Fehmi Huveydi*
?80-100 civarında Filistinli kadın ve çocuk öldürdüm. Çocukların kafalarını sopayla ezerek öldürüyorduk. Erkek ve kadınları ekmek ve su olmadan evlerinde kalmak zorunda bırakılıyorlardı? Daha sonra evleri dinamitlerle patlatmak için askerler geldi. Komutanlardan biri patlatılmak üzere olan bir eve iki tane kadın getirilmesini istedi, kadınlar eve sokulduktan sonra dinamitlerin patlatılması emri verildi? Başka bir asker Arap bir kadına öldürmeden önce tecavüz ettiği için övünüyordu? Askerler kucağında çocuğu olan bir kadına ortalığı iki gün içinde temizlemesi için mühlet verdiler, daha sonra kadını ve çocuğu birlikte öldürdüler. En iyi adamlar olarak bilinen, iyi eğitim almış komutanlar bile birer katile dönüşmüşlerdi. Çünkü herkes şunu inandırılmıştı, ?güçlü bir İsrail?e giden yol, çok Arab?ın öldürülmesinden geçer.?
?Filistinli mültecilere saldırmamız emredilmişti. Üç gruba ayrıldık. Her grup dört kişiden oluşmaktaydı. Arkadaşımla durmakta olan bir Arap gördük. Arkadaşım bana: ?Bıçağını hazırla? dedi. Bizden habersiz Arapça bir nağme tutturan Arab?ın yanına sessizce yaklaştık. Arkadaşım onu hızlıca yakaladı ve ben elimdeki bıçağı onun sırtına sapladım. Çizgili gömleğinden kanların fışkırdığını gördüm. Hiç vakit kaybetmeden bıçağı adama bir daha sapladım. Adam ne olduğunu anlamadan bir ah çekti ve kan içinde yere yığıldı.?
Yukarıdaki iki paragrafın bugün Gazze?de yaşanan olaylarla bir alakası yok. Birinci paragraf İsrail?in 1948 yılında Filistinin Devleme köyünün işgaline katılan bir askerin anılarından ibaret. Bu yazı 9/6/1979 yılında İsrail?de yayın yapan ?Dafâr? gazetesinde yayınlandı. İkinci paragraf ise, ellili yılların başında İsrail askerleriyle birlikte başından geçen tecrübeleri anlatan bir askerin anılarından ibaret. Bu yazı ise 1969 yılında Tel Aviv?de yayınlandı. Haaretz gazetesi askere bu yapıklarından dolayı vicdan azabı duyup duymadığını sorduğunda asker şu cevabı verdi: ?Düşmanı öldürmek çok farklı bir duygudur. İnsana gerçek bir erkek olduğu hissi verir?. (Bu iki olay ?İsrail?in Kutsal Terörizmi? adlı kitapta geçmektedir).
Atmış yıl önce yaşanan bu olaylar aynı şekilde şu an Gazze?de yaşanmaktadır. Geçen süreç içinde İsrail?in davranışları artarak devam ederken, Araplar farklı bir değişim yaşadılar. İsrail ilk günde sergilediği tavrı devam ettirerek Filistinlileri öldürmekte ve haksız bir şekilde kanlarını akıtmaktadır. Kırklı yıllarda İsrail Filistinlilerin göç etmelerini istiyordu, ancak şimdi tamamıyla boyun eğmelerini istiyor. O vakit, sadece silahla saldırıyordu ancak şimdi buna muhasarayı da eklediler.
Nazilerin Yahudileri kamplarda topladıktan sonra onları öldürmek için gazlı odalara götürdükleri gibi Yahudiler de Gazze?yi aynı kamplara dönüştürdüler ve onları yok etmek için başka yöntemlere başvurdular. Yahudiler Filistinlilerin üzerine havadan, karadan ve denizden bombalar yağdırdılar, evlerini başlarına yıktılar? O kadar ileri gittiler ki Kızıl Haç gibi uluslararası kurumları, okulları, ambülânsları bile hedef almaktan çekinmediler. Geçen zaman İsrail?in Filistinlilere uyguladıkları vahşetini artırmaktan başka bir şeyi değiştirmedi.
Arap âleminin değişmesine gelince; kırklı yıllara baktığımızda Arap yöneticileri ve halkları arasında ortak bir görüşün, bir birlikteliğin varlığını görürüz. Araplar otuzlu yıllarda kendilerine musallat olan Siyonizm karşı savaşmak için ortak hareket ediyorlardı. Örneğin Arap âleminden ve İslam âleminden mücahitlerin Siyonistlere karşı savaşabilmeleri için geniş kapılar açılmış, direnişin selameti için mal ve silahın toplanması konusunda kolaylıklar sağlanmıştı. Sonunda 1948?de Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan, Irak ve Ürdün, Filistin halkını askeri açıda destekleyeceklerine dair ortak bir karar aldılar. O gün yaptıkları açıklamada Filistin halkının güven içinde yaşamasına ortam hazırlamanın harap halklarının boyunlarının borcu olduğunu ilan etmişlerdi.
Benim burada amacım herkesin bildiği tarihi olayları değerlendirmek değil, sadece geçen zaman sürece içinde Arapların Filistin konusunda içine düştüğü ayrılığa işaret etmektir. Geldiğimiz bu aşamada hiçbir Arap ülkesi Siyonist düşmana karşı durma konusunda tek bir anlaşma yapamadı. Bundan daha da kötüsü bazı Arap hükümetleri Siyonist düşmanla diyalog kurma ve batılı ülkeleri memnun edecek kararlar verme yoluna gittiler.
Bu arada, kırklı yılarda Nazilerin Yahudilere karşı işledikleri katliamlara karşı bugün sert bir tutum takınan batının, İsrail?in Filistinlilere aynı şekilde yaptığı katliama seyirci kalmaları da dikkate değer bir durumdur.
Şu aşamada kalplerimizi yakan katliama rağmen ileriye yönelik kesin bir şey söylemek çok zor. Ancak şu an yaşadığımız olaylar Gazze?deki savaşın barış yoluyla hal olmayacağı ihtimalini güçlü bir şekilde artırmaktadır.
Bugün Arap âlemi Gazze?de yaşananları bir bir her gün hata her saat takip etmektedir. İsrail?in daha önceleri işlediği katliamlar yıllar sonra ortaya çıkmıştı, çünkü o dönemde medya şu an olduğu gibi güçlü değildi. Ancak durum şu an tamamen farkıdır. Çünkü insanlar Gazze?de yaşananları her saat takip etmektedirler. Hata bazı yürek yakan olaylar uydu kanalları vasıtasıyla canlı olarak onlara sunulmaktadır. Bu yeni durumun Arap halkı üzerindeki etkisi küçümsenmemelidir. Çünkü İsrail?in yaptıkları kadar Arap yönetimlerinin sessizliği de dikkat çekmektedir. Arap hükümetlerinin takındıkları tutum onlar ve halkları arasında ciddi güvensizliklerin ve uçurumların açılmasını sebep olmuştur. Bu durum ise tehlikenin başka bir boyutuna işaret etmektedir.
Arap âleminde yönetimlerin sergiledikleri davranışlar, Arap âleminde fesadın yayılması ve bu ülkelerde adalet anlayışının olmamasından dolayı yönetimlerle halklar arasında zaten problemlerin var olduğu bir gerçektir. Ancak bu savaşın gölgesinde bu yönetimlere yönlendirilen ithamlar, daha önceden var olan yaraları derinleştirmek bir yana Arap yönetimlerine karşı var olma ihtimali olan saygı ve ihtiramın da yok olmasını sağladı. Öyle ki birçok yerde bu yönetimlerin acaba hangi taraf adına hareket ettikleri sorgulanmaya başlandı. Şu ana kadar Arap yönetimlerine güven konusunda bu kadar ciddi bir kriz yaşadığımızı zan etmiyorum. Bundan dolayı da bundan önce birçok problem karşısında sesiz kalan halkın bu güvensizlik ortamında daha fazla sesiz kalacaklarını buna daha fazla sabredeceklerini zannetmiyorum.
Tabi tam olarak ne olacağı konusunda bir fikrim yok, ancak şunu söyleyebilirim, gücü olduğu halde hareket etmeyen hükümetlerin bölgelerindeki halkın yaşadığı bu aşağılanma duygusunun onları çok yaraladığını ve sabırlarının taşmak üzere olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Venezuala?nın İsrail konsolosluğunu sınır dışı etmesi, Türkiye?nin İsrail?le ilişkilerini askıya alması, Malezya?nın Amerikan mallarını protesto edilmesi teklifi karşısında Arap yönetimlerinin ölüm sessizliği içinde olmaları, Arap yönetimleri için tam bir yüz karası olarak kabul edilmektedir. Son olarak şunu söyleyebilirim; İsrail Gazze?yi yakmaya başladığı an Gazze?yle beraber kendisine karşı durma cesareti gösteremeyen Arap yöneticilerini de yakmıştır.
Diğer taraftan bu saldırı sayesinde daha önce ayrılıklar yaşayan Filistinli grupların yakınlaşması çok farkı bir durumun oluşmasına sebep olabilir. Özellikle Gazze'deki bu destansı direniş, sabır ve sebatla devam etmesi durumunda Musa (as)?ın asası gibi önüne çıkan her şeyi yutan güçlü bir güce dönüşebilir.
*Mısırlı ünlü düşünür ve yazar.
Bu makale Faruk Aktaş tarafından TİMETURK.com için tercüme edilmiştir.