Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kan davasının bile gelenekleri değişti

'İtirafçı' kitabının yazarı Nevzat Çiçek'in sık sık gittiği Güneydoğu'daki durağı bu kez katliamın yaşandığı Mardin'di. Çiçek, yaşananların perde arkasını yerinde gözlemledi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-06 02:20:00

Kan davasının bile gelenekleri değişti

Timaş yayınlarından çıkan 'İtirafçı' isimli kitabın yazarı gazeteci Nevzat Çiçek, dün Mardin'de yaşanan katliamı yerinde gözlemledi. Yıllarca Güneydoğu üzerine çeşitli haberler aktaran Çiçek, yaşadığı bu bölgeyi en iyi bilen isimlerden biri. Çiçek'in bölge insanlarıyla yaptığı görüşmeler ve izlenimlerini okurken, kan davaları bile artık gerçekten bu kadar acımasız olabiliyorsa 'vah bizim halimize vah kıldığımız namazlara vah inandığımız değerlere?Vah göz göre göre erittiğimiz inançlarını ve değerlerini aldığımız toplumumuza vah bize?' dedirtiyor. Çiçek, son kitabı 'İtirafçı'dan da Yüksekova Çetesi'nin üyesi Kahraman Bilgiç'in koruculukla ilgili çok çarpıcı bir itirafını aktarıyor. İşte Çiçek'in bölgeden izlenimleri...

Nevzat Çiçek / TIMETURK

Türk filmlerinde ve romanlarımızda en çok anlatılan sahnelerden biridir kavga eden iki topluluk arasına kadının başörtüsü atması hadisesi. O sahneden sonra kavganın kesildiğini görürüz. Bu binlerce yıllık bir gelenekti ve kan davasıyla birlikte bugüne kadar devam ede geldi. Kan davalarının hepsinde kadın dokunulmazdı ne tür vahşet uygulanırsa uygulansın bu böyleydi ta ki Mardin vahşetine kadar. Sanırım kan davasını sosyolojik açıdan inceleyecek olanlar kadının durumunu ele alırken bunu göz ardı etmeyeceklerdi?

Yaklaşık bir hafta önce TESEV?in terörden zarar görenlerin zararlarının ödenmesi amacıyla çıkarılan 5233 sayılı yasanın işleyişini yerinde görmek maksadıyla Van?daydık. Göçle birlikte oluşsan ve Van?da çoğu insanın dışladığı Yalım Erez Mahallesi?nde çeşitli vatandaşlarla sohbet edebiliyorduk. Sohbet ettiğimiz vatandaşlardan biri geçmiş dönemde korucu başı olduğunu ve yaklaşık üç yüz korucunun kendisine bağlı olduğunu anlattı. Uzun süre yaptığımız görüşmelerin birinde söz konusu korucu başı köylerini terk etmeyen insanların köylerine bomba attıklarını ve onları korkutarak köylerini boşalttıklarını ancak şimdi kendilerinin de onlar gibi bir parça ekmeğe muhtaç olduklarını anlatırken geçmiş dönemde oluşan husumetlerin bugün de devam ettiğini söylüyordu?

Mardin?deki haberi gece aldığımda olayın rengi yavaş yavaş netleşmeye başlayınca bu korucubaşının söyledikleri aklıma geldi. Koruculuk var olan husumetleri de körüklemek için kullanılan bir araçtı. Bazılarınız koruculuk olmasaydı bu kavga olmayacak mıydı diyebilir ancak bu kadar vahşetin olabileceğine ihtimal verilmezdi. Yiyecek ekmeği zor olan dünyanın en güzel coğrafyasında yaşayan bir köye saldırıda bombalar, biksiler kullanılıyor?

Mardin?deki olay aslında bize farklı bir resim de ortaya koyuyor. Doğuda kan davaları büyüdüğü zaman kanaat önderleri devreye girip olayın fazla büyümesini engellerdi. Ya da sorunlu köyler her kes tarafından bilinirdi. Ancak biz olayın meydana geldiği saatten bugune kadar saklıklı bilgi alamadık. Tabir caizse kimsenin kimseden haberi yoktu. Peki örf ananasiyle güçlü olan bu topluma ne oldu. Sekülerizm bizlerden neleri aldı götürdü yerine ne koydu. Yada bölgedeki şiddet bizden ne aldı. Galiba bütün bunları yorumlarken Mardin?den önce diye başlayıp Mardin?den sonra diyeceğiz?

Peki işin korculuk kısmı kadar kadınlara ve çocuklara olan saldırıyı nasıl yorumlamalıyız. Doğuda belki binlerce yıldır kahrolası kan davası hüküm sürüyor anacak kan davalarında ve husumetlerde kadının öldürülmesi nadirdir. Çünkü kadın kutsaldır. Kadın kadınlığıyla kan davalarının önünde birer settir ancak bu set şimdi param parça edildi. Peki, bu nasıl bir ruh halidir ki binlerce yıllık bir geleneği bile elinin tersiyle itiyor,bu nasıl bir ruh halidir ki aynı secdeye baş koyduğu kardeşini öldürebiliyor?Bu nasıl bir vahşettir ki kundaktaki bebeğe sıkabiliyor?Bu olay büyükşehirde yaşansaydı bunun sebebini uyuşturucuya veya başka nedenlere bağlamak mümkün dü. Peki, biz bu olayı nasıl yorumlayacağız ve ne diyeceğiz.

