Dolar

34,8656

Euro

36,6417

Altın

3.050,24

Bist

10.058,47

Zenci Obama ve köle kökenli Hz. Yusuf

Obama?nın Amerikan başkanı seçilmesi, Martin Luther King'in ırkçılığın sona erdirilmesine ilişkin gördüğü rüyanın gerçekleşmesi olarak yorumlandı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-21 10:04:00

Zenci Obama ve köle kökenli Hz. Yusuf


ZENCİ KÖKENLİ OBAMA, KÖLE KÖKENLİ Hz. YUSUF GİBİ, GÖRÜLEN ?RÜYA?YI GERÇEKLEŞTİREBİLECEK Mİ?

-Amerika?nın (WASP) Teolojik Bir Çözümlemesi-

Prof. Dr. İlhami GÜLER*

Mısır?da köle olarak satılan, daha sonra uğradığı iftira yüzünden bir müddet hapis yatan Hz. Yusuf, Kralın ülkenin kötü ekonomik geleceğine ilişkin gördüğü rüyayı doğru yorumlaması üzerine kurtulur. Hz. Yusuf, dürüstlüğü ve kavrayış kabiliyetinin doğruluğu sonucu, Kralın nezdinde elde ettiği itibara istinaden ondan kendini ekonomi/maliye bakanlığına atamasını ister ve Kral da kabul eder. Sonunda Yusuf başarılı olur ve kıtlık/kriz yıllarından ülkeyi başarılı bir şekilde geçirir. (Bkz. Kur?an. 12/Yusuf Suresi)

Şimdilerde de Barak Obama?nın Amerikan başkanı seçilmesi, daha önce zenci kökenli Amerikalıların lideri olan Martin Luther King in ırkçılığın sona erdirilmesine ilişkin gördüğü rüyanın (I have a dream?) gerçekleşmesi olarak yorumlandı. Ondan beklenen ikinci misyon, ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik krizi çözmesi. ?Kriz? den anlaşılması gereken, insanların temel ihtiyaçlarını (zaruriyyat) karşılayamamaları-kıtlık- olayı değil; belki daha önce olduğu gibi, yılın yarısında dışarıda yemek yiyememek. Bunu başarabilir mi, bekleyip göreceğiz. Obama?dan beklenen üçüncü bir misyon daha var, ?ki bizi asıl ilgilendiren odur- o da, Amerikan sisteminin başından beri ayrılmaz bir parçası olan emperyalist karakteri ve bu karakterin sonucu olarak son Bush döneminde iyice pervasızlaşan saldırganlığından vazgeçip, dünya sorunlarının çözümünde diğer milletlerle hakkaniyete dayanan işbirliğine yanaşıp yanaşmayacağıdır. Bütün insanlığın gördüğü rüya budur. İşte ben bundan kuşkuluyum. Sebebine gelince, Yusuf?un durumu ile Obama?nın durumu arasında şöyle bir fark var: Yusuf?un bağlı olduğu bir otorite vardı, o da Kraldı. Oysa Obama?nın bağlı olduğu iki otorite var. Biri, Amerikan halkı (White House); diğeri ise, WASP ( White, Anglo-Sakson, Protestan) kökenli Amerikan sistemi( Wall street, Pentagon, Medya, Yahudi lobisi..vs.) Hz. İsa?nın dediği gibi, insan aynı anda iki ilaha ibadet edemeyeceğine göre (Matta,6/24), Obama?nın iyi niyetli olduğunu varsayalım, ne yapabilecek? Sorun, bu kurumsal yapının/aklın ideolojik/teolojik -çünkü bunlar kendilerinin Avrupa?ya oranla çok daha dindar olduklarını söylüyorlar- yapısı ve muhtevasıdır. Bu akıl, siyasal hegemonya bağlamında kendini Mısır?ın Kamosa Hanedanlarının gördüğü gibi, yeryüzünün Tanrı-Kıralı olarak görüyorlar (Aslan-Kral demek daha doğru olur).Onlardan biri halka şöyle demişti: ?Ben sizin en büyük rabbiniz değilmiyim? ?(Kur?an,79/24) ABD nin ekonomik aklı da yine o dönemlerde yaşamış ünlü zengin Karun?un mantığı ile aynıdır. Karun?a etrafındakiler, Allah?ın kendisine lütfettiği zenginlik ve servetten yoksulları gözetmesini, malının birkısmını onlarla gönüllü paylaşmasını istediklerinde o, kapitalizmin de sahip olduğu mutlak mülkiyet ve sınırsız üretim-sınırsız tüketim mantığıyla şöyle demişti: ?Bu serveti ben kendim kazandım; ne münasebet?(Prağmatizm.28/78) Obama?nın bu siyasal ve ekonomik mantıkla ciddi ideolojik bir probleminin olduğunu da açıkça düşünmüyorum. Çünkü bir Amerikan vatandaşı olarak kendisi de Prağmatik felsefe ile eğitildi. Ünlü Amerikalı muhalif Chomsky, Obama?nın seçilmesini Gramsci?ye atfen: ?Aklın karamsarlığı, iradenin iyimserliği? olarak yorumlamış. İradesini(vicdanını) aklının(fayda) içine koymuş (Pragmatizm) bir toplumun ayrıca bir ?irade (telos)?si yoktur. O ünlü Zafer konuşmasına bakın, Amerika?nın sürdüre geldiği emperyalist, hegemonik dış politikasına ilişkin bir şey söylüyor mu? Dış politikayı Bush gibi bodoslamasına (hart) değil de, yumuşak güç(diplomasi) ile yürüteceği bekleniyor. Örneğin, İran?ı bombalamayacakmış da, diplomasi yolunu tercih edecekmiş. Kimse çıkıp da, İsrail Atom bombası deposu iken, İran?ın aynı silaha sahip olmasını hangi hakla durdurmaya çalışıyorsun? diye sormuyor. Eşitlik, karşılıklı hakkaniyet ve işbirliği gibi uluslar-arası ahlaki kuralların neden Amerika?yı bağlamadığını cesaretle sormuyor. Çünkü çağımızda büyük devlet olmanın raconunun uluslar- arası kurallara uymaktan değil, onları bozmaktan geçtiği, muhkem bir kaziyye olarak herkes tarafından kabullenilmiş. Levinas?ın dediği gibi, Aydınlanma?ın geliştirdiği ?özgürlük? kavramı, ?kendisi-için? insan anlayışına dayanır. Bunun temelinde ise Kant?ın insanı Tanrıdan bile kaçırarak ?kendinde bir amaç? olarak koyması yatar. Bu özgürlük kavrayışı, pratikte Kant?ın beklediği ?öteki? ni düşünmeyi, hesaba katmayı dışlar. Kendi refahını ve özünü gürleştirmeyi engelleyen ve azaltan her öteki potansiyel düşmandır. Bu özgürlük anlayışının içeriği, Fromm?un dediği gibi, prestij elde etmek ve çok sayıda eşya ve bol para harcayarak konforu yaşamaktır. Obama, bunların dışında ne vaat etti? Obama?nın Amerikan halkının değerlerini sayarken o ?sarsılmaz umut? dediği iradenin peşinden koştuğu şey, telos yani bu ümit varlığın nesnesi (dava),Prağmatizm den öte, insanlığın Amerikalıların dışındaki bölümü hakkında hakkaniyet ve hayırhahlık mıdır? Hayır! Hannah Arendt?in büyük bir vukufiyetle tespit ettiği gibi, bugünkü ?insanlık durumu? , ?Homo Faber? in egemenlik çağları olarak, her şeyi ?yarar? ve?iş? olarak algılamaktadır. Bütün devlet başkanları, başbakanlar yaptıkları görevin kendilerinin ?işi? olduğu kanaatindeler: ?Faydacı bir dünyada bütün amaçlar çok kısa bir ömre sahiptir, ve daha ileri amaçlar için birer araç haline dönüşürler? Faydacılığın çıkmazı, amaç- araç kategorisini yani yararın kendisini haklılaştırabilecek belli bir ilkeye( Telos?a İG) hiçbir zaman ulaşamadan bitip tükenmeyen bir amaç-araç zincirine saplanmış olmasından ileri gelir. ??için?, ??uğrunda?nın içeriğine dönüşür; (?.?uğrunda? yok olur).Başka bir deyişle, anlam olarak tesis edilen yarar, anlamsızlığa yol açar.? ( H. Arendt. İnsanlık Durumu.2006,228-9) Dolaysıyla, temel dava, ?Anı yaşa?ma olduğu için, araçsal aklın teknik ve mekanik düzlemdeki temel güdüsü de ?İnnovasyon? dur. Teslim edelim ki Amerikalılar, birçok buluşa imza atmışlardır (otomobil, sinema, tv, internet, uzay teknolojisi vs) Üretim-tüketim ve işin (Ekonomi) egemen olduğu böyle bir çağda ütopyadan, ahlaktan, hikmet/felsefeden ve Peygamberlerin bahsettiği anlamda siyasetten (adaletten) kim ne anlar.

