Haber Merkezi / TİMETURK
Moritanyalı Müslüman düşünür Muhammed bin el-Muhtar eş-Şankiti, İslam dünyasına üç öneri de bulundu. Şankiti, Gazze'de yaşananlar karşısında ağlamak yerine atılması gereken acil üç adımı şöyle sıraladı: Siyonizme karşı verilen askeri mücadeleyi dünya geneline yaymak, Batı Şeria?da işbirlikçi yapıyı derinden sarsacak yeni bir intifada ve ambargo kalkıncaya, siyonist işgal devletiyle ilişkiler kesilinceye kadar tüm Müslüman ülkelerde halk gösterileri düzenlemek.
Şankiti'nin makalesini tümünü Timeturk okuyucuları için tercüme ettik:
GAZZE KATLİAMI BÜYÜK SAVAŞ İÇİN BİR FIRSAT
Muhammed bin el-Muhtar eş-Şankiti*
Gazze tüm İslam dünyasının gözyaşını hak ediyor. Ancak gözyaşlarımız dünyanın gözü ve kulağı önünde cereyan eden bu vahşice saldırıyı, kocaman harflerle yazılan bu zulmü yok etmeye yetmiyor. Oysa bilinçli ve akıllıca akacak biraz kan ile hapis ve ölümden korkmadan atılacak bazı adımlarla bu zulmü yok edebilir, güç dengelerini değiştirebiliriz.
Evet, özgürlük bedelsiz değildir. Özgürlük vahşi düşmanı yeren mazlumu öven birkaç intikam cümlesiyle de gerçekleşmez. Hüznünü dışa vurmak ve vicdanını rahatlatmak için toplanan konuşmacı kalabalıklarla da olmaz bu iş. Akan kanın kıymeti olsun istiyorsak kanımızı boş yerlerde ya da tali savaşlarda veya düşman tarafından haritası ve süreci belirlenen savaşlarda akıtmayacağız.
Bu makale 1988 yılından itibaren Filistin davasının dâhil olduğu acımasız ve kan alıcı oyunun kurallarını değiştirmeye ve siyonizmle olan savaşı bir meydan okuma boyutuna taşımaya yönelik pratik bir çağrıdır. Bunu da birbirine paralel üç adımda yapabiliriz: Siyonizme karşı verilen askeri mücadeleyi dünya geneline yaymak, Batı Şeria?da işbirlikçi yapıyı derinden sarsacak yeni bir intifada ve ambargo kalkıncaya, siyonist işgal devletiyle ilişkiler kesilinceye kadar tüm Müslüman ülkelerde halk gösterileri düzenlemek.
1- SİYONİZM?LE MÜCADELEYİ DÜNYA GENELİNE YAYALIM
Bu zor dönemde atılması gereken ilk adım siyonistlerle yapılan askeri mücadele alanını dünya çapında genişletmektir. Ne kadar farkında olmasak bile siyonizmle olan mücadelemiz evrensel bir mücadeledir. Temenni etmesek bile açık bir savaştır. Meydanı tüm evren olan bir savaş. Bu savaşın aracı silahtır, sözdür, maldır, ilimdir.
Siyonistler dünyanın her tarafına dağılmış durumdalar. Birbiriyle sağlam bağlarla bağlı kabilesel bir topluluktur. Uzaktan yardımlaşırlar ancak yaptıkları bir kötülükten de birbirini alıkoymazlar.
Avustralya?da bir sinagogta bıyığı yeni terlemiş bir genç, Gürcistan?da hükümette bir bakan, New York Borsa?sında bir hissedar, Etiyopya çölünden gelmiş okur-yazar olmayan biri, evet tüm bunlar aynı topluluğun, aynı ümmetin bireyleridir.
İsrail, zengin Yahudilerin malı, kalem erbabının kalemi, makam sahibinin makamı sayesinde kuruldu. Bunlar yeryüzünün her noktasında İsrail?in koruyucu zırhıdırlar. Amerika?nın aptal halkını İsrail?e köle yaptılar. Hristiyanlığı ve geçmişte Hristiyanların Yahudilere yaptığı zulümleri kullandılar. Vicdanı olmayan batılı siyasetçilerin vicdanını satın aldılar. İsrail lehine Avrupa?nın kör halklarını yanlış yönlendirdiler. İsrail lehine hain Arap yöneticilerine boyun eğdirdiler.
Siyonizmle mücadeleyi sadece Filistin topraklarıyla sınırlandrımak kanlarımızla yazdıkları oyununun kurallarını kabul etmek ve çizdikleri savaş haritasını onaylamaktır.
Filistin liderleri buna kanarak sözde batılı oysa Yahudilerin sahip olduğu medyanın kendilerini terörist diye nitelendirmesinden korkarak siyonizmle savaşlarını Filistin topraklarıyla sınırlandırdılar. Oysa onlar terörist değil hak ve adalet savuncularıdır.
Öyleyse şerefli Filistinlilerle dünyanın her tarafında onlarla dayanışma halinde olan ve yardımlaşan Arap ve müslümanlar kuralları düşman tarafından belirlenen oyundan vazgeçip savaşı gerçek sahneye taşımalıdırlar, uçsuz bucaksız dünya sahnesine taşımalılar. Ancak böyle geniş bir tedbir alma, gizlenme, kaçma ve düşmana olmadık bir zamanda darbe vurulabilir. Bizi koyun gibi kesen düşmana dünyanın değişik kentlerinde yumuşacık koltuklarında otururken böyle acı tattırılabilir.
Amerikan silahlarıyla ağzına kadar donatılmış askeri bir üs olarak siyonist şebekenin kalbi olan İsrail?i vurmaya odaklanmak bir hikmet değildir.
Önemli olan dünyanın neresinde olursa olsun siyonist örgütlere darbe vurmaktır. Bu saldırganlara kucak açan milletler kucak açtıkları için bedel ödeyeceklerini bilecekler. Dünya Yahudileri de bizi koyun gibi kesmelerinin karşılıksız kalmadığını görecekler. Ya ümmetimizin kalbine yerleştirdikleri bu kanseri beslemekten vazgeçecekler ya da mallarıyla ve canlarıyla bunun bedelini ödeyecekler.
Tabii savaşı Filistin topraklarından geniş dünya coğrafyasına taşımak batılı halkları ya da siyonist olmayan Yahudileri hedef almamız anlamına gelmiyor. Geniş cephe savaşları çok ince hesaplara gereksinim duymaktadır. Batılı halklara açık bir cephe açmak yahudilere bir koruma kalkanı sunmak demektir. Bu durumda yahudiler başkasnın canı ve malıyla bize karşı savaş verirler.
Bizim istediğimiz sırf siyonistlere yönelik olan bir savaştır. Bunların örgütleri bellidir. Çıkarları bellidir. Liderleri azgınlık ve zülumle kendilerini belli ediyorlar. Siyonistlere yardım ve yataklık yapsalar bile başkasını bu savaşın içine çekmek hikmetli bir davranış değildir.
Dünyanın her tarafında bugün bir plan ve kural olmadan cihad bayrağı ve savaş cephesi açan kişilere Küdus?e ve Mescidi Aksa?ya gelin demiyoruz. Siyonistleri gördüğünüz yerde öldürün, siyonist olmayanlarla savaştan kaçın en azından erteleyin.
2- İŞBİRLİKÇİ ABBAS YÖNETİMİNE KARŞI YENİ BİR İNTİFADA
İkinci adım ise Batı Şeria?da Mahmud Abbas ve tayfasının temsil ettiği ihanet ve yardım-yataklık şebekesini derinden sarsacak yeni bir intifada başlatmak olacaktır. Filistin halkı, çektiği çile ve acıyı ticarete döken satılmış bir güruh başında dururken onurunu minumum düzeyde bile koruması mümkün değildir.
Batı Şeria halkı tıpkı iki senedir Gazze halkının yaptığı gibi düşmana karşı elini kolunu bağlayanlardan vatanını kurtarmak için üzerine düşeni yapmalı. Öyleyse kurtuluşa giden yok işbirlikçilerden kurtulmak ve FKÖ liderliğini emin ellere teslim etmektir.
3- YAPICI GÖSTERİLER DÜZENLEYELİM
Üçüncü adım ise Müslüman halklara düşüyor. Yoksa ağlamanın sızlamanın manası olmaz. Tüm Arap ülkelerinde özellikle ambargoyu kaldırma imkânı olan Mısır?da aralıksız olarak protesto gösterileri başlatılacak; okullar, kamu kurum ve kuruluşları ile resmi tesisler kapatılacak. Taki ambargo kaldırılsın ve işgal devletiyle ilişkiler kesilsin.
Yoksa geçici gösterilerde yalnızca öfkeler dışa vurulur, bunlardan bir şey çıkmaz. Bugün gereken şey zalimane ambargo kalkıncaya ve siyonist işgalci devletle diplomatik ilişkiler kesilinceye kadar göstericilerin gece gündüz meydanlarda toplanmasıdır.
Zalim güvenlik güçleri göstericileri dağıtırsa diğer gün tekrar toplanabilirler. En azından sessiz bir grev yapılabilir. Örneğin kamu sektöründe çalışanlar evlerinde kalırlar. Zalim güvenlik güçleri Kahire?de Amman?da ve başka şehirlerde tek tek ev dolaşacak halleri yoktur.
Lübnanlılar siyasi değişim için aylarca sokaklarda toplandılar. Gazze?nin şehitleri, yetimleri, dulları için Müslüman halklar birkaç gün sokaklarda toplanmış çok mu?
Düzenli olarak atılan bu adımlar oyunun kurallarını değiştirecektir. Savaşı olması gereken yere taşıyacaktır. Yoksa savaşı düşmanın çizdiği dairenin içerisiyle sınırlandırmak beyhudedir, kendi kendini yok etmektir.
Düşman bu katliamlara gönül rahatlığıyla devam edebileceğini düşündüğü bir anda düşmanın ve işbirlikçilerinin hiç tahmin etmediği hiç beklemediği bir anda atacağımız darbelerle, yapacağımız hareket ve manevralarla düşmanın tüm dengesini bozabiliriz.
Gazze şehitlerine ağlamak, kınama ve protesto mesajları yayınlamak ayıplarını örtmeye çalışan zavallı yöneticilerin işidir. Oysa ümmetin şerefli evlatları beklemeye ve ağlamaya ihtiyaçları yoktur. Ey şerefli insanlar fırsatı kaçırmayın. Zaman geleceğimizi tayin etme, tarihimizi yazma ve belirleyici büyük savaşa hazırlanma zamanıdır.
*Moritanyalı düşünür-yazar.
Bu makale Mehmet Direk tarafından TİMETURK.com için tercüme edilmiştir.