Savcı, 'rica'yı emir telakki edip harekete geçiyor. Çevik Bir imzalı yazıdaki suçlamaların aynen yer aldığı bir fezleke hazırlayıp derhal Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderiyor. Ardından da Genelkurmay'a cevap yazıyor: 'Fezleke hazırlanıp Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir. Durum bilgilerinize arz olunur.'
Orgeneral Çevik Bir'in 28 Şubat sürecinde sadece köşe yazarlarını değil aynı zamanda haberlere beyanat veren isimlerin de cezalandırılması için savcılara yazı yazdığı ortaya çıktı. 'Hani yargı bağımsızdı?' dedirten olay, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ve Onbaşı Kadir Sarmusak'ın yargılandığı 'Köstebek Davası' ile ilgili Akit Gazetesi'nin yayınladığı 2 Ekim 1997 tarihli 'Onbaşı davasında skandal' haberiyle başlıyor. Haberde davaya bakan mahkeme başkanı Tuğamiral Mehmet Celayir'in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda teğmen olarak görevliyken illegal örgüt adına 'komünizm propagandası' yaptığı için 15 gün hapis cezası aldığı anlatılıyor.
Delil olarak ise Genelkurmay Başkanlığı'nın 1980 yılı öncesi ordu içindeki gizli komünist-Marksist yapılanmaları anlatan 'Ders Alalım' isimli kitapta yer alan bilgiler gösteriliyor. Akit muhabiri hazırladığı haberle ilgili bazı hukukçulardan görüş alıyor. Avukat Necati Ceylan'ın 'Türkiye'de askeriyenin içerisinde komünist olduğunuz zaman en üst kademeye terfi edebilirsiniz. Fakat vatanı ve milletini koruyan birisi olduğunuz zaman odacı bile olamazsınız.' ifadeleri de gazetede 'Tuğamiral Celayir davadan çekilmelidir' başlığı altında yer alıyor. Haberde bu ifadelerin yayınlanmasından 25 gün sonra dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, Adalet Bakanlığı ve Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı'na 'gizli' ibareli suç duyurusu yazısı gönderiyor. Yazıda avukat Ceylan ile haberin sorumluları suçlanarak, '...Yakışıksız, saçma iddia ve benzetmelerle TSK'nın kamuoyundaki itibarını sarsmak istenmektedir.' ifadeleri kullanılıyor. Devletin askerî kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif (TCK 159) suçunun işlendiği belirtilen yazıda, '...yasal işlem yapılmasını ve sonucundan Genelkurmay Başkanlığı'na bilgi verilmesini rica ederim.' deniliyor.
Avukat Ceylan'a göre bu ifade düpedüz talimat-emir anlamına geliyor. Ceylan, suç duyurusu prosedürünün böyle olmadığını belirtiyor. Özellikle de yazının, davanın açılması gereken Bağcılar Başsavcılığı'na gönderilmesine dikkat çekiyor.
Çevik Bir imzalı 27 Ekim 1997 tarihli yazının ardından Adalet Bakanlığı, 4 Kasım 1997'de Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı'na haberle ilgili bir işlem yapılıp yapılmadığını soruyor. Yazının üzerinden daha 1 gün geçmeden Savcı Yaşar Atay, Çevik Bir'in suçlamalarının tek bir kelimesini bile değiştirmeden fezlekesini tamamlıyor. Fezlekeyi, yargılamayı yapan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderen Bağcılar savcısı, Genelkurmay'a da ilginç bir bilgilendirme yazısı gönderiyor. Savcı Atay'ın yazısında, fezleke ile ilgili gerekli işlemleri yaptığını anlatarak, 'Durum bilgilerinize arz olunur' deniliyor. Adalet Bakanlığı'nın yasa gereği TCK 159. madde suçundan yargılama yapılabilmesi için verdiği izinle birlikte 21 Ocak 1998 tarihli Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianameyle dava 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne düşüyor. Necati Ceylan ile Akit Gazetesi Sorumlu Müdürü Murat Balibey, haklarında 3 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldığını, 11 Mayıs 1998 tarihli duruşmaya çağrıldıklarında öğrenebiliyor. Duruşmalarda 56 avukat tarafından savunulan Ceylan, tahkikat sürecinde ifadesinin bile alınmadan hakkında dava açılmasını manidar buluyor. Gazeteci Nazlı Ilıcak'ın davasıyla ilgili de yine Çevik Bir'in adli makamlara yazılar yazdığını basından takip eden Ceylan, 'Anlaşılan 28 Şubat sürecinde adli kurumları yönlendirme anlamında çok sayıda girişim olmuş.' diyor. Ceylan hakkındaki dava Ağustos 1999'da basın suçlarının affına yönelik kanunun çıkmasıyla düştü.
Bir'den Ilıcak kararına itiraz
28 Şubatçıların savcılara yaptığı baskıyla ilgili ilk belgeyi Zaman, 5 Mart'ta yayınlamıştı. Çevik Bir, savcının Ilıcak'la ilgili verdiği takipsizlik kararına 'genelkurmay başkanı namına' itiraz ediyordu.Bir 'Gizli' yazıda, savcıdan dosyanın 'gereği yapılmak' üzere ağır ceza mahkemesine gönderilmesini 'rica' ediyordu.
Komutandan DGM'ye talimat
Çevik Bir'in yargıya yaptığı baskının bir benzerinin aynı dönemde Diyarbakır'da da yaşandığı ortaya çıktı. Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı'nın yargıya yönelik yönlendirme çalışması, bölgenin önde gelen ve isimleri PKK'nın ölüm listesinde geçen işadamları Selahattin ve Mehmet Emin Altındağ kardeşlerin, terör örgütüne lojistik destek sağladığı iddiasına dayanıyor. İddialara göre; 5 Haziran 1998 tarihinde Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde düzenlenen operasyonda 6'sı kadın 7 terörist ölü ele geçirildi. Ancak operasyondan 3 gün sonra 7. Kolordu Komutanlığı adına Kurmay Başkan Vekili Albay Erhan Tavşancı, DGM'ye kişiye özel 'gizli' ibareli bir yazı gönderdi. Yazıda, operasyonu gerçekleştiren tabur komutanlığının 'bulunmadı' dediği halde, çatışmada ölen bir terörist üzerinde çıkan dokümanların incelenmesinde bazı şahıslara ait isimler ile telefon numaraları tespit edildiği, bunların adli işlemlerde kullanılması talep edildi.
Dokümanda ismi geçen Selahattin ve Mehmet Emin Altındağ kardeşler hakkında dava açıldı. Bunun üzerine iki sanık, 13 Haziran 1998'de tutuklandı. Ancak mahkeme, 4 gün sonra sanıkların delil yetersizliğinden tahliyesine karar verdi. Olayı yakından takip eden 7. Kolordu Komutanlığı adına Kıdemli Albay Kurmay Başkanı Reha Şatana imzası ile 26 Ekim 1998'de Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na PKK'ya ait olduğu iddia edilen ve ilişiğinde bir dokümanın yer aldığı 'gizli' ibareli ekli bir yazı gönderdi. Yazıda, 'teröristlerin üzerlerinde yapılan arama neticesinde daha sonra DGM'ye sevki yapılan örgütsel doküman bulunduğu' belirtiliyordu. Operasyonu gerçekleştiren Diyarbakır Kulp İkinci Tabur Komutanlığı ise böyle bir dokümanın olmadığı yönünde görüş bildirdi. Bu arada Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen yazıda, PKK bölge sorumluları olduğu belirtilen ve Dr. Nasır ve Dr. Ali'den geldiği iddia edilen iki belgede Selahattin ve Mehmet Emin Altındağ kardeşlerin örgüte lojistik destek sağladığı iddia edildi. Yapılan incelemede, belgelerin de sahte olduğu anlaşıldı.
Yaklaşık bir yıl süren yargılama sonucunda Diyarbakır DGM, Altındağ kardeşlere isnat edilen suçlamalarla ilgili inandırıcı delil ortaya konulamadığı için beraat kararı verdi. Kararın ardından da mahkeme üyeleri sürgün edildi.
(ZAMAN)