Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'28 Şubat'tan ders aldım'

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, 'Ben iyi niyetlerle ne yapıldığını, kimleri göndermekle kimlerin yollarının asfaltlandığını gördüm.' diyerek, çarpıcı açıklamalar yaptı...

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-12-25 10:32:00

'28 Şubat'tan ders aldım'

 

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, 'Ben iyi niyetlerle ne yapıldığını, kimleri göndermekle kimlerin yollarının asfaltlandığını gördüm.' diyerek, çarpıcı açıklamalar yaptı...

Görev yaptığı sürece 'irticaya karşı sessiz kalmakla' eleştirilen ve son olarak da askeri ihaleye fesat karıştırmak suçundan rütbeleri sökülen emekli Oramiral İlhami Erdil'in 'Alkol almazdı' diyerek 'irticacı' imasında bulunduğu eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök kendisini savundu.

Özkök, Radikal gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'e gönderdiği yazılı açıklamada, 'Neden her isyasi tartışmada kendisinin üstüne gelindiğini' açıkladı.

Özkök?ün yazdığı, kendi deyimiyle ?savunma?, 28 Şubat süreci, asker-hükümet ilişkileri ve askerin ?irticaya? bakışı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde bu konudaki farklı yöntem anlayışlarının varlığı açısından çok önemli.

Özkök?ün sorularımız üzerine yaptığı değerlendirme açıklama (arabaşlıklar tarafımızdan konulmuş halde) aynen şöyle:

SIRADANLIĞA SIĞINMADIM

?Ben yaratılışım, aldığım terbiye ve eğitimim itibariyle hiçbir zaman sıradanlığın kolaylığına sığınmadım. Herkesin dediğini desem, herkesin yaptığını yapsaydım kimse bana sataşmazdı. Rahat bir emeklilik yaşardım.

Ama sıradan olmadım. İyi bir gözlemci olmayı, başkalarını en az kendim kadar akıllı bilip onların yaptıklarından dersler çıkarmayı, iyi bulduklarımı daha da ilerletmeyi, yetersiz bulduklarım için yeni yöntemler aramayı yeğledim.

Hep çağdaş bir Türkiye?ye ve onun şanlı ordusuna layık olan hedefleri arayıp bulmaya ve onları gerçekleştirmeye çalıştım. Uluslararası karargâhlarda çalışmak bana birçok farklı yaklaşımları görme fırsatı bahşetti. Geçmişin uygulamalarıyla yetinmek kolaylığı yerine, onları bu günün merceğinde inceleyip, yarınlara yakışacak hale getirmeye çalıştım.

Bunların hiçbirini sırf farklı görünmek için yapmadım. Ama sanırım kendimi iyi ifade edemediğim için bazılarınca anlaşılmadım, hatta yanlış anlaşıldım, kendilerine ters düştüğümü sanarak beni suçlamalarına sebep oldum. Belki de bazıları beni gerçekten anlamadılar. Bazıları anlasalar da ?aslan terbiyecisi? rolüne devam etmek için anlamazlığa geldiler.

HÜKÜMETLE ALENEN KAVGA ETMEDİM DİYE

Ettiğim yemine sadık kalarak siyaseti TSK? ya sokmamaya gayret ettim. Kanunların yapmamamı söylediklerini yapmadım, ama yap dediklerini hakkıyla yapmaya çalıştım. Ne yaman ironidir ki hükümetle alenen kavga etmediğim için benimle kavga edenler, demokrat olduğum için kınayanlar oldu. Koruma kollama görevimi kapalı kapılar ardında saygın bir şekilde tartışıp, bu görevi, muhataplarımı ikna yoluyla gerçekleştirmemden memnun kalmayanlar oldu.

Alenen söz düellosu yapsaydım beni coşkuyla alkışlayacaklar vardı. Ama ben kendimi kimseye dalkavukluk yapmak zorunda hissetmedim. Halkımı, ekonomiyi, dış politikalarımızdaki dengeleri olumsuz etkilemekten kaçınmamı suskunluk ve pasiflik olarak niteleyenler, gerektiğinde (Yüksek Askeri) Şura kararlarına şerh koyanları (Başbakan ve Milli Savunma Bakanı?nı kastediyor) ?Bu hareket irticayı cesaretlendirir? diye alenen uyardığımı duymazdan geldiler.

28 ŞUBAT ZORUNLUYDU AMA...

?28 Şubat?ı ?Bu bir sebep sonuç ilişkisidir, sebep ortadan kalkmadıkça sonuç değişmez? diye değerlendirdiğimi görmezden gelenler, beni 28 Şubat?takiler gibi davranmamakla, suskun olmakla suçladılar.

Oysa ki 28 Şubat o günün koşullarının gerektirdiği zorunlu bir hareket tarzıydı. Asla suçlamam. Üstelik o kadroların ders alabilecekleri geçmişte bir 28 Şubat deneyimi yoktu. Ama benim vardı.
Ben iyi niyetlerle ne yapıldığını, kimleri göndermekle kimlerin yollarının asfaltlandığını gördüm. Evvelki olayları incelediğimde asker elinin dokunmasının siyasetçiler için ne kadar ?hayırlara vesile? olduğunu öğrendim. Bu nedenle benim tarzım farklı oldu.

Ben ulusun bütün dinamiklerinin harekete geçmesinin ve yapılacak işin, yapması gerekenler tarafından yapılmasının daha doğru olacağını değerlendirerek hareket ettim. Demokrasinin erdemine, onun zor, ama çok güvenli bir yol olduğuna daima inandım.

ERDİL KONUSU FARKLI

?Sayın İlhami ERDİL?in (Zamanının Deniz Kuvvetleri Komutanı) beni olumsuz bir yaklaşımla ve karakterim hakkında yanlış anlamalara yol açacak imalarla gündeme getirmesinin sebebi diğerlerinden farklıdır. Kendisiyle bir yıl birlikte çalıştım. Hem emir komuta hem de arkadaşlık bağlarımız sorunsuzdu.

Ancak bir idari soruşturmanın bulgularına göre kendisi hakkında savcılık soruşturmasına müsaade ettim. Bilindiği gibi General ve Amirallerin adli soruşturmasına izin verme yetkisi Genelkurmay Başkanını?ndır ve bu yetkiyi hiçbir komutan keyfi olarak kullanamaz. Durumu inceletir, inceler ve ne bir kimseyi haksız yere zan altında bırakacak soruşturma açtırır, ne de ciddi bulguları göz ardı ederek durumu örtbas eder.

Kol kırılır yen içinde kalır düşüncesi böyle konularda doğru olmadığı gibi bir mesleki ihanettir de. Sonuçta dava açıldı, adli işlemler yapıldı, mahkûmiyetle sonuçlandı ve hüküm uygulandı. Bu durumun sorumlusunun kim olduğu herkesin kendi takdiridir. Ancak Sayın ERDİL suçlu olarak kendini değil beni takdir etti ve beni asla affetmeyeceğini ilan etti. Durumuna ben de üzülüyorum. Bu nedenle derin acısını bana yansıtarak hafifletmek istemesini eski bir komutanı olarak anlayışla karşılıyor ve onu hoş görüyorum.?

Neden savunma?

Özkök?ün yakın tarihimize ışık tutan, daha iyi anlamamız için yeni kapılar açan değerlendirmesini, savunma olarak adlandırmamızın bir gerekçesi var.
O da sayın Özkök?ün değerlendirmesinin sonuna eklediği bir not. Bütün değerlendirmeyi daha doğru bir açıya yerleştireceği inancıyla bu notu da Radikal okurlarıyla paylaşmakta fayda var.

Not şöyle:

?Murat bey, Bu bir cevaptan ziyade bir savunma oldu. Görev süremde sevenim de kızanım da çok oldu. Ama umarım emekliliğimin üçüncü yılına başlarken bu savunmayı yapmayı hak ettim. Beni haksız suçlamalarıyla o kadar çok incittiler ki, artık sükûtun altın olduğunu bana unutturdular. Tesellim o ki bütün bunlara rağmen kendime, fikirlerime ve beni olduğum gibi sevenlere ihanet etmedim. Doğrularımı yapmaktan ve inandıklarımı söylemekten korkmadım. ?Ahlakı ahlaksızlar yapar? diye bir özdeyiş vardır. Bakarsınız bir gün bana kızanlar yaptıklarımın sonuçlarını beğenir, beni hoş görürler. Ben onları hoş gördüm. Çünkü inanıyorum ki onlar da ulusu ve vatanı en az benim kadar sevmektedirler. Çözümlerimin onlarınkinden farklı olması nedeniyle bana yüklendiler. Hepsi sağ olsunlar.?


Haber Ara