Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Uçurumun kenarında bir gezegen?

Banka fiyaskoları, iflaslar, işyeri kapanmaları ve ticari rehineler, gezegenimizde onmilyonlarca işsiz ortaya çıkaracak.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-03-06 03:45:00

Uçurumun kenarında bir gezegen?


Michael T. Klare*

Global ekonomik erime halihazırda, banka fiyaskolarına, iflaslara, işyeri kapanmalarına ve ticari rehinlere el konulmasına neden oldu ve gelecek yıl, gezegenimiz çapında on milyonlarca işsiz ortaya çıkacak. Fakat 2008 batışının en korkutucu diğer sonuçlarından birisi de, sadece son zamanlarda kendini gösterdi: artan sivil huzursuzluk ve etnik çekişmeler. Belki de bir gün, bütün bunları savaş takip edebilir.

İnsanlar piyasaların ve hükümetlerin global krizi çözmek konusundaki yeterliliklerine güvenlerini kaybederken, muhtemelen şiddetli protestolarda ayaklanacakar veya kötü durumlarından sorumlu olarak gördükleri diğer kişilere saldıracaklardır. Hedef alınan bu kişilere hükümet görevlileri, işyeri müdürleri, mülk sahipleri, göçmenler, ve etnik azınlıklar da dahil olacaktır. (Liste, gelecekte, uzun, cesaret kırıcı ve sinir bozucu olabilecektir.) Eğer halihazırdaki ekonomik felaket, Başkan Barack Obama?nın ?kaybedilmiş onyıl? olarak adlandırdığı şeye dönüşürse; sonuç, ekonomi tarafından tutuşturulmuş patlamalarla dolu bir global manzara olacaktır.

Gerçekten, eğer vahşi bir zevkleetkilenmek istiyorsanız, duvarınıza bir dünya haritası asın ve şiddet olaylarının meydana geldiği yerlere kırmızı toplu iğneler sokmaya başlayın. Atina (Yunanistan), Longnan (Çin), Porto Prince (Haiti), Riga (Letonya), Santa Cruz (Bolivya), Sofya (Bulgaristan), Vilnius (Litvanya), ve Vladivostok (Rusya) başlangıç noktaları olacaktır. Reykjavik, Paris, Roma ve Zaragoza?dan Moskova ve Dublin?e diğer pek çok şehir, işsizliğin artması ve ücretlerin düşmesi sebebiyle, ki muazzam sayıda ihtilal polisinin hazır bulunmasına kısmen sistemli bir şekilde müteşekkir olan pek çok protestolara şahit oldular. Eğer ?hiç biri henüz ABD?de bulunmayan- şu noktalara turuncu toplu iğneler saplamak isterseniz, haritanız muhtemelen alev alev yanan canlı bir görünüm kazanacaktır. Ve eğer bahis oynayan biriyseniz, bu haritanın çok kısa bir zaman sonra, çok fazla sayıda kırmızı ve turuncu toplu iğnelerle dolacağını söylemek çok güvenilir bir iddia olacaktır.

Çoğunlukla, böylesi ayaklanmalar, şiddet durumunda bileve hatta ayaklanmalara, gözyaşı bombalarına ve polis kordonlarına bağlı olarak şehirler felç olmaya başlasalar bile, muhtemelen herhangi bir yerle sınırlı kalacak gibidirler veya hükümet güçlerinin onları günler ve haftalar içinde kontrol altına alabilmesine yetecek kadar örgütsüz ve karmaşıktırlar -geçen Aralıkta altı günlük Atina?da olduğu gibi. Ki en azından, durum şimdiye kadar bu şekilde gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, ekonomik kriz gittikçe kötüye giderken, bu olayların bazılarının çok daha fazla aşırı ve uzun ömürlü olaylara dönüşerek metastas yapması tamamen mümkündür: silahlanmış isyanlar, askerin kontrolü ele alması, sivil anlaşmazlıklar, hatta devletler arasında ekonomik nedenlerin tutuşturduğu savaşlar.

Başgösteren her bir şiddet olayı, kendi ayırıcı kökenlerini ve karakteristiklerini barındırmaktadır. Bununla birlikte hepsi de, gelecek hakkında duyulan benzer bir kaygı ve işleyen kurumların eldeki problemleri çözme yeteneğine duyulan güven kaybı tarafından yönetilmektedir. Ve ekonomik krizin, daha önce global olarak görülmediğini çeşitli şekillerde ispat ettiği gibi,?özellikle modern iletişimlerin hemen hemen enstantane bir tabiatı olduğu göz önünde bulundurulursa- böylesi yerel olaylar uzaktaki insanları, sadece sanal hisse bağlı olarak, kışkırtma potansiyeline sahiptir.

Ekonomi tarafından başı çekilen şiddetin yayılması

2008?in ilkbaharında patlak veren gıda fiyatlarının yükselmesine cevap olarak yapılan ayaklanmalar, ekonomiyle bağlantılı şiddetin hızla yayılabileceğini akla getirmiştir. Batı haber kaynaklarının bu türden bütün olayları çekim alanına alması ihtimal dışıdır, fakat New York Times ve Wall Street Journal?de kaydedilenler arasında, Kamerun, Mısır, Etiyopya, Haiti, Hindistan, Fildişi Sahilleri ve Senegal de mevcut.

Örneğin Haiti?de binlerce protestocu, yalnızca hükümet birlikleri ve BM tarafından geri çevrildikleri için Porto Prince?teki başkanlık binasına hücum etti ve yiyecek bağışı talebinde bulundu. Pakistan ve Tayland da dahil diğer ülkeler ise, çiftliklerde ve depolarda ülkenin boyunca askeri birlikler istihdam etmek suretiyle böylesi hücumları yıldıracak hızlı çözümler aradılar.

Ayaklanmalar sadece yazın sonunda; düşen enerji fiyatları, sonuç olarak gıda fiyatlarının da düşmesine sebep olduğunda yatıştı. (Gıda fiyatları şu anda, petrol ve doğal gaz fiyatlarına yakından bağlı, çünkü petrol kökenli kimyasallar (petrokimyasal) tahıl işlenmesinde yaygın ve aşırı derecede kullanılıyor.) Bununla birlikte ABD, Arjantin, Avustralya, Çin, Orta Doğu ve Afrika?nın tahıl ambarı olan bölgeleri etkileyen kuraklık destanları göz önünde bulundurulduğunda; kaygı verici bir şekilde, bu elbette geçici bir dinlenme. Buğday, soya fasulyesi ve muhtemelen pirinç fiyatlarını gelecek aylarda araştırın ?sadece gelişmekte olan ülkelerde milyarlarca insan, global ekonomik çöküşten dolayı marjinal gelirlerinin düştüğünü göreceklerinden eminler.

Fakat yiyecek ayaklanmaları, 2008?de kanlı bir görüntü oluşturan ekonomik şiddetin sadece bir şekli. Ekonomik koşullar kötüye gittikçe, artan işsizliğe, hükümet beceriksizliklerine ve yoksulların ihtiyaçlarına değinilmemesine karşı yürütülen protestolar da patlak verdi. Örneğin Hindistan?da şiddet protestoları pek çok anahtar alandaki dengeyi tehdit etti. Genellikle ahlaki, dini veya sınıf ihtilafı olarak tanımlanmasına rağmen bu patlamalar, tipik olarak ekonomik kaygı ve başka birilerinin dahil oldukları grubun sizinkilerden daha iyi geçindiği ve sizin harcamalarınızdan daha fazlasını harcadığı şeklindeki yaygın bir duygu tarafından yönlendirilmektedir.

Örneğin Nisanda, Hindistan?ın kontrolündeki Keşmir?de altı günlük yoğun ayaklanmaların suçlusu, Müslüman nüfusun çoğunluğu ile Hinduların egemen olduğu Hint hükümeti arasındaki dini husumet olarak görüldü: bununla birlikte eşit olarak önemli olan şey, pek çok Keşmirli Müslümanın iş, barınma ve toprak kullanımında ayrımcılık olarak yaşayıp tecrübe ettiği şeyden de öte, derin bir hınçtı. Daha sonra, Mayısta, Gujjar olarak bilinen binlerce göçebe çoban, özel ekonomik haklar kazanmak için, Taç Mahal?in bulunduğu Agra kentine giden kara yollarını kapatarak konvoylara engel oldu; polis kalabalığa ateş ettiğinde 30?dan fazla insan öldü. Ekimde ekonomiyle bağlantılı şiddet, ülkenin uzak kuzeydoğusunda bulunan Assam?da patlak verdi. Bu şehirde fakirleştirilmiş olan yerel halk kendilerinden daha fakir olan kimselerin, çoğunlukla da Bangladeş yakınlarından gelen göçmenlerin bölgeye girişine direniyor.

Ekonomik olarak yönlendirilen çatışmalar aynı zamanda 2008?de Çin?de de patlak verdi. Çinli otoriteler tarafından ?kitlesel olaylar? olarak sınıflandırılan böylesi olaylar, genellikle ani işyeri kapatmaları, veya kanundışı toprak el koymaları dolayısıyla maaşını kaybetmiş işçiler tarafından gerçekleştirilen protestoları içermekte. Çoğu kez protestocular, şirket müdürleri veya hükümet otorilerinden tazminat talep etmekten çok, club-wielding polisi tarafından selamlanmak maksadı taşıyordu.

Söylemeye gerek yok, Çin Komünist Partisi liderleri böylesi olayları tanımak ve kabul etmek konusunda gönülsüz olmuşlardır. Bununla birlikte bu Ocak ayı, Liaowang (Haftalık Görüş) dergisi, mecburi işten çıkarma ve ücret tartışmalarının özellikle de ülkenin üretim kapasitesinin çoğunun karşılandığı doğu kıyıları boyunca, bu çeşit ?kitlesel olayları? tetiklediğini rapor etti.

Tek tük görülen böylesi şiddet olayları Aralığa kadar, gelişmekte olan ülkelerden Batı Avrupa ve Eski Sovyet Birliği?ne ilerledi. Burada, protestolar uzatmalı işsizlik korkusu, hükümetin yetkisini kötüye kullanması ve kabiliyetsizliğine duyulan nefret ve her şeye rağmen ?sistem? olarak tanımlanan şeyin vatandaşların büyük çoğunluğunun gelecek beklentilerini tatmin etme konusundaki yetersizliği hissi tarafından fazlasıyla yönlendirilmiştir.

Bu yeni dalga karışıklıkların en erken gerçekleşenlerinden biri, 6 Aralık 2008?de Atina?da, polisin 15 yaşındaki bir okul çocuğuna, şehir merkezindeki kalabalık bir mahalledeki münakaşada ateş açıp öldürmesinden sonra meydana geldi. Öldürme olayının haberi şehirde yayılırken, yüzlerce öğrenci ve genç, şehir merkezine akın etti ve ihtilal polisiyle, taşlar ve yangın bombası atarak çetin bir savaşa tutuştu.

Hükümet görevlilerinin daha sonra cinayetten dolayı özür dilemesi ve kazara adam öldürmeye karışmış olan polis memurunu cezalandırmasına rağmen, Atina?da ve diğer Yunan şehirlerinde aralıksız olarak isyanlar çıkmaya başladı. Lüks mağaza ve otellerin bazıları ateşe verilirken, öfkeli gençler ?geniş çapta devlet ajanları olarak görülen- polise saldırdı. Bir tahmine göre, altı günlük isyan yılbaşı alışveriş sezonunun zirvesinde, ticari faaliyetlere 1.3 milyar$?lık zarar verdi.

Aralık ayında Rusya da, ithal arabalara yüksek bir gümrük vergisi konulmasıyla tetiklenen bir şiddet protestoları taşkını yaşadı. Ülke içi (2009?da yüzde 50?ye kadar daralması beklenen) oto endüstrisinin tehlikeye atılmasını engellemek amacıyla Başbakan Vladimir Putin tarafından başlatılan girişimlerle konan gümrük vergileri, kullanılan Japon araçlarının ülke çapındaki ticaretinden fayda elde eden Vladivostok?taki Uzak Doğu limanındaki tüccarlara bir büyük darbe oldu. Yerel polis, gümrük vergisine karşı protestolara karşı sert tedbirlerle önlem almayı reddettiğinde, otoriteler Moskova?dan 3,700 mil uzaktaki özel kuvvet birimlerinin uçarak olay yerine girmesinden, açıkça ve yeterince endişe duydular.

