Dolar

34,8648

Euro

36,7217

Altın

3.047,06

Bist

10.058,47

Ümit Sayın'dan 'darbe' savunması

Savunması alınan 'Ergenekon' tutuklusu Doç. Dr. Ümit Sayın darbe iddiasını yanıtladı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-12-30 15:13:00

Ümit Sayın'dan 'darbe' savunması

'Ergenekon' davasında tutuklu olarak yargılanan Adli Tıp Enstitüsü'nde görevli Doç. Dr. Habip Ümit Sayın, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, tahliyesini ve beraatını istedi. Sayın, darbeyle ilgili konuşmalarını 4-5 kişiyle yaptığını belirterek, darbeyi savunan söz ve söylemlerin bir miting, bir toplantı veya konferansta söylenmediğini, dolayısıyla halkı tahrikten bahsedilemeyeceğini söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunma yapan Sayın, iddianamede, 'terör örgütüne üye olmak' suçlaması hakkında ciddi bir belirsizlik ve mantık hataları olduğunu ileri sürdü.

Ana kanıt

İddianamede, bir kişinin cep telefonu numarasını üzerinde bulundurmanın, o kişiyle çok samimi olmak gibi ele alındığını savunan Sayın, kendisinin ilişkide olduğu iddia edilen insanların bazılarıyla hiç görüşmediğini, bazılarıyla da 1-2 defa görüştüğünü söyledi.

Sayın, 'İddianamede, bu kişilerle görüştüğüm, açık veya gizli toplantılar yaptığım söylenmektedir. Ergenekon terör örgütüne üyeliğim için sunulmuş ana kanıt budur. Halbuki ben insanların büyük çoğunluğuyla görüşmüyorum bile. Ayrıca hepsinin Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu mahkemenizce kanıtlanmamıştır. Şüphelilerle bağlantım olduğu, bu nedenle de örgüte üye olduğum iddia edilmektedir. Bu çarpık mantık, iddianame boyunca sürdürülmektedir' görüşünü dile getirdi.

İddianamedeki telefon görüşmelerine ilişkin çıkarımların önyargılı olduğunu öne süren Sayın, Kuvva-i Milliye Derneği ile hiçbir ilgisinin olmadığını, bu derneğin genel başkanı olan sanıklardan Bekir Öztürk ile de sadece bir kaç kez telefonda görüştüğünü kaydetti.

Ümit Sayın, 'Kemalist Türkbirlik' adının iddianamede sık sık geçtiğini ifade ederek, 'KTB, 2000'de Yusuf Ziya Günaydın tarafından kurulmuş bir e-posta dağıtım grubudur. Kurulduktan sonra sadece 6 ay yaşamıştır. Ben de kısa bir süre için moderatörlüğünü yaptım. KTB'yi, sadece iki kişi yönetmiştir, başka yöneticisi veya moderatörü olmamıştır' diye konuştu.

'Atom bombası'

İddianamenin 1279. sayfasında geçen bomba yapım planlarının gerçek dışı olduğunu ileri sürerek, kendisinde böyle planlar bulunmadığını belirten Sayın, KTB'nin de böyle bir fonksiyonunun olmadığını ve bahsedilen atom bombası için sadece plütonyumun yeterli olmadığını anlattı. Sayın, iddianamenin atom bombasına ilişkin bölümünü kastederek, 'Burada yazılanların tümü fantezidir, hayaldir' dedi.

'KTB'nin, Masonik tören düzenleyeceğiyle ilgili ya da Masonlara benzer örgütlenmesine ilişkin bilgilerin hepsinin o anlık hayal ve fanteziler olduğunu' savunan Sayın, bunların hiçbir zaman gerçekleşmediğini, KTB'nin de bir kaç ay
içinde kapandığını söyledi.

Sayın, KTB'de masonik derecelendirmeler olduğu yönündeki diyaloğun, o an için söylendiğini ve gerçeği yansıtmadığını savunarak, devamındaki örgütle ilgili fantezilerin de hayal mahsulü olduğunu anlattı.

Ümit Sayın, KTB'ye giriş ritüelinin de hayal ürünü olduğunu ve hiçbir zaman gerçekleşmediğini belirterek, 'Bu sayfada yer alan her şey bir oyun, bir beyin jimnastiğinden ibarettir' diye konuştu.

'TSK'nın müdahale etmesi kanuni bir hak'

Darbeyle ilgili konuşmalarını 4-5 kişiyle yaptığını belirten Sayın, darbeyi savunan söz ve söylemlerin bir miting, bir toplantı veya konferansta söylenmediğini, dolayısıyla halkı tahrikten bahsedilemeyeceğini ileri sürdü.

Habip Ümit Sayın, benzeri konuşmaların Türkiye'nin her tarafında kahvehanelerde yapıldığını iddia etti.

Konuşmalarda bahsedilen darbenin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ilk 4 maddesinin ihlal edilmesi durumunda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesi gereğince, 'Devleti koruma ve kollama' kapsamındaki bir müdahale olduğunu iddia eden Sayın, 'Bu koşullarda TSK'nın müdahale etmesi Anayasal ve kanuni bir haktır.
İki kişinin telefonda bunları konuşması nasıl halkı hükümete karşı isyana tahrik olabilir? Bu konuşmalar, vatanını seven, ülkesi hakkında kaygısı olan kişilerin yaptığı son derece duygusal konuşmalardır. Bir örgüte üye olsam, böyle
konuşmaları telefonda yapar mıydım? Bahsedilen, o anki duygusallığa ve depresyona bağlı anlık iki kişi arasındaki fantezisel konuşmalardır' dedi.

Alemdaroğlu ile konuşması

Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile yaptığı konuşmada, geçen 'Hiçbir şey olmuyor hocam, asker satıyor ülkeyi şeklindeki değerlendirmenin, tamamen duygusal ve anlık bir değerlendirme olduğunu ileri süren Sayın, bununla birlikte TSK'nın, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine göre ülkeyi koruma ve kollama görevini yapmazsa, ülkeye ihanet etmiş olacağının varsayımsal bir gerçekliğinin bulunduğunu söyledi.

Bu konuda yapılan konuşmalarındaki yorumlarının tümünde o anki duygusallığa ait abartılar olduğunu ifade eden Sayın, 'Bu tehditler karşısında TSK hiçbir şey yapmıyorsa, görevini yapmıyor demektir. Bu durumda da Türkiye'yi satıyor görünümüne düşmektedir. Tabii ki TSK Güney Doğu'da kahramanca mücadele etmektedir. Fakat ülkenin yönetimine de gerektiğinde müdahale edebilmelidir. Çünkü TSK bu devletin sigortasıdır' diye konuştu.

Suçlamaları reddetti

Sayın, söylenen bazı sözlerinin savcıların belirttiği gibi 'Ergenekon' örgütünün propagandasını olmadığını ifade  etti.

Sayın, 'Çünkü bu örgütle bir ilişkim yoktur. Mevcut yönetimi devirmek için kaos ortamı oluşturduğum da doğru değildir. Demokrasinin bir gereği olarak yaptığım muhalefettir. Benim mevcut hükümeti devirecek bir gücüm yoktur. Söylenilen sözlerde darbe vurgusu çokça geçiyor olabilir. Ama düşünce özgürlüğü boylamında ele alınırsa insanlar fikirlerini hür olarak ifade edebilmelidir. Bazen bu fikirleri gerçekte savunmuyor olabilirler. Örneğin, ben tapeleri
okurken sarf ettiğim sözlere şaşırdım. Çünkü böylesine darbe veya askeri müdahale heveslisi değilim. Son yaşadıklarımdan sonra ise kesinlikle askeri darbeye karşıyım' dedi.

'İddianame bir 'cadı avı''

İddianameyi okuduktan sonra kendisini bir engizisyon mahkemesinde yakılmak için yargılandığını düşündüğünü söyleyen Sayın, iddianamenin tamamen bir 'cadı avı' olduğunu savundu.

İddianame boyunca kendisinin 'Ergenekon' adı verilen örgütün üyesi olduğuna dair tek bir tutarlı ve mantıklı kanıt sunulmadığını öne süren Sayın, 'Var olduğu iddia edilen bu örgüt, iddia sahiplerince yaratılmıştır. İddia sadece sahiplerine ait olup, gerçekte böyle bir örgüt yoktur. Olmayan bu örgüte üyeliğim de yoktur' dedi.

Ümit Sayın, birçok kişinin verilerini kaydetmekle de suçlandığını hatırlatarak, 'Öncelikle böyle bir suçu işlemedim. Ben vatanına ve milletine karşı sorumlu bir öğretim üyesi olarak çevremde gördüğüm milletin zararına olabilecek kimi eylem ve uygulamaları, ilgili kurumlara haber verdim. Bunları yaparken hiçbir kimseyle organik bağım olmadı. Özellikle Adli Tıp Enstitüsü ve Adli Tıp Uzmanları Derneği üzerinden ülkemize yönelebilecek tehlike doğurucu sonuçları 1. Ordu Komutanlığı da dahil olmak üzere vatandaş sorumluluğu içinde pek çok kişi ve kuruma bildirdim' dedi.

Sayın, 'Verdiğim bilgiler ve iddianamedeki anlatımla kaydedilen kişisel veriler, devletin istihbarat kurumlarının da ulaşabileceği açık bilgilerdir. İllegal hiçbir özelliği yoktur. Bütün bunlar, vatanına bağlı her öğretim üyesinin yapması gereken işlemlerdir' ifadesini kullandı.

Sayın, tanıdığı ve sıkı irtibatı olduğu iddia edilen kişilerin çoğunu tanımadığını ileri sürerek, bahsi geçen örgütün hiçbir toplantısına ve aktivitesine de katılmadığını anlattı.

Evinde ve iş yerindeki aramalarda 'Ergenekon' örgütü ile ilgili hiçbir belge, yazı ve doküman bulunmadığını kaydeden Ümit Sayın, öncelikle tahliyesine, yargılama sonunda da beraatına karar verilmesini istedi.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara