Dolar

34,8660

Euro

36,6016

Altın

3.044,19

Bist

10.058,47

Kriz ABD'de 70 bin kişiyi kovdurdu

İngiliz basınında bugün, 'ABD finans sektöründe 70 bin işten çıkarma', 'İngiltere'de artan süpermarket hırsızlığı resesyona mı işaret?' manşetleri atıldı

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-11-10 11:44:00

Kriz ABD'de 70 bin kişiyi kovdurdu


İngiliz basınında bugün, 'ABD finans sektöründe 70 bin işten çıkarma', 'İngiltere'de artan süpermarket hırsızlığı resesyona mı işaret?', 'Bush'un mirasına Obama'dan veto hazırlığı', 'Carla Bruni İtalyan olmadığına neden seviniyor?' başlıkları öne çıkıyor.

BBC basın özetlerine göre İngiltere gazetelerinden Financial Times, Amerika Birleşik Devletleri'nin finans sektöründe işini kaybedeceği düşünülen kişi sayısının 70 bini bulabileceğini yazıyor. Ön sayfadaki habere göre küresel ekonomiyi sarsan kredi darboğazı şu ana kadar dünya çapında finans sektöründe çalışan 150 bin kişinin işine mal olmuş durumda.

Financial Times, Wall Street ve diğer finans merkezlerinin on binlerce elemanı daha işten çıkartarak fire vermeyi sürdüreceğini tahmin ediyor. New York, Londra ve Hong Kong gibi kilit finans merkezlerinde küçülen bankacılık sektörünü yakından tanıyan bir gözlemci, ''Hayatlarında ilk kez bir işten çıkıp hemen başka bir işe giremeyecekler'' diyerek, '50 yaşında işten çıkartılıp kendine yeni bir yol çizmesi söylenen otomobil işçileri ne hissederse, öyle hissedecekler'' ifadelerine yer veriyor.
Krizin İngiltere'deki bir yansıması, yine Financial Times'ın satırlarına göre, süpermarketlerde artış gösteren hırsızlık olayları. İngiltere'nin en büyük süpermarket zinciri Tesco, raflardaki ürünleri para ödemeden alıp götürenlerin üçte bir artış gösterdiğini bildirmiş. Keza diğer iki büyük süpermarket zinciri de hırsızlık olaylarının arttığını söylüyor.

Financial Times, bundan önceki resesyon dönemlerinde de aynı şeye tanık olunduğunu ve hırsızlığın arttığını yazıyor. Gazeteye konuşan bir perakendeci, pahalı et parçalarına alarm takmak gibi yeni önlemler üzerinde düşündüklerini söylüyor. Financial Times'a göre, çalınan ürün yelpazesi kaygı verici nitelikte değişiyor. Temel ihtiyaçları hedefleyen hırsızlığın lüks mamüllere kıyasla daha çok arttığını yazan gazete, insanları hırsızlığa iten nedeni açgözlülükten ziyade aç olmalarıyla bağdaştıran bir görüşe yer veriyor.

Times gazetesi ise Çin'deki durumu, ''Altın yıllar sona eriyor'' diye tanımlıyor. Gazeteye göre son haftalarda ekonomisi ciddi biçimde yavaşlayan Çin'de yetkililer umutlarını yeni açıkladıkları yaklaşık 600 milyar dolarlık bir kurtarma planına bağladı. Times, kamu harcamalarına pompalanacak parayla karayolu, demiryolu ve havaalanı gibi projelere ağırlık verileceğini yazıyor. Gazete, Çin hükümetinin ekonomisini canlandırmak için bu yönde bir paket baskısını bir süredir üzerinde hissettiğini ve G20 zirvesi öncesinde bu baskının daha da artmış olduğunu yazıyor.