Ocak ayında, bu çeşit olaylar Doğu Avrupa?ya sıçrıyor gibi göründü. 13 ile 16 Ocak arasında, polisle çatışmaya girilen şiddet olaylarının gerçekleştiği hükümet karşıtı protestolar, Letonya?nın başkenti Riga?da, Bulgaristan?ın başkenti Sofya?da ve Litvanya?nın başkenti Vilnius?ta patlak verdi. Ekonomik nedenler tarafından yönlendirilen şiddetin dünya ülkeleri arasında yayılmasının eşiğinde olduğumuzu iddia ederken, zaten böylesi olayların hepsini akılda tutmak esasen imkansızdır.

Dengesizlik için mükemmel bir reçete

Böylesi olayların çoğu, -bir gümrük vergisi, yerel bir fabrikanın kapatılması, hükümetin tasarruf tedbirleri ölçülerinin duyurulması gibi- ani bir vaka tarafından tetiklenirken, iş dünyasında da sistemik faktörler bulunmaktadır. Ekonomistler şu anda 1930?lardaki Büyük Buhran?dan beri herhangi bir krizden daha derin bir durgunluğun ortasında olduğumuz konusunda fikir birliği içinde bulunurlarken, genellikle ?II. Dünya Savaşı?ndan sonraki bütün diğerleri gibi- bu darboğazın, tipik bir iyileşmenin/tedavinin başlangıcına kadar, bir veya iki, yahut da üç yıl süreceğini farzediyorlar.

Durumun bu olmayabileceğinden şüphelenmek için iyi sebepler var ?ki yoksul ülkeler (zengin ülkelerdeki pek çok insanla birlikte) böylesi bir tedaviyi çok daha uzun bir süre beklemek zorunda kalacaklardır, veya hiçbir zaman hiçbir iyileşme görmeyeceklerdir. Ipsos/McClatchy anketine göre, ABD?de bile, Amerikalıların yüzde 54?ü ?en kötü? olanın, ?henüz gelmedi?ğine ve sadece yüzde7?si ?ekonominin köşeyi döndüğüne? inanıyor. Nüfusun yüzde 25?i ise, krizin 4 yıldan fazla süreceğine inanıyor. ABD, Rusya, Çin veya Bangladeş?te, -olaylar insanların söylediklerinden çok daha kötüye gidiyor şüphesi- bu kızgınlığın temelinde yatıyor, ki bu da global şiddet salgınının tutuşarak alev almasına yardım ediyor.

Dünya Bankası?nın en son durum raporu, Global Ekonomik Manzara 2009, bu beklentileri iki şekilde karşılıyor. En kötü ibaresini kullanmayı reddediyor, hatta göz ardı etmek için gereginden fazla temiz olması noktasından, ima etmeyi beceriyorken bile, uzun vadeli veya hatta geçici bir manzarada, dünyadaki pek çok kişi için ekonomik koşullarda gerileme olduğu söyleniyor. Güya vurgusuz bir tonda ?pekçok medya bilgini varken- çok uzak olmayan gelecekte ekonomik iyileşmenin olasılığına bağlı olarak, rapor, eğer şartlar tam anlamıyla düzgün gitmezse gelişmekte olan dünyada potansiyel kalıcı zararlarla ilgili pek çok uyarıyla dolu bulunuyor.

Özellikle iki kaygı, Global Ekonomik Manzara 2009?a egemen olmuş: varlıklı ülkelerdeki bankalar ve işletmeler, büyüme olasılıkları hangi noktada kalırsa kalsın, bunu baskı altında tutarak gelişmekte olan ülkelerde yatırım yapmaktan vazgeçecek; ve artan bioyakıt üretimi için tarıma elverişli alanların kullanımı yüz milyonlarca kişinin kullanılabilir gıdaya ulaşmasında bir azalmayla sonuçlanırken, gıda fiyatları rahatsız bir şekilde artacak.

