Haber Merkezi / TİMETURK
Sekiz yılda üç din değiştirdi, rabbiliği kayıtdışı, ajan gibi davranmayı seviyor ama gizli servis Kaynakları 'güvenilmez' olarak sınıflandırıyor ve yalnız türkiye den kaçmıyor... Ergenekon davasının karakutusu aslında kim? işte yanıtı..
Tuncay Bubay, Daniel Levi, Kemal Kosba, Tuncay Güney...
En yakınındaki insanlar Tuncay Güney'i ilk kez anlatıyor. 5 ülkede aylar süren dev araştırma Newsweek Türkiye?de.
Newsweek dergisi Haziran 2007?de İstanbul Ümraniye?de bir gecekonduya yapılan baskınla başlayan Ergenekon davası sürecinin hala en önemli isimlerinden biri olan Güney?in izini Mısır?da sürdü. Nedeniyse birkaç habere ve kitaba yansısa da hala aydınlatılmayan, Mısır, İsrail, Türkiye ve Kanada dörtgeninde şekillenen bir başka iddia...
Mısırlı savcı: Attar'a üç isim yardım etti ve onu MOSSAD ajanı olarak devşirdiler
Mısırlı savcı Hisham Badawi, Ocak 2007?de Kahire Havaalanı?nda tutuklanan ve Mısır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından ?MOSSAD ( İsrail Gizli Servisi) adına casusluk yapmak suçundan? 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Mısır ve Kanada çift pasaportlu Mohamed Essam Ghoneim El-Attar?a Türkiye ve Kanada?da üç ismin yardımcı olduğunu ve onu MOSSAD ajanı olarak devşirdiklerini ileri sürüyor. Son ikisinin hem Türkiye hem İsrail pasaportu taşıdığı düşünülen Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay aynı davada gıyabında 15?er yıl hapis cezası aldılar. Sadece Mısırlı yetkililere göre değil, Güney?i yakından tanıyan başka isimlere göre de bu üç isimden en az biri (bazılarına göre üçü de) Tuncay Güney?den başkası değil.
Tuncay Güney neden soruşturma yada yargılamaya maruz kalmadı?
Peki aradan iki sene geçmesine ve yeri sabit olmasına rağmen Güney neden kendi adıyla bu davada bir soruşturma ya da yargılamaya maruz kalmadı? Ergenekon davasının 2 bin 500 sayfadan fazla tutan iddianamesinde 492 yerde adı geçen, savcıların ?şüpheli firari? olarak değerlendirdiği Güney?in bu davada ne sanık ne de tanık olmasından daha gizemli bir soru bu. Ancak ?El-Attar Davası?nın dosyası incelenip haber için konuşan yetkililerin vurguladığı ?İsrail gölgesi? dikkate alındığında kum fırtınasında ufku görmek biraz daha kolaylaşıyor.
El-Attar kimdir?
31 yaşındaki El-Attar, Kanada?dan havalanan uçağa bindiğinde başına geleceklerin farkında değildi. Mısır İstihbarat Servisi?nin adamları El-Attar hakkında yeterli bilgiyi topladıklarını düşünmüş olacaklar ki, 1 Ocak 2007?de Kahire Havaalanı?na iner inmez gözaltına alındı. El-Ahram gibi Mısır?ın önemli yayın organlarına yansıyan bilgilere göre, İslam dünyasına bilim adamı yetiştiren Kahire?deki ünlü üniversite El-Ezher?de pozitif bilimler okuyan El-Attar, dördüncü sınıfta okulu bırakıp 2001 Ağustos?unda turist vizesiyle Türkiye?ye geldi.
