Haber Merkezi / TİMETURK
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda yıllık değerlendirme konuşması yaptı.
Başbuğ'un konuşmasını, eski Genelkurmay Başkanları?ndan İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Yaşar Büyükanıt?ın yanı sıra 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun da izliyor.
Dikkat çekici isimler toplantıda
Genelkurmay Başkanı'nın konuşmasını 28 Şubat sürecinden bu yana davet edilmeyen gazeteciler de izliyor.
Sabah gazetesinden Nazlı Ilıcak, Star gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar, aynı gazetenin başyazarı Mehmet Altan, Yeni Şafak gazetesinden Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu ve Kürşat Bumin toplantıya davet edildi. Ayrıca 27 Nisan e-bildirisine en sert tepkiyi koyan Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, Radikal gazetesi yazarı Akif Beki de davetliler arasında bulunuyor.
Başbuğ, 'Demokratlık kisvesi altında TSK'yı yıpratmak amacıyla TSK'ya karşı sistematik muhalefet yapılması inanınız ki herşeyden önce demokrasimizi geliştirmeyecektir.' dedi.
Orgeneral Başbuğ konuşmasında sivil-asker ilişkileri, terörle mücadele, demokrasi ve laiklik gibi konulara akademik pencereden bakmaya çalışacağını söyleyen Org. Başbuğ, 'Güncel konulara ve değinemeyeceğim konulara ilişkin görüşlerimi önümüzdeki hafta yapmayı planladığı basın toplantısında sizlerle paylaşmayı düşünüyorum' dedi.
Konuşmasında sık sık önemli düşünürlerden alıntı yapan Org. Başbuğ'un öne çıkan mesajları şöyle:
TSK?nın yarınlarına yön verecek liderlerinin yetiştiği eğitim kurumlarından Harp Akademilerinde sizlere hitap etmek benim için mutluluk ve gurur vesilesidir. Bugün, güncel konulara fazla girmeden son yıllarda sık sık gündeme getirilen, sivil asker ilişkileri, terör ve terörle mücadele, demokrasi ve laiklik gibi konulara akademik bir pencereder bakmaya çalışacağım.
Güncel konulara bu konulara değinemeyeceğim diğer konulara ilişkin görüşlerimi önümüzdeki hafta yapmayı planladığım basın toplantısında sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Konuşmasına sivil asker ilişkilerini irdeleyereke başlayan Başbuğ, 'Sivil asker ilişkileri hemen hemen her ülkede üzerinde sıkça tartışılan her zaman güncelliğini koruyan fakat özü pek anlaşılamayan konuların başında gelmektedoir. Soğuk savaş sonrasında demokrasi, liberal ekonomi gündemimizde yer almaktadır. Milli güvenlik kavramı gnişlemiş, tehditler ve riskler genişlemiştiri. Sivil asker ilişkileri farklı boyutlarda tartışılmak zorundadır. Konu farklı düzeylerde farklı şekilde tartışılmaktadır.
Bazı klasik düşünürlerin yanı sıra, liberal teori ve yapısal yaklaşımların etkisi görülmektedir. Akademik anlamda bilim adamları ve düşünürler arasında çeşitli uzlaşmazlık alanları bulunmaktadır. Daha sağlıklı değerlendirmek için askerlik mesleğinin ne olduğunu anlamak lazımdır. Askerlik projesyonel bir meslektir. Her profesyonel meslek gibi büyük deneyime yüksek mesleki ölçülere sahip olmayı gerekterir. Askeri profesyonellik iş dünyasında yönetişim yapılanmasındaki profesyonellikten farklıdır. Temel farkların başında, askerlikte maddi gereksinimlerin önceliklerinin daha az oluşu. Askerliğin bir meslekten ziyade, bir yaşam biçimi oluşudur. Sivil Askere ilişkileri ve asker üzerine yazılmış kitapların içinde ayrı yeri olan Asker ve Devlet isimli eserinde Hankington, askerliğin profesyonel bir meslek oluşunu 3 temel esasa dayandırır. Uzun süre eğitim öğretim ve tecrübe sırasında uzman olunması ve teoriyle pratiğin bir arada bulunması, İkincisi icra edilen vazifenin toplumun yaşam ve güvenliği için hayati öneme hait olmasıdır. Üçüncüsü icra edilen vazifenin aynı görevi paylaşan kişiler arasında bu grubun bir parçası olarak görenler tarafından paylaşılmasıdır. Yeterliliğin yanı sıra etkinlik ve topluma yararlılıkta da öne çıkar.' dedi.
Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü, Askerliğin ve Silahlı kuvvetlerin önemi bu noktada belirlendiği gibi, toplumsal yarar ve ortaya çıkardıkları toplumsal iyiliği farklı modeller içinde geçerliliğini korumaktadır. Toplumların dönüşümünde, modernleşmede asker daima önde olmuştur .Silahlı kuvvetler aynı zamanda teknoloji ve bilimsel anlamda ilerlemeler çoğu zaman silahlı kuvvetler bünyesinde gelişir. Teknolojik gelişmenin toplumsallaşması silahlı kuvvetlerin önceliğinde oluşur. Etik ve ahlaki değerler çok önemlidir. Askerin üniformasının şerefi ve onuru her şeyin üstündedir. Askerliğin şerefi toplumun yaşam ve güvenliği için hayati sorumluluğa sahip olunmasından kaynaklandı. Güven ve itimat ilişkisi çok önemlidir. Üç boyutludur. Birincisi toplumun güven ve itimadına sahip olmak, ikincisi askerleri liderlerin güven ve itimadına, üçüncüsü ise alt rütbeli subayların güven ve itimadına sahip olmaktır. Bunların en önemli olanı askerliğin toplumun güvenliği ve itimadına inşa edilmesidir. Toplumun güveni hayatidir. Bir kurumun güvene sahip oluşu kurumun etkinliğini gösterir. Silahlı kuvvetlerin toplumun vergisiyle oluşturuludğu unutulmamalıdır. Yapılan anketlerde TSK en güvenilir kurum olarak başta yer almaktadır. Bu sonuç, sarsılmaz güven duygusunun sebebi ulusumuzun tarih sürecinde belirlenen kolektif bilincinde bulunmaktadır. Ülkemizin risklerle dolu ortamında güvenlik sağlanmaktadır.
Türk Silahlı kuvvetleri millete hizmet etmek için, bu ortak amaç için vardır. Değerli konuklar ve silah arkadaşlarım. Bu noktada TSK?nın toplum nezdindeki itibarının ve güveninirliğini sarsmayı amaçlayan iki ön yargılı yaklaşıma dikkat çekmek istiyorum. Montesguenun kanunların ruhu kitabında, ön yargı bazı şeyleri bilmemek değil, kendi kendini bilmemektir. Ön yargılı yaklaşımlardan birincisi demokratiklik kisvesi altında TSK?yı yıpratmak amacıyla TSK?ya sistematik muhalefet yapılması demokrasimizi geliştirmekteyecektir. Bu çoğulculukla açıklanacak bir şey değildiri. TSK çoğulculuğun toplumsal gelişmesinde engelleyici bir kurum olarak gösterilmesi yanlıştır. Toplumumuzun mütedeyyin kesimini etkilemek amacıyla TSK?yı din karşıtı olarak gösteren kötü niyetli propaganda kampanyalarıdır. Bu propagandaya toplum ordusuna sevmekte ve güvenmektedir. Milletin kendisidir. Aynı hassasiyetlere sahiptir. Türk ordusu halktır, halktandır, halk içindir. Sivil asker ilişkileri arasında. Sivil ve askeri liderler arasındaki güven ve itimat ta büyük öneme sahiptir.
Her ülkede karar mekanızmaları, asker ve sivil mekanizmalar arasındaki ilişkiler, anayasa ve yasalar çerçevesinde olmaktadır. Siyasal ve hukuksul kültür ve toplumsal algı belirleyicidir. Sivil asker ilişkileri ülkelerin kendine özgü şartları dikkate alınarak incelenmelidir.
Sivil ve asker ilişkilerini eşit olmayan arasındaki bir diyalog olarak tanımlanmaktadır. Sivil liderler gerçek güç otoriteye sahiptir. Sivil otoritenin askeri konulara müdahalesinde tesbit edilmiş katı kurallar yerine sağ duyulu davranışlar olmalıdır.
Karn?ı bu noktaya getiren düşünce askerliğin profesyonel olmasından ileri glemektedir. Sivil asker ilişkisi, güven ve itimada, mesleğin profesyonelliğine dayandırılmalıdır.
Huntington'a göre, objektif kontrole önem vermektedir. Askerlik mesleğinin profesyonel yeteneğinin arttırılması ve askerlerin politikadan uzaklaştırılması ile sağlanır. Askerlere kendisini organize etme ve görevlerini yürütme açısından önemli boyutta otonomi verilmelidir. Boyutları yasalarla belirlenmelidir. Bu durum kurumun ihtiyaçları gözetilirken kurumun saydam oluşuna da engel teşkil etmemelidir. Günümüzde az rütbeli personelin güven ve itimatına sahip olma daha iyi önem kazanmıştır. Üstlerin karar öncesi onların düşünce ve tekliflerini dinlemelerini ve uygun olan hususları dikkate almak zorunludur. Bazıları askerliğin demokrasi olmadığını ifade ediyorlar. Komutan karar almadan önce, astlarının düşüncelerini almaladır. Karar aldıktan sonra, komutanın kararının en iyi yerine getirilmesi herkesin emel görevidir.
Silahlı kuvvetlerde üstler astların güven ve itimadına zarar verecek davranışlarda bulunmamaya özen gösterilmelidir,
Sivil asker ilişkilerinde askerlerin görevi çok önemlidir. Devlet yapılanması içinde askerin ihtiyaçları tesbit edilmesi ve ilgili makamlara iletilmesi, güvenlikle ilgili konularda yetkilileri danışmanlıkta bulunulması, siyasi makamlar tarafından alınan kararlar icra edilmesidir.