Times'ın ifadesiyle geçen yıl küresel ekonomideki büyümenin yüzde 27'sini omuzlarında taşıyan Çin'den diğer ülke liderleri bu yönde bir adım atarak piyasayı canlandırmasını istiyordu. Guardian'ın ön sayfasında Amerikan siyaseti var. ''Bush'un yasalarına Obama vetosu'' diye yazıyor gazete. Guardian'a göre Barack Obama 20 Ocak'ta görevi resmen devralır almaz, Kongre'nin çalışmalarını beklemeden, çok tartışmalı bulduğu bazı konularda Bush'un geride bıraktığı mirası derhal veto yetkisiyle değiştirmeye koyulacak. Başkan Bush, kök hücre araştırmalarına federal bütçeden fon aktarılmasına kısıtlamalar getirmişti. Guardian, Barack Obama'nın bu tip genetik araştırmalara devlet yardımlarının musluğunu yeniden açacağını yazıyor. Öte yandan yeni başkan, çevre koruma kanunlarını ise aynı hızda sıkılaştırmayı hedefliyor.

Guardian'a göre Başkan Bush'un petrol arama çalışmalarını kolaylaştırmak için geçirdiği yasalar, Barack Obama'nın Kongre'yi beklemeden yürütme yetkisini kullanarak iptal edeceği yasaların başında geliyor. Barack Obama'nın Amerika'nın ilk siyah başkanı olarak kaydettiği tarihi seçim zaferine tepkilere gelirsek. Guardian'ın ortasında iki tam sayfa Barack Obama'ya mesajlar içeren birçok fotoğraf yan yana basılmış, kimileri, ne kadar çok umut bağladığını söylüyor; kimileri de ''gözüm üzerinde olacak'' diye uyarıyor. Bir tepki de geçen hafta İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'den gelmişti. Obama'nın ''genç, yakışıklı ve bronz tenli'' olduğunu söyleyen Berlusconi, şimşekleri üzerine çekti.

İtalyan lider espri yaptığını söylese de, ırkçılıkla suçlanıyor ve öfkelendirdiği çok sayıda kişiden biri, Daily Telegraph'tan aktaracak olursak, Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin eşi Carla Bruni. İtalya'da doğan ama hayatının büyük kısmını Fransa'da geçirmiş olan eski manken ve şarkıcı Carla Bruni, bu yılın başlarında Nicolas Sarkozy ile evlendikten sonra Fransız vatandaşlığına geçmişti. Berlusconi'nin sözlerini, ''Artık İtalyan olmadığıma seviniyorum'' diye değerlendiren Carla Brurni, ırkçılığın her türlüsünden nefret ettiğini belirtiyor. Mankenlik yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerini gezerken siyahlara yönelik ayrımcılığa bizzat tanıklık ettiğini anlatan Bruni, Fransa'da bir gazeteye verdiği mülakatta, eşi Sarkozy ile Barack Obama arasında paralellikler de kuruyor. Daily Telegraph'a göre, ''Eşim Obama değil ama'' diyor Carla Bruni, ''o da aksanlı konuşan Macar bir göçmenin ve Yahudi kökenli bir annenin oğlu olarak, Fransızların oylarını topladı.''

İklim değişikliğinin etkisini belki de en yakından hisseden ülkenin, Maldivler olduğuna dikkat çeken Guardian 'Neredeyse kaybolmuş bir cennet' diye yazmış. Deniz seviyesindeki yükselişin Maldivler'i yiyip yutması işten bile değil. Ada topluluğunun yeni hükümeti başka bir ülkede bol miktarda toprak satın alıp geleceklerini garanti etmek istiyor. Maldivler'in daha yeni seçimle işbaşına gelmiş ilk demokratik lideri olan Muhammed Naşid'le bir mülakat yayımlayan Guardian, ülkenin turizm gelirlerinin bir kısmının başka bir ülkede toprak satın almak için kullanılacağsın 'f0ini ve G20 zirvesi öncesinde bı yazıyor.

Muhammed Naşid, gelecekte taşınmak üzere Hindistan, Sri Lanka ya da Avustralya'yı düşündüklerini belirterek, ülkesinin 300 bin kişilik nüfusunun geleceğinin iklim değişikliği nedeniyle ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Maldivler'in en yüksek noktası denizden sadece 2 buçuk metre kadar yukarıda. Dolayısıyla küresel ısınmayla yükselen deniz seviyelerinde ufak bir artış bile, Maldivler'in büyük kısmı için ölüm kalım meselesi demek.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara