Güven Sak'ın yazısı...
Aynı dönemde iktidara gelen Başbakan Erdoğan ve Brezilya Devlet Başkanı Lula, kriz döneminde farklı üsluplarıyla ayrıştı. Erdoğan sert üslubuyla oy kaybederken, karizmasını ılımlı üslubuyla oluşturan Lula, hayalleri canlı tutarak kamuoyu desteğini sağlamlaştırdı.
Brezilya'nın popüler Devlet Başkanı Luis Inacio Lula da Silva bugün Brezilya-Türkiye İş Forumu'na katılmak üzere İstanbul'da. Lula, Obama'dan sonra en yüksek kamuoyu desteğine sahip lider olarak biliniyor. Brezilya'da yapılan anketlerde yüzde 80 civarında kamuoyu desteğine sahip Lula, tıpkı Başbakan Erdoğan gibi 2002 yılında devlet başkanı seçildi. İktidarda kalma süresi ve dönemi açısından benzerlik taşıyan Lula ile Erdoğan arasında bazı farklar var. Bu farklar aynı zamanda son dönemde, IMF'ye borç verme noktasına gelen Brezilya'nın başarısını anlamak açısından da önemli. Brezilya, Lula döneminde son derece başarılı bir iktisadi performans sergiledi. Kriz sürecinde de Lula'nın 'Tanrı bir Brezilyalıdır' diye sloganlaştırdığı zengin olma hayali canlı tutuldu. Türkiye hangi sektöre ne yapacağına tam olarak karar veremezken Brezilya, doğal kaynaklara sahip olmanın kendisine sağladığı avantajı, güçlü bir karta çevirmek yolunda bilinçli bir politika izledi. Karizmasını ılımlı üslubuyla oluşturan Lula, krizde hayalleri canlı tutarak başarısını koruyabildi.
Brezilya Devlet Başkanı DEİK'in Türkiye-Brezilya İş Forumu'na katılacak.
?Recep Tayyip Erdoğan
* Savaşçı ve taviz vermeyen bir kişiliğe sahip.
* Cephe açmayı seviyor. Kavgalı olduğu kesim çok.
* İş dünyası ve bankalara karşı tepkili, üslubu öfkeli.
* Dış politikada da aynı üslubunu sürdürüyor.
* Eleştirilere karşı tahammülü çok sınırlı.
* Bazı dönemlerde negatif enerji yayıyor.
?Lula Da Silva
* Savaşcı ancak ılımlı bir üsluba sahip.
* Hayalleri canlı tutuyor, hedef koyuyor.
* Sol kimliğine rağmen iş dünyası destekliyor.
* Güven vermesi desteğini her geçen gün artırıyor.
* Obama'dan sonra en sevilen lider durumunda.
* En büyük silahı pozitif enerjisi.
LULA VE ERDOĞAN İKTİDARININ EKONOMİ KARNESİ | ||||
Türkiye | Brezilya | |||
2002 | 2008 | 2002 | 2008 | |
Kişi Başına GSMH ($) | 3581 | 10436 | 2866 | 8197 |
İşsizlik | 10,3 | 11,0 | 9,2 | 6,8 |
Sanayi üretimi | 9,5 | -17,8 | 2,5 | -14,5 |
Büyüme | 6,2 | 1,1 | 2,7 | 5,2 |
Enflasyon | 29,7 | 10,06 | 8,4 | 5,7 |
Erdoğan, Lula'ya başarının sırrını sormalı
GÜVEN SAK
Brezilya'nın popüler Devlet Başkanı Luis Inacio Lula da Silva bugün Türkiye'de. Kendisi Obama'dan sonra en yüksek kamuoyu desteğine sahip lider. Brezilya'da yapılan kamuoyu anketlerinde kendisini destekleyenlerin oranı yüzde 80 civarında. Ama aslında performansı Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'ndan daha iyi. Obama daha yeni işbaşına geldi. Lula ise iktidarı 2002 yılı sonunda yapılan seçimlerin ardından Ocak 2003'te devraldı. Sonra 2006 yılında ikinci kez başkan seçilmeyi başardı. Tarihler tanıdık geliyor mu? İkinci devresinin ilk yarısını tamamladıktan sonra bu günlerde, kamuoyundan yüzde 80 destek önemli kabul edilmeli. Bu çerçevede bakıldığında, Obama ile kıyaslanması doğru olmayabilir. Başkan Lula doğrudan dünyanın en popüler politikacısı kabul edilebilir. Dolayısıyla bu günlerde televizyon ekranlarımızda dünyanın en popüler politikacasını göreceğiz. Sorulması gereken soru şudur: Lula'nın başarısının sırrı nerededir? İktidarda kalma süresi ve dönemi açısından Lula ile kıyaslanabilecek Sayın Başbakanımız Lula'nın başarısının sırrını kendi kendisine sormalı. Bu yazı işte o sır üzerinedir.
Nisan 2009'da Londra'daki G-20 toplantısı sırasında Başkan Obama, Lula'nın karizmasının temelinde yakışıklılığının yattığını söylemişti. Hatırladınız mı? Yakışıklılığına siz karar verirsiniz ama Başkan Lula'nın karizmasının temelinde sevimliliğinin yatmadığını söylemek pek mümkün görünmüyor. Bu ilk nokta.
Peki, ortada karizmadan başka ne var? Karizmadan başka ortada son derece başarılı bir performans var. Latin Amerika'nın hastalıklı ülkelerinden biri olan Brezilya, Lula döneminde son derece başarılı bir iktisadi performans sergiledi. Lula öncesinde başlatılan ekonomik program bu dönemde devam ettirildi. 2002 seçimlerinin iktidara merkez sol bir iktidarı getirmesi, finansal piyasalarda büyük bir çalkantıya yol açmadan atlatılabildi. Bu da ikinci nokta herhalde.
Üçüncü olarak ise bundan sonra ne yapacağını bilmekle ilgili bir nokta var. Brezilya bir süreden beri, kendi ülkesini bir petrol ülkesi yapmakla ilgili bir kamu harcamaları programı yürütüyor. Programı inatla devam ettiriyor. Lula'nın 'Tanrı bir Brezilyalıdır' diye sloganlaştırdığı bir zengin olma hayali ve de stratejisi kriz öncesinde ve kriz sırasında canlı tutuluyor. Biz hangi sektörümüze ne yapacağımıza tam olarak karar veremezken Brezilya, doğal kaynaklara sahip olmanın kendisine sağladığı avantajı, güçlü bir karta çevirmek yolunda bilinçli bir politika izliyor. Varsayılan petrol yatakları deniz dibinde olduğu için tersanelerde petrol arama platformu yapımı teşvik ediliyor. Bu platformların ikmalini sağlayacak gemi yapımı da destekleniyor. Biz burada 'Bize hayallerimizi geri verin' talepleri ile uğraşırken Lula, orada güçlü bir hayali canlı tutabiliyor. Biz, bunun arkasında, Lula'nın iflah olmaz bir iyimser olmasının yattığını düşünüyoruz. Bu da üçüncü nokta.
Üstelik bütün bunlar işsiz sayısının geçen kasım ayından beri yaklaşık 800 bin dolayında yükseldiği bir ülkede geçiyor. Elbette mertebeleri hep akılda tutmak lazım. Brezilya yaklaşık 8.5 milyon kilometre kare büyüklüğünde bir ülke, nüfusu ise 200 milyon civarında. Dolayısıyla oradaki 800 bin buradakine göre elbette daha az demek ama önemli. Ancak bu işsizlik artışına rağmen halkın yüzde 80'i hâlâ Lula'yı ve politikalarını destekliyor. Neden? Bize kalırsa öncelikle müreffeh bir gelecek hayalini capcanlı tutmayı başarabildiği için. Elbette güçlü sosyal yardım programlarının da bir katkısı olmalı ama sonuç değişmiyor: Ülkede yaşayanlar kendilerini sahipsiz, umutsuz ve yorgun hissetmiyorlar.
