Arıtman, yaptığı yazılı açıklamada, Osmanlı döneminde beyana dayalı, hatta gayrimüslimlere yeni nüfus kaydı çıkarılırken devlet tarafından bu kişilerin baba adı olarak Müslüman isimlerinin yazıldığını, bu nedenle de hiç kimsenin soy ağacıyla etnik kimliğini ispat edemeyeceğini ileri sürdü.
Günümüzde soy bağının bilimsel ve hukuki tek geçerliliğinin DNA bilgileri olduğuna işaret eden Arıtman, kendisinin ''kimsenin DNA raporlarının peşinde olmadığını'' bildirdi.
Her yurttaşın inandığı, ait olduğunu hissettiği etnik kökenini iftiharla söyleyebilmesini, kökeninden dolayı ayrımcılığa tabii tutulmamasını dilediğini kaydeden Arıtman, ''Kendini Türk olarak hisseden, algılayan bir yurttaş olarak kendi vatanımda ayrımcılığa uğradığımı, ikincilleştirildiğimi, başka etnik kökenlerin üste çıkarıldığını algılıyorum. Ne de olsa Türk'üm demenin ayıp olduğu, Atatürk'ü sevmenin gericilikle eş tutulduğu bir ülkede yaşıyoruz'' görüşüne yer verdi.
Emperyalistlerin Türkiye'deki işbirlikçileriyle dayattıkları geleceği kabul etmediğini vurgulayan Arıtman, Türkiye'nin etnik ve dinsel temelde bölünüp parçalanmasına, toprak kaybetmesine, emperyalistlerce sömürülmesine gücünün yettiği kadar karşı çıkacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül'ün ''Türk milleti hiçbir soykırım suçu işlememiştir. Yüce milletimize pek çok milletin özür borcu vardır ama bizim kimseye özür borcumuz yoktur'' demesini beklediğini kaydeden Arıtman, açıklamasında şunlara yer verdi:
''Zor bir şey istediğimi sanmıyorum. Bu, Cumhurbaşkanının anayasal görevidir. Bu görev yapılmazsa anayasa suçu işlemiş olur ve istifa etmesi gerekir.
Bazı bilgi, belge ve tanık ifadelerinin mahkeme tutanaklarıyla devletin arşivlerine geçmesinden üzüntü duyarım ama Sayın Cumhurbaşkanının bana dava açması kendi takdirleridir.''
AA