hazinesi...
Kayalar oyulmuş, ev olmuş!
Taşkale?ye gitmek için Karaman?dan çıkıyoruz. Beldenin girişinde, ?Yunus Emre?nin memleketine hoş geldiniz? yazısı karşılıyor bizi. Yolun solunda Manazan Mağaraları görülüyor. Kayaya oyulmuş bu mekanlar 5 katlı olup, toplu mesken olarak kullanılmış, tarihî bir yerleşim yeri... Yolumuza devam ediyor, Taşkale?ye varıyoruz. Burada bulunan kocaman kayaya oyulmuş mağaralar çok etkileyici. Ev, cami ve ağırlıklı olarak taş ambarlar... Kayanın 40 metrelik yüksekliği ile 165 metre uzunluğundaki kısmında 251 adet taş ambar açılmış. Derinliği 5-10 metreyi bulan ambarların büyük kısmı Bizans, Osmanlı ve Selçuklulardan kalmış. Bu taş ambarlar, hububatın uzun süre bozulmadan saklanması için çok uygun. Sarp kayanın yüksek kısmında bulunan ambarlara, ?tutamak? yerlerinden tutup, yüzeye açılmış ?sekemek? denilen oyuklara basılarak çıkılıyor. Herkesin ambarı ayrı, kapılar takılmış ve kilitlenmiş. Taşkale?nin evleri de karakteristik bir özellik taşımakta. Taşkale Beldesi?nin Belediye Başkanı Muhittin Sunaoğlu?nun söylediğine göre, 1967 yılında belediye olan burada 4 bin 800-5 bin 200 kişi yaşıyor iken, bugün nüfus bin 200?lere düşmüş. Elverişsiz arazi ve geçim sıkıntıları sebebiyle Taşkalelilerin çoğu göç etmiş. Küçükbaş hayvancılık ve halıcılıkla geçinilen Taşkale, SİT alanı ilan edilmiş. Başkan Sunaoğlu, beldenin turizmden daha fazla pay alması ve en azından emekli Taşkalelilerin tekrar buralara dönmesi için gayret gösteriyor, projeler geliştiriyor. Taşkale?de dokunan halılar da kalite ve desenleriyle haklı bir şöhrete sahip...
Üstünde kalesi bulunan bir dağın yamacına yaslanmış tarihî Ermenek, Karaman?ın görülmeye değer ilçelerinden.
SULTANAHMET?TEN KIZ KULESİNE!
Tartanzade Hacı Ahmet Efendi?nin İstanbullu eşi Şerife için yaptırdığı Tartan Evi?nin tepesinde; Sultanahmet Camii, Çemberlitaş, Kız Kulesi, Dolmabahçe Sarayı gibi İstanbul?un sembollerinin işlemeleri bulunuyor. Restore edilen evin içinde Şerife?yi temsil eden cansız manken de bulunuyor.
İstanbul?un izleri kubbede
Karaman?da her köşkün bir hikâyesi var. En ilginci de Tartan Evi olarak restore edilmiş köşk... Tartanzade Hacı Ahmet Efendi, Karaman?ın eşrafından ve tanınmış tüccarlarından. Mal almak ve satmak için gezer durur imparatorluk coğrafyasını... İstanbul?a bir gidişinde, güzeller güzeli Şerife?ye kaptırır gönlünü. İstanbullu güzel de bu yiğit Anadolu insanını beğenir, dillere destan bir düğün yapılır. Sonra da Hacı Ahmet Efendi?nin memleketi Karaman?a gelip yerleşirler. Her şey çok güzel de, gün geçtikçe İstanbullu Şerife?nin hasreti artar, doğup büyüdüğü, yakınlarının bulunduğu İstanbul burnunda tüter. Tartanzade Hacı Ahmet Efendi bu durumu farkeder. Ama İstanbul uzak, yol güvenli değil, at sırtında, günlerce gitmek kolay mı? Başka bir çare bulur. En ünlü ustaları, nakkaşları getirerek, İstanbullu Şerife?nin hasretini dindireceğini düşündüğü, dillere destan bir köşk yapar. Bunun 8 kubbesine Sultanahmet Camii?ni, Çemberlitaş?ı, Kız Kulesi?ni, Yandan Çarklı Boğaz Vapuru?nu, Dolmabahçe Sarayı?nı, Boğaz?ı işler... Resimler çok sahici, meğer Çemberlitaş?ın üst tarafı da varmış, resimde görülüyor, şimdi yıkılmış... Valilik bu konağı satın almış, restore etmiş, içini de o zamanlar kullanılan eşya ile donatmış, turizmin hizmetine sokmuş...
İLİM YUVASI, LOKANTA OLMUŞ...
Nefise Sultan?ın zevkine uygun şekilde işlenmiş Hatuniye Medresesi, asırlarca ilim yuvası olmuş. Şimdi amacının dışında, lokanta olarak kullanılıyor...
Hüznün adı HATUNİYE Medresesi
Karaman?da her eserin bir hikâyesi var. Bazen tebessüm ettirir, çoğu zaman da ağlatır. Mevlana Hazretlerinin gelişi, evlenmesi, annesi ve yakınlarını kaybetmesi, Larende?yi bırakıp Konya?ya göç etmesi... Yunus Emre?nin çilesi, aşkı, ızdırabı... Ama en acıklısı Nefise Sultanın hikayesi olsa gerek. Osmanlı Padişahı Murad-ı Hüdavendigar Han?ın kızı Nefise Sultan, kardeş kavgasına son vermek, kan dökülmesine engel olmak ve Anadolu?da birlik kurmaya katkıda bulunmak düşüncesiyle, Karamanoğlu Alaaddin Bey?e verilir. Tek yürek olmak için göz nurunu, çok sevdiği kızını bile veriyordu koca padişah. Dillere destan bir düğün yapılır, Nefise Sultan gelin olarak Larende?ye (Karaman) gider. Nefise Sultan, Karamanlıların da gönlünü kazanır kısa zamanda. Sanat harikası Hatuniye Medresesi?ni yaptırır, hayır-hasenatta bulunur. Ama beklenen olmaz, fitne son bulmaz, kardeş kanı dökülür, kılıç şakırtıları Larende?nin surlarına dayanır, Karamanoğlu Alaaddin Bey?in canına da kıyılır. Nefise Sultan yürek yarasıyla kavrulur. Kardeş kavgasına, kan dökülmesine engel olmaya gücü yetmediği için acılara gark olur, baba evinin yolunu tutar...
(Türkiye)