MAZLUMDER Kocaeli eski Şube Başkanı Nigar Gümrükçüoğlu, başörtüsü yasağına karşı yürüttükleri protesto eylemlerini AKDER'in dergisine değerlendirdi. İşte Gümrükçüoğlu'nun anlattıkları
AKDER- Öncelikle, bu eylem fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve ne zamandan beri devam ettiğini söyleyebilir misiniz?
-Haftalık olarak düzenlediğimiz Basörtüsüne Özgürlük? eylemleri ilk olarak 2004 Yılında Ankara da düzenlenecek olan ?Beyaz Buluşma? ya yönelik sivil toplum bilinci olusturmak amacı ile ortaya cıkmış bir fikirdi. MAZLUMDER Kocaeli organizasyonun da baslatılan bu eylemlere çeşitli sivil toplum kuruluslarının da katılımı ile Kocaeli İnanc Özgürlügü Platformu adı altında baslamıştır. İlk etapta Ankara'da ki dev organizasyona katılım amacı taşıyan haftalık eylemler Ankara ya gidip döndükten sonra ?Devam? kararı ile bugünlere kadar gelmiştir. O günlerde eylemin her hafta düzenli olarak şehir merkezinde bulunan Sabri Yalım Parkı Insan Hakları anıtı önünde her Cumartesi saat 12: 30 da ve değisik görsel öğelerle yapılan basın acıklaması genel anlamda o hafta yasağın bir şekilde yansıdığı alanları tespit ve teşhir etmeye yönelik olacak sekilde 206 haftadır devam ediyor. Kar, yagmur, camur, kızgın günes demeden sabır sebat ve azimle devam etmiştir bu eylemler. Ilk olarak Kocaeli de haftalik periyotlarla başlatilan bu eylemler ardından Sakarya, Van, Akyazı, Ankara, Antalya ya yayılmıştır. Bu illerde de eylemler düzenli olarak yapılmaktadır.
AK-DER - Bu eylemlerle amacınıza ulasabileceğinizi düsünüyor musunuz? Ya da sizce bu eylemlerin basörtüsü sorununun çözümüne ne gibi bir katkısı oluyor/olacak?
N.G.-Öncelikle; eylemler amaca ulasma yolunda bir mihenk taşıdır. Sadece ve yalnızca tek araç, yol ve yöntem değildir. Yerel ve ulusal da bazı gazeteler dışında basında ve toplum nezdinde hak ettiği ilgiyi tam manası ile görememekle birlikte eylemler; bizlere dikte edilmeye calışılan yaşam tarzı, düsünce ve sistemlere karşı duruş tarzımızın minyatür bir göstergesidir. Var olabilme ve var kalabilme yolunda bir fikrin, inancın, anlayış ve diyalektiğin birlikte diri tutulması anlamında önemli, degerli ve hatta kıymetlidir. Başörtüsü yasağının kimin hayatına nasıl yansıdığına, kimin yasaktan ne şekilde nemalandığına, kesimlerin nerde ve nasıl durduğuna, yasakcı zihniyetin yasağın kroniklesmesinde nasıl hevesle çalıştığına, yardakçının yasakcının, sömürücünün kim olduguna ait olduğu zamanda ayna tutma adına tarihe yazılı metinleri ve görsel olarak fiiliyle iz düşüm bırakmaktadır bu eylemler. Bu minvalde sorunuzun ikinci kisminda belirttiginiz sorunun çözümüne katki saglamasi ise eylemin mahiyeti, niyeti eyleme yüklenen fikri ve ruhi anlamla orantılıdır.Tek basına bir katkısı olmamakla birlikte yürütülen topyekun mücadelenin ve hedefinde o birliktelik, şuur, inanç, sabır, sebatla direniş ve azmin bir nişanesi olacaktır. Sorunu görmezden gelen yada unutanların yüzüne tokat gibi inecek olan halk hareketleri Halk kitleleri tarafindan sahiplenilen bu eylemler ile ivme kazanacak mücadele sorunun cözümünde elzemdir.
AK-DER- Eylemlerinize katılım nasıl? Kimler destek veriyor? Başladığı günden bu yana artma ya da azalma oldu mu?
N.G.-Eylemlere katılım başladığı günden bugüne zaman zaman artıp azalmakla birlikte bugüne dek kemik bir kadro oluşmustur. Yasağa karşı duruşu, Yasakla hayatlarının herhangi bir alanında yüzleşmişler, başı örtülüler başı acıklar, kadınlar erkekler, yaşlılar-gençler, farklı meslek ve iş gurubundan insanlar, İslamcılar, zaman zaman Solcular Demokratlar, Liberaller de destek vermektedir. Son dönemlerde yasağın sadece üniversitelerde son bulmasına yönelik Meclis görüşmelerinden tutun Anayasa Mahkemesi kararı, Danıştay, Yargıtay karar ve acıklamaları gibi siyasilerin tavır ve söylemleri de katılan kitlenin kemiyetine etki edebiliyor. Yasaktan canı yananların, bu hak ve hürriyetin olması gerektiğini düsünenlerin yolu bir sekilde düşüyor eylem alanına. Iş o ki ödenen bedeller yerini bulsun, kendisini mücadeleye adayanların yanında saf tutulsun. Toplum kendi iradesi adına konuşınlara hesap sorsun, çifte standartlı, bencil bir hak ve özgürlük anlayışına sahip olunmasın, yada sözde degil özde hakkaniyetten yana olunsun.
AK-DER - Siz bu eylemlere nasıl dahil oldunuz? Başlangıcından beri içinde misiniz?
N.G-Benim eylemlere dahil olma sürecim yasakla yüzlestiğim yıllara dayanıyor. Yani 28 Şubatın denk geldiği yıllara. Üsküdar Imam Hatip Lisesinde basörtülü hocalarılısın bir Cuma günü açığa alınmasının ardından okul önünde düzenlediğimiz eylemden bugüne bir şekilde başörtüsü mücadelesinin ve eylemlerinin içinde bulundum. İstanbul ve Kocaeli arasında gidip gelen yaşamımın yasak nedeniyle Kocaeli'ye dönme zamanım eylemlerin başlamasından yaklaşık bir yıl önceye teka.ül ediyor. Dolayısı ile bu haftalık eylemlerin baslangıcında, devamında ve karar alınma süresinde, organizasyonlarında bulunma imkanım oldu. Yaklşık 2 aydır da İstanbuldayım. Hafta sonları Kocaeli ye düzenlediğim kıba yolculuklarda ve acıklama metinleri ile eyleme dahil olmayı sürdürmeye calışıyorum. Ancak sizlerin de bildigi gibi bu birlikte yürütülen bir mücadeledir. Yani önceliklerini öteleyerek her hafta 3 Yıl 8 ay tam 206 haftadır ısrarla o meydanda olan gönüldaşlarımızın katkı ve emeği büyüktür.
AK-DER - Basörtüsü meselesinde su an geldiğimiz noktayı nasıl buluyorsunuz? Ümit var mi?
N.G-Geldigi yeri hesaplamak ve bir nefis muhasebesi yapmak icin uzunca bir zaman gerekli. Herkes bunun icin nefsine hayattaki duruşuna ve tavrına bakması gerek, bizim de bakmamız gerek. Dış planda ise çeşitli eylem çesitleri, çesitli girişimler, çözüm önerileri sunuldu vs. Şu anda geldigi noktada tıkanma oldugu düsünülüyor. Ve iste Anayasa Mahkemesi de reddetti yol kapandı şeklinde yorumlanıyor. Her ne olursa olsun isterse yasak sokağa insin isterse görülen gördügü yerde öldürülecek densin ki farazi olarak bunu söylüyorum; inanın hiç umursamıyoruz bu durumu. Ne korkuyoruz, ne çekiniyoruz inandığımız ile imtihan takdir edilmiş ise o imtihanı kazanmaya bakacagız. Herkes de aynı imtihanı kazanmaya baksın. Herkes kendi üzerine düşeni yapsın, bizde yapmaya calışalım her hadisenin her devletin kaderi vardır o kadere dogru akarken bizim sahsi davamız ile hak davası ne kadar örtüşürse o kadar hakikat üzre oluruz. Allah ne istemiş ise bizim için bizde onu istiyoruz, istemeye memuruz. Bu sorunu bu hale getirenler şunu düşünsünler; bizlerin isteklerini, ellerindeki yasal yada yasadışı balyozlar ile kıranlar bizimle aralarındaki köprüleri yıkanlar kendilerinden kopardıklari kitleleri nereye koyacaklar? Ümit ise; Ümit hep vardı, hep var olacak. Ümidin bittiği yerde var olma ve var kalma mücadelesi de biter. insanlıkta biter. İz-an, anlayış, ahlak mücadele de biter. Ümit olması icin sebeplere de gerek yoktur, sebeplere dayanırsa ümit kırılır, yıkılır. Şahsi ümit ile dava için ümit ayni vasıfla anlaşılmamalıdır. Sebebe dayanmadığı icin ümidimizin kırılması yada varlığı sorun değildir. Allah için zor yoktur. Biz namzet olalım yeter ki gerisi teferruattır, bizim samimiyetimizdir, gayretimizdir. Birlik beraberligimizdir, egitimimizdir, stratejimizdir, hangi burca ne zaman yürüyecegimiz nerden ne zaman çekilecegimiz ve nereye yükleneceğimiz ile ilgilidir. Ilginize tesekkürler?