CİHAN Haber Ajansı'na özel açıklamalarda bulunan Arthur Zico, Fenerbahçe ile Avrupa'da yakaladıkları başarılı çıkıştan sonra, takımdan ayrılışının kendisine çok zor geldiğini belirterek, Fenerbahçe yönetimi ayrılma sürecinde kendisini yalnız bıraktığını söyledi.
Türkiye'de görev yaptığı iki yıllık süre zarfında, çok önemli intiba edindiğini belirten Zico, Fenerbahçe'den ayrılışının asla parasal meselelerden kaynaklanmadığına vurgu yaptı. Özbekistan'da olmasına rağmen Fenerbahçe maçlarını takip ettiğini ve Fenerbahçe taraftarlarının sevinciyle sevindiği dile getiren Brezilyalı çalıştırıcı, ayırlmasının asıl sebebinin yönetimin rutin teknik direktörlük işlerine karışması olduğunu dile getirdi.
Eylül ayında geldiği Özbekistan'da Oliy (yüksek) Lig takımlarından Bunyodkor'ın başına geçen Zico, bu süre zarfında takımına, federasyon ve lig şampiyonluğu olmak iki kupa kazandırarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
Türkiye'ye şu anda dönmesinin söz konu olmadığını dile getiren tecrübeli hoca, Türkiye ve Fenerbahçe'den ayrılışının ise kendisine çok zor geldiğini söyledi.
2009 hedefi olarak Asya Şampiyonlar ligi kupasını gösteren Zico,14 Kasım'da kazanılan Özbekistan şampiyonluğu kupası sonrasında ilk röportajını CİHAN'a verdi:
Uygun tekliflerin olması durumunda tekrar Türkiye'de görev almayı düşünüyor musunuz ? Fenerbahçe'ye geri dönme ihtimali var mı? Eğer Fenerbahçe olmasa başka bir Türk takımını çalıştırabilir misiniz?
Tabi şunu belirteyim futbol dünyasında her zaman her şey olabilecek gelişmelere açık ve hazır olmak gerekir. Gerek futbolcu ve gerekse çalıştırıcı olarak görev aldığım futbol kariyerimde her zaman imza attığım anlaşmaya sadık ve bağlı kalmışımdır. Bu anlaşma çerçevesinde bana verilen işi sonuna çıkarmışımdır. Burada önemli olan sadece bir kulübün değil dünya futbol güvenini kazanmaktır ve o güveni vermektir. Şu anda Bunyodkor'da olduğuma beni, gelecek seneki planları yapma, bugüne kadar gelen başarıları sürdürme, taraftarların güvenini kazanma ve gelecek adına yeni başarılara imza atma görevi bekliyor. Diyeceğim buradaki anlaşmamı sonuna kadar çıkaracağım.
Eğer Türkiye'ye dönecek olursam büyük bir saygı, güven ve inançla döneceğim. Çükü Türkiye'de kaldığım iki sene benim için kolay olmalı. Koşturmalı geçti desem yerinde olur. Bu süre zarfında sadece Fenerde değil gittiğimiz diğer Anadolu kentlerinde de insanların sevecenliği, misafirperverliği bende unutulmaz olumlu etki bıraktı. Dönersem elbette yine belirteyim ki gururla ve başı dik döneceğim.
Avrupa Şampiyonlar Ligi çeyrek finale kadar çıkardığınız Fenerbahçe'den sizi ne kopardı? İstanbul'dan ayrılırken kötü bir şekilde mi veda ettiniz?
Doğru, ayrıldığım Fenerbahçe ile çeyrek finale çıkmıştık. Bu takımda ayrılışım bana çok zor oldu. Niye mi diyeceksiniz ? Çünkü bulunduğunuz takım adına kendinize güveninizin olduğu ve yeni planların hesaplarını yaptığınız bir sırada bu takımdan ayrılmanız çok zor. Biliyorsunuz ki iş yapmışsınız ve takımı belli bir seviyeye getirmişsiniz. Ama şunu belirteyim ayrılmamdaki asıl sebeplerden biri yönetimle olan uyuşmazlık ve takımdaki idari bakış açısının değişmesi oldu. Net bir ifadeyle benim futbol bakış açımla yönetimin futbol bakış açıları uyuşmadı. Örneğin bazı futbolcuların takımda kalması sürecine ben başka, yönetim başka baktı. Anlaşmazlık oldu. Bu nedenle takımdan ayrılmaya karar verdim. Şunu da belirteyim ki takımda ayrılırken buruktum, ama başım dimdikti. Yaptığım işin farkındaydım ve takıma kazandırdığım başarımın farkındaydım. Ama ayrılık bana çok zor geldi; hiç kolay olmadı. Hele evimi terk edip evin ve aracımın anahtarı teslim ederken bana hiç kolay olmadı. Kime vereceğimi de bilmedim. Ayrılırken de takımda kimse yanımda yoktu. Ayrılıkken idareden bir telefon eden bile olmadı. Bu zorlu süreçte Tercümanım Samet ile işlerimi halettim. Bana en çok dokunan ve zor gelen de bu zorluk süreçte kimsenin herhangi bir yakınlık münasebette bulunmaması oldu.
Sayın Aziz Yıldırım ile sokakta ilişkilerimiz iyi idi. Ama profesyonel iş hayatımda ise onların bakış dünyası ile benim bakış dünyam uyuşmadı. Onların işlerime karışması ve hatta hangi futbolcuyu oynatıp oynatmayacağım konusunda bana direktifler verilmesi beni hoşnut etmedi. Ama beni profesyonel biri olarak işe adındıysam bana bana o güvenin vermesi lazımdı. Bu benim işim. İşte tüm bunlar birbirine eklenince ayrılmam da kaçınılmaz oldu. Başkasının işime karışmasına müsaade etmem. Eğer işime karışıp kendi bakış dünyasını hayata geçirmek istiyorlarsa o zaman başkasını göreve getirebilirler.
Düşünsenize iki yıl kalıp ve işten kovulmamışsan demek işimi layıkıyla yapmışımdır. Olurda benden hesap sorulsaydı kaldığım sürenin hesabını vermeye ve gerekli sorumluluğu da üstlenmeye hazırdım. Ama kalkıp da bu işi böyle yap şu fotbolcuyu şöyle oynat şunu söyle yap denilse buna asla müsaade etme ve yol vermem. Bu benim iş hayatımdaki bakış açım.
Şunu hemen soralım çalıştırıcı ile yönetim arasındaki mesafe nasıl olmalı?
Kesin bir mesafe olması gerektiğini hemen belirteyim. Çalıştırıcı, çoğu zamanla futbolcularla olan biri olarak, onları en iyi tanıyan kişi olacaktır. Ama çalıştırıcı ile yönetim arasında bir sürü aracı var. Bir çok mesele çalıştırıcıya ulaştırmadan bu aracılarca halledilmeli. Ama çoğu zaman yönetim direk çalıştırıcı ile muhatap olabiliyor. Bu benim çalıştırıcılık prensiplerime aykırı. Diyeceğim, çalıştırıcı yöneticiliğe, yönetimde çalıştırıcılığa soyunmamalı. Ama bu dediğim yönetim hiçbir zaman çalıştırıcı ve futbolcularla görüşemez ve diyalogda bulunamaz anlamı gelmez. Elbette görüşülecek. Ama zaman ve yeri geldiğinde.
Aziz Yıldırım'ın: 'Zico kendisi ve yardımcıları için çok para istedi. Asıl sorun paraydı' açıklaması hakkında ne söylemek istersiniz?
Biri abim Edu olmak üzere iki yardımcıyla çalışmak isteğim doğru. Ama bu paraya takılan bir sorun değildi. Eğer yönetim 'Sen bunlarla çalışmayacaksın, sadece bizimle çalışacaksın' denilseydi sorun çıkmaz, görüş birliğine varır birlikte çalışırdık. Ama bu sorunun paradan kaynaklandığına inanıyorum.
Sizin dönemde Carlos'un sakatlanması bir şansızlık mıydı?
Fenerbahçe dönemimdeki en önemli açılım Roberto Carlos'un alınmasıydı. Unutmamak lazım ki elde edilen başarıda futbolcu ve idarecilerin ortak payı vardı. Carlos sonrada sakatlanarak sahalardan uzak kalması bizi olumsuz etkiledi. O sahada olsaydı beklide elde edeceğiz neticeler başka türlü de olabilirdi. Carlos ve Stephen Appiah'dan mahrum kalmamız ve bu futbolcualrın en gerekli zamanlarda sahaya çıkamaması, bizi çok olumsuz etkiledi. Kaka'nın Milan'dan, Cristiano Ronaldo'nun Manchester United'den, Lampa'ın Chelsea'den alınması ne ise Carlos'un yokluğu bizim için de o idi.
Anlaşılan, Fenerbahçe bu yıl da size şans vermesi gerekiyor.
Bu futbol. Bu tür hadiseler futbol dünyasında yaşan hadiselerdir. Bu ne ilki ne de son olacaktır.
Başında Luis Aragones gibi bir çalıştırıcı olmasına rağmen Fenerbahçe'nin bu sezon önemli bir sarsıntıya maruz kalmasını neye bağlıyorsunuz?
Fenerbahçe'nin sezon başında aldığı neticeler sporcular üzerin olumsuz bir etkisi oluşturdu. Takım ruhu sarsma yaşandı. Takim zamanında toparlanamadı. Ama Fener'in bence en önemli kaybı Mehmet Aurelio'nun gidisi ve Deivid'in sakatlığı nedeniyle sahalara geç dönüşü oldu. Bu iki futbolcunun takımdaki yerleri ayrıydı. Ama en son oyunlarda takımda bir toparlanma var. Takımın imkanları çok. En son Arsenal'da alınan beraberlik ve ardından Süper Ligdeki derbide Galatasaray karşısında kazanılan galibiyet takım adına olumlu gelişme oldu. Eğer Porto'yu da yenerse Şampiyonlar Ligi'nde umutlanma imkanı yakalayacaktır. Bence Fenerbahçe'nin kendi sahasında Porto'yu yenmesi bir zorluk teşkil etmeyecektir. Fenerbahçe gerek Türkiye'de ve gerekse Avrupa kendini ispatlamış bir kulüp. Tabi buradan tutup da Fener'i analiz etmek zordur. Ama oyunlarını takip ediyorum. Orada çok sayıda dostum var. Şunu da belirteyim ki Fener seyirsisinin sevinciyle burada seviniyorum.
Fenerbahçe-G.Saray derbisini seyredebildiniz mi? Böyle bir skor bekliyor muydunuz?
Karşılaşmayı zevkle seyrettim. Doğrusu be netice benim için beklenen bir skor değildi. Ama geçmiş maçlarda da Fenerbahçe'nin G.Saray'ı farkı yendiği maçlar olmuş. Özellikle kendi sahasında taviz vermiyor. Ama şunu da unutmamak lazım. Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı yenmesi takıma 10 puan kazandırmıyor veya onu şampiyon da yapmıyor. Bu maçla sadece 3 puan aldığını akıldan çıkarmama lazım. Fenerbahçe'nin ligde kopmaması için ligin diğer karşılaşmalarında da aynı performansı ve başarıyı göstermesi lazım.
O zaman F.Bahçe'nin mevcut kadrosu şampiyon olmasına yeterli mi? Yoksa takviye gerek mi sizce?
Fenerbahçe şu anda en güçlü bir çalıştırıcılardan birinin idaresinde dünyanın önde gelen en güçlü futbolcularından oluşan bir takım. Takım güçlü. Bu gücünü Galatasaray'a karşı sergiledği güzel oyunla ispatladı. Takıma ek bir transfer gerekmez. Şunu da belirteyim, G.Saray karşısında alına galibiyet bu sezon Fenerbahçe için yeni bir dönüm noktası oldu. Bu galibiyetler Fener yeni bir sayfa açtı düşüncesineyim.
Türkiye'yi ve Fenerbahçe'yi özlüyor musunuz? Türkiye kaldığınız süre zarfında en çok neden etkilendiniz? Aklınızda Türkiye veya İstanbul'dan neler kaldı?
Futbolda, 'Nerede olursan ol, orada başarılı olmak' esastır. Türkiye'de kaldığım süre zarfında elbette güzel ve unutulmaz anlar yaşadım. Güzel yerleri gördüm, insanlarıyla tanıştım. Ama şu anda ne yazık ki dönemiyorum. .Genelde tüm Türk yemeklerini zevkle yedim. Bazen tercümanımla birlikte lokantalara gider güzel lezzetli yemekleri yerdir. Özellikle sık sık balık yemeye çıkardık. Balığı çok seviyorum?
Türkiye Ligi'ni takip ediyor musunuz? Bu yılki şampiyonluk tercihiniz kimden yana?
Ligi takip ediyorum. Futbolun gerçeği iyi futbolcu tutmak ve onların iyi oyun göstermeleri sağlamaktır. Ligdeki en önemli yenilik çok pahalı bir kadrosu olmamasına rağmen Ankaraspor'un yaptığı çıkış oldu. Ama ilerleyen haftalarda ligde ön sıralarda yine eski güçlü ekiplerin çıkacağını tahmin ediyorum. Örneğin Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi takımlar . Bunlar iyi hazırlık dönemi görmüş ekiplerdir.
Türkiye futbolu denildiğinde ilk aklınıza gelen bir diğer ifadeyle sizde iz bırakan Türk futbolcular kimler?
Türkiye'de futbolcuların fiziki hazırlığı iyi. Hatırımda kalan futbolcular ise Galatasaray'dan Arda, Fenerbahçe'den Gökhan, Trabzon'dan Selçuk gibi futbolcular var. Gerçekten daha bir çok kaliteli futbolcu var. Örneğin, Semih, Ümit Karan, Mehmet Yılmaz gibi futbolcular hem takımları ve hem de milli takıma emeği olan futbolculardır.
Hakan Şükür, bu sene oynamak istemesine rağmen kulübünün buna sıcak bakmamasını nasıl buluyorsunuz?
Hakan benim için Türk futbolun en önemli forvet futbolcusu. Onu, Türk futbolunun en büyük futbolculardan biri olarak bilirim. Tabi buradan durumu analiz etmek zor. Bu kendisinin ve kulübün bileceği bir şey.
Mehmet Aurelio'dan sonra Deivid de Türk vatandaşı olarak milli takımda oynamak istediğini söyledi. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz Deivid de Aurelio gibi milli takımı faydalı olabilir mi?
Deivid hem büyük ve hem güçlü bir oyuncu. Ben şahsen kendi takımda da çok görmek istediğim bir futbolcu. Bu durumun gerçekleşemsi durumunda onun milli takıma faydası elbette olacaktır gerisi artık tarafların vereceği karara kalmış bir şey. Ama Türk milli forması altında milli takıma çok faydası olacaktır.
Türk milli takımın Afrika 2010 Dünya Futbol Şampiyanası'na gitme şansını nasıl buluyorsunuz. Avrupa Şampiyonası'nda gösterdiği performansa bakarak 2010 için mili takıma şans veriyor musunuz?
Bugün Türkiye'nin 2010 şansı var. Takımın gerekli imkanları mevcut. Ama grup elemeli geçmesi gerekiyor. İspanya gibi zorluk bir rakip bekliyor. Tabi burada biraz da şans gerekiyor. Çünkü kulüplerde oynayan başarı oyuncular milli takıma da çağrılıyor. Ama bazan en gerekli yerde umut bağladığınız bir futbolcu veya futbolcular değişik aksaklıklar nedeniyle sahaya çıkmaya biliyor. Bir de futbolcunun oynadığı takımdaki hazırlık durumu iyi olmalı.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Teşekkürlerimi iletiyorum. Tükiye'de iki yıl yaşadım. İyi hatıralarım ve anılarım oldu. Ben Türkiye çalışmak amacıyla olmasa gezip görmek amacıyla da osla gideceğim. Kaldığım süre zarfından Türkiye, bende iyi intiba bıraktı. Teşekkürler? Sağol... sağol...
Zico'dan Aziz Yıldırım'ı kızdıracak sözler
Fenerbahçe'nin eski teknik direktörü Arthur Zico, Sarı-lacivertli takımdan ayrılmasının altında yatan nedenini açıkladı. Zico'nun sözleri Aziz Yıldırım'ı kızdıracağa benziyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2008-11-18 11:19:00
Haber Ara