Güvenliğe ilişkin danışmanlık yapılması hususunda doğru olmayan değerledirmeler yapılmaktadır. Askerler konu ile ilgili tekliflerini yaparlar konumları biter görüşü doğru değildir. 2002 Irak savaşında sivil asker ilişkileri çok önemlidiri. Askerlerin profesyonel öneri ve kaygılarının sivil otorite tarafından dikkate alınmadığında yaşanacak olumsuzluklar ırak savaşında yaşanmıştır.
Raporda Askerler samimi olarak profesyonel tavsiyelerini yaparken, yaptıkları tavsiye ve teklifler dinlenecek ve değer verilecek. Sivil asker ilişkilerinde bu husus ilişkilerin sağlıklı yürütülmesi için çok önemlidir. Buna rağmen elbette karar siyasi makamlara attitir. Bunda tereddüt yoktur. Samimi, gerçekçi profesyonel tavsiyelerin dikkate alınmaması durumunda ortaya çıkan olumsuzulukların sorumluluğu siyasilere aittir.
Türk siyasi ilişkilerinde sivil askeri ilişkilerde sorumluluğu olan liderler. Genel Kurmay Başkanı Anayasanın 117. maddesine göre Silahlı kuvvetlerin başkanıdır. Sivil asker ilişkilerinin yürütülemsinde sorumlu tek makam genel kurmay başkanlığıdır. Genel kurmay başkanlığının sivil asker ilişkileri politik ve siyasal hareketler değildir. Bu sorumluluktur. İşin özüne uygundur. Bu faaliyetler bütün ülkelerdeki en üst askeri makamlar tarafından yapılagelmektedir. Genel kurmay başkanı bu görev ve surumluluğu ilgili makamlarla yapacağı görüşmelerle yapmaktadır. Gerekli hallerde silahlı kuvvetlerin görüşlerini kamu oyu ile paylaşır.
Türkiyede bir başka platform MGK?dır. Bu kurulda her üye eşittir. Anayasal bir kurum olan MGK?nın gerekliliğini sorgulayanlara ilgili yasaları bir kere daha okumalarını salık veririm. ABD Başkanı Obamanın Jams John Vashington Postta yazısını ve Güvenlik konseyinde yaptığı konuşmanın metnini yararlı bir referans olarak görüyorum..
Mesleğin temel etik ve ahlaki değerlerini korurken, yeni ihtiyaç ve farklı koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Cumhuriyetin temel niteliğine bağlı olarak TSK görevlerini yürütecektir. Demokrasi, laiklik, sosyal hukuk devleti olmak vazgeçilmez hususlardır.
Silahlı kuvvetlerdeki bütün personelin sahip olması gereken dürüstlük, sadakat, cesaret, sorgulama ile anlama gücü gibi hususlar bugün de önemini korumaktadır.
TSK?nın genel faaliyetlerinde 3 temel husus önem kazanmaktadır. Açıklık, sonuçlara odaklanma ve sorumluluktur. Açıklık, işbiriliği, dürüstlük, karşılıklı güveni gerektedir.
Sorumluluğu devretmeden görev ve yetkilerin verilmesini içermektedir. Günümüzün şartları silahlı kuvvetlerin önemini azaltmamaktadır. Milli gücün diğer unsurları ile koordineli ve işbirliği içinde kullanılmasının önemini giderek arttırmaktadır. Bu konsepte bugün gayret birliği denilmektedir. Bu sistem askeri liderlerin ilgi alanının daha da genişlemesine yol açmaktadır.
John Kenedy bir konuşmasında, askerlere ?siz profesyonel askerler, strateji, taktik ve lojistik konuları mutlaka bilmelisiniz. Bunun yanında ekonomi, siyaset, diplomasi ve tarih de bilmelisiniz. Askeri güç ile ilgili her şeyi bilmelisiniz. Bunun yanında askeri gücün limitlerini de bilmelisiniz. Günümüzdeki sorunların yalnız, tek başına askeri güçle tam olarak ortadan kaldırılamayacağını da anlamalısnız?
Anayasamızın 5. maddesinde yer alan devletin amaç ve görevlerine bakmakta yarar var. Bu madde devletin temel amaç ve görevlerini tanımlıyor. Devletin temel amaç ve görevleri, ülkenin bağımsızılğını, bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak. Ve kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak.
Anayasamızın 5. maddesinde açık şekilde yer alan devletin temel amaç ve göreleri yer alan terörle mücadele konusuna değineceğim.
Türkiye 1970?lerin başından itibaren değişik ideoloji ve amaçlara sahip terör örgütleriyle mücadele etmektediri. Bu terör örgütleri içinde en fazla zarar veren PKK bölücü terör örgütüdür. 30 yıldır halkımızı hedef alarak, ulus devlet ve üniter devlet yapımızı ve demokrasimizi tehdit etmektedir. Nihai amacını gerçekleştirmek için terörü etnik bir çatışmaya dönüştürmeye ve etnik bir çatışmaymış gibi takdim etmeye çabalamaktadır. Ancak bunu başaramamıştır. Bölücü terör örgütü faaliyetlerini etnik bir temel üzerine yürütmeye çalışmaktadır. Bunlar aynı şey değildir. Bugün yaşananlar bölücü terör örgütü ve yandaşlarının iddia ettiği gibi etnik çatışma olarak tarif edilebilir mi? Bir taraftan sorunun karmaşıklığı kavramların, henüz yeterince oturmamış olması, 30 yıldır bu mücadelenin içinde olmamıza rağmen, çok fazla akademik çalışma yapılmamıştır. Bu kavramalrı oturtamadık.
Bazen de sorunun kasıtlı olarak çarptırılması var. Etnik nedir, asimilasyon nedir, integrasyon nedir, millet nedir, ulus devlet nedir, Kütürel kimlikler ne demektir, kültürel özgürlükler ne demektir bunlara açıklık getirmeye çalışacağım. 1970?li yılların sonu bölücü terör örgütünün kuruluşu yıllarında, Örgüte hakim olan ideoloji sınıf temeline dayalı Marksist lenilist bir örgütüdür. 1994 terörle mücadelede bir dönüm noktasıdır. Bu yıldan sonra örgüt Marksist Leninist ideolojiyi geri plana iterek etnik yapıya önem vermektedir. Soğuk savaş döneminde benimsediği ideolojinin yeterliliğini yitirince, bütün vurgusunu etnikliğe yaptı. Vatandaşlarımız üzerinde baskı yapmaya ve yeknesak bir etnik amaçladı. Sorunu bir etnik çatışmaya dönüştüremedi.
Bu alanda çalışmalarıyla tanınanlar, ?Bir ülkede ciddi boyutlarda etnik çatışmaların olması için o ülkede, gruplar arası büyük kültürel farklılıklar, brokratik kuruluşlarda ve sosyal yapılanmalarda bölünmeler, siyasal haklarda eşitsizlikler, diğer tarafa verilen öncelikler, ülkenin ana konularına farklı bakış açılarının olmasıdır. Türkiyedeki durumu bu faktörler çerçevesinde incelersek, yüzyıllardır Osmanlı topraklarında yaşayan muhtelif gruplar arasında kültür alışverişi yaşanmıştır. Binlerce yıl bu topraklarda yaşayan muhtelif gruplar var. Bunların arasında kültür alışverişi olması çok doğal, Anadolu coğrafyası çok hareketli sosyal, ekonomik kültürel etkileşimi var. Aslında farklılıklarımız azalmış, ortak paydalarımız artmıştır. Burada bir bütünleşme var. Bu tabiatın bir gerçeğidir. Aslında kültürel yaşamımızda farklılıklardan ziyade ortak noktaların daha çok olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Yapılanmalarda ve kuruluşlarda ayrımcılık yapıldığını ileri sürmek haksızlıktır. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde hiçbir kurum etnik temelde yapılandırılmamıştır. Monteskue cumhuriyetin temel niteliklerinden birini, cumhuriyette erdem, yasa sevgisi ve topluluğa bağlılık ise, vatanseverlik ise son çözümlemede eşitlik anlaşını getirir. Cumhuriyet insanların toplulukla topluluk içinde yaşamaları, birbirleriyle eşit olmaları anlamına gelmektedir.
Türk silahlı kuvvetleri bu anlamda en sade bir örnektir. Her Türk vatandaşı hiçbir farklılık olmaz. Rütbesi ne olursa olsun. Askerden orgeneraline kadar. Askerlik hizmetini eşit şekilde yerine getirmektedir. Bölücü terör örgütüyle mücadelede çok sayıda kürt ve zaza kökenli vatandaşlarımız var. Bunları nereye koyacaksınız. Edirneden Hakkariye kadar vatanın her köşesinden gelen vatanın her köşesinden gelen personel görev yapmaktadır. Harp okullarına girişte bir yerden öğrenci gelmezse üzülüyoruz. Mutlaka ordan da girmesi için tedbirler alıyoruz.
TSK için milletimizin bütün bireyleri çok değerlidir. Bizim ordu yapımızın sağlam oluşu, milli ordu oluşumuzun temel nedeni de budur. Biz silahlı kuvvetlerimizin personelinin sorgulanamasını bir tarafa bırakın, etnik kökenini, mezhep ve siyasi anlayışını sorgulanması silahlı kuvvetlere yapılacak en büyük kötülüktür. Bu orda milli ordudur. Milli ordu vasfını kaybederseniz her şeyi yitirirsiniz.
Siyasal eşitlikte ise, hiçbir siyasal hak ve görev etnik temelle tanzim edilmemiştir. 1. meclisten itibaren bütün vatandaşlarımız eşit hak ve sorumlulukları vardır. Etnik köken farkına bakılmaksızın her vatandaşımız kanun önünde eşittiri. Serbest piyasa koşullarından faydalanabilmektedirler. Kimsenin etnik ayrışmadan söz etmesi doğru değildir.