Bu arada, o dillerden düşürülmeyen Amerikan dindarlığı hakkında da kendilerinden birinin itirafını şahit tutacağım. Hıristiyan dininin, kişilerin çıkarcı ve bencil davranışlarını gizlemekte bir kılıf olarak kullandığını belirten Fromm, şöyle diyor: ?Kendisini insanlar için feda eden Tanrı?nın oğlu ve sevgi dolu bir İsa sembolüne inananlar, İsa?nın kendileri için sevdiğini sanmaktadırlar. Böylece İsa bir put, ona inanmak da kişilerin kendi sevme eylemlerindeki yetersizliğin yerini tutmak için bir takviye olmak özelliğini kazanmaktadır. Bu, şu demeye geliyor: ?İsa, sevilmesi gereken her şeyi bizim yerimize sevmiştir. Biz, o zorba Yunan kahramanları gibi davranmaya devam edelim, çünkü İsa?ya olan yabancılaşmış imanımız bizi kurtaracaktır. Biz, O?nun yaptığı gibi yapmak zorunda değiliz.?(Fromm. Sahip olmak Ya da Olmak,1990.203) Diğer türlü, Amerikan Kiliselerinin egemen sistemle entegrasyonunu nasıl anlayabiliriz? Aslında, bu ahlaki hastalığın temel nedeni: ?insanın kendini yeterli görmesi (istiğna, istikbar) sonucu azması?dır. (Kur?an,96/6-7) Burada bahsettiğimiz şey, genelde Batı toplumlarına, özelde ise Amerikan toplumuna egemen olan sosyal karakterdir. İstisnalar elbette ki mevcut.

Biz, bu müstekbirlere Tanrının tarih boyu değişmeyen bir yasasını (Sünnetullah) hatırlatalım: ?Allah?ın onlardan önceki kuşaklardan daha güçlü ve daha zengin olanları helak ettiğini bilmiyorlar mı??(Kur?an,28/78). Ancak, bu yasa, mazlumların ve mağdurların başkaldırması ve direnişiyle işler. Firavunların karşısına Musaların çıkması gerekir. Diğer türlü, zulüm devam eder. Bugün ise, Musalar?ın sayısı oldukça azdır.( Martin Luther King, Malkom X, Castro, Çhe, Çhavez, Hmeyni, Ahmed-i Necad, Morales..) Mateessüf, dünya halklarından birçok insan, bu yeryüzü Aslan-krallığına karşı bir hayranlık ve yaltaklanma içinde. II. Dünya savaşının galipleri arasında olması ve geliştirdiği nükleer silah teknolojisiyle elde ettiği ilahlık konumunu, BM deki la-yüselliği (veto hakkı),uluslar arası şirketler, IMF ve dünyanın değişik ülkelerinde kurduğu askeri ?Üst?lerle devam ettiriyor. Kendi ülkelerinde totalitarizme ve militarizme karşı çıkan birçok demokrat ve liberal aydın, Amerika?nın dünyanın değişik ülkelerinde yaptığı ?operasyon?lara ses çıkarmıyor. İlahlığı salt-mutlak ?güç? olmakla kavramsallaştıran bu insanlar, ?Delidir, ne yaparsa yeridir? misali, ?Tanrıdır, ne yaparsa yeridir? demeye getiriyorlar. En fazla, Bush da kristalleşen kötü sıfatlarının yerine daha önce Clinton?da aktüelleştiği gibi, şimdi de Obama?da aktüelleşebilecek ılımlı sıfatlarına razı oluyorlar. Olayın temeli, ?aceleci? olup( 17/11) da Cennetini yeryüzünde yaşamak isteyen herkes (76/27), legal (Yeşil Kart) veya illegal yollardan bu ?Rüyalar?-gerçekler değil- ülkesine kapak atmaya veya onunla işbirlikçi olmaya çalışıyor. Bu yeryüzü Putunun gönüllü veya paralı kulları ve papazları(Amerikan muhibbi gazeteci, aydın ve siyasetçiler), ?Kahrın da hoş, lütfün da hoş? edasında, dün Bush?a güzellemeler dizdikleri gibi, bugün de Obama?ya güzellemeler diziyorlar. Amerikan başkanlarını, bütün yeryüzünün ?Başkan?ı olarak görüyorlar.