El-Ahram?a göre, El-Attar iki yıl önce Mısır polisine verdiği ifadesinde Türkiye?ye ayak bastıktan sonra bir Iraklıyla tanıştığını ve bu kişinin, kendisine iş bulma, ikamet ve çalışma izni konularında yardım edeceğini söyleyerek İsrail Büyükelçiliğine götürdüğünü söylüyor. Büyükelçiliğe gidildiğinde El-Attar, ismi Janet olduğu söylenen İsrailli bir kızla tanıştırıldı ve kız kısa bir sohbetin ardından onu Daniel Levi adlı biriyle baş başa bıraktı. Levi ona ?Nil?den Fırat?a karda uzanacak İsrail devletini kurmak üzere yardımına ihtiyaç olduğunu, İsrail?in değişik milletlerden Araplar?a ulaşmasını sağlarsa hayallerini daha kolay gerçekleştirebileceğini? söyledi.
Tuncay Güney?le 2006?da Torontoda tanışan gazeteci Faruk Arslan, ?Ergenekon ve Karakutusu? adlı kitabında Güney?in çevresindeki insanlar kendine saygı duysun diye sık sık MOSSAD ajanı olduğunu vurguladığını ve bir söyleşilerinde şöyle dediğini aktarıyor: ?Nil?den Fırat?a Büyük İsrail Projesi bizim ekmek teknemiz.?
Levi?nin El-Attar?dan Mısırlı, Iraklı, Suriyeli, Ürdünlü, Libyalı ve Lübnanlı Araplarla yakınlaşmasını istediği, onun da bu ülkelerden insanların bir araya geldikleri yerlere sık sık giderek bu talimatı yerine getirdiği ifadelerden anlaşılıyor. Bazı Mısır gazetelerine göre Mısır istihbaratı şüpheli El-Attar?ı Türkiye?de takip etmeye başladı.
El-Attar Ocak 2007?de yakalandıktan bir ay sonra, Mısır DGM Savcısı Hisham Badawi, onu ve üç kişiyi (Daniel Levi, Kemal Kosba, Tuncay Bubay) İsrail adına casusluk yapmakla suçladı. Mısır Devlet Haber Ajansı?na göre Kosba ve Bubay, aynı zamanda Türk vatandaşıydı. İddiaya göre bu üç İsrailli El-Attar?ı MOSSAD ajanı yapmışlar, önce Türkiye?de, daha sonra da Kanada?da yaşayan Mısırlı ve diğer Araplarla ilgili bilgi toplamışlardı.
El-Attar?ın ilk avukatı Muhammed Ragab El-Assal, 24 Şubat?taki ilk duruşmadan bir hafta önce davayı bıraktığını açıkladı. Newsweek Türkiye?ye konuşan avukat, El-Attar?ın casus olduğundan emin olduğunu ancak ne kadar önemli bir casus olduğunu ve irtibatta olduğu kişilere tam olarak ne tür bilgiler aktardığını kimsenin bilmediğini savundu. El-Assal, ?Önce itiraflarını baskı altında verdiğini düşündüm, ama ifadesini okuduktan sonra kazanılması imkansız bir mücadeleye girmenin anlamsız olduğunu fark ettim. Şüphelinin bu işlerin içinde olduğu ortada ve asla bir vatan hainini savunmam. Davada adı geçen diğer üç kişinin durumu ise gerçekten garip. Bence bunlar aynı kişi, ama müvekkilim bunu gerçekten bilemezdi. Çünkü elindeki bilgiyi bazen buradaki, bazen şuradaki birine aktarıyordu? şeklinde konuştu.
El-Attar?ın MOSSAD ajanlarıyla irtibatı Türkiye?de başladı ama bitmedi. Genç Mısırlı, korktuğu için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği?ne (BMMYK) iltica talebiyle başvurmaya gitmeden önce Hıristiyan oldu ve Mohamed olan ismini Joseph Ramsy El-Attar olarak değiştirdi. Avukat El-Assal ise El-Attar?ı Hıristiyan olmaya ve mültecilik başvurusu için Mısır?da dini baskıya uğradığını söylemeye ikna eden kişinin Daniel Levi olduğunu iddia ediyor.
Kanada?daki Globe and Mail gazetesi El-Attar?ın itiraflarından yola çıkarak Ankara?daki İsrail büyükelçiliğinden isimlerin, onu kitaplar hakkında rapor hazırlamak da dahil olmak üzere bir dizi teste tabi tuttuğunu, Türkiye?deki Katolik din önderleriyle tanıştırdıkları yazıyor.
Daha sonra Ankara?daki görevinin bittiği ve MOSSAD ajanı olarak ikinci görev yerinin Kanada?nın Vancouver şehri olduğu söylendi. Bunu söyleyen de Daniel Levi?ydi.
2002 ortasında Vancouver?e ayak basan El-Attar hakkında Globe and Mail?e konuşan Anne-Tose Sims, ?William? olarak tanıdığım genç Mısırlı?nın Kanada?ya gelmesi konusunda anlattığı hikayeden hemen şüphelendim. El-Attar koluna haç dövmesi yaptırdığı için Müslüman babasının onu eve kilitlediğini, pencereden atlayıp ailesinin BMW?siyle Kahire Havaalanı?na gittiğini söyledi? dedi.
Kemal Kosba ve Tuncay Bubay'la tanışma
Dava dosyasında yer alan bilgiye göre El-Attar Vancouver?da Kemal Kosba isimli ikinci bir İsrailli?yle irtibata geçti. Kosba, El-Attar?a kendisini, daha önce tespit edilmiş olan ?ee, Jack baba nasıl? parolasını söyleyerek tanıttı. Kosba, El-Attar?a Vancouver?da bir lokantada iş bulmada yardım etti. Bu lokantada çalıştığı süre boyunca El-Attar dördü Mısırlı toplam 12 Arap hakkında rapor hazırladı. Daha sonra Kosba ona birçok Mısırlı?nın yaşadığı Toronto?ya gitmesi gerektiğini söyledi. Ortadan kaybolan El-Attar altı-yedi ay sonra Toronto?da ortaya çıktı. Bir fast-food lokantasında çalışmaya başlayan El-Attar, burada Tuncay Bubay?la tanıştı. Bubay?ın onu Toronto?daki Canadian Imperial Bank Of Commerce?de (CIBC) müşteri hizmetleri bölümüne yerleştirdiği söyleniyor ama bunu Bubay?ın yapmadığını söyleyenler de var. El-Attar yeni işi sayesinde pek çok kişiyle tanışabilecek ve Mısırlılar ile diğer Araplar?ın hesap hareketlerini takip edebilecekti.
Aynı yıllarda Tuncay Güney gözaltına alındı
Aynı yıllarda Tuncay Güney cephesinde de ilginç gelişmeler yaşandı. El-Attar Türkiye?ye gelmeden beş ay önce, 2 Mart 2001?de, o zamanlar 29 yaşında olan gazeteci Tuncay Güney?in evine baskın yapıldı. Güney dolandırıcılık suçundan gözaltına alındı. Sebebi, El-Attar?ınki gibi olmasa da yine bir otomobil davasıydı. Bir vatandaş, bir cip alım satımıyla ilgili olarak iki polis tarafından dolandırıldığı iddiasıyla Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı?na başvurmuştu. Konu araştırıldığında, kendilerini polis olarak tanıtan bu kişilerin Güney ve eniştesi olduğu ortaya çıktı. İstanbul Gayrettepe?deki Asayiş Şube Müdürlüğü?nde sorgulanan Güney, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü?ne teslim edildi. Güney?in ev ve ofisinde yapılan aramalarda, bugün Ergenekon davasında kanıt olarak sunulan altı çuval belge, iki ruhsatsız tabanca, 36 fişek ve 115 sahte diploma ile pek çok farklı doküman delil olarak alındı.
Güney?i sorgulayan, dönemim İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan?dı. Güney, 2001?deki dolandırıcılık operasyonuyla ilgili ?Bu gözaltı, Ergenekon?un faaliyetlerini anlatan elimdeki dosyalara ulaşmak için polis müdürü Saçan?ın komplosuydu? diyor.