Balkanlarda, Kafkalarda, Lübnan da en son canlı örnek olarak Irak?ta etnik ayrışma görüldü. Türkiye?de tam tersi durum söz konusu. Farklı etnik gruplu vatandaşlar arasında ayrık bir yapı oluşmadı. Kürt kökenli vatandaşlarımızın bir kısmı batıya göç etmiştir. Etnik bir çatışma olsaydı. Kürt kökenli vatandaşlarımız batıya göç edemezdi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen isyanlar, bazı tedbirler alınmıştır. Alınan bu tedbirler asimilasyon politikası olarak değerlendiremeyiz. Ulus devlette gerekli görülen uygulamalardır. Homojen bir yapı inşa etmek amaçlanmamıştır. Zorunlu iskan politikaları yanlış değerlendirilmiştir. Batıya göç edenlerin dönmelerine izin verildi.
1938-84 yılları arasındaki huzur ve barış ortamını nasıl izah edeceğiz. Asimilasyon modeli Türkiye için geçerli değildir. Devlet sistematik asimilasyon politikası uygulamamıştır. 1938?e kadar olan isyanların nedenleri nelerdir? Bunların üzerinde iyi düşünülmesi gereken konulardır.
Bu isyanların nedenleri, cumhuriyetin başlattığı modernleşme merkezi yönetim sistemine gidiyor. Merkezi yönetim biçimine karşı bazı yerlerde yerel tepkilerin olması doğaldır. Laik devlet düzenine geçişe başlıyorsunuz? Bu değişikliğin bölgedeki yerel liderler, şeyhlerin otoritelerine karşı kısıtlama var, bu kısıtlamalara karşı tepki bir nedendir. Kışkırtmalar var dış güçler var.
Osmanlı döneminde beri, bölgenin geri kalmışlığı var. Elbette bu dönemlerde devletin bazı memurları bölge halkına kötü davranmıştır.
Bölücü terör örgütünün çıkışı etnik temelli değildir. Türkiye ayrışmış bir ülke değildir, vatandaşlarımızın güçlü bir ortak geçmişi ve umutlu bir geleceği paylaştığını görüyoruz. Ülkenin ana geleceğine bakışta büyük farklılıklar yok. 2006?da Erdem?in yaptırdığı toplumsal yapı araştırmasında.
Vatandaştan ne anlıyorsunuz, sorusuna yüzde 80, Türkiye?yi seviyor olmak vatandaşlık duygusu için önemlidir.
Kimliklerinizi özgür şekilde vurguluyor musunuz, yüzde 80 evet diyor.
İmkanınız olsa hangi ülkede yaşamak istersiniz yüzde 80?i Türkiye diyor.
Terör uluslar arası bir boyut kazanmıştır. Vatanını seven herkes bu tip oyunlara karşı dikkatli ve sorumlu davranmalıdır.
ULUS DEVLET MİLLETİN ORTAK DEĞERİDİR
Türk devreminin modernleşmesi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu bir devrimdir. Bir ulus devleti yaratmayı amaçlamaktadır. Türkiye Cumhuriyetini kuran, Türkiye halkı Türk milletidir. Türkiye Cumhuriyeti?ni kuran Türkiye halkıdır. Yaşayan halkın bütününü içeriyor. Oraya Türk koyarsanız etnik bir tanım olur. Orjinaldir. Atatürk?ün ülkü birliği Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza dek yaşamasıdır. Prof. Dr. Metin Mete?nin ifadesiyle Türk sözcüğü ortak bir kimliği yansıtmaktadır.
Bugün ulus devlet yapısının ortak değeri ne olmalıdır. Ulus devletlerin ortak değerleri yoksa ayakta tutmak zordur. Ulus devletin ortak değerleri ne olacaktır. Anayasanın 5. maddesinde çok açıktır. Başka yerde aramaya gerek yok. Türk milletinin bağımsızlığı, ülkenin bölünmezilği, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumaktır. Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğudur.
Ulus devlet yapısı vatandaşlık esasına dayanan bir esasa dayalıdır. Obama, bir aynı zamanlarda, farklı kökenlerden, ırklardan gelen ancak ortak idealler çerçevesinde bir araya gelen toplumuz. ABD?nin en güçlü yanı, bir hristiyan nüfusumuzun çoğu olmasına rağmen, kendimizi bir hristiyan, bir Yahudi bir Müslüman ulus olarak görmemekteyizi. Biz kendimizi ideallerin birbirine bağladığı bir ulus olarak görüyoruz. Modern Türkiye?de benzer değerler üzerine kurulmuştur.
Aydınlarımız niçin bunu daha fazla vurgulayamıyor. Biz ortak değerlerimizle savaşırsak, bir noktaya gidemeyiz. Kültürel kimlik.
Bir bireyin toplumsal kimlik, bireysel kimlik ayrımı yaparak, üst kimliği benimsemezseniz bir sonuca gitmek mümkün değildir. Vatandaşlığa bağlı milliyetçilik, Türkiye halkını oluşturan değişik kimliklerin topluma entegre edilmesidir. Asimilasyon değil. Bazı sorunlar entegrasyon olayında başarısızlığımızdan kaynaklanmaktadır.