Ekonomik tepkiler konusundaki Polyannacı pasajlarına rağmen, rapor, Üçüncü Dünya ülkelerindeki Birinci Dünya yatırımındaki neredeyse çok açık ve yaklaşmakta olan azalmanın ne anlama geldiğini tartışırken lafı ağzında gevelemiyor:

Kredi pazarları şimdiye kadar alınan dirençli politika müdahalelerine cevap vermekte başarısız mı olmalı, gelişmekte olan ülkeler için sonuçlar çok ciddi olabilir. Böylesi bir senaryo önemli bir karışıklık ve hengameyle karakterize edilecektir, bu karışıklıklar gelişmekte olan ülkelerdeki banka iflasları ve döviz krizlerini ihtiva edecektir. Birkaç gelişmekte olan ülkedeki keskin negatif büyüme, artan yoksulluk ve işsizlik de dahil, bütün mevcut yan tepkiler kaçınılmaz olacaktır.

2008?in sonbaharında, rapor yazıldığı zaman, bu o zaman ?en kötü durum senaryosu? olarak düşünüldü. Dünya çapındaki yatırımda gerçek bir donmayı bildiren finansal analistlerin görüşlerine göre, o zamandan beri, durum açık ve radikal bir şekilde daha da kötüye gitti. Eşit şekilde rahatsız eden şey, ulusal gelirlerinin çoğu için üretilen malların daha zengin ülkelere ihracatına güvenen yeni endüstrileşmiş ülkeler, büyük çapta işyeri kapatmaları ve işten çıkarmalar sahnelenirken satışta heves kırıcı gelişmeler bildirdi.

Dünya Bankası?nın 2008 araştıması aynı zamanda, gelecekte gıda mevcudiyeti konusunda veri güçlüğü çekildiğini içermektedir. Gezegenin büyüyen dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılayabilecek yeterli gıda maddesi üreteceği konusunda ısrarlara rağmen, araştırmacılar, yeterli yiyeceğin insanların satın alabileceği fiyatlarda mevcut olabileceği konusunda kendinden emin olmaktan uzaktı, özellikle de hidrokarbon fiyatları bir kere daha tekrar yükselmeye başlamışken. Daha önce tarım alanları hiç, bioyakıt üretimi için ayrılmamıştı ve buhar kaybettirerek ?mucize tohumlar?ın elde edilmesi ve bunların kullanımıyla hasat gelirini artırmak için harcanan çabalarla birlikte düşünüldüğünde, Banka analizcileri genel umutlu bakış açılarını ikazlarla dengelemek zorunda kaldılar: ?Eğer bioyakıtla ilgili ürün talebi çok daha güçlü olursa veya üretim performansında hayal kırıklıkları yaşanırsa, gelecekteki gıda ihtiyaçları geçmiştekinden çok daha pahalı olacaktır.?

Dünya Bankası?nın şu iki bulgusunu uzlaştırırsanız ?gelişmekte olan ülkelerde sıfır büyüme ve artan gıda fiyatları- acımasız bir sivil huzursuzluk ve şiddetin mükemmel reçetesine ulaşmış olacaksınız. 2008?de ve 2009?un başlarında veri alınan bir haftada görülen sosyal patlamalar, içinde kurak bir alanda çalıdan çalıya sıçrayan bir yangın gibi yayılan çok sayıda ayaklanma ve sivil karışıklıklardan oluşan şehir çıkrıkları olan acımasız bir geleceğin katıksız habercileri olacaklardır.

Uçurumun kenarındaki bir dünyanın haritasını çıkarmak

Günümüzdeki dünyayı araştırdığınızda, böylesi çok yönlü sosyal patlamaların fazlalığını ?veyahut daha da kötülerini- tesbit etmek tamamen kolay bir şeydir. Örneğin Çin?i ele alalım. Şimdiye kadar otoriteler, daha geniş bir birliktelik için toplanmalarını engelleyerek, birbirinden ayrı ?kitlesel olayları? kontrol etmeyi başardı. Fakat muazzam bin yıllık başkaldırıların 2,000?den fazla hikayesi olan bir ülkede, böylesi gerginlik tırmanmaları her Çinli liderin aklında bulunmak zorundadır.