Mardin?den onlarca insanla telefonda görüştüm, sık sık gittiğim bölge olduğu için buradaki temsilcilerle konuştum hepsi sorgulama içine girmiş ve kan davasının bunun sebebi olmayacağını söylüyor. Korkarak ?Ya böyleyse? deyip ekliyorlar ve onun cevabını veremiyorlar. Eğer böyleyse diyorlar ?Güvenli yer neresi? diye soruyorlar?

Hepimiz bu saldırıdan sonra İstanbul?dan ahkam kesip bir şeyler söyleyeceğiz ama Mardin?de yaşayan Hacı Abinin dediği gibi eğer gerçekten bu kan davasıysa ve gerçekten bu kadar acımasız olunabiliniyorsa vah bizim halimize vah kıldığımız namazlara vah inandığımız değerlere?Vah göz göre göre erittiğimiz inançlarını ve değerlerini aldığımız toplumumuza vah bize?

Koruculuğu bir de Kahraman Bilgiç?ten dinleyelim. İtirafçı kitabım için yazdıklarımı sizlerle paylaşırken olayın sırf koruculukla bağlanmasının ne kadar yanlış olduğunu sırf sebebin bu olmadığını sizlere hatırlatmak istiyorum:

İtirafçı kitabından söz konusu anlatımlar: 

'Koruculuk sistemi düşünülürken halka kendi içinde savunma ve güvenlik sistemi geliştirilmeye çalışılırken yoksul halk açısından da iştah kabartan yıllardır güçsüz kalmış aşiretlerin dar aileci kafa yapılarıyla sürekli bir aşiretin diğer aşiret üzerinde güçlü olma çabalarını cevap verecek sonucu ortaya çıkarmıştır.Bir alandaki aşiret bağlarının güçlü olduğu yerde koruculuğunun gelişmesi de bu özlemin doğurduğu bir sonuç olmuştur.Bu noktada yoksul halk her ne kadar bir gelir sağlamaya çalışsa da bazı güçlü ve birliği olan yaygın olan aşiretler de kendilerine büyük bir destek olarak koruculuğu kullanmaya çalışmışlardır.

Çağımızda çözülmeye yüz tutması gereken federal dönemden kalan aşiretçi anlayış günümüzde çözülmesi gerekirken koruculukla birlikte daha da aşiret ilişkilerinin ayakta durmasını sağlamıştır.PKK`nın ortaya çıkışından önce aşiretçilik çözülüşü yaşarken PKK`den sonra bu kez çözülüş yerine aşiretler içinde aşiretçi aile yetkiler elde ederek kendilerini uyandıranları kastediyorum.

İnsanların sürekli avantadan kazanma ve tüketici yapıları gelişince çoğunlukla insani değer yargılarından kopuk yaşanır.Değer yargısından kopan insanlar duygusuzlaşıp değer yargılarını yitirirler.Neticede adam öldürme tavuk kesme gibidir.Onun için de en büyük amacı fazla kazanım hep tüketmektir.Çeşitli görüntüyü kurtaran siyasi oluşumlar da onlar için bir zırh konumundadır.

Koruculuk sistemiyle de kitlenin büyük bir çoğunluğunda geçmişte toprağa bağlı bir yaşam söz konusu iken sonra da silah alarak daha değişik para kazanma yönteminin karşısında bunlar da büyük bir tüketicilik anlamı gelişti.Devletçi oldukça para kazanır duruma geldiler.Devleti kalkan yaptıkça eskiden yapamadıkları ağaları yapmaya başladılar.Hem devletin yetkisini arkalarını alarak hem de devletin silahını bu kez insanlar üzerinde baskı aracı olarak kullandılar.Daha sonra da bundan öteye giderek,sözde yasaları ilişkilerinin canlandırmaya çalışmasını doğurmuştur.Aşiretler koruculukla kendi içlerinde gün geçtikçe daha da yakınlaşmışlardır.PKK`yı tam olarak karşılarına alan aşiretlerde birlik olup birbirlerine dayanarak ayakta kalma sorunu da ortaya çıkmıştır.Koruculukla silahlanan aşiretler kendilerini güvenlik güçlerine kabullendirmiş olanlar yaygın ve geniş aşiretler bir çok alanda güçsüz zayıf veya korucu olmayan aşiretleri ezmeye çalışmışlardır. Aynı zamanda ezeli düşmanlıkları olan(kan davası) bir başka aşiretle çelişkisi olanlarda aynı şekilde koruculuğu kalkan yaparak birbirlerini ezmeye de çalışmışlardır. Birbirlerine karşı baskıyı boyutlandırma çabasına girmişlerdir. 

Aşiret reisleri bu kez korucu başı olmuşlardır. Korucu başları devletin yöredeki birimleriyle en yakın ilişkide olanlarıdır. Köylü,aşiret mensubu ailelerde bu kez yeniden alanda tutunabilmek için(aşiret reisine)korucu başlarına göbekten bağlanmış muhtaç duruma düşmüşlerdir.Daha önce ağanın topraklarıyla bağlı kalan aşiret mensubu köylü bu kez daha farklı düzeyle ağaya bağlanmak zorunda kalmıştır.Kendi seçimini ancak böyle sağlayabilmektedir.Yada koruyuculukla salt geçinmeye çalıştığından aşiret reisine bu yönüyle bağlanmıştır.Her türlü devletle ilişkisinde korucu başını(ağayı)bir aracı olarak kullanmak zorunda kalmıştır.? 

Haber Ara