Entegrasyon kişilerin aidiyat duygusu hissettikleri kimlikleri engellemeden, üst kimliklere bağlı olmalarıdır. Entegrasyonu sadece kimlikler üzerine dayandırmak yanlıştır. Kaderde sevinçte asırlarca ortak olmuş, bizi birbirimize bağlayan çok fazla değerler var. Cumhuriyet acılardan beslenmiş intikamcı bir anlayış üzerine kurmadılar.
İkinci kültürel kimlikler doğrudan mı tanınacak, yoksa sadece önünün açılması yeterli midir? Modern devlet bireysel özgürlüklerin önünü kapatamaz, genişletir, kültürel anlamda bireysel özgürlüklerin önünün açılması, vatandaşların yaşam kalitesini ve ülkelerine bağlılığı artırıcı bir unsur olarak görülmelidir. Önemli olan kültürel ikinci kimliklerin üst kimliği parçalayarak egemen kimlik haline dönüştürülmemelidir.
İkinci kimlikler ancak ikinci kültürel kimlik şeklinde bireysel özgürlük dahilinde yaşanabilir geliştirilebilir. Bunu kültürel zenginlik olarak görüyoruz. Azınlıkların üst kimlikler yaratılmasına izin veremeyiz. İkincil kültürel kimliklerin anayasa ve yasal çerçevede tanımlanmasına, Türkiye Cumhuriyeti anayasası, ulus devlet ve üniter devlet yapısında mümkün değildir. Devletimiz daha müreffeh bir yaşam, fırsat eşitliğinden yararlanma, kendilerini geliştirmeyi de sağlamalıdır. Vatandaşlarımıza düşen görev sadakatle ülkesini ve milletini sevmektir. Cumhuriyetin vatandaşı olmak sadece haklar değil sorumluluklar da içeririr. Dün olduğu gibi bu topraklarda barış içinde elele yaşamamıza kimse engel olmamalıdır. Atarük?ün ulus devlet ve üniter devlet olmasına en büyük taraftır. Taraf olmaya devam edecektir.
1984 yılından beri Bölücü terör örgütünün yarattığı terör olaylarıyla iç içe yaşıyoruz. Terörle mücadele, teröristle mücadele kavramları arasında farklılıklardır. Terörle mücadelenin amacı terör örgütü ve destekleyicilerinin başarı umutlarının yok edilmesidir. Bu terör örgütünün etkinliğinin tam anlamıyla kırılmasına bağlıdır. Terörle mücadele farklı boyutlu, uzun soluklu, dinamik, karmaşık, süreklilik gösteren bir süreçtir. Gerektiğinde reaksiyon, toplumsal ve bireysel tepki, kamu vicdanınında mahkumu gerekmektedir. Terörle mücadele insan odaklı olmalıdır. İnsanların kalbine beynini hitap etmelidir. Teröristlerin ve destekcilerinin terörle bir yere gelemeyeceklerini anlamaları lazım. Teröristle masum halk karıştırılmamalıdır. Toplumun bütününü teröristle karıştırmak mücadeleyi zaafa uğratır. Halk ve devlet arasında sıkı işbirliği sağlanmalıdır. Halk tanınacak, halkla ilişkileri sağlam ve samimi zeminlere oturtmak zorundayız. TSK yıllardır bu prensiplere bağlı kalmıştır. Teröristte neticede bir insandır. Terör örgütüne katılanların neden katıldıklarının araştırılması önemlidir,
Çocukluğu sevgisiz ortamda geçirmek, şiddet kültürünün olduğu ortamda yetişmek, haksızlıklardan kaçış, eğitim alamamak, etnik temele inanma, Örgüte katılanların yüzde 70?i 14-20 yaşlarında katılmaktadır. Bu yaşlarda örgüte katılıyorlar. Bu örgütte bulunma süresi 10 yıldır. 26 yaşına ulaşmadan, ya kaçıyor veya hayatlarını kaybediyor. 1984?ten beri etkisiz hale getirilen terörist sayısı 40 bindir. Bu gençleri örgüte katılmasını sağlayanlar onları ölüme gönder miyor mu? Çeşitli nedenlerle evlatlarını örgüte kaptıran ana ve babaların duydukları acıları düşünmek va anlamak lazımdır. Teröristle mücadele güvenlik kuvvetlerine aittir. Aslında terörizm kriminal suçtur. Kriminal suçluyu yakalayacaksınız, yargı önüne çıkaracaksınız. Teröristlerle sağlanan temaslar çatışmaya dönüşüyor. Yakalayıp adalete teslim etme şansımız kalmıyor. Sağ yakalanan terörist daha önemlidir. Silahlı çatışmanın içinde bu sağlanamıyor.
Türkiye?de yürütülmekte olan terörle mücadele tam anlaşılamıyor. Diğer ülkelerin terörle mücadelesi karıştırılıyor. Terör tehditinin boyutu ve niteliklerini iyi anlayamazsınız Türkiyedeki terörle mücadeleyi yanlış anlarısınız. Sokak, meskun mahal ve büyük bölümü kırsalda bir terör örgütüdür. Benzeri sadece Afganistan?da vardır. Bizim mücadelemiz Irak ve diğer ülkelerle aynı değerledirmek yanlış, Coğrafya geniş, Silahlı kuvvetler 1984?ten beri Silahlı kuvvetler bu gürevi yürütüyor. Tehditin boyutları değişene kadar devam edecektir. Bu güne kadar. TSK?nın bu mücadelede şehit 4970 verildi. Irak?ta ABD?lilerin 2003?ten beri verdiği ölü buna yakın 4700. Örgüt stratejik savunma şemasında kaldı. 40 bin personelini kaybetti. Ulus olarak hafızamız zayıf.
1993?teki terör olaylarının geldiği boyut ile 2008?i matematik olarak değerledirelim. 1993 5717 olay, 538 şehit, 1479 vatandaş hayatını kaybetmiş. Geçene yıl 1600 olay, 138 şehit, 51 vatandaşımız hayatını kaybetti. bir şehit bile bizim için çok önemlidir. Bu sorunlar 4970 vatan evladımızın canı pahasına bölgedeki huzur ve güveni sağladılar. Ülke şehitlerini unutmaması, hatıralarını ayakta tutması ve geride bıraktıklarına sahip çıkması gerekir.
Geçici köy korucuları, gönüllü köy korucuları 1335 şehit verdiler. Bugün bazılarının kaldıralım dedikleri korucular 1335 şehit verdiler. Bunların devletin silahlı kuvvetlerinin yanında yer alması, bunun bir etnik çatışma olmadığını göstermektedir. Bu sistem üzerinde yanlışlık olabilir. Yanlışları düzeltmek farklı.
Her sistemin içersinde yanlışlıklar olabilir. Bu sistemin tümüne saldırmak anlamına gelmemeli. Sistemin iyileştirilmesi yönünde hareket edilmelidir. Bugün ABD Irak ve Afganistan'da bu sistemi uygulamak istemektedir.
Terör örgütü şu anda kan kaybediyor. Çünkü Irak artık emniyetli bir bölge değildir. Avrupa ülkelerinin aldığı tedbirler var, finans kaynağı yönünde. Irak?ın kuzeyindeki Türkiye-ABD ve Irak tarafından alınan tedbirler önümüzdeki dönemde etkin sonuçlar vereceğine inanıyorum. Ulus olarak bütün bireylerimizin desteğiyle, güvenlik kuvvetlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz, jandarma ve polisimizin kararlı mücadelesinden, karşı tarafın ulaşacağı bir noktaya gelmesi mümkün değildir. Bundan emin olmamız lazımdır. Bu sabır ve dayanıklılık ister.
TSK özellikle terörle mücadelede dün olduğu gibi bugün de kahramanca mücadele edenlerin, şerefiyle, onuruyla oynanmasına müsaade etemeyizi. Herkesin aynı duyarlılığı göstermesini isteriz.
Devlet örgüte katılımların nedenlerini iyi incelemelidir. Dağ kadrosunun örgütten ayrılmasını sağlayacak şekilde, mevcut yasal düzenlemenin daha iyi bir şekilde uygulanmasını sağlamak için bazı değişiklikler yapılmalıdır. Terörle mücadele sadece terörist odaklı görülmemeli, milli gücün bütün unsurları tarafından yürütülmelidir. Bölücü terör örgütüne finans desteği engellenmelidir. Irak?taki varlığı etkisiz hale getirilmelidir.
TÜRKİYE'NİN GÜCÜ CUMHURİYETTİR
Obama, TBMM?de yaptığı konuşmada şu sözleri söyledi, ?Bu sabah Atarük?ün sizin ülkenizin kurucusunun anıt mezarını ziyaret ettim. Bu güzel anıttan çok etkilendim. Atarük tarihin şeklini değiştiren bir liderdir. Atatürk?ün yaşamını anlatan anıt hiçbir şekilde taştan ve mermerden yapılamaz. Kendisinin bıraktığı en büyük anıt, Türkiye?nin gücü ve cumhuriyettir.? Bence karşı karşıya kalınan uluslar arası sorunlara çözüm arayışı yönünden Obama?nın konuşması çok önemlidir. Türkiye?yi bulunduğu coğrafyada farklı konuma getiren laik ve demokratik bir ülke olmasıdır. Türkiye lider bir ülke bu küçümsenemez. Bundan bir asır önce Osmanlı imparatorluğunun çöküşüne şahit olan bir coğrafyada kurulan Cumhuriyete saygı duyulmalıdır. Türkiye cumhuriyetinin kuruluşu ve gelişimi 20. yüzyıldaki devrimlerin en büyüğüdür.