2 Şubatta, üst düzey bir Çinli görevli, Chen Xiwen, yalnızca 2008?in son birkaç ayında, son yıllarda kırsal kesimi, ülkenin canlı ve gelişen şehirleri için terk eden tereddüt içindeki 20 milyon göçmen işçinin işlerini kaybettiğini duyurdu. Daha da kötüsü, işlerini 2009?da tekrar kazanabilmek için çok küçük bir umutlarının olması. Eğer bu işçilerden çoğu tekrar kırsal kesime geri dönerse, orada da hiçbir şey bulamayabilir, hatta çalışmak için bir toprak parçası bile.

Bu şartlar altında, ve muhtemelen gelecek yıl kıyı fabrikalarının kapatılmasıyla ilave edilecek olan milyonlarla birlikte, kitlesel huzursuzluk yüksek bir noktada bulunuyor. Pek tabiî ki, hükümet kırsal kesimde istihdam imkanları yaratmak maksadıyla 585 milyar$lık bir teşvik planı hedeflendiğini duyurdu ve aynı zamanda, protestocularla mücadele ederken disiplin ve baskı uygulamaları için de güvenlik güçlerine çağrıda bulundu.

Çoğu analizci şimdi şuna inanıyor: ihracat kurumaya devam ederken, artan işsizlik ulusal çapta grev ve protestolara neden olabilir ki bu normal polis kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğratır ve ordu tarafından büyük çaplı bir müdahale gerektirir (1989 Tiananmen Meydanı gösterileri sırasında Beijing?de meydana geldiği gibi).

Veya petrol fiyatları yükseldiğinde hükümetlerin muhalif grupları satın almasına veya güçlü ülke içi güvenlik güçlerini finanse etmesine izin vererek gelirlerde kurnaz bir yükselme yaşamış olan pek çok Üçüncü Dünya petrol devletini ele alalım. Ham petrolün varil başına 147$dan, 40 dolardan bile daha düşük bir seviyeye inen fiyatlarıyla, bu ülkeler, Angola?dan güçsüz Irak?a kadar, şimdi çok büyük bir dengesizlikle yüzyüze gelmişlerdir.

Nigeria is a typical case in point: When oil prices were high, the central government in Abuja raked in billions every year, enough to enrich elites in key parts of the country and subsidize a large military establishment; now that prices are low, the government will have a hard time satisfying all these previously well-fed competing obligations, which means the risk of internal disequilibrium will escalate. An insurgency in the oil-producing Niger Delta region, fueled by popular discontent with the failure of oil wealth to trickle down from the capital, is already gaining momentum and is likely to grow stronger as government revenues shrivel; other regions, equally disadvantaged by national revenue-sharing policies, will be open to disruptions of all sorts, including heightened levels of internecine warfare.

Nijerya bu noktada tipik bir vakadır: Petrol fiyatları yüksekken, başkent Abuja?daki merkezi hükümet her yıl avantadan milyarlarca para kazandı; bu, ülkenin anahtar konumlarında bulunan elitleri zenginleştirmek için yeterli bir miktardı. Ve geniş bir ordu teşkilatını sübvanse etti; şimdi fiyatlar düştü, hükümet artık evvelce iyi beslenmiş ve birbirine rakip olan zorunlulukları tatmin etmekte çok zorlanacak. Bu da ülke içi istikrarsızlık riskinin artması anlamına geliyor. Petrol üreten Nijer Delta bölgesinde, sermayeden damlayan petrol servetinin çökmesiyle birlikte halk arasındaki yaygın memnuniyetsizlik tarafından tutuşturulan bir isyan, şimdiden hız kazanıyor ve devlet hazinesi büzülürken, isyan muhtemelen daha da güçlenecek; ulusal hazine paylaşımı politikalarından dolayı eşit derecede dezavantaja sahip olan diğer bölgeler, karışıklığın her çeşidine açık bir hal alacaktır ve bunlara her iki taraf için öldürücü olan bir savaş da dahildir.

