Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.975,32

Bist

10.125,46

İşte Balbay'ın günlüklerinin tam metni

İşte Ergenekon Terör Örgütü davasında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay'ın, Komutanların darbe hazırlıklarını not ettiği günlük.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-03-17 13:48:00

İşte Balbay'ın günlüklerinin tam metni


Paşam şöyle bir duruş gösterseniz yeter

JANDARMA'DA ŞENER ERUYGUR -

GAZETECİ TOPLANTISI (10.02.2004)

10 Şubat 2004 salı günü Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST)

sohbet... Saat 17.15-20.00 arası..

ŞE (Şener Eruygur) - Arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne

yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... Hepimiz

farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama gücümüzü birleştirmediğimiz

için bir sonuç alamıyoruz... Öte yandan da, bu iktidar yapacağı her şeyi

yapıyor..

- Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?

ŞE - Benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup

bitene duyarlı insan var... Bunları biraraya getirmek gerekiyor... Mesela siz

öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra yirmi olur...

Derneklere yön verilir... Toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..

- Valla paşam, bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin biraraya

getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete

anlamında, yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu

gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar ama

sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması

lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde

mesela..

'KIBRIS GİDİYOR... EGE VE DOĞU SIRADA'

ŞE - Arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim...

Her şey kayıp gidiyor... Ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz?

Olamaz böyle bir şey.

- O konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... mesela Kıbrıs, gitti gider..

ŞE - Evet, Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek,

sonra Güneydoğu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da,

Anadolu'da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım

manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..

- Kıbrıs'ta ne yapılabilir?

ŞE - Şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam, hakkını yememek

lazım kahramanca mücadele ediyor. Hem içeriye karşı hem dışarıya karşı...

Örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun

diyorum..

- New York'ta bir şeyler oluyor... Bu aşamada ne yapmak lazım?

ŞE - Tabii, oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak

gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey

olabilir..

'BİR NUMARA (ÖZKÖK) İLE BU İŞ ZOR'

- Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla

paylaşamayacaksınız ama şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin

kafanızdakileri yapmak çok zor... Önce orada bir şey yapmak..

ŞE - Öyle mi görüyorsunuz?

- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde

insanlar böyle konuşuyor..

ŞE - Nasıl konuşuyor?

- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla

tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..

'KOMUTANLAR TEK BLOKSUNUZ AMA...'

ŞE - Bütün bunlar söyleniyor öyle mi?

- Evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün

kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor.

ŞE - İşte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok.

Aynı düşünüyoruz...

'O (HİLMİ ÖZKÖK), YÜZDE 99'A UYMALI'

ŞE- Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi

var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. İnanın

buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar...

Öyledir. O yüzde bir, kalan yüzde 99... Uymak zorunda..

'DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA'

- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa

yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz

yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil

yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan

yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... O yok, o kalmadı... O zaman da her

şey havada kalıyor... Siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor

musunuz?

ŞE - Söylüyoruz... İnanın en açık şekliyle söylüyoruz.

- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun?

ŞE - Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır.

Bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... Bir üstü ile pek çok görev

yerinde birlikte olmuş. Her seferinde komutan o olduğu için yanında pek

konuşmamış... Binbaşı olmuş öyle, albay öyle, general olunca çıkışmış, 'Ya

komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... O hesap, biz artık general

olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden

her şeyi açık açık konuşuyorum...

'(AYTAÇ YALMAN) GENELKURMAY'A'

- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de

söylediniz kuvvet komutanları blok, dört kişi... Altında ordu komutanları,

orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi

biraraya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz

Kara'ya geçersini, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne

yaparsanız..

ŞE - Ya o, siz gidin derse..

- Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır?

ŞE - Evet, diyemez, ama... Uzun süre sustu, düşündü...

'BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR'

- Siz şimdi yüzde bir diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama dört yılı var.

Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir?

'BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI'

ŞE - O... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) Başka bir söze

gerek var mı?

- Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz?

ŞE - Evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç Paşa'nın da

doluyor...Bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... Bu medya çok önemli..

- Paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete

politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleri'yle de konuşun,

patronlarla konuşun..

'ERTUĞRUL ÖZKÖK'LE KONUŞULUR MU'

ŞE - Doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu?

- Haklısınız.

'ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR'

ŞE - (Gülerek, özkök soyadını kastederek) Soyadlarda bir sakatlık var..

- Patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... Onlar etkili oluyor,

bilesiniz..

'(KARAMEHMET) ZAVALLI BİR ADAM'

ŞE - Evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii,

şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubu'nun sahibi geldi, adam zavallı bir adam

gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..

- Gazete patronlarının tümü teslim... Sabah'ınki de öyle.

ŞE - Evet, İlhan Bey'le de konuşup, onunla bir konuşmak lazım... Orada da

kardeşim, adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete

haberlerine göre operasyon tamamen Emniyet'in işi... Oysa biz yaptık. O Sabah'ın

temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim...

Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci

kalamayız..

'KIBRIS'IN ALTINDA KALMALARI LAZIM'

ŞE - Bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs'ın altında kalmasını

sağlamak ama, Kıbrıs'ı da kaptırmamak... Çok ince bir durum.

ŞE - hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen

yanmasan

ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

ERUYGURLA TOPLANTI (01.03.2004)

1. 3. 04 pazartesi saat 11.00. Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul

edilmedi. Sonra en başa Şener'e (ŞENER ERUYGUR) gittik. Ceketi çıkarmış. 'Kusura

bakmayın' dedi. Ben de, 'Demek ki bir şeylere soyundunuz'... Gülüştük. Levent

(LEVENT ERSÖZ) de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten

emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok. Birliktelik kurmak

gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..'

ERUYGUR'LA YEMEK (21.04.2003)

21 Nisan 2003 pazartesi günü Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek.

Beşevler, Anıttepe'deki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip

okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla

kararlı mücadele. Çölaşan birini sordu. O da 'Bunlar önemli değil, bir blok

olmak önemli' dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir

blok olarak ilerleyeceğiz dedi. Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisan'da ne

yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi.

Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi...

GÜNER'LE KONUŞMA (22.04.2003)

22 Nisan Salı günü Aslan GÜNER Paşayla ile. görüşmesi.. 23 Nisan resepsiyonuna

katılmama eğilimi...

'İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması

başladı' dedi. Bunun ısrarla altını çizdi. '23 Nisan'da Meclis'teki resmi törene

katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..'

SHERATON SOHBETİ (23.04.2003)

23 Nisan çarşamba... Fatih ve ŞENEL (GENELKURMAY ADLİ MÜŞAVİRİ ERDAL ŞENEL)'le

Şeraton'da sohbet

- Yav biz bu işi 28 Şubat'ta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir

(ÇEVİK BİR), Fevzi, ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu'nu dahi.

Müsteşarları bulmak zordu, onları da tamamladık. Karadayı (İSMAİL HAKKI KARADAYI)

bizi uyuttu. 'Az sonra' dedi, 'hemen' dedi. 'Hükümet devrilsin ondan sonra'

dedi...

'ÜSTELİK O ZAMAN AB DE YOKTU'

Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de

yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor. Bugün durum çok kötü.

Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lamı cimi yok.

'(ÖZKÖK) İLE RECEP ARASINDA HAT VAR'

Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi

çıkarları için uygulayacak. İşte İmar Yasası. Apartmanların altına mescit

yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar. Bir'in altı sağlam. Blok. Ama

orası çok önemli.

ASLAN GÜNER'LE GÖRÜŞME (25.02.2003)

25 Nisan Aslan GÜNER'le (GENELKURMAY BAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ) görüşme...

- Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden

söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla

paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli

Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla

söylenecek.

- Geri adım?

- Hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yı

başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye

çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır.

Atatürk'ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.

MEHMET İLHAN'LA SOHBET

Mehmet İLHAN'la sohbet... Her şey planlandığı gibi. 30-60 gün içinde ilk

hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİR'İN (HİLMİ ÖZKÖK) yanı sıra

59'un (İLK DÖNEM AKP HÜKÜMETİ) da gitmesi gerek.. İçe kapandılar. İki aydır

öyle. Aytaç Paşa çok ağır konuşacak. MGK'da konuşacak. Son tümce şu olsun demiş

'Bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır.' Çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz.

Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o.

Söylenip tamam denmesi lazım. Bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor

'YEREL YÖNETİMİ BİLEN SUBAYLAR VAR'

Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar

var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. Her konuda. AB

sürecini de engellemeyecek bir süreç. Böyle olmalı. Medyanın durumu bizi çok

düşündürülyor. Çoğu satılmış.

'ABD NE YAPAR BELLİ DEĞİL'

ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara (HİLMİ ÖZKÖK) en

çok ona (ABD) mı güveniyor? Olabilir. Öz ÖR (ÖZDEN ÖRNEK), Çetin (ÇETİN DOĞAN),

Tamer (TAMER AKBAŞ) emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 (27 MAYIS

1960 DARBESİ) benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komutanlar da

öyle düşünüyor. Irak'ta başarısızlık, Kıbrıs'ta son durum biraz rahatlattı ama,

o da başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor bizi örnek müslüman

ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına, olmaz...

'CHP'DEN BİR ŞEY BEKLENMEZ'

CHP'den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak. STK'ler

orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun farkında.

Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar

bize. İrtica zaferinden emin. Çok emin. 'Geliyoruz' diyorlar.

'ANADOLU DÜŞTÜ'

Ankara'da resepsiyona katılınmadı ama Anadolu'da katılındı. Düştü Anadolu. Belki

19 Mayıs'ta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılamaması...

1- Bunlar (HÜKÜMET) değişmeyecek

2- Bir numara (HİLMİ ÖZKÖK) değişmeyecek

3- CHP'den bir şey umulamaz

4- Vakit kaybetmemeli

5- Bu kez tümüyle halletmeli

MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez.

Yaptırımı yok. Baktım, Aytaç Paşa MGK'da hep konuşmuş, ama o kadar. Yaptırımı

yok.

ERUYGUR'LA TOPLANTI (27.01.2003)

27.1. 0 pazartesi Saat 18.00'de Şener ERUYGUR'LA görüşme...

19.10'a dek. Komutanlık kapısından, Meclis'in karşısından giriş. Jandarma

heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme..

ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası

planlarını söylemiyorlar. Yazılı verip diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara

Türkiye'nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi

böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi (ABD BÜYÜKELÇİSİ PEARSON) geldi, ona dedim ki,

'Biz eğer çok zorda kalırsak delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz.

Eğer bölünürsek, siz de altında kalırsınız...' Gerçekten söylüyorum. Türkiye

parçalanırsa, ABD altında kalır. Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.

'AKP'Yİ PARÇALAMAK LAZIM'

AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir

çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil.

Bunları orta vadede de, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı

emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak

lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma

yapacaklar,devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne

mutlaka geçmek gerekiyor. Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı

kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi

eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam...

gerekirse...yani..

'BAYKAL DİKKATLİ; KARARLI'

CHP: Çok şey bekliyoruz. Baykal'ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen

bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil

ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... Onun da kendine göre değerlendirmeleri

var.

MEDYA: Çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl

olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim.

Cumhuriyet'te yetiştim dedi.

İrtica Operasyonu: Bu, İstanbul Sultanbeyli'deki operasyon. Önce alt

ediyorlardı, 'Neden,' dedim, 'Üzerine gidin.' Gittiler. Biz bunlara karşı sağlam

duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle

irtibatlandırmak lazım.. Bir dosya ve CD verdi. İlhan Abi (İLHAN SELÇUK)

Cumhuriyet'te olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri

anlattı.. Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun

kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış.

YALMAN'LA GÖRÜŞME (30.01.2003)

30. 1. 0 Perşembe. KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra

karavanaya. Çatıdaki Marmara Salonu'na geçtik. Uzun bir generaller

yemekhanesinin ötesinde. Koyu sarı, kahve ağırlıklı renkler çok şık. Salonun

önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan

resimleri... Ressamlarını okuyamadım. Havuç maydonoz çorbası, levrek, özel

patlıcan... tatlılar..

Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin

davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu

sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun

daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi.

Buna da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'ye kişiliğini yitirmiş olarak

girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler

olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı.

Almanya'nın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara mudahale

edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın

geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde

yer almasını istiyorlar.

'MEDYANIN ADAM EDİLMESİ LAZIM'

Medya: Modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları

kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada

işbirliği yapmamız lazım.

AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde

değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik

olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL (ABDULLAH

GÜL) de YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya

karşı çıkmış oldular... Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine,

dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum

CHP: Deniz Bey'in (DENİZ BAYKAL) kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm,

CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim

bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun

tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. Sizden çok şey bekleniyor

dedim..

'SEZER'LE GURUR DUYUYORUZ'

CB (CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER): Ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de

söyledim. TSK olarak sizinle gurur duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz

için çok mutluyuz dedim. Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız

olaylara sadece hukukçu gözüyle bakıyor. Olmaz. Ama kadrolaşmada falan çok

hassas.

Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek... 1 Şubat 03

tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı.

Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta

bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin

vermeyeceğiz

'DENKTAŞ'LA TOPLUM ARASINDAKİ UZAKLIK ÇOK ACI'

Kıbrıs: Gittik Denktaş'a destek verdik ama, şu da var ki, Denktaş'la toplum

arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan, bir

hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gemlişmeleri belirliyor. Böyle

olmaz. Tabii muhalfetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı

dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat

yapılacak. 28 Şubat'tan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor. 12 Eylül

perşembe akşam çalgan'da yemek. 10 Şubat 2004 salı günü Etimesgut Jandarma

Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet... Saat 17.15-20.00 arası..Yücel Yener

(TRT GENEL MÜDÜRÜ), İhsan Erbaş (ADALET BAKANLIĞI MÜSTEŞARI), Erdal Şenel (Tümg.

Gen Kurm. Adli. Müş), Engin AYDIN (ADALET BAKANLIĞI DANIŞMANI), Birkan ERDAL

(KİT KOMİSYONU BAŞKANI) EŞ - AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir.

Bunlar Erbakan'dan daha beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulandırmak

isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir kişi onlara geçecekti, sordular. Cemsede size

de yer ayıralım' dedim... Öyle bir şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. Ne AB'si

yaaa. 30 Ağustos'ta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim.

Bir şey diyemedi... böyle şey olmaz... Turgay CİNER yurtsever adamdır... Dağıtım

tekelinin kırılması iyi oldu...

ERDAL ŞENEL'LE GÖRÜŞME (05.11.2002)

5 Kasım Salı günü akşam üzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le

görüşme.. Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı.

Bunların başlangıçta takıye yapacağını, Fethullah gibi 'Kendini gizle, çok güçlü

olduğun an ortaya çık' modelini benimseyeceklerini söyledi.

İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal

Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını

söyledi.

YALMAN'LA GÖRÜŞME (05.11.2002)

Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN

aramama yanıt verdi. Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini

yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi.

Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını

söyledi, en azından bir mesaj deyince, 'O olabilir' dedi. '10 Kasım var önümüzde

o olabilir' dedi.

YALMAN'LA GÖRÜŞME (08.11.2002)

8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'IN makamında görüşme.. Bugün yayınlanacak

bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat uyu ve bize

güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı. Sonra yazılmamak

üzere söyledikleri

- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki

biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı

uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak

tamamlayamadık

'CHP AKP'YE YANAŞMAMALI'

- Oyum şahsen CHP'ye idi. İstedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama

şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar,

öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.

'GÜÇLÜ AMA ETKİSİZ ORDU İSTENİYOR'

- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin

sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğnu gösteriyor. Bu orduyu da

zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu

isteniyor. Biz bunun farkındayız.

- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye

bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var.

Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.

'YILMAZ VE ÇİLLER YÖNETEMİYORDU'

- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'IN Tansu ÇİLLER'İN gitmesi oldu.

Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetimiyordu. Ben MGK'da

biliyorum. Her şeyi görüyorduk. Yönetemiyorlardı.

'TEK GAZETE KALDI; CUMHURİYET'

- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu

Çapan'lardan (GÜRBÜZ ÇAPAN) kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin...

Bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım'

Önce Özkök'ü sonra hükümeti götürelim

YALMAN'LA GÖRÜŞME (28.11.2002)

- Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu

ziyaret (Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile Kuvvet Komutanları'nın Meclis

Başkanı Bülent ARINÇ'a gerçekleştirdikleri ziyaret) hiç olmamalıydı. Bu Arınç'ın

türban olayından önce planlanmış, randevu alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle

bir açıklama yapılmasını istedim son dönemde yaşanan olaylara karşın,

milletimizin iradesine duyulan saygının gereğİ...

Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin

iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne

düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var

bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten

geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz. MGK için notlar

hazırlıyorum. Kadrolaşma sorununu gündeme getirceğim Arınç'ı ziyaret gir-çık

olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür mesajları içimiz

yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunuz değil mi?

ERUYGUR'LA SOHBET (30.02. 2002)

30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 75

dakikalık sohbet. Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile

çıktık. Girişte, jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili

kabartma heykel birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı

heykeller. 14.29'da görüşme.

- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (Elindeki 8-15'lik kartın

önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız.

Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (Ben

elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında

olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lileri kastediyor).

Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.

- Bunlar Cumhuriyet'ten, Cumhuriyet'in kazanımlarından intikam almak için

gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.

- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor.

Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak,

kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu

yapmaya çalışacağız.

- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara

yapmayabilirler.

- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'I

biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir

çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor,

Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (Ben durumu ayrıntılarıyla anlattım.

İlhan SELÇUK'UN altın üçgeninden söz ettim...) Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını

koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü

yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada

çıkar sizin gibiler.

- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'LA birlikteydim. 12

Eylül döneminde yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir.

Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat

İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... 'Neden bu hale geldik yazın bakalım' dedi.

Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız

için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her

tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, 'Komutanım ne

yapıyorsunuz' dedim. O da, 'Senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de 'Efendim

kuşkunuz varsa atın' dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek

olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür

için aradığımda hatırlattım. Güldü. O biraz Türk-İslam sentezine yakındı.

- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, 'Baba ne yapacağız' dedi,

ben de 'Mecburen CHP' dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan,

kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan

dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye

önemli görev düşüyor.

'SUBAYLARIN OYUNDA SORUN YOK AMA ...'

- (Benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay, astsubayların oy kullandığı

yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında

biraz var. O zaten öteden beri öyle.

- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir

dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan

bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden

dinledim.

- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de

ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel

ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takıye olduğu belli

oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle

yetişmiş.

- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek

yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler

yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek,

'Konuşturmadı ki' dedi.

- Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine

uymuyor. Yanımdakilere, 'Bak oğlum, dedim, 'beni manyak falan sanma ama, bu

harflerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan

az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir' dedim. Harf devriminde hangi

harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir.

- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor.

Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle

davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. Ama buna biz izin

vermeyiz.

- Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu

biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık.

- ABD Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü

Atatürk Orman Çiftliği'ne bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü

Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir.

Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu

durdu. Ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..

- PKK, K.Irak'ta beş bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi

görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar...

- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına

yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete

geçmesi gerekiyor.

- AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol,

Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara

kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı

demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç.

- (Ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu

çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik

çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni.

'ARINÇ'IN ELİNİ DAHİ SIKMADIM'

- (Ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip üç dakika kalma... Ben zaten

gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi

sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif

yukarı kaldırarak çektim, dedi...

- Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar,

propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali

nasıl düzelir bilmiyorum.

KILINÇ'LA GÖRÜŞME (22.12.2002)

22 Aralık Pazar. Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de

görüşme... Bu kez koltukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda.

Pazar günü, kimi görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda.

Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satılmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş.

Hayretle bunu görüyoruz. Tabii, işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış.

Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye

sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.

Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl

çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var.

(Ben Baykal'ın canlı yayından sonra, 'Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak

ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim' dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne

isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım.

Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis

kararı gerekir.

'GÜL'E KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKAR' DEDİM

Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim.

1965-66 yılıydı.Çorlu'da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU,

Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok

yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler.

Özkök, üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, Tuncer, Hilmi açıkta. Sen

kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki

odalı bir bağ evim var. Komutanım, bir-iki gün düşüneyim dedim. Sonra olur

dedim. İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu

TBMM Başkanı'yla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK

öncesinde yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu

ziyarete gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben

gitmezdim dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler,

olmaz dedim... oteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok

kısa yapılması ama, medyanın çağrılarak makamın ziyarete yapıldığının

açıklanması görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını

anlıyorum ama, Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan,

rahat olun.

İmam Hatipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek

imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü 'Yazayım' dedi. Ben de 'Yaz' dedim. O

benim eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına

cevap vermek olmaz. Tabii, bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da

burayı biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.

MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez.

Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey

yaparız. Gül'e (ABDULLAH GÜL) 'Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü

çıkarırım' dedim. 'Kendi kararı' dedi. Ben de 'İnsan karısına hakim olamaz mı'

dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya çalışıyor ama, değişmediler.

Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim.

Yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler

de var ama bakalım.

Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor

toparlar. örneğin, sizin taban onu teper.

BİR ASKERLE GÖRÜŞME (08.09.2004)

8 Eylül 2004 Çarşamba.. Memet Abi geldi... Benim Levent'le (Jandarma Genel

Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent ERSÖZ) görüşürken, karşıdan

resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa

etmeyecekmiş bütün gözler Yaşar'da (Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar

Büyükanıt) ... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne

yapacak. Şener (Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur) Abi'nin durumu

ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ...

İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşar'ın gelmeyeceği olasılığına karşı

onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış.

Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış.

'BEETHOVEN'IN KADINSAL İLİŞKİLERİ BİLİNİYORMUŞ'

Örnek Abi'nin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi

istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa

daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek

durumunda olabilir.. Beethoven'ın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler

nedeniyle durumu hoş olmamış. Bu da biliniyormuş.

TOLON'LA GÖRÜŞME (07.06.2005)

7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.

- Özkök: Kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor.

- Büyükanıt: Göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB'yi

(Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer) devre dışı bırakabilirler. temel güç sivil

toplum

- AKP'nin hedefleri

- birinci sorun medya

- beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceğim

SELÇUK-BAŞBUĞ GÖRÜŞMESİ

(13.07.2005)

13.7.0 Çarşamba. Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle

baş başa görüşmek istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e bilgi

verdim. 16.00'da gitti iki saate yakın görüşmüşler. Milli Güvenlik Siy.

Belgesini o açmamış. İlhan abi açınca siz açmasayadınız ben de açkmayacaktım

demiş, devam etmiş.

- Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim

dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı.

Yaptı. İS, bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir

yöntemimiz yok demiş. Öteki konular

- Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak

demiş.

- Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış

olduğunu söylemiş. İS de yazısını bırakmış. Yazısı o yöndeydi.

SELÇUK'LA GÖRÜŞME (14.07.2005)

Ertesi gün İS'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi:

- Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi

içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin

BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.

-Kaynaklarını bana da söyleme.. (Güleerek) Bakansın bir şey olur, bana sorarlar

bilmeyeyim.

- Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk

uzun uzun.

- Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıkmlarından

benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye.

- Acaba Hilmi Paşa'yı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp

sormalı.

ATEŞ'LE KONUŞMA (24.05.2003)

24 Mayıs Cumartesi Atilla ATEŞ (Emekli Orgeneral, eski Kara Kuvvetleri Komutanı)

aradı,

'Bu ne' dedi? 'Görevini yaptın' dedi. Bir numara (HiLMİ ÖZKÖK) için: ya görevini

yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti budur.

Ben 'Sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama beynen emekli olmazsınız'

deyince 'Evet öyledir' dedi. 'Gereğini yapıyor musunuz' deyince, 'Evet' dedi.

Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor,' dedi.

TANJU ERDEM'LE GÖRÜŞME

(16.05.2002/19.05.2002)

16 Mayısta ve 19 Mayısta Tanju ERDEM (Emekli Amiral) geldi. 45'er dakika

konuştuk. Ona ulaşanlar:

- Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için

kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. Bugüne kadar 2-3 yıl kalındı

yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar.' Demek ki bu

durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını

olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvenlik kavramının içine her şeyi

koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini

ilgilendirir... Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü

olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. Gidiş, bundan sonraki

adımların CHP'siz atılacağını gösteriyor gibi.

YALMAN'LA GÖRÜŞME (18.12.2003)

18 Aralık 200 KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen

arkamızda Kosova Meydan Muharebesi'ni gösteren dev bir tablo... Kremit rengi

koltuklar...Biz ikilide, o teklide. - Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım,

gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil.

- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde

mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.

'1920'DE ATATÜRK'ÜN YAPTIĞINI YAPALIM'

- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime

dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor

- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda

olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız

emekli olsaydım.

- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım

soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki Cumhuriyet

diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi

altı gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin

gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların

ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN

'KARAMEHMET HÜKÜMETE TESLİM OLDU'

Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın

programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben Pazar sabahları sırf

Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef

seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet (MEHMET EMİN

KARAMEHMET) teslim oldu. Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet

buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular.

5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner (TURGAY CİNER) de öyle. o

da teslim oldu

'PAŞAM CİNER VE KARAMEHMET BİZDEN YANA'

-Paşam Ciner bizden yana. Biz kuşatmayı yardık. Karşıda Doğan Grubu vardı.

Yanımıza Ciner ve Karamhmet'i çektik ve başarı kazandık. Bugün öğle

davranıyorlar ama yarın devran şöyle bir dönsün bakın farklı hareket

edeceklerdir.

- Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak.

Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam

Ecevit hükümetinin üç yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. Yüzlerine söylüyoruz.

En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz

diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde

engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir

yol... Balbay sen söyle.

-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için

yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan

sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben

şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman

söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.

-Paşam Erdoğan'ın iki fotoğrafı var. Biri Bush ile biri Hikmetyar'la. İkisinden

birini tercih edecek. Hangisini tercih ederse kaybedecek,. Sonra Amerika sonuç

olarak İslamı karşısına almışken Türkiye'de neden ılımlı İslamı desteklesin...

Göreceksiniz vazgeçecek.

-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir

iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam

köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki. Medya çok önemli.

Bakın çok önemli hareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu.

Bugün böyle bir şey yok. Sadece Cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir

televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV kanalından söz etmiştiniz. Ne

oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in (DOĞU PERİNÇEK) bir kanalı vardı. Hiç

değilse insan deşarj oluyordu. Şimdi o da yok.

-Şimdi askerin de bir ölçüde hükümete teslim olduğu iddiaları var ama, ben

inanmıyorum En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu

bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu

değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de, Hava da benim gibi

düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır. Haa tabi sizin söylediğiniz havanın

(yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına neden olan varsa ona da ayrı bir

konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var. Bizim okullardan mezun olanlar çok

iyi yetişiyorlar. Tümü mühendis olarak mezun oluyor, sistem mühendisi olarak.

Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar. Toplumsal konulara kafa yorma daha az.

YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz,

kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku

Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye.

'DOĞAN GRUBU'NA SÖYLEDİK, SIRA SİZE GELECEK'

Sıra Doğan Grubu'na da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez

daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi

söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlyarından söz ediyorum. Tabii sizinle

konuştğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini

biliyoruz... Sıra Doğan Grubu'na da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek.

Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar

olabilir. Buna hazırlanıyorlar.

- AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak

istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine Müslüman olmak

gelecek. Hedefleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da

özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar?

- Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir

rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıkartı. Bu da

yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan

fazla bir şey beklemiyorum.

- CUMHURBAŞKANI NASIL?

Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam

BİR ASKERLE GÖRÜŞME (12.12.2003)

21 Aralık... PAZAR... Saat 16.00. Mehmet düşünüyor... Hayal bu ya. Bir numara

söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. Söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere

kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom. ve Tolon'a sölüyor... Biraz süre diyor.

Bunun dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri (HİLMİ ÖZKÖK) indirelim, sonra

hükümeti...Bir inmeden. bir şey olmaz. Aslında bir (HİLMİ ÖZKÖK) yukarıdaki

görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel

esçimlerler sonra hükümet daha da güçlerecek böylece ben de güçlenirim diyor

bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin

yaparım... Böyle düşündüğünün düşünüyorlar

'TOLON, HİLMİ ÖZKÖK'E İNANMIYOR'

Yeniden çalışmalar başladı. BÇG'nin yerine yine sanırım... Yine karargah

bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu (CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBU)

kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar'ı

(YAŞAR BÜYÜKANIT) harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Tolon (HURŞİT TOLON), bire

(HİLMİ ÖZKÖK'E) inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçmiden sonra bak işte

bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.

ERUYGUR'LA GÖRÜŞME (29.12.2003)

29 aralık. Şener'le görüşme... Müthiş gergin.

- Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama

bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir Kur'an kursunda vasiyetname

ele geçirdi. Adam televizyon izlemeyin, şeriat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla

bunlarla mı girecektik?

'ÇANKAYA'YA NE ÖLÇÜDE GÜVENEBİLİRİZ'

- Asıl Çankaya'ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenenibiliiz. Çok kritik bir durumda ne

yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok.

- Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir

par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip.

- En önemli unsur içimizdeki durum, birin (HİLMİ ÖZKÖK) durumu. Artık onu da

içimizde göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta

gösterip, bunu kanıtlamamız lazım.

ERUYGUR'LA GÖRÜŞME (16.01.2004)

16 Ocak Cuma... İS'le (İLHAN SELÇUK) ŞE'yle görüşme... sabah 9.30-10.40. İS:

Kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için

ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.

ŞE: Yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz

ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum

yok...bunların yetişmesi böyle.

'SELÇUK'TAN ERUYGUR'A: SİZİNLEYİZ'

İS: Tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş

göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.

ŞE: Ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. Ona dikkat ediyoruz.

İS: Ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir

kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum

ŞE: Korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.

İS: Burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara

destek veriyor.

'ABD'YE AKP'Yİ ANLATMALIYIZ'

ŞE: Anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle

görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların

o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.

İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen

göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler.

ŞE: Evet, yakışıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle

yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi

oldu. Şimdi KOÇ'U da arayıp tebrik edeceğim.

ÖZBEK'LE GÖRÜŞME (23.03.2005)

MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE

Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol

yeşillik... Bulgur pilav

- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal

gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok

biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.

- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi

Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı (Ertuğrul Kazancı)

- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk

Metal'in kullanılabilecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere

ortak olmaya, hisse almaya uygun. Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği

yerleri anlattık.

BÜYÜKANIT'LA GÖRÜŞME (28.03.2003)

(Yaşar Büyükanıt dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı) Karargaha girişte her

zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te Atatürk, onu geçince

yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine mareşal üniformasıyla

portre Atatürk. Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde

Kıbrıs'taki birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi

işlenmiş... Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarla

sanırım 30 Mayıs 2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde

toplu hatıra fotoğrafı.

Kısa bir giriş sohbeti...

Büyükanıt -Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım eski

kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük. - Sizin bu yazı çok ciddi bir

durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. eğer altta böyle bir durum öne

çıkarsa TSK bundan büyük yara alır

- Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere

gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.

(...)

'TYSON'DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU'

- Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumruk yemiş gibi oldu.

Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri

değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi.

- Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde

düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum

olabilir, deyip başka bir şey demedim

- (Ben bunların kadrolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok

haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle

kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada

bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapılabilirdi. Şimdi bunlar

tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6

ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini

görüyorsunuz

- Bana küfredin. İstediğinizi söyleyin. Mustafa bey öyle düşünmüş der, keserim.

Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım.

Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğumuz koşulları biliyorsunuz

- Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy

veren 10,5 milyona da sormak lazım. Hep bize güveniyorlar. Ama nereye kadar.

- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin

dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda

sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı,

deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz,

yeniden yoğunlaştıracağız

- Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı

fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi

gün de birinci sayfaya Hülya AVŞAR'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap

demiyorum ki.

- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güler yüzlü durduğuna

bakmayın. İngilizcesi de gakguk İngilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne

dediği belli değil.

- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin

ÖZKAN'la halederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok.

- (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa,

sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle

yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım.

- Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni

durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne ağırlığı

var. (ben, int her trbü'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu, yazısını

anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçiliği'nde çalışan

zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi, sonra neyse

ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama 28 Şubatta

üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor, onların

yaptığı hataları yapmıyor. (Benim benzer sözlerim üzerine)

- Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı oluşuyor. çok endişe ediyoruz.. (Yeri

geldikçe yazıya döndü)

-Bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya hakkım yok. Bizim içimizden de

sabırsız arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler yanlış anlaşılabiliyor.

- 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik

beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden hasetten rica ediyorum'

NOT: EKSİK KISIM AZ SONRA EKLENECEKTİR.

Haber Ara