İçinde suikastlar, uyuşturucu kaçakçılığı, darbe planları, üst düzey yetkilileri kanunsuz dinleme ve fişlemelere dair detaylı iddia ve bilgiler bulunan bu dosyalar, Ergenekon?un yasadışı faaliyetlerine dair en geniş arşiv niteliğinde. Ancak o dönemde Ergenekon ile ilgili bir soruşturma açılmadı. Hakkındaki tüm iddialara rağmen, Güney 2001?deki bu davada ablasının ödediği kefaletle serbest bırakıldı ve süren dava nedeniyle yurtdışına çıkış yasağı olmasına rağmen ABD?ye gitti.
Güney, kendi ifadesine göre 2001?de ABD?deydi. 2000 yılında bu ülkeye yapılan bir basın gezisine katıldığında aldığı 10 yıllık ABD vizesi bulunan Güney, durumu şöyle açıklıyor: ?Türkiye?de kalmam Saçan ve Ergenekon?un çıkarına olmadığından, Adnan Akfırat (İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi) ve bir emniyet yetkilisi çıkışımı kolaylaştırdı.?
Güney 2008 Ekimi?nde 32. Gün programına yaptığı canlı bağlantıda ise ?Adnan Akfırat Bey ?İstanbul Havaalanı Şube Müdürü?ne git ?dedi. Havaalanında görüştük. 500 dolar pasaportun arasına koyduk, Türkiye?den çıktım? diye konuştu. Bu bilgi de doğrulanmadı. Yargılanırken nasıl olup da yurt dışına çıkabilir, sorusunu yönelttiğimiz dönemin MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ise ?bilemem, bir teşkilatın yardımıyla olabilir? diyordu.
Güney?in MOSSAD?la ilgili ilk açıklamalarına 2001 Mart?ında verdiği ifadede rastlanıyor. Güney bu ifadelerde, Veli Küçük?ün kendisine Gülbahar Ateş isimli bir bayandan bahsettiğini, onun için MOSSAD ajanı dediğini savunuyor. Güney ifadesinde ??Ona karşı temkinli olalım? dedi. Kadın cezaevindeyken kendisine mektup yazmış, hastaneye çıkması gerekiyormuş. Veli paşa?dan yardım almış. Daha sonra bu kadın cezaevinden çıktığında Veli paşa bana ?onu bul? dedi. Bulamadım. Sonra ? ben ulaştım, konuşuyorum? dedi. MOSSAD ajanıdır, İsraillidir, temkinli olalım, dedi? şeklinde konuştu.
Güney'e yardımcı olan kişi: Yakup Can
Güney bu tarihten sonra sık sık, özellikle de Kanada yıllarında MOSSAD ve İsrail adını kullandı. 2005-2007 arasında Güney?in Kanada?da yazı yazdığı Kürt gazetesi Yeni Hayat?ın sahibi Süleyman Güney, ?Ergenekon ilk çıktığında bir gün gazeteye ailesinin İsrail ile bağlarını anlatan bir belgeyle geldi. Orijinal görünmediğinden yayımlamadık? diyor. Faruk Arslan ise 2006 Ekim ayında sonsaniye.net adlı web sitesine ?MOSSAD? açalışma ve Masonluk teklifi? başlıklı bir yazı yazdı. Arslan, bir gün Güney?in kendisine ?yazılarını yazmaktan anam ağladı? dediğini, ?bunları kime rapor edeceksin? diye sorduğunda? MOSSAD?a ? cevabını aldığını söylüyor.
Güney, El-Attar?ın da Türkiye?de olduğu 2001 yılını Türkiye?de geçirdi. El-Attar?ın Vancouver?a ulaştığı 2002 başında ise o New York?taydı. Güney?e ABD?de bulunduğu süre içinde ve sonrasında en çok yardımcı olan kişi Mardin doğumlu Yakup Can. Can, Güney ile tanışmasını Newsweek?ten Semin Gümüşel?e şöyle anlatıyor: ?Bir gün Williams birader beni aradı ve ?yanımızda çok donanımlı, soruları olan bir genç var. Size yönlendirebilir miyim, diye sordu.?