Bolivya da ekonomik şiddetin artmasının eşiğinde asılı duruyor görünen bir diğer enerji üreticisi. Batı yarımküresindeki en yoksul ülkelerden biri ve doğusunda, ovalık bölgelerde, önemli petrol ve doğalgaz rezervlerini barındırıyor. Nüfusun çoğunluğu ?pekçoğunun ataları Hintlidir- Başkan Evo Morales?i destekliyor. Morales rezervleri kontrol eden güçlü devlet gösterileri yapmak peşinde koşuyor ve gelirleri halkın yoksullarını kalkındırmak için kullanıyor. Fakat ülkenin doğu kısmındakilerin çoğunluğu, buralar da genelde Avrupa soyundan gelen elitlerin kontrolünde, hükümetin müdahalelerine kızmakta ve rezervleri kendileri kontrol etmenin çarelerini aramakta. Onların daha fazla bir otonomiye ulaşmak için gösterdikleri çabalar, hükümet birlikleriyle tekrarlayan çatışmalara neden oluyor ve kötüleşen zamanlarda, büyük çaplı bir sivil savaşın sahnesini hazırlayabilir.

Ürküten, global durum göz önüne alındığında, böyle durumlarda genellikle beklenmeyen bir gelişme diğerini takip eder, geleceğe yönelik tahminler tehlikelidir. Bununla birlikte halk seviyesinden bakıldığında, temel resim oldukça nettir: varolan sistemlerin ve kurumların olayları doğru yerleştirme kapasitesine sahip olmadığı gibi yaygın bir duyguyla birlikte bulunan yaşadığımız ekonomik çöküş, halihazırdaki endişe, dehşet ve öfkenin potansiyel olarak öldürücü bir hazırlığını üretiyor. Bir veya diğer çeşidin popüler patlamaları kaçınılmazdır.

Bu yeni gerçekliğin bazı algılamaları, ABD istihbarat topluluğunun en yüksek menzillerine sızmış olmak için ortaya çıkıyor. Milli İstihbarat Direktörü Amiral Dennis C. Blair, 12 Şubattaki İstihbaratla ilgili Senato Seçme Komitesi?nden önceki tanıklığında ?şu andaki geçerli durumun bu olduğundan emin bir şekilde- açıkladı: ?Birleşmiş Devletler?in başlıca yakın dönem güvenlik kaygısı, global ekonomik krizdir ve onun jeopolitik uygulamalarıdır. İstatiksel modelleme gösteriyor ki ekonomik krizler, bir veya iki yılın üzerinde bir süre devam edecek olursa, rejimi tehdit eden istikrarsızlık riskini artırır.?

Blair ?rejimi tehdit eden istikrarsızlık?tan bahsederken kafasında hangi ülkeler olduğunu belirtmiyor ? Amerikan istihbaratı sözlüğünde yeni bir kavram, en azından ekonomik krizlerle bağlantılı olduğunda böyle ?fakat tanıklığından ortaya çıkıyor ki ABD görevlileri Afrika, Orta Doğu, Latin Amerika ve Orta Asya?daki zayıf ulusların düzinelercesini yakından izliyor.

Şimdi duvarınızdaki, üzerinde tamamen kırmızı ve turuncu iğneler bulunan haritanıza geri dönün ve kırmızı ve turuncunun çeşitli tonlarındaki uygun ülkeleri gayr-ı safi milli hasıladaki göze çarpan son düşüşleri ve işsizlikteki artışları belirtmek maksadıyla renklendirmeye devam edin. Emrinizde 16 istihbarat dairesi olmaksızın, uçurumun kenarındaki bir gezegenin geleceği gittikçe kararırken, Blair ve dostlarının istikrarsızlık açısından gözlediği yerler hakkında, hala oldukça iyi fikirlere sahip olabilirsiniz.

*Asia Times yazarı ve Hampshire College?da barış ve dünya güvenliği çalışmaları profesörü.

Bu makale Meryem Zeynep Yıldız tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara