Adem Yavuz ARSLAN yazdı?
Üşenmeyip ek klasörleri okursak...
Ergenekon Soruşturması'yla ilgili 2.iddianamenin ek klasörleri muhataplarına verildi. 250 klasör de on binlerce sayfalık bilgi, telefon konuşması, doküman ve gizli evrak var. Konuya meraklı olanların bile gözünü korkutmaya yeter.
Ama klasörlerin arasında gezindikçe insan 'vay be' diyor. Doğrudan soruşturmayla ilgili olmasa da son yıllarda yaşadığımız birçok olayın bir yönüyle Ergenekon Soruşturması'yla irtibatlı olması ilginç.
Mesela Kemal Alemdaroğlu'nun rektör olduğu dönemde; 'türban yasağının tavizsiz uygulanması için' dönemin kuvvet komutanları tarafından üç kez aranmasını nereye koymak lazım? Tüm Türkiye türban yasağının hukuki olup olmadığını tartışıyordu. Oysa perde arkasında ilginç bir trafik yaşanmış.
Önceki gün Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 'Özden Örnek günlükleriyle ilgili kayıt bulamadık' dedi. Oysa Şener Eruygur'un ofisinde söz konusu günlükler mevcutmuş. Üstelik Balbay'ın günlükleriyle de sağlaması yapılmış oldu.
Klasörler arasında dolaşırken söz konusu yapılanmanın fişleme merakı dikkat çekiyor. Yaşar Büyükanıt ile ilgili 'özel' dosyalar meslektaşlarında çıkmış. Hatta eşinin aldığı ilaçlara kadar. Yine Büyükanıt'ın kardeşinin karısı tarafından bıçaklanarak öldürülmesi ile ilgili yüzlerce sayfalık evraklar bile arşivlenmiş.
Soruşturma kapsamında ADD bürolarında yapılan aramalara tartışma konusu olmuştu. Ama çıkan belgelerde gördük ki, derneğin tüm il ve ilçe büroları bir fişleme üssüne dönmüş. Yüzlerce sayfalık fişleme bilgileri buralardan çıkmış. Başbakanın yakın çalışma ekibiyle ilgili özel bilgiler dahil. Valilerden, bürokratlara, diplomatlardan bakanlara, bakkaldan manava, öğretim üyelerinden sivil şahıslara herkes hakkında fişlemeler yapılmış. Üstelik yıllar boyunca. Bu fişlemeler niçin yapılıyor ? Cevabı herkes tahmin edebilir.
Gazeteci-haber kaynağı ilişkisi üzerine de enteresan örnekler var klasörlerde. Levent Ersöz'e gidip program yapmak için destek isteyenden, sponsor olarak OYAK'ın ayarlanmasını isteyen 'saygın' gazeteciler var.
Anayasa Mahkemesi'nde süren kapatma davası sürecindeki ilginç ilişkiler, Mesut Yılmaz ile ilgili çarpıcı fişlemeler, Denktaş'ın oğlunun babasına karşı muhalif çalışmaları, Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun DYP ve ANAP'ı birleştirme çalışmaları, CHP ve MHP'de lider değiştirme çabaları, darbe sonrası uygulanacak Milli Eğitim Kanunu, gizli MGK toplantılarında başbakan ile kuvvet komutanları arasındaki atışmalar, MİT'çi Tarık Ümit'in Hoştan'ın çiftliğine gömülmesi, Mehmet Eymür'ün ifadeleri, Savcı Öz'ün ailesine ait bilgiler, firari sanık Bedrettin Dalan'ın çok ilginç işleri..
Bu arada Dalan'ın nasıl bir statüsü varsa; Fransa ve Almanya devlet başkanları 'yardımcısı' olmuş. Ortaya çıkan belgeler Dalan'ın firarını daha da anlamlı kılıyor.
Örnekleri uzatmak mümkün. En iyisi üşenmeyip okumak. Bu sayede son yıllarda yaşadığımız çok sayıda olayın 'aslında ne olduğunu' görme imkanımız olur...
ASKERİN DEĞİL, POLİSİN DEĞİL... KİMİN O ZAMAN ?
İlker Başbuğ basın toplantısında uzun uzun silahların kendilerine ait olmadığını anlattı. 'Polise de veriliyor' dedi. 'Boş lav neden depolanır?' diye sorarak da bu işteki gariplikleri anlattı.
Eğer silahlar orduya ait değilse.. O zaman 'iddia olunan' ETÖ sanığı Fikret Emek 'orduya ait silahları bulundurmaktan' neden ceza aldı?
Üstelik soruşturmayı yürüten savcılar yaklaşık 4 ay önce Emniyet Genel Müdürlüğü'ne 'bu silahlar sizin mi ?' diye sorduğunda 'bizim envanterimiz de bu seri numaralarda silahlar yoktur' cevabını aldı. O zaman sormak lazım, bu kadar silah ve mühimmat askerin değilse, polisin değilse kimin ? Ülkede bilmediğimiz başka silahlı güçler mi var? Var sayalım Irak'tan geldi. Sınırları koruma görevi kimin? Diyelim ki bir şekilde ülkeye girdi. O zaman bu silahları ve mühimmatı bulundurmaktan bu kadar askeri personel neden tutuklandı? Neden 'günün birinde lazım olur' denerek toprağa gömüldü?
Bugün