Hakkari?li bir köylü bile, bu yeryüzü ilahının gözüne girmek için 44 tane Kurban kesiyor. (Allah?a bir tane kesip kesmediğini merak ediyorum). Obama?yı aşan bu Putun aklına ve karakterine güvenmeyenleri ise kıskançlıkla, kötü niyetlilikle, pesimistlik ile suçluyorlar. Herkes şunu bilmeli ki, bu güç, meydan okunamaz kalıcı, mutlak bir güç değildir. Düşmanını uzaydan beklerken burnunun dibinden vurulabildi. Ekonomik krizle sarsılabildi. Roma imparatorluğu gibi, kendini en güçlü ve yenilmez sandığı bir anda yıkılabilir. İnsanlık şunu da görmeli ki, yeryüzünde cennet kurma ideali,burayı cehenneme çevirmeden (Kolonyalizm, İki dünya savaşı, Kapitalizm, Faşizm ve Komunizm) başka bir sonuç doğurmuyor. İsa da, Muhammed de burada cennet kurma idealini örümcek ağı kurmaya benzettiler. Burası, Tanrıya ve insanlığa karşı ahlaki vazifelerin (İman ve Salih amel/Tevhid ve Adalet) yerine getirileceği ?Denenme? yurdudur: Kaynak (lütuf/nimet)ların insan cinsi arasında hakketmeye /hukuka ve hakkaniyete dayalı olarak paylaşılması. Hıristiyanlığın Ortaçağda burayı cehenneme çevirmesi de yanlıştı -ötekini hesaba katmamanın alternatifi, onu boğmak değildir-; Liberal-Kapitalizmin burada güçlüler için cennet yaratma ideali de yanlıştır. Amerikalılar, o ülkeyi milyonlarca Kızılderiliyi öldürerek affedilmez bir ?ilk günah? la kurdular. Orası ?Daru?s-Selam? değil. O ülkenin toprağı da gasp, zenginliğinin büyük bir bölümü de gasp. Milyonlarca zenci kölenin ahı var, yaratılan o zenginlikte. Hala da WASP lar?ın çoğu tarafından adam yerine konulmuyorlar. Orası bir ?yuva? değil; orası bir ?Çitlik? veya ?Şirket?tir. Avrupa?nın ?taşrası? olarak orada hiçbir şey sahici ve asil değil. Orası yalancı cennet. Amerikan yerlilerini ve birbirlerini öldüre öldüre kurdukları iç-çıkar dengesininin adını faziletmiş gibi insanlığa ?Demokrasi? ve ?İnsan Hakları? diye yutturuyorlar.

Peki, ?eğer insan isek-, hakların ayrılmaz parçası olması gereken ötekine karşı ?İnsan sorumlulukları? nerede? Yok. Bu nasıl bir demokrasidir ki, iki yüzyıl geçti, hala kullanıp ezdiği kara derililerin temel haklarını teslim edemiyor? Edemiyor, çünkü özgürlük kavramsallaştırmaları ?kendisi-için? insan kavramına dayanıyor. Özgürlük ve refah beyaz Amerikalılar ?için?; faturası ise dünyaya kan, gözyaşı ve zulüm. Sorumlulukları kabul eden insanlar, ötekilerle olan ilişkisini-dış politikalarını emperyalizm üzerine kuramazlar. % 60?ı sandık başına giden Amerikalıların, % 60?ının oyunu alarak iktidara gelen Obama, yakın geçmişte Amerika?nın dünyanın değişik bölgelerinde yarattığı vahşetin üzerine ?kara bir örtü? çekmiş olabilir. Ancak, Prometauscu, Kahraman ( ideal tipi Yunanlı savaşçı Aşil) kültür-insan prototipinin iyi bir örneği olan ?Amerika?, insanlığın hem içgüdülerinin ?Rüyası?, hem de başının ?Belası? olmaya devam edecek. Garp cephesinde/yönünde bir değişiklik yok. Işık, teorisini bütün dünyada gırtlağımıza kadar yaşadığımız Macyavelli?den değil; Musa?ya, İsa?ya, Muhammed?e, aynı zamanda Aristo?ya ve Platon?a dönüşten gelecek. Çünkü bunlar, Politikayı,-Platon?un kapalı toplum ütopyasına rağmen- Ahlakın ve Adaletin (ötekini dikkate alma, hesaba katma) pratiği olarak gördüler; insanı başıboş semirtme (Hümanizm)olarak değil:?İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor ??(76/36)



*Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi · Temel İslam Bilimleri Bölümü Kelam Ana Bilim Dalı [email protected]

 

SON VİDEO HABER

İstanbul'dan Halep'e giden Suriyeliler konuştu

Haber Ara