Vakit Gazetesi'nin haberine göre, Gerçek Hayat Dergisi'ni 2001 yılında çıkaran ekip içerisinde yer alan yazar Nihat Nasır, dergide o dönem Ahmet Arsan müstear ismiyle yazan kişinin Ahmet Hakan Coşkun olduğunu doğruladı. Dergide o dönem portre çalışmaları yapılması fikri oluştuğunu ve bu iş için Ahmet Hakan'ın uygun görüldüğünü söyleyen Nasır, Ahmet Hakan Coşkun'un 2002 yılı ortalarına kadar dergide yazı yazdığını, derginin o dönemki sahibi Levent Gültekin'in gerçek ismini açıklamama konusunda Ahmet Hakan'a söz verdiğini bildiğini söyledi. Ahmet Hakan'ın yazılarında camiadan insanlara hakaretler yer aldığını ve gelen tepkiler üzerine yazılarına son vermek zorunda kaldığını ifade eden Nihat Nasır, Ertuğrul Özkök'ün Gerçek Hayat Dergisi ve Ahmet Arsan'ı konu edinen yazısının da gayri ahlaki olduğunu kaydetti. Ahmet Arsan'ın kim olduğunu bilenlerin Özkök'ün okuru enayi yerine koyduğunu anlayacağına dikkat çeken Nasır, ?İslami bir isme İslami kesimi gözlettirip izlenimlerini yazdıracakları tamamen bir mizansen. Bu mizansene de Gerçek Hayat Dergisi'nin malzeme yapılması çok çirkin. Yapılan gayri ahlaki? dedi.
DERGİNİN ESKİ MÜDÜRÜ: O, AHMET HAKAN
Geçmişte Gerçek Hayat Dergisi'nin Yazıişleri Müdürlüğü görevini yürüten Taceddin Ural, 'Ahmet Arsan'ın Ahmet Hakan Coşkun olduğunu söyledi. Vakit'e konuşan Ural, derginin Yazıişleri Müdürlüğü görevinde bulunduğu 2001 yılının sonuna doğru Ahmet Hakan'ın dergide yazı yazmak istediğini öğrendiklerini belirterek, şunları söyledi: 'Onunla görüşmeleri derginin o zamanki sahibi Levent Gültekin yürütüyordu. Zaten Coşkun sık sık dergiye de uğrardı. Sonra Ahmet Arsan müstearıyla yazmaya başladı. Yazıları, benim editoryal sorumluluğumun dışında tutuluyordu. Yazısı derginin patronuna geliyor, sonra da sayfasına konuyordu. Birkaç yazısından sonra ise ben dergiden ayrılıp, gazeteciliğe Ankara'da devam ettim.'
TV'DE GÜLÜYOR, DERGİDE VURUYORDU
Daha ilk yazılarından itibaren 'Arsan'ın saldırgan üslubundan dolayı tepki çektiklerini anlatan Ural, 'Ahmet Hakan, camiadaki pek çok ismi, genel geçer eleştiri kriterleri ile açıklanmayacak, tamamen kişisel boyutlu cümlelerle incitiyordu. Birine, 'Kameraya tuhaf bakıyor', diğerine 'Sümerbank'tan giyiniyor' gibi ifadeleri kullanıyordu. Birikimleri ne olursa olsun, özellikle ekranda kılık kıyafet, vücut dili olarak 'iddiasız' görünenler, onun hedefindeydi. Ama sol ya da liberal isimler değil, sadece 'mahalle'dekiler. Eleştilerini ekran üzerinden yürütmesinin nedeni ise Kanal 7'de sunduğu İskele Sancak'a dair gözlemleriydi. Benim en fazla tuhafıma giden de zaten bu olmuştu. Programında güler yüzüyle Ahmet Hakan olarak ağırladıklarını, dergide 'Ahmet Arsan' imzası altında yerden yere vuruyordu' diye konuştu.
NAZLI ILICAK DERGİYİ BASTI
Ahmet Hakan Coşkun'un Gerçek Hayat macerasının Nazlı Ilıcak sayesinde bittiğini de anlatan Taceddin Ural, şöyle konuştu:
'Bir yazısında Ilıcak'a da ağır eleştiriler yöneltti. Ilıcak dergiye geldi, o anki öfkesine bakınca 'bastı' demek daha doğru olur belki. Sonunda öğrendi Ahmet Hakan olduğunu. Nazlı Hanım haklıydı öfkelenmekte. Çünkü 28 Şubat sürecinde İskele Sancak'ta en fazla yer alan, el üstünde tutulan konuklardan birisiydi. Ama takma isimle kendine vuran da gene o programın sunucusuydu. Zaten ondan sonra Coşkun'un programlarında Nazlı Hanımı uzun süre göremedik. Hatta sanırım hiç katılmadı bir daha.'
LEVENT GÜLTEKİN ÇALIŞANLARA YEMİN ETTİRMİŞ
Bu arada; Ahmet Hakan Coşkun'un Gerçek Hayat serüveni ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Coşkun'u dergi için yazı yazmaya ikna eden eski Genel Yayın Yönetmeni Levent Gültekin'in Ahmet Arsan'ın Ahmet Hakan Coşkun olduğuna dair bilgiyi yaymamaları için dergi çalışanlarına tembihlerde bulunduğu hatta yeminler bile ettirdiği savunuluyor.
Öte yandan bugün Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde Ahmet Hakan 'Benim müsteara ihtiyacım mı var?' başlığı ile o ismin kendisi olmadığı iddia ediyor.
İşte Ahmet Hakan'ın bugünkü yazısı:
Benim müsteara ihtiyacım mı var?
'İSLAMİ cenah'ın madrabazlığıyla meşhur gazetesi Vakit, güya son günlerin en büyük sırrını ifşa ediyor...
Sürmanşetten girmişler haberi... 'Ahmet Arsan, aslında Ahmet Hakan'dır' diyorlar...
Madrabaz kişiyi nasıl bilir? Tabii ki kendisi gibi...
Oysa biraz saksıyı çalıştırsalar, İslami cenahın arka planını yazmak için benim bir 'müstear' ismin arkasına sığınarak 'kolpa' çevirmeye gerek duymayacak karakterde bir adam olduğumu gayet iyi anlayacaklar...
Hamakat böyle bir şeydir işte...
Oysa açıp baksalar bu köşenin arşivine... Görgüsüzlüklerini, şapşallıklarını, ikiyüzlülüklerini, vicdansızlıklarını, cehaletlerini, çirkinliklerini, insafsızlıklarını nasıl da adlı adınca yazdığımı gayet iyi görürler.
Sanki karşılarında akmaz kokmaz, bulaşmaz, korkak, pısırık biri var...
Sanki ben, kahve köşelerinde konuştuklarını gazete sütunlarında yazma cesareti gösteremeyen sünepe yazarlardan biriyim...
Vakit Gazetesi, meczuplara beni defalarca hedef gösterdiği halde, bir kere bile korkup çalıyı dolaşmaya kalkmamışım, bu saatten sonra mı 'takma isim' arkasına sığınacağım?
Hadi gidin işinize be!