Can, Güney?i ilk gördüğünde çok kötü durumda olduğunu, birlikte uzun süre Eski Ahit üzerinde çalıştıklarını, Güney?in 2004?te din değiştirmeye karar vererek vaftiz olduğunu, oturma izni ve vatandaşlık gibi konulardaki sorunlardan dolayı ABD?de kalması imkansız hale gelen Güney?i Kanada sınırına kadar kendi aracıyla götürdüğünü, söyledi.
Faruk Arslan, Güney'i anlatıyor
Faruk Arslan, Tuncay Güney?in yaklaşık altı ay New York?ta kaldıktan sonra Kanada?ya geçtiğini söylüyor. Toronto?da Güney?le konuşan Kanada Gazetesi The Star?ın muhabiri Cathal Kelly, Güney?in kendisine ?Ergenekon bağlantılı bir generalin New York?a gelmesi üzerine New York?u terk etmek zorunda kaldığını ve 2004?te Toronto?ya geldiğini söylediğini? aktarıyor. Kendisine hangi tarihlerde New York ve Toronto?ya ulaştığını sorduğumuz Güney ise sadece ?Sekiz yıldır yurtdışındayım? demekle yetindi. Elbette bütün bunlar Güney?in Kemal Kosba adıyla Vancouver?da El-Attar?a ulaşıp ulaşmadığını açıklamıyor.
El-Attar?ın sorgusu Ocak-Şubat 20072de gerçekleştirildi. Attar sorgudan önce ne ailesiyle, ne avukatıyla, ne de Kanada büyükelçiliğinden biriyle görüştürüldü. Globe and Mail gazetesinin davadan önce incelediği ve bir kısmını açıkladığı sorgu kayıtları, El-Attar?ın İsrail adına casusluk yaptığını kabul ettiğini gösteriyor. El-Attar, para karşılığında Türkiye ve Kanada?da yaşayan Arap ve Mısırlılar hakkında nasıl bilgi topladığını, istihbarat elemanı olduğu söylenen üç İsrailliden Kanada?da göçmen olaraka bulunan Arapları para kullanarak ajan yapması konusunda talimat aldığını söylüyor.
El-Attar: İtiraflarım gözaltındaki baskılardan kaynaklanıyor
El-Attar?la birlikte Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay, 24 Şubat 2007?de Kahire?deki DGM?de yapılan ilk duruşmada İsrail gizli servisi adına çalışmakla suçlandı. El-Attar?ın yakalanana kadar İsrailliler?den Araplar hakkında verdiği her bilgi karşılığında 500 dolar olmak üzere toplam 56 bin dolar aldığı iddia edildi.
El-Assal?ın çekilmesi nedeniyle avukatsız kalan El-Attar?ı bu ilk duruşmada brahim Ali Mahmoud El-Bassiounuy savundu. Mahkeme çıkışında El-Attar gazetecilere ?Mısır?a ihanet etmedim? diye bağırırken El-Bassiounuy müvekkiline yönelik suçlamaların uydurma olduğunu, El-Attar?ın itiraflarının gözaltındaki baskılardan kaynaklandığını söyledi.
El-Attar davasıyla ilgili ülkelerden de ses çıkmadı. Kanada Dışişleri Bakanlığı, El-Attar?ın çift pasaportlu olup olmadığını uzun süre doğrulamadı. Toronto Star?a konuşan Kanada güvenlik ve istihbarat teşkilatı (CSIS) sözcüsü Barbara Campion ?Biz operasyonel konuları hiç yorumlamayız, belli kişilerle ilgilenip ilgilenmediğimizi asla teyid etmeyiz? dedi.
İsrail iddiaları reddetti
İsrail yetkilileri ise El-Attar diye birini ilk kez duyduklarını, Mısır?ın ?MOSSAD ajanı yakaladık? şeklindeki iddialarını hiçbir temeli olmayan uydurma açıklamalar olarak niteleyerek yalanladılar ve Mısır?ın El-Attar davasını dikkati içi meselelerden çekmek için kullandığını söylediler. Dönemin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Regev ?tek bildiğimiz medyadan duyduklarımız? diye konuştu.
