Alınan bilgiye göre, Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Abdulvahap Yaren tarafından yapılan başvurunun dilekçesinde, 'Ermenilerden özür dileme' kampanyası ile ilgili 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararının, müştekilerin itirazı üzerine Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesince kaldırılmasına karar verildiği anımsatıldı.
Dilekçede, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının gerekçesinde, CMK'nın 160. maddesine aykırı olarak etkin soruşturma yapılmadığı ve delillerin toplanarak buna göre bir sonuca varılması gerektiğinin belirtildiği, ayrıca internet ortamında hazırlanıp imzaya açılan metindeki 'Ermenilerin felakete uğratıldıkları, bunun Türkiye Cumhuriyeti tarafından inkar edildiği, bu inkarın adaletsiz olduğu şeklindeki beyanların, Türklüğü alenen aşağılama suçunu oluşturup oluşturmayacağının mahkemesince değerlendirilmesinin uygun olacağının' ifade edildiği aktarıldı.
CMK'nın 170/2. maddesine göre, toplanan delillerden suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluştuğunu düşündüğü takdirde Cumhuriyet savcısına iddianame düzenleme yetkisinin verildiği kaydedilen dilekçede, 'İnceleme ve soruşturma başlatılan konu suç değil ise suç olmayan bir konuyla ilgili zaten delil toplanması hukukun temel prensipleriyle bağdaşmaz' görüşüne yer verildi. Dilekçede, şunlar kaydedildi: 'Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi Cumhuriyet savcısının soruşturmaya başlamasının ön koşulu, araştırdığı konunun yasalarda suç olarak tanımlanmış olmasıdır. Hukuken bu süzgeçten geçirilen bir vaka için sonraki aşamaya geçilerek bu eylemin faili ve delilleri nelerdir, bu araştırma yapılır. Cumhuriyet savcısı, soruşturma konusu ihbar edilen eylemin suç olarak yasada tanımlanan kalıplara uymadığını tespit ederse zaten fail ve başka bir araştırmaya girmesine gerek kalmaz. Bu sebeple CMK'nın 160. maddesindeki şartlar oluşmadan 170/2. maddesindeki dava açma şartlarını tartışmanın bir anlamı yoktur.'
'HAYAL GÜCÜNÜ ÇALIŞTIRMAK GEREKİR'
Söz konusu metinde, '1915 yılında Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı felaketten bahsedildiği ve bu felaketin içeriği konusunda detaya girilmediği' ifade edilen dilekçede, 'Durumdan vazife çıkarıp 'felaket' kelimesinin içeriğine istediğimiz anlamı yüklersek bile burada, yazı metninde Türklüğün ve Cumhuriyet'in aşağılandığı gizli anlamını çıkarmak için hayal gücünü çalıştırmak gerekir. Yargı ve özellikle ceza hukuk sistemi asla hayal gücüne dayalı olarak bir suçu irdeleyemez' görüşü savunuldu.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin 2. fıkrası ile Anayasa'nın 25. ve 26. maddeleri ile düşünce ve ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı anımsatılan dilekçede, 'internet sitesinde, yetmiş milyonluk bir nüfusa sahip Türkiye Cumhuriyeti'nde oransal olarak az sayıdaki kişilerin düşünce açıklamasının suç olarak tanımlanması düşünülmediği gibi eylemin yasadaki karşılığı olduğu iddia edilen TCK'nın 301. maddesindeki unsurların oluşmadığı' ifade edildi.
Dilekçede, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin takipsizliği kaldırma kararının, usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek, bu karara ilişkin kanun yararına bozma yoluna gidilmesi talep edildi.