Haber Merkezi / TİMETURK
Araştırmaya göre, bölge halkı işsizliğe çözüm bulunmasını, bölgeye yatırım yapılmasını, eğitime ağırlık verilmesini, terörün engellenmesini, bölgedeki soruna barışçıl bir çözümün getirilmesini istiyor.
İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından hazırlanan ?Kendi Dilinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yoksulluk ve Sosyal Durum? isimli araştırma Eresin Otel?de düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Araştırmaya danışmanlık yapan Doç. Dr. Ferhat Kentel, sosyolog Ali Bulaç ile siyaset sosyoloğu M.Tevfik Göksu ve sosyolog Mustafa Şen de toplantıya katıldı.
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım toplantıda yaptığı konuşmada araştırmanın Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde 3 bin 782 kişi ile yüz yüze anket, 341 kişi ile derinlemesine görüşme ve 42 kişi ile odak grup çalışmaları yapılarak hazırlandığını ifade etti.
Yıldırım, ?Çalışmamız pek çok çarpıcı veriler içermektedir. Her şeyden önce, hakkında konuştuğumuz insan ne diyor, bunu öğrenmiş olduk. Bizim sorun tanımlamalarımızla onlarınki farklı? Tüm topluma önemli mesajları var. Sorunun çoklu kaynakları olduğunu ifade ediyorlar ve çoklu çözümler öneriyorlar? şeklinde konuştu.
Ali Bulaç ise konuşmasında ?Bu ezber bozan bir çalışmadır. Eğer bilim adamları, akademisyenler tarafından dikkatli şekilde ele alınırsa Güneydoğu veya Kürt sorunu ile ilgili perspektiflerimizi değiştirmemiz icap eder. Güneydoğu'da yaşayan insanlar ve Batıya göç edenlerin ayrılıkçı talepleri yoktur. Entegrasyon meydana gelmektedir? dedi.
Siyaset Sosyologu Tevfik Göksu da ?Bölgede ciddi bir temsil sorunu var. Katılımcıların neredeyse yüzde 50'si kendilerini kimsenin temsil etmediğini düşünüyor. Siyasi partiler de direkt halkla temasa geçmek yerine ağalar üzerinden siyaset yapıyorlar? diye konuştu.
Doç. Dr. Ferhat Kentel ise ?Hiçbir mesele tek boyuta indirgenemez. Kürt meselesi hiçbir şekilde tek kavrama sıkıştırılamaz. Gönül birliği ile yaklaşılmazsa Kürt meselesi çözülemez? şeklinde konuştu.
Konuşmalardan sonra anket sorularına vatandaşların vermiş oldukları cevapların yer aldığı Power point sunum yapıldı.
SORUN DAR KAVRAMLARA HAPSEDİLMEMELİ
İHH?nın araştırmasına göre bölge halkı, sorunu bir sebebe göre değerlendirmenin yanlış olduğunu, sorunun ekonomik, etnik, terör, demokrasi ve insan hakları, eğitim ve toplumsal boyutu olduğunu düşünüyor.
Araştırma kapsayıcı bir çözüm getirilmediği sürece sorunun çözülemeyeceğine dikkat çekiyor. Meselenin bir takım dar kavramlarla tanımlanmaya çalışıldığı ifade edilen raporda bu durumun oluşturduğu sakıncalar şöyle ifade ediliyor: 'Meseleye ?Kürt sorunu? dendiğinde, Kürtlerin genelini içine alan negatif bir durumdan söz edilir; ?Güneydoğu meselesi? dendiğinde, mahiyeti her ne ise ?mesele? Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile sınırlandırılmış olur; ?Terör? vurgusu yapıldığında sorunun diğer boyutları göz ardı edilip bütün mesele güvenlik ve asayiş zeminine indirgenmiş olur. ?Terör?le beraber ?bölücülük, dış düşmanların Türkiye'yi parçalamak istemesi? vb. teşhisler de 'haklılık' zemini bulmaya başlar. Bu sebeple, ilk iş olarak zihinlerimizi kavramların daraltıcı ve sınırlandırıcı etkisinden kurtarmak gerekir.
BÖLGENİN SORUNLARI İÇ İÇE GEÇMİŞ DURUMDA
Bölgenin sorunları iç içe geçmiş durumdadır. Bu bakımdan mesele çok özneli, çok katmanlı ve çok sebepli olarak algılanmak ve anlaşılmak zorundadır. Dolayısıyla, konuyu tekil ve indirgemeci bakış açılarıyla sadece ekonomik ya da sadece etnik veya demokratik vb. yönüyle ele almanın kimseye bir faydası olmaz.?
Raporda yer alan tespit ve çözüm önerileri özetle şöyle:
BÖLGE HALKININ BİRİNCİ SORUNU İŞSİZLİKTİR
Bölge halkı sorunların kaynağını birinci derecede ekonomik faktörlerle tanımlamaktadır. Bunlar içinde de işsizlik başı çekmektedir. Bölgenin ekonomik geri kalmışlığına köklü, kalıcı ve sahici çözümler bulunmalı, sosyal kalkınma projeleri hayata geçirilmeli, bölge devletleri ile vize ve gümrük ilişkileri kolaylaştırılmalı, sınır ticareti geliştirilmelidir.
HALKIN İKİNCİ SORUNU KİMLİK TANIMLAMASIDIR
Bölge halkı soruna, ikinci sırada, ?Kürt sorunu? tanımlaması yapmaktadır. Ancak, Kürt sorununun tanımlanması, resmi politika olarak ?Kürt kimliğinin tanınması? ve ?Kürtçe dilinin serbestleştirilmesi? olarak yapılmaktadır. Bu yapılırken, ülke bütünlüğünün korunmasına da özellikle vurgu yapılmaktadır.
Resmi dil Türkçe olmak üzere, isteğe bağlı ana dil veya ana dilde eğitim yapma imkânları Kürtçe veya başka dil konuşan gruplar için tanınmalıdır. Ayrıca Kürtçe seçmeli ders olarak okutulabilir. İleri bir adım olarak üniversitelerimizden birinde Kürdoloji enstitüsü kurulabilir. TRT'de Kürtçe kanal faaliyete geçmeli, özel televizyon yayınlarına izin verilmelidir.
TERÖR DEMOKRATİKLEŞMENİN ÖNÜNDE ENGEL OLMAMALI
Terörün kaynaklarına inip sahici ve kalıcı çözümler bulunup hayata geçirilmesi ve sorunun sosyolojik temellerine inilmesi zorunludur. Fiilen kan dökmemiş olup dağa çıkmış herkes için kapsamlı bir af çıkarılmalıdır.
Güneydoğu?da PKK?nın varlığı, ülkeyi güvenlik eksenli politikalara mahkûm etmekte, bu da uzun vadede tüm ülkenin demokratikleşmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir.
Katı, modernleştirici ulus devlet bakışı, yerini, yine üniter ama daha esnek, yapıcı, paylaşımcı, yereli ve bireyi önemseyen bir modele bırakmalıdır.
Konuya egemenlik meselesi olarak bakanlar vardır. Bu bakış açısı halkı devreden çıkaran bir bakış açısıdır. Bundan kaçınılması gereklidir.
DİNİN BÜTÜNLEŞTİRİCİ GÜCÜNDEN FAYDALANILMALI
Halkın genelinde ortak payda olan dinin adil, birleştirici ve bütünleştirici gücünden yararlanılmalı, kardeşlik ve işbirliği ruhu güçlendirilmeli, birlik ve beraberliğin bölünme ve parçalanmadan daha yararlı ve hayırlı olduğu fikri anlatılmalı; bu bir eğitim politikası olarak alınmalıdır.
DEVLET ÖN YARGILARINDAN KURTULMALI
Bölge insanına göre sorun, dördüncü sırada ?demokratik olup olmama sorunu?dur. Devletin üst bakışında Kürtleri bir sorun olarak görme ön yargısı vardır. Bu ön yargı terk edilmeli. Ön yargılar terk edilince nelerin olabileceği bazı güzel örneklerle tecrübe edilmiştir. Gaffar Okkan?ın ortaya koymuş olduğu yaklaşım, bölgede adalet ve demokrasi sorunu olduğunu ama istenirse çözülebileceğini göstermiştir.
İNSAN HAKLARINA TAM RİAYET EDİLMELİ
İnsan haklarına tam riayet edilmelidir. Her türlü etnik ve bölgesel ayırımlara son verilmelidir. Baskı, işkence, hukuk ihlalleri ve özel uygulamalara son verilmeli, faili meçhuller aydınlatılmalıdır.
SİYASİ PARTİLER AĞALARA DEĞİL HALKA DAYANMALI
Siyasi partiler temsil biçimlerini yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Bünyelerini ağalardan, aşiretlerden ve türedi zenginlerden oluşan siyasal nitelikten arındırmalı.
DİNİ EĞİTİMİN BİRLEŞTİRİCİ OLMA ÖZELLİĞİ KULLANILMALI
Bölgenin en öncelikli sorunlarından biri eğitim sorunudur. Okullaşma oranı yükseltilmeli ve okullara ulaşım imkânları geliştirilmelidir.
Eğitim, toplumsal barışa katkı sağlayacak bir içerikle toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmalı. Bu çerçevede, dini eğitimin birleştirici olma özelliği göz önünde bulundurulmalı.
MEDYA OLAYLARI ABARTMAKTAN VAZGEÇMELİ
Türk ve Kürt halkı arasında derin ve kalıcı husumetlere yol açabilecek davranışlardan kaçınılmalı, kışkırtıcı yayın yapan medya üzerinde sivil baskılar arttırılmalıdır. Mesela, farklı etnik gruplardan medya takibi yapan sivil izleme komiteleri oluşturulmalıdır.
Kimi medya kuruluşlarının yansıttığı ve zihinlerde oluşturduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile gerçek Doğu ve Güneydoğu Anadolu birbirinden çok farklı olabilmektedir. Elli kişinin yaptığı gösterinin, bütün bölge yapıyormuş gibi algılanacak şekilde sunulması, bölge insanına bakışta derin ve sarsıcı etkiler oluşturmaktadır.
EN SEVİLEN SİYASETÇİ ERDOĞAN
Araştırmaya katılanların yüzde 10?u en sevdikleri siyasetçi olarak Başbakan Tayip Erdoğan?ı gösteriyorlar. Erdoğan?ı sırasıyla Abdullah Gül, Turgut Özal, Ahmet Türk, Atatürk, Osman Baydemir, Bülent Arınç, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Leyla Zana, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Adnan Menderes, Abdullah Çatlı, Nihat Hatipoğlu, Recep Akdağ ve Abdullah Öcalan takip ediyor.