CHP lideri Baykal, çarşaflı kadınlara parti rozeti takarak herkesi şaşırtırken, AK Parti'li Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise çarşafı 'çağdışı giyim tarzı' olarak niteledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, çarşafı 'çağdışı giyim tarzı' olarak nitelerken, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı da 'oy avcılığıyla' suçladı. CHP'de bir dönem genel sekreterlik görevi de yapan Günay, çarşaf, zorunlu din dersi, Madımak Oteli, Alevi dedelerine maaş bağlanması gibi konularda SABAH'a çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Baykal'ın, değişik zamanlarda çeşitli konularla ilgili 'açılımlar' yaptığına dikkat çeken Günay, 'Şeyh Edibali' örneği verdi ve 'Sayın Baykal, Edibali'nin sözlerinden, 'Öfke size sükunet bana' bölümünü hatırlamadı. 'Hata size, bağışlamak bana' bölümünü hatırlamadı. Baykal, neyi hatırladı, 'Ey oğul bey oldun'. Aklında sadece bu kaldı. Oysa, 'Bey olmak o bey olmak değildir. 'Hizmetkâr olmaktır' dedi. Günay'ın değerlendirmeleri şöyle:
UNUTULMASI GEREKEN GİYİM
Siz 17 yaşındaki bir çocuğun başı örtülü olduğu için üniversiteye gitmesini engelleyeceksiniz. Sonra neredeyse, insanların kimliğini gizlemesine yol açan en eski giyim tarzı, bugün çağdışı kalmış olduğu söylenebilecek giyim tarzı için bağırarak, güya bir özgürlük açılımı yaptığınızı iddia edeceksiniz. İstanbul'un en küçük kenar mahallesinin yüzünü sıkı sıkı kapatmış kadınlarının yakasına CHP rozeti takacaksınız. Buna kimse inanmaz. Çok ayıp.
ÇARŞAF MI KALMIŞ BU ÇAĞDA
Çarşaf, bu çağda unutulması gereken bir giyim tarzıdır. Partimde bu söylediklerime dudak bükenler çıkacaktır. Cesaretle söylüyorum; Çarşaf çağdışı. Çarşaf mı kalmış bu çağda?
* Kelimenin, tam anlamıyla sömürü. Oy avcılığı. Aslında bunu açılım olarak görmüyorum, tam bir istismar olarak görüyorum. 20 yıldır giyim tarzındaki özgürlüğü savunuyorum. Bunu, çarşafa dolaşmak, dolanmak olarak sayıyorum. Özgürlükçülük, açılım insanların giyim tarzına, yaşam biçimlerine saygı, çok daha başka alanlarda kendini gösterir.
* Buna 'günaydın akşam yemeğinden sonra' derler. Tek parti döneminin katı laiklik anlayışıyla olmaz. Toplumu yukarıdan şekillendirme ve toplum mühendisliği ile olmaz. Yakın zamana kadar çocuklarının üniversitelerde, askeri okullarda diploma törenine gidemeyen anne babalar var.
BAYKAL BUGÜNKÜ UYGULAMALAR İÇİN NE DİYOR
Ben sevgili Baykal'a soruyorum: '1940'lı yıllarda yaşanan bu sorunu eleştiriyorsunuz. Çok haklısınız. Anne ve babalar, orduevlerine, kutlama gibi diploma törenlerine, konsere alınmıyor. Başı kapalılar sadece çocukları şehit olduğunda her yere giriyorlar. Onlara devlet o zaman her türlü saygıyı gösteriyor. Buna ne diyorsunuz. Peki, bugün aynı anlayışı sürdürmek isteyenlere ne diyorsunuz. Onlardan yana mısınız, değil misiniz?'
* 1970'lerin CHP'si bu tür açılımlara uygun partiydi. Benim çocukluğumda toplumla barışmak, toplumun değerlerine saygı göstermek vardı. Ancak, 1980, 1990 ve son dönemde radikal tavırlarıyla toplumun değerlerine karşı şartlandılar.
* Çankaya ilçesinde oturuyorum. AKP üyesi olduğum için değil, hiç hizmet olmadığı için katiyen oyumu CHP'ye vermem. Komşularımızı dinliyorum. Yerel seçim günlük yaşamla birebirdir. Hizmet ön plandadır.
DEDELERE MAAŞ VERMEK YANLIŞ
Kültür Bakanı Günay'ın diğer gündem konularına ilişkin açıklamaları şöyle:
* Din dersi seçimli olmalı. Ailesinin rızasıyla çocuklar bu derse girmeyebilir. 12 Eylül'ün getirdiği bu dayatmacı tavırdan vazgeçmek gerekir.
* Alevi dedelere maaş bağlanmasını doğru görmüyorum. Böyle bir talep mi var? Dedelik kurumu gelenek ve görenekle gelen saygın bir makam.
O KEBAPÇIYI İÇİME SİNDİREMİYORUM
(Madımak Oteli) 15 yıl geçti. Facianın yaşandığı yerde bir kebapçı dükkânını içime sindiremiyorum. Ben dedim ki bu kebapçıyı çıkarırız, kitapçı yaparız. Müze yapamayız ama bir duvarına 'Acılarımızı unutmayalım' diye yazarız. Kebapçı salonunun bize verilmesi için kiracının çıkarılması gerekiyor. Kiracı çıkacak, işletmeci orayı bize verecek. Kamu olarak hava parası ödeyemem kimseye. 'Eşimden, dostumdan bulur hava parasını öderim' dedim. Bunun üzerine hava parası iki katına çıktı. Orada durduk. İnsaf. Bunu tek başıma çözemem. Valinin, belediye başkanının ve tüm parlamenterlerin, sivil kitle örgütlerinin işbirliği yapması lazım. Sivaslıların yaptığı bir iş değil. Provokasyon yaşandı. Garip bir şekilde devlet bunu seyretti. Asker, polis, herkes seyretti. Bunu unutabilir miyiz? Temmuzdan önce, bu salonu istediğimiz gibi yapamazsak utanç duyarım.