Yunan ordusunun Balkanlar ve Anadolu'daki seferlerini araştıran ve belgeleri toplayan kitabın yazarı Kostopulos, 'Kendisini masum ilan eden her bir Balkan ülkesi gerçeklerle yüzleşmelidir' dedi.
1912-1922 yılları arasındaki Türk-Yunan savaşıyla ilgili Yunanca ve İngilizce birçok kitap, dergi ve araştırmayı okuma fırsatını bulduğum halde, bilimsel araştırmalardan, okullarda okutulan tarih kitaplarından ve kahramanlık öykülerinden başka bu savaşı yaşayan insanların anılarına dayalı -ve bu dramatik savaşın insani boyutlarını irdeleyen- hiçbir Türk yazarın eserine rastlayamadım. Yunanistan'da ise son bir yıl içinde üst üste yayınlanan kitaplarda bu korkunç dönemin insani boyutları kaleme alınıyor. Yunanistan'ın o dönemlerdeki emellerini kavuşabilmek için Anadolu seferini niçin başlattığını, orada işlediği savaş suçlarını, Yunan ordusunun köyleri nasıl yakıp yıktığını, Türk halkını nasıl kılıçtan geçirdiğini anlatan resmi belgelere ve savaş yıllarını yaşamış olanların anılarına dayanan trajik olaylar bir bir anlatılıyor.
KILIÇTAN GEÇİRDİLER
Aynı kitaplarda savaş öncesi ve sonrasında Anadolu Rumları ile Türkleri arasındaki arkadaşlık bağlarının, kardeşliğin de ötesine geçtiğini ve savaşın getirdiği trajediler karşısında bile dostluklarını devam ettirdiklerini vurgulayan öykülere yer veriliyor. Tassos Kostopulos'un '1912- 1922 Savaş ve Etnik Temizlik' adlı kitabı da bu eserlerden biri oldu.
Kostopulos, Yunan ordusunun gerek Yunanistan sınırları içinde, gerek Balkanlarda, gerekse Anadolu seferindeki askeri operasyonlarda uyguladığı şiddete odaklanıyor kitabında. Yunanistan'ın 1912-13 Balkan savaşlarında kendi dar sınırlarını genişletme uğruna ordusu ve başıbozuk çetelerin Müslüman ve Slav kökenli halkı nasıl kılıçtan geçirdiğini, geride bıraktıkları arazilerin gasp edilişini belgeleriyle ortaya döküyor. Yunan yazarın kitabına göre yurtlarından edilen Müslümanlar, gidecekleri başka bir yurt olmadığı için dil ve dinlerini paylaştıkları Anadolu'ya göç etmek zorunda kalıyor. Ancak 'intikam' için bu kez de oradaki Rum halkı taciz etmeye başlıyor. Ve bu, dönemin Yunanistan önderi Venizelos'un ülkesinin sınırlarını daha da genişleterek Anadolu'ya taşıma arzusu için kaçınılmaz ve ideal bir fırsat oluşturuyor...
KÜÇÜK ASYA FELAKETİ
Sabah'ın haberine göre; kitabın okunmasından sonra geriye kalan telve: Yunan ordusu, ülkede 'Küçük Asya Felaketi' olarak tanımlanan Anadolu hezimetine uğradı. Ve mahcubiyet içinde geri dönerken yaklaşık 2 milyon Anadolu Rumunu da beraberinde götürmek zorunda kalması, Yunan milliyetçilerin öne sürdüğü gibi 'Türk barbarlığından' değil, Yunanistan'ın 'Megali Idea' adı verilen sınırlarını genişletme teşebbüsünden kaynaklanıyordu... Kitabın yazarı Tasos Kostopulos'un 'Bu kitabın Türkiye'de yayımlanmasına itiraz eder miydiniz?' sorusuna verdiği yanıt tarihe bakışını da çok iyi özetliyor:
NEFRET AZALACAK
'Tabii ki itiraz etmem. Ancak şunu belirtmem gerekiyor. Ben bu kitabı sadece ve sadece Yunan ordusunun uyguladığı şiddete ve siyasetçilerin hatalarına odaklanarak yazdım. Karşı tarafın, yani Türk olsun, Bulgar olsun, Sırp olsun, onların uyguladığı şiddetten farklı olmadığını göstermeye çalıştım. Resmi tarihin tarafsız olması gerektiğini anımsatmak istedim. Ulusların er ya da geç kendi hatalarını, işledikleri cinayetleri kabullenmeleri gerektiğine inananlardanım. Türkiye'de benim bu kitabımı okuyacak olanlar yalnız 'İşte Yunan barbarlığı' sonucunu çıkaracaklarsa ve Yunanistan'a karşı kin ve nefret duygularını uyandıracaksa, hiç yayınlanmasın daha iyi. Bir araştırmacı olarak benim amacım, her bir Balkan ülkesinin kendi tarihiyle, hatalarıyla, işlediği cinayetlerle yüzleşmesi gerçeğini yaymaktır. Bu özeleştiriler yayıldıkça ulusların kendi arasındaki kin ve nefret duygularının azalacağına ve aşırı milliyetçilerin elindeki kozların teker teker yok olacağına inanıyorum.'
KÖPRÜHİSAR'DA TÜRK KIZLARINA SALDIRDILAR
A. Dimitriou adlı bir yedek subayın anı defterinden: '...25 Aralık 1920. Öğle vakti Köprühisar'a girdik. Türk köyünün içinde silahlı askerler evlerin, mağazaların kapılarını kırıyor, içeri giriyorlardı. Her yerden çığlıklar, kadın haykırışları, ağlama sesleri yükseliyordu. Arada sırada tüfek sesleri de geliyordu. Yolda ilerlerken açık bir kapı gördüm. İçeri girdim. Merdivenin ucunda yaşlı bir Türk'ün cesedi vardı. Daha içeride bir patırtı vardı. yaklaşık 10 kadar çamur ve pislik içinde asker yerlerde yuvarlanıyor, kahkahalar atıyordu. Altlarında da ise bir genç Türk kızı vardı. Yarı çıplaktı. O da çığlık çığlığa ağlıyor, yalvarıyordu.
'KURTAR BENİ'
Askerler, 'Sen de bir meze al' diye seslendi. 'Ayıptır. Bırakın kızı' diye haykırınca, yerdeki kız kalkarak boynuma sarıldı ve Türkçe 'Kurtar beni' diye bağırdı. Küfür ederek 'Utanın. Savaştayız.' diye bağırıyordum. Askerlerden biri süngüsüyle üzerime yürüyüp 'Bas git, senin de Meryem Ananın da... ' diye haykırıyordu...
KİTAPTAKİ HERŞEY BELGELİ
Kostopulos ile yaptığımız söyleşide, 'Yunan milliyetçiliğine resmi tarihine, ordunun ahlakından okul kitaplarına, kiliselerdeki vaazlardan parlamentodaki milliyetçilerde kadar, aykırı düşen bu kitabı yazma cesaretini nerden bulduğunu sordum. Yanıtı netti: 'Benim dedelerim de Balkan Savaşları'nda savaştı. Birçok konuşmacının o dönemle ilgili 'Her neyse bunları fazla karıştırmayalım' şeklindeki bazı ifadelerine takıldım. Ve o dönemlerle ilgili yayınlanan tüm makale, kitap, dergi, istatistik, askeri arşiv ne bulduysam not etmeye başladım. Hemen ardından topladığım bu bilgileri kitap haline getirdim... Kitabımda yazılı olan her şey 1912 yıllarından bu yana yayınlanmış olan belgelere, Yunan genelkurmay başkanlığı ve kara kuvvetlerinin arşivlerine ve olayları yaşamış olanların anılarına dayanıyor.'