Başkan Obama ile başladık öyle bitirelim: Obama, geçenlerde, eskiden dünyayı idare etmenin ne kadar kolay olduğundan bahsediyordu. Hakikaten de öyle değil mi? Eskiden, Churchill ve Roosevelt bir araya gelince, kararları baş başa alabiliyorlardı. Ama artık öyle değil. Önce G-8 derken şimdi G-20 gerekiyor dünya ile ilgili kararları almak için. Başkan Lula, 'Artık hayat eskisi gibi değil' diyor. 'Eskiden uluslararası toplantılarda bu zenginler çok bilmiş çok bilmiş konuşurlardı, bilmedikleri yoktu. Ama bu krizle birlikte artık onlar da ne dediklerini bilmediklerini fark ediyorlar.' İşte vaziyet tam da böyle. Bugün Türkiye'ye bir dünya lideri geliyor. Dünün hasta adamı Brezilya'nın lafı artık dinleniyor. Karizmanın içinde bakın bu faktör de olmalı.
Lafı uzattık. Bize kalırsa Lula'nın başarısının sırrı önemli. Türkiye'nin Brezilya deneyiminden öğrenecekleri var. Bizim hayallerimizi yeniden kazanmaya ihtiyacımız var. Hele bir o olsun, idari kapasite meselesi zaten kendiliğinden hallediliverir.
Demek ki neymiş, liderin çevresine pozitif enerji yayması son derece faydalıymış.
İlgililere duyurulur.
Beraber yürüdüler krizde ayrıldılar
Toplumsal ve ekonomik yapısı birbirine çok benzeyen, birbirine çok uzak iki ülkede doğdular. İkisi de yoksul ailelerin çocuklarıydı. Futbol tutkunuydular. Genç yaşta edindikleri radikal fikirleri yüzünden cezaevine düştüler. Ama ülke yönetimine talip olduklarında, eskiye kalın bir sünger çekip gerçek bir lider olmak için köklü değişim geçirdiler. Bunda da başarılı oldular. AK Parti ile özdeşleşen şarkıda söylendiği gibi, 'Bu yıllarda beraber çıkıp, beraber yürüdüler.' Ama ekonomik kriz bu 'ruh ikizi'ni öyle bir ayırdı ki, Brezilya IMF'ye bile borç verebilecek bir düzeye gelirken, Türkiye en fazla sarsıntı yaşayan ekonomilerin başında geliyor.
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva'nın, geçen hafta çıktığı Çin ve Suudi Arabistan gezisinin ardından Türkiye'ye gelmesi, iki ülkenin ekonomisini liderlerinin kişisel hikayelerinin üzerinden karşılaştırma fırsatı da sundu. Siyasal yaşamları bu denli birbirine benzer iki liderin yön verdiği ekonomilerin geldiği durum hayli farklı. Brezilya IMF'ye olan 15 milyar dolarlık borcunu kapatıp, bugün borç verebilecek bir düzeye geldi. Türkiye ise IMF'ye her ne kadar ayak direse de, kriz depreminde fazlasıyla sarsılıyor.
Turnusol kağıdı kriz
Geçmişleri, futbol tutkuları, seçimde aldıkları rekor oy oranları ve hatta iktidara geldiklerinde uygulamaya koydukları sosyal yardım programları dahi birbirine benzeyen iki lideri birbirinden ayıran krize yaklaşım oldu. Başbakan Erdoğan, krizin ilk günlerinde 'Bizi teğet geçecek' dedi. Lula da Silva ise tedbirini erken aldı. Krizin ateşinin yükseldiği günlerde ise Erdoğan medyayı kriz tacirliğiyle suçladı. Lula da Silva, sadece parasının değerini korumak için 20 milyar dolardan fazla kaynak ayırdı. Buna karşın Erdoğan, güvensizlik içindeki bankalara 'Sanayiye kredi vermiyorlar' diye suçladı. Belli sektörlere KDV ve ÖTV indirimleri tanıdı ama onların da süresi kısıtlı oldu. Nihayetinde Lula da Silva, 2001'de 10 yıl gerisinde bulunduğu Türkiye'nin bugün neredeyse 10 yıl ilerisine geçmiş Brezilya ekonomisine yön veriyor. 2008'de yüzde 5,2 büyüyen, dünya ekonomisinin yüzde 1,7 küçülmesinin beklendiği 2009'da ise yüzde 2 büyüme hedefi koyan Lula da Silva, petrol üreten ve ihraç eden bir ülke olarak da dış ticarette rekor fazlaya imza attı.
KRİZ KARNESİ | ||
TÜRKİYE | BREZİLYA | |
Büyüme (%) | 1,1 | 5,2 |
GSMH ($) | 10.436 | 8.197 |
İşsizlik (%) | 16,1 | 8,5 |
Sanayi üretimi (%) | -20,9 | -10,0 |
LUIZ INACIO LULA DA SILVA
SİYASETE NASIL GİRDİ
* Sekiz çocuklu bir ailenin üyesiydi. Yoksul mahallelerde büyüdü. 12 yaşından itibaren ayakkabı boyacılığı, postacılık yaptı, çamaşırhanede çalıştı.
* Metal fabrikasında çalışırken girdiği sendikanın başkanı oldu. 100 bin işçiyi temsil etti. Büyük çaplı grevler nedeniyle bir ay tutuklu kaldı.
* 1989 yılında sosyalist bir programla başkanlık seçimlerine katıldı. Ancak medya ve iş çevrelerinin tepkisi yüzünden seçimde başarılı olamadı.
NASIL BİR DEĞİŞİM GEÇİRDİ
* 2002 yılındaki devlet başkanılğı seçim kampanyasında işçi imajını değiştirdi. Tüm toplumun temsilcisi olduğunu ilan etti, ilk defa takım giydi.
* Sürekli değiştiğini söyledi. Örneğin; Brezilya'nın dış borçlarını ödememesi gerektiği gibi fikirlerinden vazgeçti.
* Parti programında açlık ve yoksullukla mücadele ve daha iyi eğitim olanakları gibi politikaları ön plana çıktı.
NASIL GÜVEN SAĞLADI
* İş çevreleriyle de yavaş yavaş güven ilişkisi geliştirmeye başladı. Bunu Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) güvenini kazanması izledi.
* Şeffaf bir politika izlemeye çalıştı. Medya aracılığıyla sürekli icraatlarını anlattı. Halkla yüz yüze propagandaya önem verdi.
* Zaman zaman hala keskin açıklamalar yapıyor. Örneğin; mart ayında İngiltere ziyaretinde krizden mavi gözlü beyazların sorumlu olduğunu söyledi.
EKONOMİYİ NASIL DÜZELTTİ
* 2001'deki çöküşten sonra sıkı maliye politikası ve emtiadaki artış sayesinde IMF'ye olan 15 milyar dolarlık borcunu kapattı.
* Nisan ayında yapılan G-20 zirvesi Brezilya bu kez IMF'den borç almak bir kenara, fona 4.8 milyar dolar borç vereceğini açıkladı.
* Brezilya'nın krize güçlü bir ekonomi ile yakalanması ve 202 milyar doların üzerindeki döviz rezervi şimdi krize karşı en büyük silahı durumunda.
BU KRİZDE NELER YAPTI
* Siyasette dengeleri iyi kurdu. Böylece kriz çıktığında ekonomik sorunlara daha iyi konsantre oldu. Krizin ilk günlerinde tedbirlerini almaya başladı.
* İki devlet bankasına özel finans kuruluşlarından hisse satın alabilme izni verdi. Merkez Bankası'nın hareket alanını genişletti, elini rahatlattı.
* Brezilya kriz başladığı günden bu yana sadece para biriminin değerini korumak için 23 milyar doların üzerinde harcama yaptı.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
SİYASETE NASIL GİRDİ
* 6 çocuklu bir ailenin üyesiydi. Hayatının önemli bir bölümünü İstanbul'un yoksul semtlerinden Kasımpaşa'da geçirdi. Küçüklüğünde bir çok işte çalıştı.
* Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesini bitirdikten sonra İETT'de çalışmaya başladı. 12 Eylül'de özel sektöre geçti.
* Genç yaşında İslami çizgideki siyasal hareketlerin içine girdi. İstanbul Belediye Başkan iken okuduğu bir şiir nedeniyle yargılandı, cezaevinde yattı.
NASIL BİR DEĞİŞİM GEÇİRDİ
* 2002'de yüksek bir oyla başbakanlık koltuğuna oturdu. Siyasal imajını değiştirdi. Tüm kesimleri temsil eden bir başbakan olacağını ilan etti.
* Radikal fikirlerini terketti. Siyasette demokrat, ekonomide liberal bir çizgiyi benimsedi. Partisini merkez bir çizgide konumlandırdı.
* Parti programında yolsuzluk ve yoksullukla mücadeleyi öne plana çıkardı. Sosyal yardımlara, sağlık ve sosyal güvenlik politikalarına önem verdi.
NASIL GÜVEN SAĞLADI
* İş çevreleriyle arasını hızla düzeltti. Avrupa Birliği'ni tek hedef ilan ederek uluslararası kurumlara güven verdi. Bölgesel ilişkileri geliştirdi.
* Yüzyüze politikaya önem verdi. İlk yıllarında medyayı iyi kullandı. Seçim dönemleri dışında da mitinglerle politikalarını anlattı.
* Ama son yıllarda keskin çıkışlarına yine başladı. Ülke içinde medya ile gerilimi tırmandırdı. Dış politikada da tartışma yaratan açıklamalar yaptı.
EKONOMİYİ NASIL DÜZELTTİ
* 2001'deki çöküşten sonra sıkı maliye politikası uyguladı. Bütçe gelirlerini artırmak için kamu harcamalarında önemli bir kesintiye gitti.
* Özelleştirmelere önem verdi. Yıllardır yapılamayan ihaleleri sonuçlandırdı. IMF ile ilişkilerde istikrar sağladı ve borçları büyük ölçüde ödedi.
* Krize istikrara kavuşmuş bir bankacılık sistemiyle yakalandı. Ancak sanayi için yapılması gereken reformlarda geç kaldı.
BU KRİZDE NELER YAPTI
* Siyasette dengeleri bir türlü kuramadı. İç siyasette gerilimleri hep gündemde tuttu. Ekonomiye konsantrasyonunu kriz dönemi kaybetti.
* Tüm dünya tedbir alırken, 'Kriz bizi teğet geçecek' diyerek, öncü sarsıntıları önemsemedi. Tedbir paketleri geç açıklandı.
* Türkiye, sanayi üretimi dünyada en fazla daralan ülkelerin başında geliyor. İşsizlik sıralamasında ise yine dünyadasondan ikinci durumda.
BOVESTA VE İMKB'NİN YOLU NASIL AYRILDI
Gelişmekte olan ülkelere fon girişlerinin artmasıyla 18 Eylül 2006'da 38.245 puana yükselen İMKB, 36.482 punada kalan Brezilya borsası Bovespa'yı geride bırakmıştı. İMKB 15 Ekim 2007'de 58.231 puanla tarihi zirvesini görürüken, Bovespa ise 62.969 puana yükselmişti. Ancak bu tarihten itibaren Türkiye'nin tamamen iç siyasete odaklanmasıyla her iki borsanın yolu ayrışmaya başladı. Ardından yaşanan dalgalanmalarda, iç siyasi riskin artması ve küresel krizin bastırmasıyla İMKB, en fazla kayıp veren borsalar arasına girdi. Bovespa bu süreçte İMKB'den tamamen ayrıştı.
Brezilya'nın devleri iş dünyası ile buluşuyor
Brezilya Devlet Başkanı Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, bugün DEİK'in davetlisi olarak katılacağı Türk-Brezilya İş Forumu'nda iki ülke arasındaki ticaretin fitilini ateşleyecek.
Lula, Türkiye ziyaretini dışişleri ve sanayi bakanlarının yanı sıra 2010'da Türkiye'ye 300 milyon dolar yatırım yapacak Brezilyalı dev petrol şirketi Petrobras ve Boeing ile Airbus'tan sonraki en büyük uçak üreticisi Emraer'in yöneticileri ile birlikte gerçekleştirecek. DEİK Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ev sahipliğinde Çırağan Sarayı'nda düzenlenecek Türk-Brezilya İş Forumu'ndaki ikili görüşmelere enerji, turizm, havacılık ve altyapı alanlarında faaliyet gösteren 40'a yakın Brezilyalı şirket katılacak. Forumda TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ da bir konuşma yapacak.
Foruma katılan enerji devi Petrobras 2006'dan bu yana Türkiye'ye 130 milyon dolar yatırım yapan Brezilya devletinin petrol şirketi Petrobras'ın bu yıl ve 2010'da Türkiye'ye 300 milyon dolar daha yatırım yapması bekleniyor. Petrobras'ın Uluslararası Yönetici Direktörü Jorge Zellada, Forum kapsamında ve Petrol Sanayii Derneği (PETDER) Başkanı Muammer Ekim ile bir araya gelecek.
Embraer THY ile görüşecek
Boeing ve Airbus'tan sonra dünyanın 3. en büyük uçak üreticisi olan ve yıllık cirosu 20.7 milyar dolar olan Brezilyalı Embraer de forum kapsamında düzenlenecek 'Havacılık' konulu oturumda yer alacak. Bu oturumda THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin de konuşma yapacak. Brezilya Turizm Ajansı Embratur'un Başkanı Jeanine Pires ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Başaran Ulusoy, turimz potansiyelinin geliştirilmesi üzerine toplantı düzenleyecekler.
Forum sayesinde Güney Amerika, Latin Amerika ve Karayipler ile Avrupa, Ortadoğu ve Kafkas pazarları arasında bir köprü kuracaklarını dile getiren DEİK Türk-Brezilya İş Konseyi Başkanı Aykut Eken, Türkiyeli ve Brezilyalı işadamlarının özellikle havacılık, gemi inşa sektörü ve otomotivde önemli ortaklıklara imza atabileceğini söyledi. Eken, 10 yıl öncesine kadar Brezilya'nın Türkiye'nin gerisinde bir ekonomisi olduğunu hatırlatarak, 'Ama Lula ile birlikte üretim ve ihracatta büyük aşama kaydettiler. 2000'li yılların başında Brezilya devleti Miami'de bir bölge satın alıp tüm altyapısını hazırladı ve burayı Brezilyalı ihracatçıların hizmetine açtı. Böylelikle başta ABD olmak üzere tüm dünyaya büyük ihracatlar yapmaya başladılar' dedi.
Üç büyükler futbol okulları için devrede
Türk-Brezilya İş Forumu kapsamında masaya yatırılacak işbirliği alanlarından biri de futbol olacak. Bu amaçla Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray Futbol Kulüpleri'nin başkanları da foruma davet edildi. Başkanlar, Brezilya futbolunu 'küresel bir sektör' haline getiren futbol okullarına ilişkin Brezilyalı yetkililerden bilgi alacak. Brezilya Futbol Derneği'nin (CBF) verilerine göre, 2008 yılında 1176 oyuncusunu ihraç eden Brezilya 1 milyar doların üzerinde gelir elde etti.
FORUMA GELEN BAZI ŞİRKETLER
Petrobras, Banco Do Brasil, Forjas Taurus S.A, Construtora Andrade Gutierrez S.A, Abramilho& Ubrabio, Centro De Divulgação Do Islam Para América Latina, Arena Do Brasil LTDA. Perdigao S.A.
Referans