Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Gazze kuşatmayı kuşattığında

Gazze kum taneleriyle, denizinin dalgalarıyla, işgale direndi ve işgalcileri Gazze?den çıkarmaya mecbur bıraktı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-12-04 10:31:00

Gazze kuşatmayı kuşattığında


Dr. Eymen Derağime*

Kureyş, sahip olduğu tüm ahlaki ilkeleri harekete geçirerek Peygamber Efendimiz?e (s.a.v.), akrabalarına ve sahabesine Şib-i Ebu Talip?te uygulanan kuşatmayı kırarak Cahiliyye?ye üstün gelmişti. Bu nedenle de Cahiliyye çağında ilerici değerler galip geldi. Mekke halkı değerlerinin ve ilkelerinin kuşatma altına alınmasına tahammül edememiş, bu kuşatmaya son vermişlerdi. Bunu Batı medeniyetinin kendisinin ahlaken ve insani değerler açısından diğer medeniyetlerden farklı olduğunu iddia ettiği ama bu iddiasının yalandan ibaret olduğu bir dönemde söylüyoruz. Çünkü ahlaki ölçüt, maddi değerlere bağlı hale gelmiş ve anlamını yitirerek ticari değere dönüşmüştür. BM, ortaya çıkışından ve bir çok uluslararası ve insan haklarıyla ilgili kanun ve ilke koyduğu kuruluş bildirgesinin ilanından bu yana bütün bu manzumeyi adaletli bir şekilde kullanamadı. Güçlü devlet, kendi programını BM?ye dayatabildi, önceliklerini belirledi, bütün bir halkın aç bırakılması ve kuşatma altın alınması teorik bir konu olarak görüldü. Bununla birlikte komşu Arap ülkelerimizin aciz kalarak hareketsiz kaldığı bir dönemde Avrupalıların harekete geçerek Gazze halkıyla dayanışma içerisine girdiğini gördük. İstenen, Rafah sınır kapısının açılması için Arap kamuoyunun bize destek vermesini sağlamaktı.

Gazze?nin kuşatılması meselesi, Barak?ın mizacı ya da direnişin füzelerine karşı bir tepkisi değildi. İş, uluslararası suskunluğu, ABD?nin işbirliği ve Arapların acziyetini fırsat bilen işgal yönetiminin bir siyaseti haline gelmiş durumda. Sonuç olarak bir buçuk milyon insan sıkıntıların kendilerine her türlü alternatifi arattırdığı bir dönemde beyaz bayrak çekmediler. Çünkü her duruşun bir bedeli vardı. Gazze?de halkımızın gösterdiği direniş, sabır ve sebat sırasında yüzlerce evladımız, ya bombardıman saldırıları ya tüneller ya ilaç eksikliği veyahut yolculuk yasağı nedeniyle can verdi.

Bununla birlikte Gazze halkı ümmetinin ve dünyanın gözünde büyüdükçe büyüyor. Gazze evlatlarını teslim etmeyerek duruşundan taviz vermedi. Bu, bütün Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların ya da özgürlük davalarına destek vermiş olan her onurlu insanın övüneceği bir efsanedir artık. Kuşatmanın şiddetlenmesi, kaynakların azlığı, nüfusun çokluğu, zorluk ve sıkıntıların had safhaya varmasına rağmen Gazze?nin kıyısındaki deniz evlatlarımıza cimri davranmadı. Rafah toprağı, Gazzelilerden hiç bir şeyi esirgemedi, sıkıntılar eşi benzeri görülmemiş bir yardımlaşma, dayanışma ve bağlılığı beraberinde getirdi. Gazze?de yaşayanlar, vakıayla uyum arz etme konusunda akıl almaz ustalıklar göstererek kuşatmayı çeşitli yollarla atlattıklarına dair onlarca hikâye dinledik.

Gazze, herkesi kuşatıyor. Herkese yol gösteriyor. Herkesin kendi sorumlulukları var. Tarih, Gazze?nin tünellerini, halkın mazotu nasıl gaza dönüştürdüklerini, gazın yerin altındaki tünellerden nasıl kaçırıldığını, Gazzeli gençlerin kuşatmayı delme konusundaki yaratıcılıklarını, öykülerini yazacak. Tarih, Larnaka?dan kalkıp Gazze açıklarına gelerek kuşatmayı kuşatan Avrupa gemilerinin üzerindeki Avrupalı parlamenterlerle Arap ve Filistin delegelerinin isimlerini altın harflerle yazacak.

Tarih, ulusların acziyetini, diğerlerinin işbirlikçiliğini de yazacak. Tarih nasıl unutabilir ki? Tarih tek bir ölçüyle ölçer, bu ölçü günler ve devletlerdir.


Gazze halkının çektiği onca acıya ve durumun zorluğuna rağmen Gazze?den alınacak çok ders var. Sabır dersleri, sebat dersleri, vakıayla uyum gösterme dersleri, engelleri aşma dersleri, kuşatmayı kuşatma dersleri. Gerçekten de Gazze?nin herkesi kuşatmaya hakkı var.
Bu, Gazze halkının tarihte gösterdiği ilk kahramanca ve efsanevi tutum değil. Gazze halkı ahlaki, ilkesel ve aynı zamanda da bilimsel bu tavrı ilk kez göstermiyor. Gazze kum taneleriyle, denizinin dalgalarıyla, işgale direndi ve onu Gazze?den çıkarmaya mecbur bıraktı. Gazze her gün evlatlarının göğüsleriyle karanlık işgal güçlerine direniyor.

Gazze halkının direnişi, herkesi şaşırttı ve kuşatmayı kuşattı, tüm Müslüman ve Araplara yolu gösterdi. Gazeliler hiç kimseye mazeret şansı bırakmadı. Sessizliğe gömülmüş olan Ramallah?ın ne gibi bir mazereti olabilir ki? Geniş caddelerinin yürüyüşçüler için yeterince geniş olmaması mı? Görevlerini layıkıyla yerine getirmeyen medya kuruluşları ve Filistin insan hakları derneklerinin ne gibi bir mazereti olabilir ki?

Etrafımızdaki bütün dünya değişiyor. Değişen dünya, kuşatmacı güçlerin gücünü zayıflatıyor. Bütün dünyanın sevinç ve mutlulukla kabul ettiği bu yeni dengeye herkes hazırlanmaya çalışıyor. Hatta bazıları, hazırlığa erken ve kriz ortaya çıkmadan önce başladılar. Bizim Filistinliler olarak bu yeni dengeyi göz önünde bulundurmamız oldukça önemli. Yeni vakıa, teslimiyeti reddeden direnişçi çizginin lehine olacak. Bu yeni vakıa, yeni uluslararası güç dengelerinin ve yeni kutupların ortaya çıkmasına daha fazla alan tanıyacak. Böylece Amerikan ve siyonist emperyalizmin dünya üzerindeki hegemonyası biraz daha hafifleyecek. Bunun gölgesi uluslararası arenaya şimdiden düşmeye başladı bile. Doğal olarak da bizim Arap ve Filistin?deki durumlara da gölgesini düşürecek. Bu nedenle fırsatı değerlendirip bundan yararlanmayı planlamaya çalışmamız lazım. Uzun yolculuklar hep ilk adımla başlar, sellerin başlangıcı damladır.

Gazze bize çıkış kapısı bırakmıyor. Gazze?nin çektiği azaplar, şehitlerin vasiyetlerine vefa gösterebilmek ve Kahire ve Mekke anlaşmaları?na dönmek amacıyla bizi birleşmeye, direnişe, işgalcilerin projelerine direnmeye davet ediyor. Şunu bilelim ki bir koltukta iki karpuz taşımak imkânsız. Bir taraftan ABD?nin Batı Yaka ve Gazze?de Yol Haritası?nı uygulamaya kalkarken diğer taraftan da diyaloğa giremeyiz. Şayet ikisi arasında bir tercihte bulunacaksak, zarureti ve ehemmiyeti bakımından Filistinlilerin kendi aralarında gerçekleştirecekleri diyalog, Olmert?le ya da Ortadoğu dörtlüsüyle faydasız diyaloglarla bir olmaz. Bir yıldır yapılan görüşmeler Ramallah yönetimine en ufak bir kazanım sağlamadıysa, bu buluşmalar işgali nasıl sona erdirebilir, yerleşimi nasıl durdurabilir ya da Kudüs?ün Yahudileştirilmesini nasıl engelleyebilir? Yoksa bir tür acziyet içerisine düştük de her önümüze getirilene evet demek zorunda mı hissediyoruz kendimizi. Rice?ın her gelişinde öğütlerini dinlemekten bıktık.

Gazze?nin durumu ve karşı karşıya kaldığı kuşatma, aç bırakma politikaları aslında Batı Şeria?nın karşı karşıya kaldığı yerleşim birimlerinin genişletilmesi, geçişlerdeki engellerin artırılması, tutuklamalara devam edilmesi, Kudüslülerin Kudüs?ten kovulması kampanyasından çok da farklı değil. Acziyet içerisinde bu yapılanlara tek bir şekilde cevap veriyorsunuz: durumun olduğu şekilde kalmasını sağlamak ve görüşmelere devam etmek.
Artık Filistin?deki durumlara çeki düzen vermek, uluslararası değişime ve Filistin?deki yeni duruma uyum sağlama noktasında çok stratejik bir önem kazanmış durumda. Bu yeni dönem, partisel ve şahsi enaniyetten vazgeçip Filistin vatanını inşa etme projesine dönmek için bir fırsat.



*Filistinli milletvekili

Bu makale Faruk Bayraktar tarafından TİMETURK.com için tercüme edilmiştir.

 


SON VİDEO HABER

Münbiçli Arap esnaf, PKK/YPG'yi anlattı

Haber Ara