Mısır meclisindeki Arap İşleri Komitesi Başkanı Saad El-Gamal ise Daily Star Egypt?e ?Başka meselelerin üstünü örtmek için neden yeni meseleler yaratalım. Bu laflar dikkatleri davadan uzaklaştırmayı hedefler. Bu davada bir MOSSAD ajanı İsrail adına casusluk yaparken yakalandı? şeklinde konuştu.
28 Şubat?taki ikinci duruşmada El-Attar ve avukatı, ifadelerin işkence altında alındığını söyledi. El-Attar ?Haftalarca yalnız kaldığım bir hücrede işkenceye maruz kaldım. İdrarımı içmeye zorlandım, elektrik verdiler. Ben Müslümanım, dinimi değiştirdiğim ve eşcinsel olduğum yalan? diye bağırdı. İstihbarat biriminde böyle bir casusluk hikayesi uydurması için işkence gördüğünü söyleyen El-Attar , bu casusluk hikayesini bir mizah kitabından uyarladığını ve Ulusal Güvenliten Nabil Mahmud?un kendisini, Daniel Levi isimli hayali bir şahısla işbirliği yaptığına dair belge imzalamaya zorladığını, söyledi.
Mısır hükümeti işkence iddialarını reddediyor
Mısır hükümeti sistemli bir işkencenin varlığını reddediyor ama çok sayıda işkence suçlamasını bugüne kadar soruşturdu. Bununla birlikte Newsweek Türkiye?ye konuşan Mısır İnsan Hakları Örgütü Başkanı Hafez Abu Saeda ve ismini vermek istemeyen bir Mısır Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, El-Attar?ın kendisini yönlendirenlerle Kanada?da buluştuğuna ve ajanlık için görevlendirildiğine inandıklarını söylüyor.
21 Nisan?da DGM Yargıcı Sayyed El-Gohary?nin okuduğu mahkeme kararına göre El-Attar, İsrail lehine casusluk yapmaktan 15 yıl hapis ve 10 bin Mısır lirası (2500 TL) para cezasına çarptırıldı. El-Attar?ı casus olarak eğitmek ve onu kullanmaktan suçlu bulunan diğer üç isim, Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay da gıyabında 15?er yıl hapis ve 10 bin mısır lirası cezaya çarptırıldı. Mısır?da DGM?lerin gördüğü davalarda temyiz uygulaması yok. El-Attar için tek ümit devlet başkanının affetmesiydi; bu da gerçekleşmedi.
Üç isim de Tuncay Güney mi?
Dönemin gazeteleri, Mısır?ın Şubat 2007?de İnterpol?den üç İsraillinin yakalanmasını istediklerini yazdı.
Mısır Dışişleri Bakanlığından Newsweek Türkiye?ye konuşan üst düzey bir yetkili, Mısır hükümetinin bu kişilerin tutuklanması yönünde uluslar arası bir başvuru yapmadığını çünkü bu isimlerin tek kişiye mi, yoksa üç ayrı kişiye mi ait olduğundan emin olamadıklarını ancak kendisinin, ?bu üç isminde aynı kişi ve bu kişinin de Tuncay Güney olması ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğünü? söyledi.
Yetkili yaptığı açıklamada, ?Zaten bu kişilerin tutuklanmamış olmasının sebebi, aslında tek bir kişi olmaları ve bu kişinin de zaten biliniyor olması olabilir. Ancak İsrail?in dünyada ciddi bir nüfuza sahip olduğu gerçeğinin farkında olmalıyız. Aranan kişiler ABD, İsrail ya da bu iki ülkeyle başını derde sokmak istemeyen bir başka ülkede bulunduğunda, bu kişileri bulmak ya da tutuklamak zor? diye konuştu.
Tuncay Güney?in farklı dönem ve yerlerde bu üç ismi de kullandığı biliniyor. Dolandırıcılık suçlamasıyla 2001?de gözaltına alınan Güney?in ev ve ofis aramalarında polis tarafından 10?a yakın farklı kimlik ele geçirildi. Güney, mahkemedeki ifadesinde ?Bu kimlikleri yaptığım görevler tehlikeli olduğu için kullandım? dedi. Kendisine yöneltilen ?Daniel Levi, Tuncay Bubay ve Kemal Kosba isimlerini kullandınız mı? sorusuna ise ?Bu soruya cevap verme gereği görmüyorum? cevabını verdi.
Faruk Arslan, Güney?in haftada üç gün çalıştığı kültür merkezinde Daniel Levi ismini kullandığını ve bileğinde ?Daniel? künyesi taşıdığını belirtti. Güney, New York Institute adlı internet sitesini kurduğunda da bazı yazılarını bu isimle imzalıyordu.
Tuncay Güney iddialar için ne dedi?
Güney kendisine sorulan ?2006 yılında Kanada vatandaşlığı alan El-Attar?la tanışıyor musunuz? sorusunu ?Siz hakim ya da savcı mısınız? diyerek cevaplamadı.
Güney?in bir dönem Toronto?da aynı evi paylaştığı adının açıklanmasını istemeyen bir arkadaşı ise2005 yılında Toronto?da El-Attar?la, Tuncay Güney vasıtasıyla tanıştığını söyledi. El-Attar?ı ?Joseph? ismiyle tanıdığını söyleyen kişi, onun bir Toronto bankasında müşteri temsilcisi olarak çalıştığını ve Güney?le o dönemde sık sık görüştüğünü savundu.
Kahire?deki eski avukatı El-Assal, kendisine El-Attar?ın Toronto?da, Vancouver?da ve Niagara Şelalesi?nde çekilmiş fotoğraflarının gösterildiğini ve bu fotoğrafların dava dosyasında yer aldığını söyledi.
Güney?in arkadaşı ?El-Attar ve Tuncay bir keresinde Niagara şelalesine gittiler. Arabayla Toronto?dan 45 dakika. Joseph ?sen de gel? dedi ama Tuncay beni istemedi. Anladığım kadarıyla o gün Amerika?dan birileri geldi ve bunlarla görüşmeye gittiler. Ama ne görüştüler bilmiyorum? dedi.
Bu bilgi, Güney?in isminin açıklanması istemeyen arkadaşının anlattığı bir olayla bire bir örtüştüğü için önem taşıyor.
Son sekiz yılda İslamiyet?ten Hıristiyanlığa, ardından Yahudiliğe geçen Güney?e sorulan ? Kanada?da kendinizi güvende hissetmek için İsrail ve MOSSAD adını kullanıyor olabilir misiniz? sorusuna Güney, ABD ve Kanada?da yaşayan biri kendini herhangi bir ülkenin ajanı olarak gösterecek kadar salak mı? Hem de bu ülkelerde güvenlik had safhada iken? cevabını verdi.
Kanada?ya iltica talebi iki kez reddedilen Güney son yıllarda ?Abdullah Gül beni aradı, MOSSAD başkanı Kanada?ya gelip benimle ilgili açıklamalar yaptı? gibi abartılı ve kendini çok önemli göstermeye meyilli açıklamalarda bulundu. Güney tehlikenin farkına varmış olabilir.
Ocak ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Tuncay Güney için Adalet bakanlığı kanalıyla Kanada?dan ?tanık ve sanık olarak ifadesinin alınması? amacıyla yardım talebinde bulundu.
El-Attar davasının dosyasında, 2006 Kasımı?nda El-Attar Tuncay Bubay?a artık Mossad? a çalışmak istemediğini söylediğini ancak Bubay?ın onu hem Kanada hükümetine hem de Mısırlı yetkililere ihbar etmekle tehdit ettiği belirtildi. Dosyaya göre El-Attar daha sonra Toronto?da bir sinagogda ayine katıldı ve ona burada, İsrailli yetkililerin bir sonraki görevi hakkında bilgi vermek üzere kendisiyle şahsen görüşmek istedikleri söylendi. Ve ona Mısır?da ailesini ziyaret ettikten sonra İsrail?e nasıl gidebileceğine ilişkin ayrıntılı bir talimat belgesi verildi. Ama Mısır güvenliği tarafından yakalandı. Acaba bunda da Güney?in payı var mı?