Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanı'na yargı yolunu açma girişimi tepkiyle karşılandı. Anayasa'nın ihlal edildiğini belirten hukukçular, Cumhurbaşkanı için 'şüpheli' diyen mahkemenin görevini kötüye kullandığını vurguluyor. Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı İsmail Kayar, kararın hukuki temeli olmadığını söylerken, Prof. Özbudun uyarıyor: Mahkeme bu konuda spekülasyon yapamaz.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararına rağmen Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yargı yolunu açma girişimi hukukçuları ayağa kaldırdı. 'Kayıp Trilyon' davasında, cumhurbaşkanının yargılanamayacağı hükmüne aykırı karar verildiğini ve Anayasa'nın açıkça ihlal edildiğini vurgulayan hukukçular, hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan Gül'le ilgili masuniyet ilkesinin çiğnendiğini belirtiyor. Milletvekillerine tanınan dokunulmazlık hakkının cumhurbaşkanına tanınamayacağı yönündeki ifadeler ise spekülasyon olarak nitelendiriliyor.
Sincan Mahkemesi'nin karar gerekçesinde kullandığı maksadı aşan cümleler de tepkiyle karşılanıyor. Hukukçulara göre, cumhurbaşkanı için 'şüpheli' ifadesinin bir mahkeme kararında yer alması görevi kötüye kullanma suçu kapsamına giriyor. Ayrıca 'yasa koyucuların, cumhurbaşkanlığı makamında bulunan kişilerin suç işleyeceğini düşünmediği' yönündeki ibareler, hâkimin tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşmıyor. Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. İsmail Kayar, kararın, 'anayasal ve yasal dayanaktan yoksun olduğuna' işaret ederken, Prof. Ergun Özbudun, milletvekiline tanınan dokunulmazlık imkanının devletin en yüksek makam sahibinden esirgenmiş olmasının düşünülemeyeceğine dikkat çekiyor: 'Bir hakim veya mahkeme bu konu- da spekülasyonda bulunamaz.
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın Cumhurbaşkanı Gül hakkında verdiği karar Anayasa'ya aykırı bulunurken, Ceza Usul Yasası açısından da tartışılıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Gül hakkındaki iddiaların Anayasa'ya göre dokunulmazlık kapsamında olduğunu belirten kovuşturmaya yer olmadığı kararı 2 Haziran 2008'de verildi. CMK'ya göre suçtan zarar görenin kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz süresi 15 gün içerisinde yani 17 Haziran'da doldu. Karar, 17 Haziran 2008'de mesai bitiminin ardından kamuoyuna duyuruldu. Karara eski Yargıtay üyesi Cahit Nalbantoğlu itiraz etti. Nalbantoğlu'nun itiraz süresine uyup uymadığı açıklanmadı. Nalbantoğlu, itiraz dilekçesinde, 'Maaşımdan kesilen vergim, Hazine'ce zarara uğratıldı. Ben de zarara uğratıldım.' diyerek takipsizlik kararına taraf olduğunu iddia etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Nalbantoğlu'nun suçtan zarar gördüğü iddiasının yerinde olmadığını, itiraz yetkisinin bulunmadığını belirterek, takipsizlik kararıyla birlikte itiraz dilekçesini Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İtiraz dilekçesini inceleyen Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı, itiraz edenin yetkisi bulunmadığını kaydederek, reddini talep etti. İki savcılığın ret talebine rağmen Mahkeme Başkanı Kaçmaz, 6 Mayıs 2009'da yani takipsizlik kararının verildiği tarihten yaklaşık 1 yıl sonra Nalbantoğlu'nun itiraza yetkili olduğuna karar verdi. Dilekçeyi kabul eden Kaçmaz, Cumhurbaşkanı'nın Kayıp Trilyon davasında yargılanması gerektiğini savunan kararını 15 Mayıs 2009'da verdi.
İtiraz dilekçesi veren Nalbantoğlu eski bir Yargıtay üyesi. Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri genel müdürüyken 1984'te Yargıtay'a üye seçildi. Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan 'Adalet'e saygı' başlıklı yazısında Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın lokanta açılış töreninde AK Partili bakanlarla karşılaşması nedeniyle 'reddihakim' iddiasını ortaya atmıştı.
Prof. Dr. ERGUN ÖZBUDUN - ANAYASA HUKUKÇUSU: Dokunulmazlığı var yargılanamaz Anayasa'da açık hüküm olmamakla birlikte bence cumhurbaşkanı şahsi suçlarından dolayı dokunulmazlık bağışıklığından yararlanmalıdır. Bu, mantığın icabıdır. Açık hüküm olması gerekmeyebilir. 1924 Anayasası'nda olduğu gibi görevle ilgili olmayan suçlarından dolayı milletvekili dokunulmazlığının yeterli olduğunu kabul etmek gerekir. Gözden kaçırılan bu hükmün tekrar Anayasa'ya konulmasında yarar var. Hukuki boşluk bırakmamak en iyisidir. Çünkü her zaman boşluklardan yararlanıp kendi yorumlarını yapanlar çıkabilir. Açık bir hüküm olmamasına rağmen hukuk mantığı icabı olarak cumhurbaşkanının milletvekili dokunulmazlığına sahip olduğu ve yargılanamayacağı kanaatindeyim.
Prof. Dr. İSMAİL KAYAR - HUKUK FAK. DEKANI: Hiçbir hukukî temeli yok Anayasa'nın 105. maddesine göre, cumhurbaşkanı sadece 'vatana ihanetten' dolayı TBMM üye tam, sayısının dörtte üçünün kararıyla suçlanabilir. Bunun dışında yargılanamaz. Aynı madde, cumhurbaşkanının başbakan ve bakanlarla birlikte imzaladığı işlerden dolayı ilgili bakanın veya başbakanın sorumlu olacağını, tek başına imzaladığı işlemlerden dolayı ise sorumlu olmayacağını belirterek, ilke olarak cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu kabul etmiştir. Böylece Anayasa, adi suç işlemeyeceğini varsayarak, dokunulmazlığın ötesinde devletin başı olarak cumhurbaşkanına adeta kusursuzluk izafe etmiştir. Bu durum karşısında cumhurbaşkanının dokunulmazlığının bulunmadığını ve yargılanabileceğini kabul etmenin hukuki temeli yoktur.
REŞAT PETEK - ESKİ BAŞSAVCI: Bakanlık, kararı soruşturmalı Ceza hukukunda kıyasın yeri yoktur. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, cumhurbaşkanının kıyas nedeniyle değil, sorumsuzluk hali nedeniyle yargılanamayacağına karar vermeliydi. Mahkeme de üst norm olan Anayasa'yı dikkate almalıydı. Anayasa'ya göre, cumhurbaşkanı vatana ihanet suçu dışında yargılanamaz. Hıyaneti Vataniye Kanunu kaldırıldı. Bu hükümle yürürlükteki mevzuat birlikte değerlendirildiğinde cumhurbaşkanının hiçbir şekilde yargılanması mümkün değil. Mahkemenin Anayasa'nın bu hükmünü görmezden gelmesi hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsizdir. Ciddi bir Anayasa ihlali var. Adalet Bakanlığı'nın bu kararı soruşturma konusu yapması gerekir.
ALİ AYDIN - KAYSERİ BAROSU BŞK.: Ülkem adına talihsizlik Bu kararı tartışmak bile istemiyorum. Anayasa'nın 104. maddesi oldukça açık. Yasalara uygun bir yorum değil, burada iyi niyetli bir tavır görmüyorum. Ülkemizde zaman zaman bu tür olaylar yaşanmakta. Ülkem adına bir talihsizlik olarak görüyorum. Cumhurbaşkanlığı makamı, korunması ve herkesin saygı duyması gereken bir makam. Saygı duyması gereken kurumlara mahkemeler de dahil.