LAİKLİK ÇOK ÖNEMLİ
Türkiye?nin özgünlüğü bizlere ağır sorumluluklar yüklüyor. Bu vazifeye karşı herkesin duyarlı, dikkatli ve sorumlu olmasıdır, Montesgue cumhuriyetin ilkesi erdemdir. Cumhuriyetin erdemi siyasal değerdendir, bu yasalara saygıda kaynaklanır. Laiklik Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkesidir. Laikliğin tanımı anayasanın başlangıcı ve 24. maddelerde yer almaktadır. Cumhuriyetin muasır medeniyetin üzerine çıkartılması için siyasal yapısının demokratik olması şarttır. Demokrasi cumhuriyetimizin temel niteliklerimizden biridir. Halk egemenliği ve halk iradesinin siyasallaşmasıdır. Ortak tanımı yok tartışmalar sürmektedir. Önemli olan. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulları. Kuvvetler ayrılığı, yargının bağımsızlığı-hukukun üstünlüğü, çoğulculuk, Farlı düşüncelerde olabiliriz düşüncülerimizi medeni ortamlarda tartışmamız lazımdır. Çoğunluk çoğulculuğa hakim hale gelmemelidir. Demokrasinin çok önemli kuralı kurallar ve kurumlar sistemi olamasıdır. Fırsat eşitliği haklar ve sorumluluklar getirmesidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri cumhuriyetin temel niteliklerinden birini oluşturan, demokrasi rejimine bağlıdır ve saygılıdır. Demokrasi ve laiklik arasındı çok iyi bir ilişki olduğu görülmektedir. Laiklik ilkesi demokrasi ile çatışmaz. Laik düzen demokrasiyi geliştirmiştir. Sadece din ve devlet ilişkilerini ayırmamış egemenlik sorununu da çözmüştür. Egemenliğin millete ait olması laikliğin ana ilkelerinden biridir.
Laiklik karşıtı hareketlerin sosyal, ekonomik kültürel boyutarı vardır. Demokrasi ve yasalar çerçevesinde daha etkili cevaplar vermek için, bu olayların doğru bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Anlayış sosyolojisinde öncelik insandır. İnsanların inandıkları değerlerin anlaşılması da önemlidir. Bu değerler içinde elbette inançlar sistemi de vardır. Dinin toplumsal bir bağ oluşturmak, ortak bir duyarlılık yaratma bakımından önemi inkar edilemez. Türkiye için bunun önemi inkar edilemez. Yanlış Anayasanın 24. maddesinde ifade edildiği biçimidir. Bütün insanların düşünce ve davranışlarının aynı kefeye konulması. Gerçek mütedeyyin kişilerle kimsenin sorunu olmamıştır. Din gerekli bir kurumdur diyor Atatürk, dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Din Allah ile kul arasında kalmalıdır.
Cumhuriyetin ve demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için dini alan nasıl sınırlandırılmalıdır. Askerlik moral değerlere önem veren mesleklerin başında gelmektedir. Elbette bireysel değerler açısından din de bir etkendir. Ordunun halkımızın değerlerine saygı duymaması düşünülemez. Türk silahlı kuvvetleri binlerce evladını vatan savunmasında şehit vermiştir. Bizim için şehitlik ve gazilik kutsaldır. Ayrıca halkımızın arasında ordunun en yaygın adlarından biri de Peygamber ocağıdır. Silahlı kuvvetler hiçbir dönemde dine karşı olmamıştır. Bizim karşı olduğumuz husus, siyasi ve kişisel çıkarlar için dinin ve din duygularının araç olarak kullanılmasıdır. Bütün bu düşüncelere rağmen, laikliğin din karşıtı olma ve dinin bireylerin hayatlarından soyutlandırılması gerektiği söylemleri her şeyden önce Gazi Mustafa Kemal ve onun ordusuna yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Yaşanan din önemlidir. Yaşanan din kitlelerin uygulaması olarak ortaya çıkıyor. Dini bağdaştıran sosyal grup ve cemaatler. Din eksenli bazı cemaetler öncelikle ekonomik güç, daha sonra sosyo politik güç olmaya, dine bağlı bir tek yaşam tarzı olarak kendi yaşantılarını ortaya koymalarıdır. Sorun da budur. Bazı din eksenli cemaatler kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte. Görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadır. Bu imaj ve algı yanıltıcıdır.Bu tip cemaatler hedeflerine ulaşmakta kendileri için en büyük engeli TSK?yı görmektedirler. Hukuk devleti kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkisiz olacağını düşünmek büyük yanlıştır. Türkiye cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasanın24. maddesi laikliğin işlevsel tanımını açıkça ortaya koyuyor. Türkiye?de herkes Anayasanın 24. maddesine uygun olsa ortada sorun kalmayacaktır. İnanan inanmayan ayrımı yaparak dini inançları nasıl değerlendiriyorsunuz.
Başbuğ, sözlerini geleceğin komutanlarına şu mesajıyla bitirdi: Günlük sorunlara takılı kalmayın. Bugün alacağınız kararlar yarınlarınızı şekillendirecektir. Atatürkçü düşünce sisitemi ne yapılacağını anlatan bir ideoloji değil, akıl ve bilime dayanan bir dünya görüşüdür. Tarih ilerisini göremeyenler için acımasızdır.